• elle tutulur yanlari görmezden gelinen devasa yapi. semt poliklinigi seviyesinde hizmet vermeye mecbur birakilan egitim ve arastirma hastanesi.

    acil servisi sadece gece mesaisinde ~750 hastaya hizmet verirken, bu 750 (yaziyla, yedi-yüz-elli) hasta da oradaki tek hasta oldugunu düsünür.
    doktorun röntgen ve laboratuvar tetkiklerini isteyip bunlarin sonuclarina göre hareket edecegi gercegi bir cok hastaya cok sacma gelir. laboratuvar tetkikleri icin gecen maksimum 40 dakika boyunca doktorun onlarla sürekli ilgi dahilinde kalmasini beklerler. "doktor bize bakmiyor" diye serzeniste bulunanlar genellikle bu tetkiklerin süresi boyunca muayene odasi disinda bekleyendir. ki muayene odalari muayene icindir, bekleme salonlari bekleme icin.
    özellikle kalp ve tansiyon hastalarinda degisen degerlerin takibi için belirlenmiş saatlerde kan tetkikleri kontrolü gerekir. tibbi acidan arada gecmesi gereken bu süreyi dahi "bizi burada bekletiyorlar" diye kisaltmaya calisanlar da bu hastanede hastamiza bakilmiyor diyenlerdir.
    acil servise basvurup; "doktor benden bir röntgen istedi, bir idrar tahlili istedi, filme bakti, ilacimizi yazdi gönderdi. bu doktor bize bakmiyor, ilgilenmiyor" diyenlerin sayisi inanilmaz derecede fazladir. her hastanın ileri tetkik ve tedavi icin hastaneye yatırılması ya da oracıkta ameliyat edilmesi gerekmiyor pek tabi.
    doktorun mucize dokunuslarla, uhrevi ilaclarla bir cok tedaviyi maksimum 2 tablette gecirebilecegini ama bunu bilerek yapmadigi düsünen hastalar "dün ben geldim. doktor ilac yazdi. gece kullandim ama bugün iyilesemedim" diye ertesi gün tekrar basvurur lakin basvurdugu birimin doktorlarini hic sevmezler.
    ayni sekilde rutin ilaclarini yazdirmak icin de hemen hemen her semtte bulunan ve genellikle de uzman doktorlarin calistigi saglik ocaklarini ya da semt polikliniklerini sevmezler, randevu sorunu olmayan acil servisi secerler.
    siddeti fazla olmayan bir kafa travmasindan dahi tüm riskleri gözden gecirmek amacli beyin tomografisi isteyen doktora "isimizi uzatiyor" diyen hasta/hasta yakınları da sevmezler bu hastaneyi.

    gercekten her hastaya tibbin gerektirdigi ölcüde önem ve özen gösterilir acil servisinde. kalp krizi geciren hastanin tedavi süresi uzadi diye kapidan kafasini uzatip "hadi kardesim (kardesim?) cabuk isini bitir hastanin" diyen ve sahiden de acil müdahale gerektiren herhangi bir sikayeti olmayan hastalar sevmezler bu hastaneyi.
    iceride ayni trafik kazasindan gelen 3 yarali varken, kalcasinda cikan ciban yüzünden trafik kazalarina müdahale eden doktorlarin ona bakmasini isteyen, hatta kendisinin daha acil oldugunu iddia eden hastalar da bu hastanede bize bakilmiyor der ve sevmezler.
    hastalarin durumlarinin aciliyetine hasta yakinlarinin dahi karar verebildigi bir ortamda doktorun karar verememesi olasilik disidir eminim ki. acil sartlarinda tedavi almasi gereken hastaya, sartlar ne olursa olsun en kisa sürede müdahale edilmedigini düsünmek gercekten konu hakkinda bilgi sahibi olmamaktan kaynaklaniyordur. sartlar ne olursa olsun, ister kalabalik, ister yogunluk ne denirse densin, her zaman acil müdahale gerektiren hastaya yer bulunur, hatta yer aranmaz. lakin 3 gündür kasiniyor olmak, bir haftadir bogaz agrisi cekmek, 4 gündür söyle bir dizlerinde agri hissetmek kavramlarinin aciliyetini düsünmek de saflik olur.

    pisuvarlara sican, aynaya bokuyla imza atan, duvarlara iseyen, özürlü olmadigi halde özürlü tuvaletine giren ve burayi kullanacak hastalarin oturup kalkmasina yardim edecek demirden destegin üstüne oturarak poposunu silmeye calisan, nazikce basilmasi gereken sifonu tekmeyle kıran vandallarin sayisinin azimsanamayacak boyutlarda oldugu bir yer tuvaletler. tuvalet adabi olmayanlarin sayisi ciddi oranda fazladir. tuvaletler konusunda sanirim tüm ülke hemfikir.

    tüm bu örnekler kalp krizi kadar gercek ve isleyisi çok ciddi ölcüde sekteye ugratan örneklerdir. dünyada gecerli fizik kanunlarina göre ister otobüs, karavan, mikrodalga firin, cep telefonunun mesaj hafizasi olsun ister devlet hastanesinin acil gözlem odasinin alabilecegi maksimum hasta sayisi olsun; her seyin bir kapasitesi var. kapasitesinin üzerinde hizmet vermeye zorlanan! bu egitim ve arastirma hastanesinin de sorunlari bu yönden cok oluyor. iyimser bir gözle ve bilmediginiz konularda size yardim edecek insanlardan yardim isteyerek, islemlerinizi bu hastanede her gün hizmet alan 3000'e cok yakin sayida insanin cok büyük bir cogunlugu nasil sorunsuz hallediyorsa o sekilde halledebilirsiniz.

    aksaklıklar mevcut lakin olaylari dramatik bir dille kafada kurgulamak ya da önyargılarla her tarafta problem aramak yerine; hasta ve hasta yakinlarinin, oradaki tüm personelle aslında ayni saflarda oldugunu bilmesi gerekiyor. karsilikli sayginin derecesinin düstügü anlarda problem basliyor her ortamda oldugu gibi. ve hicbir bakkal size sakiz satmaya mecbur degilken; suratina tükürüp küfür ettiginiz, hatta tartakladiginiz doktor -belki de sizden 2 önceki hastanin bunu yaptigi- size hizmet vermeye kanun ve vicdan önünde mecburdur.
  • hastane koridorlarında kediler geziyor. yıllardır hastaneye gider gelirim, hastane koridorunda kedi ilk kez görüyorum. genelde bahçede kafeteryada filan olur kediler. bildiğin kan alma labının beklemesinde kediler var. ve kedilerin orada olmasını benden başka yadırgayan yok gibiydi. sevdim birazcık. çok mırıldaklar.
  • arkadaş veya aile için defalarca kez gittiğim ve sabahladığım hastane. şunu kesinlikle söyleyebilirim ki bu hastane istanbul'daki insan çeşitliliğinin bir aynası gibidir. ne cins insan ararsanız burada bulabilirsiniz. demiyorum ki diğer devlet hastaneleri farklı ama etfal nedense daha net bir ayna. buraya son seferim anneannemin geçen gün fenalaşmasıyla oldu. acil servisi kırmızı,sarı ve yeşil alan olarak 3'e ayırmışlar, bu da biraz düzene sokmuş acil servisini. biz kırmızı alandaydık, kısmetimize etfal'in karmaşa oranının altında bir güne denk geldik ve gayet de güzel ilgilendiler. doktorlar ve hemşirelere ve diğer tüm çalışanlara hakkaten allah sabır versin. her ne kadar da bazen sinirleri gerginken başka alakasız bir hasta yakınına patlasalar da kızamıyor insan. gerçekten acil serviste birine laf anlatabilmek, 1 dakika içinde 10 kişiye tedavi etmekten daha zor. sabahlarken gerçekten garip olaylar yaşadım. mesela sabah 3:00 sularıydı hava almak için acil girişine çıktım, tam o sırada bir taksi yanaştı, takside son ses tarık mengüç'ten lakerda çalıyordu. çocuklar sakat arkadaşlarını arabadan indirip içeri girdiler, öyle bir görüntü vardı ki sanki hastayı güle oynaya acile getirmişler gibi. esas bomba ise karşı yatağımızda yatan hasta ve refakatçi yakınıydı. refakatçi kendi kendine gaza gelip " abi dur senin yatağı rahat konuma getireyim" dedi ve yatağın yükseklik, yataylık gibi ayarları olan pedallara sırayla basmaya başladı. yatak önce diğer yataklara oranla rahat 1,5 m daha yükseğe yükseldi. baktı geri indiremiyor başka bir pedala bastı, o da yatağın sırt bölümünü iyice dikleştirdi, olmadı öbür bir pedala bastı o da yatağı iyice geri yatırdı.yataktaki hasta şekilden şekile girdi, gariban sesini de çıkaramıyordu tabi biz kardeşimle gülmekten ölüyorduk.en sonunda dayanamadı başka hastayla ilgilenen doktora dönüp "eee bozuldu bu" diye isyan etti. öyle böyle 16 saat geçirdik kardeşimle acilde, çok şükür anneanneyi de sağ salim eve getirdik, sinirimi bozan tek şey çıkıştaki taksici oldu. ben yokuş aşağı taksi geliyor mu diye bakarken denk geldi kardeşim başka bir taksiye adam 2-3 saniye durup bastı gaza gitti, meğerse anneannem için " oooo bunu bu şekil sığdıramayız, uğraşamam" demiş orospu çocuğu*. tek üzüntüm o lafı beni yüzüme söylememesi, buna bağlı olarak da açık camdan kafasını tutup dışarı çekip ağzını yüzünü sikememem oldu ama sağolsunlar hastane çalışanları durağı arayıp hemen taksi çağırdılar. derseniz ki olayın özeti ne; eskisine nazaran acil servis ünitesi gayet iyi düzene girmiş ve daha da temizdir der kaçarım. o taksicinin de tekrar mna koim ben.
  • etfal kelimesinin anlamı çocuktur. ve bu hastane türkiye`nin ilk çocuk hastanesidir.
  • 13 gününü ortopedi servisinde geçirdiğimden dolayı hakkında baya bi bilgi sahibi olduğum hastane. yukarıdaki entrylerde genelde kötülenmiş ama benim gözlemlerime göre oldukça iyi bir hastane. bileğim kırıldığından dolayı soluğu şişli etfal'in acilinde aldık tabi, o günde karın yağdığı ilk gündü ve benim gibi düşüp bir yerlerini kıran en az 100 kişi vardı. lakin acildekiler arı gibi çalışıyodu, 5 dakkada rontgenler çekiliyo, akabinde kırıklar açlıya alınıp eve yollanıyodu, ben de alçım yapılsın diye beklerken, çıkık odasındaki doktor (çıkık odasından hiç bahsetmek istemiyorum, rüyalarınıza girer mazallah) 3 tane kırığımın olduğunu ve ameliyat olmam gerektiğini söyleyip beni hastaneye yatırtıverdi. hastane o kadar doluydu ki ilk 2 günümü göz servisinde yer açılsın diye bekleyerek geçirdim. her neyse 2 gün sonra beni ortopedi servisine naklettiler ve macera başladı. hastaneye pis diyenler lafım size, günde en az 5 kere koridorlar ve odalar çamaşır suyuyla siliniyodu, çamaşır suyu kokusundan içimize fenalıklar geldi! temizlik konusunda oldukça hassaslar yani. onun dışında eğitim hastanesi olduğu için bilimum asistan, doçent,profesör bütün doktorlar birarada vizite çıkıyolardı, bu vizit olayı günde 2 kere tekrarlanıyodu, bi sabah 7de bi de akşam 6da. bigün üşenmedim saydım, toplam 14 doktor girdi içeri, insanın hoşuna gidiyo valla hehehehehe.herneyse, ortopedi bölümünün ameliyat günleri salı ve perşembeydi ve ben cumartesi hastaneye yattığım için salı günü ameliyat olucaktım güya, ama ayağımdaki şiş inmediğinden sırf şiş insin diye beni 1 hafta geç ameliyat ettiler( bu da onların işlerini ne kadar profesyonelce yaptıklarını gösteriyor bence)herneyse ameliyatım gayet başarılı geçti, spinal anestezi olduğum için doktorlarla güle oynaya muhabbet ede ede sakin bir ameliyat geçirdim. hastanede yattığım 13 gün boyunca her gün bacağım kontrol edildi, doktorlar, hemşireler ve hademeler sağolsun hiç ilgilerini eksik etmediler ve son derece mutlu bir şekilde taburcu oldum. tabi hastanede yatarken oldukça çok vurulma vakası geldi (olaylar da eksik olmuyo yani) sonuç olarak diyeceğim şudur ki, ne yaptığını bilen ve son derece profesyonel bir şekilde çalışan doktolara sahip bir hastane şişli etfal. burdan da sözlüğü okuduğunu bildiğim doktorum raffi bey'e selam ederim :))
  • bakan ziyaret edecek diye doktor odasindan tv alip hasta odasina koyacak bir bashekim sahip hastane.
  • bir gece mide ağrısı şikayetiyle gidip travesti ordusuyla karşılaşınca` : arkadaşları bıçaklanmış` hemen iyileşip koşarak eve kaçtığım hastane.
  • şişli semtinde hizmet veren ve adına hastane denen bir nevi ardiye.
    burası hastane dışında herşey.
    e o zaman madem böyle lavuk lavuk konuşuyorum o zaman gitmeyim oraya değil mi?
    elbette gitme ve kesinlikle eleştirme ve hakkında kötü söz söyleme çünkü çalışanların durumu içler acısı.
    yaa tüh be o zaman haksızlık etmişim durduk yerde .
    oysa çalışanların durumu yorkshire dükü gibi olaydı işler ne güzel olurdu dimi?
    laf söylerken ilk önce kendime bakmalıyım.
    ben neden hayvanım veya neden okudum tahsilli oldum iyi bir işte çalışıyorum ama yinede hayvanım?
    1-ben az kazanıyorum ve hayvanlığa hak kazanıyorum
    2-ben çok kazanıyorum ve hayvanlık en doğal hakkım
    3-ben sadece bana yalakalık edenlere bir müddet insanımsı derecede davranırım
    4-benim parayla pulla alakam yok ,bu ülkedeki insanlara niye insan gibi davranayım?
    5-nasılsa para vermiyorlar,söyleyecek sözleri de yok elleri mecbur gelecekler ,hem gelmeseler bile maaşımı alırım ,ben organik hayvanım.
    6-hastanenin ön yüzü klima kondenseri dolu da diğer tarafında niye yok?
    7-çünkü diğer taraf hastaların tarafı.
    8-havalandırma da yok ama.
    9-hastaların havaya ihtiyacı ; bir balığın oltaya olan ihtiyacı kadardır.
    4-yemekleri vs yemek mümkün değil.
    2-onlar yemek değil zaten.
    şimdi de adı değişmiş bunu da haber yapıyorlar hamidiye etfal şişli cozzuk paşa hastanesi.
    düşmanım da neticede insandır ve buraya düşmesin derim.
  • acil kısmının ameliyathanesinde yavru kedi olan hastane. bir de viyak viyak, hiç susmuyor. maması, suyu varmış, isteyince de çıkıyormuş. zaten bütün hastaneler kediliymiş. iyi.

    acil kısmının sedyesi o kadar pis ki, iğnemi ayakta oldum. bunu da özellikle belirtmek istiyorum. sarı alandı galiba. hemen girişte olan yer.
  • dün gece sağ kol bileğimi kırmamdan sonra sigortamın meçhul oluşu sebebiyle bu azkaban hapisanesine gitmek durumunda kaldım. doktor "kırık olabilir galiba" dedi kırık olmadığını düşündüğüm için bayağı üsteledim sonunda ortopediste yönlendirdi beni. "bekle orda gün içinde gelir" diyip güldü. 1 saat falan alçı odasında bekledim ne gelen var ne giden. karşı odada insanlar yatıyor yoğun bakım gibi bi yer ve sürekli kavga çıkıyor güvenliklerle hasta yakınları arasında. sürekli o odadan morga sedye götürülüyor, yaşlı hastalar bir bir yolcu yani... korkunç bi yer cidden mezbahadan farksız. ortopedist geldi, 3. kez röntgene gönderdi. filme baktı efsane kırık bu nasıl duruyosun sen ilaç falan içtin mi dedi. anlattım durumu hemen alçıya aldırdı yanındaki kadına yine kavgalar alçı odasına falan sıçradı ben o sırada iki büklüm yatıyorum sedyede alçı yapılıyor falan. trajikomik olaylar yaşadım orda ama anlatacak enerjjim kalmadı şu an, tüm bunları da tek elle yazmamdan mütevellit.
hesabın var mı? giriş yap