• 1972 staffordshire doğumlu ingiliz yönetmen shane meadows imzali siyah-beyaz film. aslında hem dram hem komedi. londra'ya yeni gelen iki gencin hikâyesi. genç dediğim, en fazla 15 veya 16 yaşındadırlar. biri nottingham'dan kaçarak gelen tomo (thomas turgoose), diğeri babasıyla birlikte somers town muhitinde yaşayan polonyalı marek (piotr jagiello). tomo londra'ya geldiği ilk gün üç çocuk tarafından dayak yer ve eşyaları elinden alınır. ertesi gün küçük bir cafede marek'le aslında zorbalıkla tanışır. şöyle ki, marek cafede çalışan fransız garson maria'ya aşıktır ve elinde çektiği onlarca resmi vardır. tomo da gelip bu resimleri onun elinden alıp kaçmaya başlar ve bu yolla arkadaş olurlar. tomo, marek'in babasından gizli onun evinde yaşamaya başlar. bütün kurgu da bu aslında, ama filmin güzelliği ve ince mizahı ayrıntılarda saklı. bir film, bu kadar sade olup bu kadar çok şey söyler.

    --- spoiler alert ---

    en çok güldüğüm şeylerden biri, tomo'nun çaldığı kıyafetler. kendi de söylediği gibi golfçu bir bayana benziyor gerçekten de.

    sonra, marekle tomo'nun ilişkisinin tam bir karı koca veya sevgili ilişkisi olması. hem romantikler (tomo marek'e: seninle seyahat etmek istiyorum der örneğin), hem de ilişki tomo'nun dırdırlarıyla gölgelenir. zaten tomo'yu komik kılan, aslında sonradan gelip konduğu o yaşamdan çok şey beklemesi, herşeyi kendisine hak görmesi. filmin en ironik yönü de bu olsa gerek.

    marek'ten sonra tomo'nun da maria'ya aşık olması, ve bu konuda aralarında geçen diyaloglar da ayrıca komikti.

    filmde dikkat çekici bir nokta da, polonyalı babanın stereotip olmaması. yönetmen, içine düşülmesinin çok kolay olan bu tuzaktan kurtarmış kendisini. baba, marekle tomo'yu evin altını üstüne getirirken bastığında, eyvah çocuklara birşey yapacak diye geçiriyorsunuz içinizden. ama polonyalı baba, o sert babalardan değil. film bu noktadan sonra kısa süreliğine dram oluyor. baba-oğulun oturup anne hakkında konuşması, babanın sarhoş gezdiği için oğlundan özür dilemesi oldukça rahatlatıcı bu anlamda.

    bir de, çocuklar maria'nın peşinden paris'e gitmek için tren istasyonuna gittiklerinde kareler hafif renklendi. bana mı öyle geldi bilmiyorum ama, eğer dediğim gibiyse mesaj açık. çocuklar londra'nın dışına çıkınca biraz nefes almaya başladılar.

    --- end of spoiler alert ---

    oyunculuklara zaten sözümüz yok. aferin 5.
  • renkli olsa daha güzel olabileceğini düşündüğüm film
    marek in ingilizcesi de çok eğlenceliydi
  • sinemalarımıza ve belki de dvd dükkanlarına asla uğramayacak; küçük, kısa, siyah beyaz, ingiliz yeni dalga”sından film.

    http://www.resetmagazine.net/…nema/somers-town.html
  • 28. uluslararası istanbul film festivalinde izleme şansı bulacağımız film.
    seansları şu şekildedir:
    emek sinemasında 10 cuma saat 16.00'da
    rexx'te 11 cumartesi saat 21.30'da ve
    yeni rüya sinemasında 12 pazar saat 19.00.

    http://www.iksv.org/…sp?content=film&sid=17&fid=114
  • sonunda anlam veremediğiniz bir tebessüme yol açan, sade, 75 dakikalık ve hiç sıkılmadan izlenen, siyah-beyaz ama kesinlikle gri olmayan bir film.
  • sinemada izlersem ne düşünürdüm bilmiyorum ama, kesinlikle festivale yarayan bir film. hani o gün üç film varsa izlenecek, ikincisi bu film olsa, insan üçüncüye huzurlu ve dinlenmiş bir şekilde gider. günü gün eden filmlerden kısacası.
  • somers town alt metni zengin, eğlenceli ve akıcı bir film.
    shane meadows onca öfkeli filmden * * sonra gerçekten sıcacık bir film çekmiş. tomo karakteri ise sinemanın en akılda kalıcı çocuklarından biri. 400 darbe'de oynayabilcek kadar hınzır ve fırlama. özellikle içerken ve kadın kıyafetleriyle gezerken inanılmaz komikti. kesinlikle izlenmesi gerken bir film. 75 dakika neye ayırmıyoruz ki?
  • doğu ve batı avrupa kültürüyle yetişmiş iki çocuk arasındaki büyük kültür farklılıkları üzerinden ingiltere'nin arka sokaklarındaki gerçeği anlatan festival filmi. feel good movie konseptinin güzel örneklerinden ayrıca. kapitalizmi eleştirip anti tez olarak paris'i gösteren filmler halkasının bir yenisi de denilebilir. ayrıca filmin süresine takıldım. sanki çabucak bitirilsin de kısa sürsün istenmiş özellikle. detaylandırılabilecek daha fazla olay varken yönetmen işin kolayına kaçmış gibi. yine de imdb'de aldığı 7.0 puandan daha fazlasını hakediyor film.
  • siyah beyaz çekilmiş sıcacık ve rengarenk bif film.
  • this is england dan tanıdığımız falkrik propagandacısı tomo ile polonyalı göçmen marek in güzel, kısa ve eğlenceli hikayesi. sıkılmadan izlenebilecek iyi bir film.
hesabın var mı? giriş yap