• takım olarak halısahada yediğimiz dayaktır.

    ibnetorlar, içeriye girip kapıyı kilitlediler, kaçamadık da amk.
  • 1996-97 sanırım.

    giriş:
    3 eleman karşıdan gelmektedir, yanımdan geçerken "ipne gibi saç uzatma" derler. bunun üzerine serde olan yiğitliğin ve esenler çocuğu olmanın istemsiz refleksiyle; senin ağzını yüzünü s.kerim o.ç diyerek elemanlara dalarım.

    gelişme:
    önce afallayan ve ufaktan geri çekilen grup, aralarından birine kafayı gömmem hasebiyle "ya allah" diyerek üzerime çullanır. başta gayet üstün olduğum kavganın kontrolünü yitirmem fazla sürmez ve sağlı sollu yumrukları kâh gözüme, kâh çeneme, kâh mideme alarak pert vaziyette yere yuvarlanırım. bunu gören delikanlılar durur mu, yerdeki benim üzerime atlaya zıplaya tekmeler yağdırmaktan çekinmezler. artık yorulduklarını hissettiğim bir anda ise kalkıp kaçarım.

    yediğim dayak yetmemiş olacak ki, elemanların elinden 20-25 metre uzaklaşmadan; "harcarım lan ben bunları" fikrine kapılıp "sizin soyunuzu sopunuzu..." nidaları eşliğinde geri dönerim. ama gerçekten yorulmuş olan elemanlar bu sefer benimle fazla uğraşmaz, birkaç darbe daha indirir ve çekip giderler.

    sonuç:
    hırpalanmış ama onurunu ayaklar altına aldırmamış biri olarak ağır aksak biçimde evime geri dönmeye çalışırken bacaklarımı hareket ettirmekte çok zorlandığımı farkedip arkama bakarım; geldiğim yol ve pantolonum kan revan içindedir. son seferde elemanlar benimle uğraşmaktansa, sol bacağıma iki, sağ kalçama bir bıçak derbesini yeterli görmüş, bu nedenle kaçıp gitmişlerdir.

    evin önündeki ufaklıklardan birini çağırır; "git şuna şuna haber ver, gelip beni hastaneye götürsünler" derim. çocuk koşarak dediğim arkadaşları bulup getirir, hastaneye gidilir, bolca dikiş atılır. iki ay boyunca tuvalete bile gidemem, eğilip kalkamam, doğru düzgün yürüyemem...
  • yer: atışalalanı ilköğretim okulu
    zaman: 1996

    1.sınıftayım. hani şu tahta masalarımızın desenli, kenarları lastikli polyester kumaşla örtülü olduğu, o örtülerin her haftasonu bir veli tarafından yıkandığı yıllar...

    son dersten sonra çıkış zili çalmıştı. 90 küsür kişilik sınıftaki herkes, bahçede bekleyen, sabahtan beri yüzüne hasret kalmış anacığının kucağına koşuyordu.

    çantalar kamyon damperi gibi birine değse, morartıyordu. sınıf küçük, nüfus çok olunca itiş kakış sanki mahşer yeri...

    sınıfın boşalmasını beklemem saatler alacaktı. ben de arka taraflardaki sıramdan bu kargaşanın arasına katıldım. bir kaç adım atabilmiştim ki, sırtımdan ağır bir darbe alarak kafamı çaprazımdaki sıranın arka demirine vurdum.

    vurduğum gibi masanın altına düştüm. vücudumun sıranın dışında kalan kısmına basan mı dersin, çiğneyip geçen mi dersin...

    acıdan inleyerek kalmaya çalıştım ancak o anda da destek aldığım masa çantamı ve beni taşıyamayacak olacak ki üstüme devrildi. bi an için ömrümün geri kalan kısmını orada geçireceğimi düşündüm.

    kafamdan kan aktığını hissedince, ağlama başladım.

    sınıf boşalmış olacak ki öğretmenim farkedip yanıma geldi. kadıncağız şaşkınlıkla beni kaldırmaya çalışırken, önlüğümün etek kısmı sıranın çivisine takılarak, caart diye yırtıldı.

    önlüğümün o paçoz olduğu anı görünce, kırılan kafamdan geçip ''anem beni dövceeeek ühühühü'' diye ağlamaya başladım. öğretmen annemi arayıp kafamı sardı.

    sözün kısası, ben o, sıra ve masadan yediğim dayağı ne annemden ne başkasından yemişimdir.
    ne kafa ne kol ne de etek kaldı, vay arkadaş...
  • izmirde yatılı okuyorum. meşhur bir müdür muavinimiz var yakışıklı adam, çok da beyefendi. okulun asayişinden sorumlu. bunun bir de çelik cetveli var ki o cetveli bizim mezun olan üst dönemler hediye etmiş ona. ulen niye böyle bişey yaparsınız it oğlu itler. hocanın odasından mütemadiyen çat çaaat çata çuta çaaaat diye ses gelirdi. fahri beyin cetveli de çeliktendir çelikten diye türküsünü bile yapmış yeni türkü. neyse efendim mezun olma günü geldi çattı tek bir vukuatımız yok aslında var da idarece tespit edilen vukuatımız yok. herkes diyor ki "anouschka fahri beyin cetvelini yemeden bu okuldan mezun oldum deme" yahu nasıl gaza geldiysem hocanın odasına gidip;

    ben: "ehehe hocam cetvelinizin tadına bakmadan gitmeye gönlüm razı olmadı ehehh"
    fahri hoca: hay hay anouschka (dayak cennetten çıkmadır mottosu ile)

    çaaat!! çaaat!!!

    nasıl bir salaksıksa artık kendi ayağımla dayak yemeğe gittim, bir güzel yedim, o gece acıdan uyuyamadım.
  • en efsanesi, hatirlamadigim dayaktir.

    ama hatirlamadigim derken yemedigim degil gercek anlamda hatirlamadigim.

    hani uykudan uyaninca boyle gozleriniz cok net gormez ya. ovusturursunuz filan acip kapadikca netlik gelir geri. iste tek basima 70lik cin'i bunyeme zerk ettigim bir yilbasi gecesinin ertesi gunu uyandigimda sol gozumun cok net gormemesi uzerine ovusturdum, actim, kapadim, tekrar ovusturdum. ac kapa, ulan yok? net gormuyor. sag goz tepki verdi ama sol bulanik hep. kalktim yataktan, banyoya gittim, aynaya bakmamla, afallamam bir oldu. saka gibi amk sol goz mosmor hatta biraz siyahimtrak bir mor, ustune biraz da sismis.

    kuzeni kaldirdim, dedim noldu amk bu ne? dedi "dun gece kavga ettik. hatirlamiyo musun?" sonra basladi anlatmaya. uzun hikaye ama sebep benmisim.

    benim derken o kafayla yanimizdaki bi kiz arkadasimizi, sadece kivircik olusundan oturu, bi baska kizla karistirip, onunla yolda yuruyerek sohbet ede ede giderken kizin erkek arkadasi "noluyo huleayn burada" diye uzerime saldirmis. kizin "allah belani versin! hep boyle yapiyorsun! it herif" diye cigliklari arasinda, ben daha hareket edene kadar, cocuk kelebek gibi ucmus ari gibi sokmus. cocugun benim yarim kadar oldugunu soyluyorlar.

    sonra kuzen kosup gelmis cocuk bu kez de ona saldirmis onun da disini kirmis. o sarhoslukla ikimiz bir olup cocugu paket edememisiz de cocuk ebemizi sikip atmis.

    en kotusu de bunlari sonradan 3ncu sahislarin agzindan dinlemek ve haftanin tasak konusu olmak amk. cocugun adi da fatih'mis. fatih sana sesleniyorum eger okuyosan durust bi karsilasmada ebeni sikmek isterim. benimle iletisime gec bi sekilde

    edit: imla
  • benim yediğim dayaklar nedense hep oldu bitti ye gelmiştir. başlar ve biter. öyle dinlene dinlene dayak yemişliğim yok çok şükür. ilk darbeleri aldıktan yüzümde ifade olarak mükemmel bir küçük emrah ya da hz. isa falan beliriyor sanırım ve devam etmiyor insanlar nedense.

    çok efsane değil ama madem ben insanların yazdıklarına kıkırk kıkır güldüm, varınız sizde gülünüz efendiler.

    1998 civarı, memleketimin en pis öğrencilerini barındıran meslek liselerinden birinde orta okulda filizleniyorum. ilkokuldan yeni çıkmışım, hazırlık okuyacağım. mahalle kavgası dışında belirli bir kavga kültürüm yok. caydırıcı güç olarak gözlerimi kullanıyorum bir nevi. yersen.

    bizim okul 2 kısımlı, birisi süper lise kısmı bendenizi de barındırıyor, ikincisi de düz lise kısmı. düz lise tarafı abartısız teksas arkadaşlar. abartısız evet. ortaokulda timsah derisi çizme gördüm lan ben. bilinen pisliklerin aksine -taşlı sopalı kavga, bıçak, jilet vs.- timsah derisi çizme giymek anlayan için çok ince bir öküzlük nüansı.

    herneyse, bu birleşimle beraber çok değişik teneffüsler yaşamaya başladık okulca. şimdi ne suratını, ne sebebini hatırlamadığım bir çocukla dayılaşıyoruz karşılıklı. hiçbirşeyi hatırlamıyorum ama çocuğun giydiği o baranavey bollukta pantolonu ve spor ayakkabılarını çok net hatırlıyorum. 1-2 atışmadan sonra çocuk birden döner tekme çıkarmaz mı. lan ne ara uzaklaştın ne ara döndün ne ara tekmeyi oturttun diye şaşırırken ben, yalpalamaya başladım gerisin geri. ve filmlerdeki az bile uçuyormuş efendiler. döner tekme öyle çok sallamaz zannediyorsun da, oturunca oturtuyormuş meret. okulun bahçesinde yerler 2mt ye 2mt kare taş. aralarında da biraz boşluk var. ben geri yalpaladım, düşmemek için ayağı geri attık. dizimle tutunacağım hesapta. sen diz gel, taşın köşesine kendini oturt. yani erik yedikten sonra, bakır telden sakız çiğne aynı şey. o an iptal oldum, çocuğunda allahı varmış düşene vurmadı.

    hemen bir hoca geldi, etli eliyle bu arkadaşa indirdi bir tane. ve kavgada böyle kapandı. bir tekmeyi nasıl da ballandıra ballandıra anlattım değil mi, düşünün bir de dayak yesem, 2 perde nuri bilge ceylan çıkarırım.
  • ortaokul çağında yediğim tarihi dayaktır. kaşınmıştım.

    anlatayım;

    çocukluk dönemi sanrıları gereği pek çok erkek çocukta olduğu gibi bizde de vurdulu kırdılı olaylara merak had safhadaydı. her türlü ninja, döğüş* filmi seyredip eğitim almışlığımız da vardı.

    hatta erkek kardeş üzerinde bolca antrenman yapma imkanını da hiç kaçırmadık.

    neyse efendim aile bireyleri çalıştıkları yerin sağladığı bir imkan sayesinde kooperatife girerek ev aldılar darıca, bayramoğlu taraflarında. istanbul'a yakın bahçeli filan böyle bir hevesler, hafta sonları kaçarız mangal yaparız hayalleri filan. o zamanlarda bayramoğlunda denize bile giriliyordu üstelik.

    anaaa bir gittik ki dandik ötesi bir yer biz çocuklara göre değil, ev iyi bahçesi var bodrumu var güzel kendimize eğlence çıkartacak ortam var ama çevre kötü. bizim ortam site gibi olsa da etraf varoş gibi gelişmemiş.

    böyle ara ara gidip geldik, tatil olan bir dönemde uzun süre kaldık. işte o günlerde ne olduysa oldu. **censored** kaset furyasının olduğu dönemlerde fazla vurdulu kırdılı film seyreden ben hemen evin altındaki geniş bodrumu karargah yaptım, mahallede samimi olduğumuz bebeleri de topladım. kardeşim de var tabi.

    neyse bunlara dedim "biz artık bir çeteyiz", kuralları da yazmıştım astım duvara, işte "birbirimizi kollayacağız", "kavgada beraberiz" vs. diye. amacım itlik yapıp millete sataşmak değil ara sıra bizi taciz eden varoş bebelerine karşıt güç oluşturmak. çeteden kasıt bu yani. meksikalılar gibiymişim amk.

    sonra artık böyle 4 kişi çete olarak gezmeye başladık, ünlüler çiftliğinde elinde sopayla gezen ferhat güzel gibi dolanıyorum reis olarak ortalıkta. arkamda da üç tane fedai, oh feci delikanlıyım pis bakışlar atıyorum etrafa.

    sitenin karşısında bir tepe var oralarda oynuyoruz genelde çer çöple işte. hatta bir seferinde ufak bir tekerlek bulmuştuk el arabası tekerleğiydi sanırım onu çeteyle beraber tepeden aşağı yuvarlamıştık yoldan geçen arabaya denk gelince neredeyse kaza yapacaktı adamcağız, nereden geldiğini anlamamıştır.

    yine böyle muzurluk dolu bir gün o puslu tepede gezinirken üç tane varoş çocuk önümüzü kesti sigara ve para istedi. haraç kesiyor itler bizden. onlar üç kişi biz dört ama çocuk dediğime bakmayın çocuk biziz hatta süt bebesiyiz onlar eşkiya kılıklı çocuklardan. biz kıl tüy ne bilmezken bunlar at hırsızı gibi.

    hemen öne atıldım "ne parası laynn basın gidin dayak yemein" diye, arkamdaki çete üyelerine güvenerek, içlerinde kardeşim de var. böyle elemana diklendim horozlandım bizimkiler arkada kaldı bir kaç adım. bu yavşağın yanındakilerden birinin de elinde lastik bir şey var, nasıl anlatsam böyle cam fitili gibi uzun kırbaç gibi bir şey.

    ben bu yaratığa atarlanırken yancısı bir şaklattı bana kırbacı, pezevenk sanki at koşturuyor, köle kırbaçlıyor it oğlusu. tam kol ve sırt bölgeme gelecek şeklilde yaladı bebeksi vicuudumu o pis kırbaçımsı lastik. "yandım anam" diye inledim acı çekerek eğildim büküldüm. fosur fosur kabardı zaten sonra orası*. beni o halde gören çete dehşete kapılıp çil yavrusu gibi dağıldı, bebeler kaçarken topukları götüne vuruyordu.

    tabi elemanlar durur mu, acır mı? verdiler coşkuyu bana, kah kırbaç, kah tekme, kah tokatla çeşit yaparak dövdüler. sanki play station oynuyor amın oğulları, aldılar ortalarına combo çekiyorlar bana. kamçı kamçı kamçı diye kırbaçladılar beni.

    bunlar yorulunca vurma ile itme karışımı birisine dalıp fırladığım gibi kaçtım. hemen bizim evin bodrumuna yani karargaha geldim, bizimkiler orada pısmış. ilk hareketim duvarda asılı olan çete kurallarını almak oldu. sonra "sikerim sizi de çetesini de kuralını da" diyerek yırttım attım saydım sövdüm bunlara. dağıttım çeteyi. garipler neymiş korkmuşlar, ben de kaçarım sanmışlar. ulan ben ne bileyim arkamda sizin araziye uyacağınızı. bilsem atarlanır mıyım varoş çocuklarına yer miyim kırbacı sırtıma sırtıma şak şak diye.

    ya sözlük işte böyle filmlerde döğüş* izlemekle olmuyor bu işler amk sonra elin oğlu veriyor kırbacı aklını başına getiriyor. efendi olun adam olun kimseye karışmayın, hadi bakayım selametle.

    edit: ahanda aynen böyle bir dayak https://www.youtube.com/watch?v=ua6uiawjxti (ferhat güze - kutsal damacana itmen)

    edit2: link yenileme
  • çok güzel dayaklardır. valla bak. ben mesela hiç dayak yemedim ancak dayak da atmadım. mınakoyim hayatımda hiç kavga etmedim ki; öyle de boktan işe yaramaz adamın tekiyim sen düşün artık.
  • böyle söyleyince çok rencide edici oluyor. "sözlükçülerin giriştikleri dövüşü kaybetmeleri" ya da "sözlükçülerin tarihi kavga hezimetleri" daha bi' iyi gibi. sahip olmadığım tarihi dayaklardır efenim. tahtalara vurayım.
hesabın var mı? giriş yap