• nada shakti, new age'ci (bkz: bruce becvar)'la da çalışmış murtaza bir müzik adamı..
  • (bkz: lotus feet)
  • heroes 3'te specialty'si troglodyte olan bir hero idi. ne diyarlar gezdik, ne hiyarlar ezdik bu adamla.
  • 3 yılda 3 albüm çıkardılar, kimse tarafından anlaşılamadılar, hatta plak ve promosyon şirketleri tarafından hangi kategoriye sokulacakları bilinemedi, müzik marketlerde hangi raflara dizileceği bile belli değildi. ve nihayetinde 1978 yılında dağıldılar. ancak 1997 de ingiltere sanat konseyi tarafından konser vermek üzere davet edildiler. yeniden toplandılar eksik de olsa. yıllar sonra bu kez herkes yaptığı hatanın farkındaydı. avrupada, amerikada inanılmaz konserlere imza attılar. 25 yıl sonra ne yapmak istedikleri anlaşılabildi ve bugünkü yerlerine oturdular. face to face isimli psychedelic şarkılarını sabah öğle ve akşam kulak kıvrımlarımda döndürüp dururum. hayatı güzelleştirir, nefes yollarını açar.
  • (bkz: sakti)
  • 1978 yılında john mclaughlin, zakir hussain, levi shankar, vikku vinayakram gibi üstadları bünyesinde barındırmış müzik grubu. daha sonra bilmediğim sebeplerden dağılmışlardır ve 1997'de tekrar bir araya gelmişlerdir. bu sefer ekibe u. srinivas , shankar mahadevan ve v selvaganesh yeni nesil müzisyenler dahil olmuş, remember shakti adını almıştır. her ne kadar konser dvd'lerinden izlemiş olsam da sahne performansları ilgi çekicidir.
  • lise yıllarımın tamamını beraber harcadığım ve ergenlik bunalımımı benimle paylaşmış öte grup. lotus feet'in canlı kaydı başta olmak üzere isis ve joy inanılmaz parçalardır ve özellikle tabla soloları atlanmadan dinlenmelidir.
  • sanskritçe’de “enerji” veya “dişil tanrısal enerji” anlamına gelir.
    ayrıca, etnik hint müziğinin virtüöz müzisyenlerinin 1960'larda kurduğu, ağırlıklı olarak serbest doğaçlama usulüyle müzik yapmış müzik topluluğunun da adı.
  • yetmişlerin ikinci yarısından itibaren kendini özgür cazın içinde bulmuş, olgunlaşma döneminde tıpkı örnek aldığı büyük ustalar** gibi doğu kültürüne merak salmış, [zaten yirmi ikisinde çaldığı ilk profesyonel kayıt olan abdul hannan thirld world - awareness ortadoğu/islam kültürünü tanıyor ve müziğinde bunu yaşatıyordu.] ellilerinde hinduizme ilgi duyup bu konuya yoğunlaşmış david spencer ware'in 2009'da, altmış yaşında çıkardığı olağanüstü albüm.

    flight of i, freedom suite, third ear recitation, saturnian, cryptology, go see the world dahil hemen hemen tüm albümlerini dinlemiş biri olarak; shakti'nin ware'in bitirme tezi olduğunu belirtsem yanılmış olmayacağım. üstelik özgür cazın unutulmaya yüz tuttuğu ikibinli yılların sonunda shakti'nin özgürlükçü yüreklere su serpen yapısı, konsepti ve huzuru bir başyapıt olduğunu vurguluyor.
    evan parker'dan alıştığımız "serpent" konsepti shakti'de de var; mükemmel albüm kapağından bunu anlamak pek mümkün.

    david s. ware'in sideman'i de tıpkı albüm, şarkılar ve konsept gibi olağanüstü. günümüzde avant-garde ve free jazz'i temsil eden az sayıdaki büyük ustadan biri, new yorklu kontrbasçı, şair ve kompozisyonist; özgür doğaçlama ikonlarından biri olan william parker, nataraj başta olmak üzere müziğin temelini oluşturuyor. anthony braxton, charles mingus, henry threadgillve julius hemphill'in favori sidemanlerinden yetmiş beşindeki veteran/usta perküsyonist warren smith ise baştan-aşağı can veriyor tona, huzura. bir de gitarist joe morris var, joe maneri ve mat maneri'yle birlikte tanınmış, aum fidelity ve knitting factory'nin has adamı olmuş, sonny sharrock'ın takipçisi bir başka "veteran", aziz arkadaşım. sohbet etmekten büyük keyif aldığım aldığım morris'in deyimiyle yorulduklarında ruhlarının çalmaya devam etmeleri konusunda ortak kararı oluyormuş, bu kararı morris dile getiriyormuş. özetin özeti, en enerjik olan morris'miş. [crossing samsara'da buna dikkat etmemk mümkün değil!]
    "morris is one of today's most innovative and distinctive guitar stylists, a singular artist with an unparalleled approach and technique." diyor allaboutjazz, daha ne olsun?

    albüm ansızın, net ve sert bir şekilde crossing samsara'yla, adeta dünyaları arşınlayarak başlıyor. ware'i adeta bir piyanist gibi yedekleyen morris ve altyapıyı ön planda oluşturmayı başarabilen parker/smith ikilisi kulaklarımıza hapsolmaktansa bizi kendilerine hapsediyor. ardından william parker'ın ne denli yetenekli olduğunu tekrar tekrar gözümüze soktuğu nataraj'la devam ediyor albüm; ware peşisıra ilerliyor. reflection ve namah'ın tartışmasız "üstün" yapısına rağmen antidromic'in düzensiz ritm akışkanlığı farklı bir keyif unsuru. ware'in kalimba üzerindeki hakimiyeti de pek haz veriyor. bir de shakti: durga/devi/kali erçeğiyle yüzleşmek gerekiyor, fevkalade bir final; üç bölümlük mükemmel eser.

    shakti, yaş ortalaması altmış bir olan dört büyük ustanın opus magnum'u olarak değerlendirilebilir. mutlaka dinlenmeli, defalarca özümsenmelidir.
    özgür cazın başyapıtlarından biri.
hesabın var mı? giriş yap