• soğuk hava koşulları için üretilmiş olduğundan türkiyede yaz aylarında kullanımında sıkıntı yaşanan araç.bunun çözümünü ise , performansına yetişemeyen fanını büyütmekte veya daha erken çalışsın diye manuel çalışma tuşu koymakta bulmuşlar.faydasını da görmüşler ancak en güzeli hararet yapmasına fırsat vermeden canavarı biraz dinlendirmek veyahut devirli kullanmak.
  • yaklaşık 1 ay önce kimbilir kaçıncı el olarak aldığım, düzgün marş basmadığı için geçtiğimiz haftaya kadar doğru düzgün kullanamadığım kaportası çürüklerle dolu 20 yaşındaki arabam.

    haftasonu kısmetse kar gidecekmiş, biraz kullanayım sorun çıkarmazsa buraları sevince boğacağım.
  • aracın avans ayarı bozuk halde 2 ve 4 numaralı sibobları sıkı. 4 kişi ve 100 kg özel eşya ile izmir'den-sakarya'ya gidip ve istanbul'da da gezip sakarya'ya geri dönüp en son izmire döndüğümüzde toplamda 1900km bir yolu bakımsız halde tık demeden yapmıştır. sevince satamazsınız. 1 ay kullanan ehliyetsiz sürücü motor dersinden hiç çalışmadan 100 alabilir. en son yağmur yağdığında silecekleri hızlı moda aldığımda su fiskiyeleri çalışıyordu.
  • geceleri siz uyurken can sıkıntısından olsa gerek dünya turu yapıp gelen minik fare. yoksa 165 bin olan kilometresinin sabah kalkıp bindiğinizde 185 bin olmasının başka bi açıklaması olamaz.
    dikkat edin bunlara, bi yere falan bağlayın.
  • maçların henüz tv'lerden değil de radyo'lardan takip edildiği kadim zamanlarda devre aralarında şöyle bir reklam cingılı vardı:

    "forman, favorit, pick up, silverline
    en son teknoloji mükemmel dizayn"
  • yaklaşık 8 aydır kullandığım made in çekoslovakya aracı.kontakta böyle yazıyor.kendisi 93 model ve şimdiden bağımlılık yaptı.çankırı tekirdağ arası 2 kez gidip geldim tık demedi. saatte 110 km ile 2 saat aralıksız gidiyorum hiçbir yorulma belirtisi olmuyor.

    üstelik 1600 rakımlı bir dağı ki yaklaşık 40 km geçip 130 km yol yapıyorum hararet oynamıyor bile.
    nazarımda tam bir acemilik atma aracıdır
  • özlediğim ilk arabam.
    yahu içine binip, benzin varsa çat kontağı açınca çalışacağından bu kadar emin olduğunuz başka bir araba bence olamaz. bu araç bir mekanik mükemmellik örneği, en azından yürüyen ve motor olarak. şu anda kulandığım, sözümona modern araç, start stop tuşu ile çalışıyor, her tuşa elim gidişinde "- hadi hayırlısı, bakalım çalışacak mı?..." diyorum.
    çarpsan etsen ne ki, orası burası aynası, farı, fanı, lambası bozulsa ne ki, kaskonu bozmak aklına bile gelmez, zort diye 3 liraya yaptırırsın.
    stressizliğini, basitliğini özledim.
    kışın, içerisi daha da soğumasın diye kaloriferini açamayışımı ise gülerek hatırlıyorum, arkadaş biraz bari ılındırsaydın, içeride benzin-hava karışımı patlıyor en nihayetinde... oradan azıncık kullanaraktan...
  • 2 hafta içinde yaklaşık 2000 km yol yaptığım ilk göz ağrım olacak araç.muayeneye sokamadım usta geçmez rot başlarında ve frenlerde sorun var dedi , gitmek zorundaydım atladım gittim.tık demedi üstelik 2000 rakımlı yolu olmayan köye çıkıp sonrasında 1000 km gidip fsm köprüsünden geçtim.sıkışık istanbulda trafiğinde gittim.

    sonra ankaraya gidip muayeneye soktum, hafif kusurla geçti.ocak 2013 de aldım alırken 500 liraya malzeme-işçilik parası vererek tüm bakımlarını yaptırmıştım.

    şimdi daha modelli bir araç almak istiyorum ( chevrolet kalos ) bunu satsam mı yoksa 5 bin tl için satılmaz deyip kenarda oturtsam mı bilemedim.
  • bende özel bir yeri olan araba..

    kendisi ilk arabam.. araba kullanmayı öğrendiğimde "acaba ne alsak da ağzını burnunu dağıttığımda içimiz sızlamasa" diyerek oto satış sitelerinde fink attığımız dönemde bir ilanda gördüğüm ve ilk bakışta scarlet kırmızısına vurulduğum skoda'nın emektar cevvali..tam olarak bu : bak bugüne kadar ( 3 yıldır ) 3 araba markası değiştirdim, ben bu arabadan aldığım hazzı, adrenali başka arabadan alamadım..

    benimki 94 modeldi, allah ne verdiyse sürüyordum artık.. o asil kırmızısıyla caddede kendimi hemen belli ediyordum.. benim için ışıklarda saygı duruşuna geçen nice şoföre denk geldim.. eski olması sizi yanıltmasın dostlar ben bu arabayla 100 km. çıktığım günleri de biliyorum.. belki ani sollama yapamıyordunuz, hızlandığında bildiğiniz bütün duaları okuyup helallik almadığınız insanlar gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçi veriyordu ama yine de yol tutuşu iyiydi mübareğin..

    dediğim gibi kendisi ile olan ilişkimizde ilk arabam olmasından mütevellit bende yeri ayrıdır.. mesela ben direksiyonla sevişmeyi bu arabada öğrendim.. kendisi sağolsun hidroliğin h'sinden bihaber olduğu için bacak kadar boyumla o direksiyonu her çevirmeye kalkıştığımda bir bütün oluyor, abanıyor da abanıyordum.. kollarımın takatini yitirdiği bazı günlerde eğer yan koltuğumda biri varsa sağolsun onun da ayağı ile ittirmesiyle şerit değiştirebiliyordum.. peki şikayetçi miydim? asla ! eğer kollarım bu yaşta hala diriyse bunu bir çocukken kırdığım bahçe duvarına, bir de bu arabanın direksiyonuna borçluyum.. ama itiraf etmeliyim ki eşimin araba hediyesi olarak bana direksiyon kilidi aldığı gün gülme krizinden çıkmam için acile gitmem gerekti..

    vites değiştirmek ise ayrı bir adrenalin kaynağı bu araçta.. az polis çevirmesine maruz kalmadım..

    - 06 hjgh sağa çek phıstt !
    + hayırdır memur bey?
    - hanımefendi bu aracın şoförsüz yol aldığına dair ihbar aldık..
    + haa yok yok, ben debriyaj, fren yaparken içeri göçüyorum da ondandır hehe..
    - ??!!..

    o vites kolu da özellikle araba için yapılmış bir mühendislik harikası.. bakmışlar ki bu araba en fazla 60 görür, "ne yapalım da insanları hızlandırmayalım.. en iyisi vites attırmayalım" diye yapılmış.. arada tekmeyle değiştirdiğim oluyordu.. yine de bir günden bir güne bana "ne vuruyon lan ?!11" demedi.. çok efendiydi çok.. ama işte benim düşünceli eşim baktı ki hala araba değiştirmeye çok var, gitti bana çelik aksamlı, kuş kadar hafif depriyaj, fren ve gaz pedalları aldı.. ben artık o kadar bütünleşmiştim ki arabayla "ben değiştiririm bunları , sen getir bana ordan alet edavatı" bakayım dedim ama yine de bir ustanın elinden yapılmasını daha uygun görüp değiştirtmişti..

    efendim bu araba ayrıca yayla gibidir, bilinsin.. içi çok geniştir, arkada çok rahat 4 kişi gidilebilir.. bagajı şu anki c sınıfı bir çok araçtan daha geniştir.. ön konsolu plastiktir, ateşle yaklaşmayınız.. ama koltukları rahat sayılabilecek düzeydedir..

    sanırım unutamadığım tek problemi - ki bana göre eğlencesi - hararet sorunu.. ben görmedim ki bir favorit hararet yapmasın.. o hararet göstergesiyle yaptığım bakışmalarda yaşadığım gerilim hala aklımda.. hayır kendim için korkuyorsam namerdim.. en büyük korkum birgün o buhar basıncıyla kaputun fırlayıp bir masum aracın üzerine düşmesi ve insanların vebalinin üstüme kalmasıydı.. hararet sorunu olan bir arabaya gaz verecekseniz pedaldan değil yürekten vermeniz lazım:

    - hadi aslanım ! hadi koçum benim ! sen ne yollardan geçtin.. bunu da atlatırsın.. eve kadar dayan bak ben sana erikli dolduracağım, ooohh mis gibi uludağ zirvelerinden sadece senin için.. tamam mı canım? tamam mı benim yavru ceylanım..

    denedim, %100 çalışıyor.. diyorum ya çok farklı bir bağımız vardı.. ben bu araba sayesinde erkeklerin arabalarıyla olan ilişkilerini çözdüm, kitap yazıp imza günü düzenleme potansiyeline geldim.. biz böyle böyle bu arabayla ankara'dan kuşadası'na ordan antalya'ya geçtik peheeyy dile kolay.. arabamı seviyordum, seviliyordum.. yemin olsun satarken çok üzüldüm sözlük.. onca şeye rağmen hala yolda bir favorit görsem "ceylan ceylaaan" diye gözlerim dolar.. beni bugünlere getiren arabadır.. yine de şiddetle tavsiye ederim..
  • benim de gördüğüm tattığım ilk arabaydı. hararet sorununu saymazsak oldukça sorunsuz çalışırdı. izmir'den ankara'ya, oradan antalya'ya, oradan da muğla'ya derken "bana mısın" demez, asılır giderdi.

    hayatımdaki ilk ve son olmasını dilediğim trafik kazası da bu arabayla gerçekleşti.

    kendisiyle karşı şeritteki dinlenme tesisine geçerken bir bmw 316'nın direksiyon hakimiyetini kaybedip hız kesmeden bizim favorit'in götüne vurmasıyla havada takla atmış, tekrardan dört teker üstüne düşmüştü. neticesinde arka koltukta, bmw'nin vurduğu arka kapıya başını yaslamış uyuyan çocuk yaştaki ben, beyin kanaması geçirmiş, bir gece yatıp taburcu olmuştum. yine arka koltuktaki kuzenim bacağını vurmuş ve vurduğu yerde ceviz büyüklüğünde mor bi şişlik oluşmuştu. onun dışında arabadaki diğer üç kişide herhangi bir hasar yoktu.

    öyle sağlam bi araçtır ki, anlattığım kazadan sonra sanayiye bile uğramadan bizi denizli'den izmir'e kadar götürmüştür. bmw'nin 90-100 km hızla çarptığı arabanın arka kısmı euroncap videolarındaki çarpışmalardan geçmiş gibi içine göçmüştü. ama önde hiçbir sorun yoktu. sonrasında dağılan götünü toplatıp, bu kötü hatırayı unutmak için bir tanıdığa satmıştık. arada bu tanıdıkla karşılaşırız, arabanın hala sağlam ve sorunsuz olduğu ifade eder. açıkçası 80 sonu 90 başında üretilmiş olan bu araba bu kadar sağlamsa, şimdi üretilen skoda modellerinin kalitesini merak etmiyor değilim.
hesabın var mı? giriş yap