• perde gerisindeki maskesiz türkan şoray'la tanışamadığımız, daha çok yeşilçam efsanesi türkan şoray'ı yüzeyinden okuyabildiğimiz 500 sayfalık bir çeşit otobiyografi kitabı.

    türk sinemasının sembollerinden bir sanatçının geride bıraktığı kitabın, yapmacık bir üslupla verdiği ve filmlerinin içeriklerinden, katıldığı festivallerden, aldığı ödüllerden, çalıştığı insanların her birinin ne kadar mükemmel şahsiyetler olduğundan bahsettiği söyleşilerden daha derinlikli olmasını bekliyor insan.

    yeşilçam sinemasının yapısına, şartlarına ve gelişimine, birtakım filmlerinin kamera gerisine dair pek çok bilgi edinebiliyoruz kitaptan fakat o bilgilerin büyük çoğunluğu sinemaya ilgisi olanların bildiği şeylerin ötesine geçemiyor.
    koca kitapta sinema oyuncusu türkan şoray'ı görüyoruz fakat çocuk doğurduğu ve bir süre setlerden uzak kaldığı süreç dışında iç dünyasına dair bir şeyler okuyamıyor, sahne dışındaki şoray'la müşerref olamıyoruz.

    on yıllarca "seyircim ne der" kaygısıyla farklı bir şey yapmaktan korkan ve kendisinin de şikâyetlendiği gibi çoğu filminde aynı karakteri ezbere canlandıran birinin, ileri yaşlarında kendi yalnızlığına çekildiği döneminde aynı minval üzere devam ederek derinlikli sorgulamalardan, hesaplaşmalardan, iç alemini açığa vurmaktan kaçınmasını normal karşılamak lazım belki de.

    ama insan yine de türk sinemasına büyük katkıları olmuş, yeşilçam'ı günahıyla sevabıyla dört başı mamur tanıyan ve yaşayan bir sanatçının; etrafının sakinleştiği, kalabalıkların dağıldığı, filtresiz konuşabilme özgürlüğüne eriştiği ahir ömründe neden hâlâ kırk kat maske takarak anlatı oluşturduğuna hayıflanmadan edemiyor. liv ullmann ve ingmar bergman otobiyografilerini okuyup her ikisinin de hem kendileriyle hem içinde bulundukları sektör ve sistemle çatır çatır hesaplaştıklarını, hem edebi yönden hem de içerik açısından ne kadar güçlü metinler ortaya koyduklarını görünce bu hayıflanma umut kırıcı bir hal alıyor.
  • elime alıp bitirene kadar helaya bile gitmediğim kitaplar silsilesine girdi bu gece.
    daha ilk sayfalarında akmaya başlayan gözyaşlarım, vesikalı yarim bölümüne gelip de "çok eskiden rastlaşacaktık" başlığını görmemle sel oldu taştı, kucağımda kitap, katıla katıla ağladım yatağın içinde.
    kitap boyunca da, şimdi bunları yazarken de dinmedi gözyaşlarım.
    öyle fotoğrafları var ki, böyle bir güzelliğin gerçek olmasına, bu gerçekliği çıplak gözle gören birinin akıl sağlığını koruyabilmesine ihtimal veremedim.
    bu kadın olmak ne kadar görkemli, ne kadar ağır. bu kadın olmak, dünya yüzünden asla silinmemek demek.
    sen bir hayat yaşadın ve bu herkesin hayatının bir parçası oldu. yazdığın için çok teşekkür ederim türkan şoray.
  • okuması oldukça keyifli bir kitap. içinde bu zamana kadar görmediğimiz pek çok fotoğraf var ayrıca. türkan şoray samimi bir dille yazmış kitabı. bizim kafamızdaki, o çok sevilen türkan şoray,ın tam da düşündüğümüz gibi olduğunu göreceksınız okurken. çünkü tüm kitap boyunca hakkında olumsuz konuştuğu tek kişi, zaman zaman eleştirdiği kendisi.
  • türkan şoray'ın hayatını, sinema filmlerini anlattığı kitabı. bu kitabı okurken biraz utandım çünkü ne haddime ise türkan şoray'ın hep fazla abartıldığını düşünür oyunculuğunu pek beğenmez birazcık küçümserdim.
    halt etmişim kadının elini atmadığı şey yokmuş erkek egemen sinema sektöründe yönetmenliğe soyunması hele ki o yıllarda büyük cesaret, o kadar eleştiriye ve küçümsemeye rağmen devam etmesi takdire şayan.
    kitapta bir sürü güzel fotoğraf var ve sadece türkan şoray değil, türk sinemasına çok büyük emekleri geçmiş bir sürü sinema emekçisinden de bahsediyor. sayesinde bu güzel insanları tanıdım.
    zamanında bu kadar beğenilen, hayranlık duyulan bir kadının aşk hayatı hiçte hayallerdeki gibi değilmiş anlaşılan ;
    "zaman zaman karşılaştığım seyircilerim bana "sizin filmlerinizdeki aşklar gibi aşk yaşamak isteriz." dediklerinde; içimden "ben de yaşamak isterim" derim. filmlerde yaşanan bu tutkulu aşklara ben de imreniyorum, ben de böyle aşklar yaşamak isterdim, filmlerdeki gibi ölene kadar sürecek aşklar... sevdiğim erkeğin filmlerdeki aşık erkek karakterler gibi sevdiği kadın için herşeyi, ölümü bile göze alacak, gözü başka bir kadını görmeyecek bir erkek olmasını isterdim. gerçek yaşamda malesef genellikle böyle olamıyor. mutlaka istisnalar var ama çoğu erkekte aşk uzun sürmüyor, bir süre sonra başka heyecanlar yaşamak istiyorlar.
    ama kadınlar, tıpkı filmlerdeki gibi gerçek yaşamda da bir kere sevdi mi, bu aşka sadık kalıyor."
    herhalde çoğu kadın dediklerine katılır.
  • türkân sultan'ın 24 kasım cumartesi günü saat 15:00-17:00'da 31. istanbul kitap fuarı'nda imzalayacağı kitabı. kapağına sultan'ın pek güzel bir resmini koymuşlar, umarız içeriği de o güzelliktedir.
  • türkiye iş bankası kültür yayınlarından eski yayınevine göre oldukça güzel bir şekilde basılmış ve fiyat olarak da gayet uygun eser.

    not: lütfen imzalatmaya kalkmayın, 8 9 saat sürüyor. kadına da size de eziyet olur :)
hesabın var mı? giriş yap