• portakal: kaç saattir yok?
    murron:3 gün diyom yav ne saaatiiii
    portakal: ohaaa! artık gelmez bence..
  • son günlerde türkiye'nin gündeminde olan konulardan birisi. ve yaygın intibaya göre bu kesintilerin sebebi geçen birkaç senenin kurak geçmiş olmasından başka bir şey değil. kader yani. yağmur yağmadı ki ne yapabiliriz? hem bu sıkıntını üç büyük şehirde aynı anda başgöstermesi de büyük bir "tesadüf". yoksa sorumsuzlukla, bilgisizlikle falan hiç alakası yok. onun için kaderimize razı olup boynumuzu bükmemiz en doğru olanı deniliyor, ses çıkarılmıyor. yerel yönetimlerin ve de hükümetlerin bugün susuz kalışımızı hazırlayan faaliyetleri veya sorumlulukları es geçilebiliyor. ben biraz bu sorumluluklardan bahsedeceğim. gerçi nereden ve nasıl başlayacağımı bilemiyorum. çünkü o kadar çoklar ki.

    öncelikle mevcut su şebekeleri üzerinden gideyim. ardından da mevcut su kaynaklarının nasıl kullanıldığı üzerine bir şeyler yazacağım.

    efendim musluklarımızdan akan suları getiren şebekelerin durumu içler acısı. özellikle büyük şehirlerde arıtma tesisinden çıkan su musluklarınıza gelene kadar yolda büyük kayıplara uğramaktadır. hani kayıp deyince öyle vahametin boyutları pek anlaşılmıyor. sayı verelim o zaman... arıtma tesisinden çıkan su diyelim ki a kadar. musluklarımıza ulasan su toplamı ise a/2 kadar. yani kullanabileceğimiz suyun yarısı şebekelerdeki kaçaklardan uzaklaşıp gidiyor... ne güzel!

    tabii şebekeye içme suyu verilmesi de ayrı bir hikaye. genelde (yani dünyada) şebekeye içme suyu verilmez. neden? tuvaletten çıkınca sifondan akan su da içme suyu, bulaşık yıkarken kullanılan da... ya da banyo yaparken akıp giden su da içme suyu, hali yıkarken kullanılan da. ve bu faaliyetleri yapabilmek için birinci sınıf içme suyuna ihtiyacımız yok. ama böyle olunca maliyetler çok artıyor ve tuvalete akıttığımız 10 litre su için olması gerekenden çok daha fazla para ödüyoruz.

    peki içme ve yemek yapma için ne kadar su kullanıyoruz? günde (sıradan bir evden bahsediyorum) kişi bası 10 litre kullandık diyelim. eee biz o miktarı zaten bir kerede sifonu çekince harcıyoruz. neyse bu konunun ayrı bir dalı simdi bunu burada bırakayım. şebekedeki su kalitesi ne olmalı, içme suyu nasıl sağlanır gibi konuları başka bir yazıda daha ayrıntılı bir şekilde dile getiririm. simdi kaldığım yerden devam edeyim.

    evet dediğim gibi şebekelerde olan kayıplar muazzam seviyelerde. yani içme suyu şebekelerinin durumu içler acısı. belki de onlarca yıldır en ufak bir bakim veya yenileme geçirmeyen şebekelerden akan suyun ne kadar içilebileceği de tartışma konusu ya onu da bir kenara bırakıyorum. evet bu şebekeler onarılmalı, yenilenmeli… bu yıllardır ihmal edilen bir konu. neden?

    bunun birçok sebebi var aslında. öncelikle belediyeler -ama böyle hizmet yapmak derdinde olmayan, hizmet yapıyormuş gibi yapan belediyelerden bahsediyorum- yeraltına yatırım yapmak istemez. çünkü yeraltına yaptığınız şeyler pek görülmez ve yer üstüne yapılan yapılara göre daha zor, meşakkatli ve uzmanlık isteyen bir daldır. iste içme suyu şebekeleri, kanalizasyon sistemleri ve son zamanlarda da elektrik ağı vs yeraltında kaldığından insanların aklına pek gelmez... ayrıca belirttiğim gibi bu tur hizmetleri yapabilmek için uzman bir kadroya ve yıllarca sürecek düzenli profesyonel bir çalışmaya ihtiyaç vardır. yani zordur, sorumluluk ister, irade ister, bilgi ister, planlama ister, tecrübe ister. ve niyetiniz kısa sürede köşe dönmekse bu sektör size göre değildir. zaten belediyeler de onun için yer üstünde is yaparlar. yapsınlar elbette... o tur islere de ihtiyacımız var. ama kazın ayağı öyle değil. belediyelerin derdi hizmet değil ki. aman dostlar alışverişte görsün. kendi yandaşının ve de kendisinin karini doyurmak, devlet imkânlarını kendine yontmak. mesela kaldırım döşeme, asfalt dökme... kaldırım yaparken ihtiyaç duyulan uzmanlık ve bilgi bir amelenin taş taşımak için ihtiyacı olan uzmanlık ve becerinin ötesinde değildir. kolay iştir yani. öyle uzman kadrosuna falan ihtiyacınız yoktur. himm ne yapmalı? hemen bir şirket açılır, öyle numaradan mühendis adları falan yazılır. sonra belediyenin kaldırım ihalesine girilir. kazanılır... 3 liralık şey 10 liraya yapılır, kar da paylaşılır. eee böyle olunca gerçekten ihtiyacımız olan hizmetleri alamıyoruz. gerçi çoğu belediyede geleceğimizi planlayarak hareket etme durumu yok ki, görüşleri kıt. günlük, günübirlik çözümlerle gün geçiriliyor.

    simdi su kesintileri kapıda. ve belediyeden açıklama geliyor son iki üç yıldır yağmur yağmadı, kuraklık var, su kesebiliriz, zam yapabiliriz... ne güzel halk da bunu yiyor. hayır belediyelerin sorumluluğunun ne olduğu ortada, bu sorumlulukları yerine getirmek için yapmaları gereken ortada. sen bunları yapma sonra da kader, yağmur yağmadı de. ne güzelmiş valla. sadece bu kadar da değil.

    simdi de su kaynaklarına gidelim. nehirler, goller, yer altı suları... bunlar su kaynaklarıdır. ama simdi çıkın bakin bakalım bu gollere nehirlere. o gün tekstil fabrikası ne renk kumaş yaptıysa o renk akan nehirler, gökkuşağı gibi renkli goller. suyu son damlasına kadar çekilmiş, akiferi kurutulmuş yeraltı suları... soruyorum peki belediyeler, çevre bakanlığı, cevre il müdürlükleri bu su kaynaklarını korumak için ne yapıyor? kağıt üzerinde olanları neden uygulamıyor? sanayici arıtma tesisi yaparsa ve çalıştırışa ooo cok para harcar, yazık... al iste susuz kaldım mına koyum... o fabrikatörlerin kazandığı para ile halka şise de su dağıtılsın bari.

    sonra ormanlarımız. orman arazilerini satmak için yasalar çıkardılar. en güzel ormanları kimi zenginlerin üniversitelerine, fabrikalarına veya toplu konutlarına peşkeş çektiler. eee bu toprak nasıl su tutacak, yeraltı suları nasıl beslenecek bunlar hiç düşünülmedi, hesaplanmadı. aman zenginler mutlu olsun, aman kazandıklarını bizimle paylaşsın. sonra da yağmur yağmadı diye susuz kaldık de... biz de yiyelim bunu.

    hadi bunları yapacak kadar kafanız basmıyor, geleceği göremiyorsunuz… peki o zaman en azından neden öğlen vakti park bahçe sulayan belediye işçilerine "kardeşim sulama işi ya sabah erken saatte ya da güneş batınca yapılır. bu şekilde yaparsanız %30 daha fazla su kullanırsınız" demediniz?

    şimdi de çıkmışlar sular kesilecek veya 10 metreküpten sonra zam yapılabilir diyorlar pişkin pişkin. ne kadar yüzsüzler yahu. görevleri bana hizmet etmek, o suyu getirmek. hem görevlerinin gereğini yerine getirmiyorlar hem beni mağdur ediyorlar hem de daha fazla paranı alacağız diyorlar. pes!
  • - anne yaa sular kesik burda
    - aa bak pezevenklere, niye kesmisler?
    - ne biliim psikopat mi lan bunlar
    - oyle deme oglum..
  • 12 milyonluk şehirde suyun kesilmesini normal/kabullenilebilir/olur böyle/burası türkiye temelinde değerlendiren insanlar tarafından oluşturulan/yönetilen toplumda meydana gelen olay. hiçkimsenin kafasında "koskoca şehirde su nasıl kesilir lan,2006 yılındayız" sorusu olmadığı için, yöneticilerin kafasında "su ve elektrik kesilemez" gibi bir yargı olmadığı için, suyu ve elektriği ne olursa olsun kesilmeyen bir şehir yaratmak gibi bir idealimiz olmadığı için böyle şeyler oluyor tabi. bu ülkede yeri geldi, borçları ödenmiyor diye hastanelerin bile suyu kesilmiştir. hem de boruları oksijen kaynağıyla kaynak edilip kapatılmak suretiyle.
    mfö'nün bir şarkısında "istanbul neden böyle, benzeyemez viyana'ya " diye bir cümle vardı. haklıydı adamlar. ulan bu şehrin hangi eski sorununu modern bir anlayışla bir daha olmamacasına çözmüşler ki suyun kesilmesini çözsünler. her yagmur yağdığında sel basan semtimiz neresidir, soldan sağa bir..bildiniz, alibeyköy kağıthane ve civarı. . neden bildiniz çünkü kendimi bildim bileli her yaz yağmurunda burayı su basar ve bu da haber olur. millet ellerinde kovalarla su atar vs. yahu biz bu şehirde bırakın suyun bir iki gün kesilmesini,günlerce kesildiği için tankerlerle koca şehire su taşındığını bile gördük. yollarda pankart asardı belediye "arabanızı yıkamayın, silin" diye..gırgır'da taşak geçmişlerdi sonradan "yıkanmayın, silinin" diye.
    bir sorunu kabullenirseniz, onu asla çözemezsiniz. kabullenmişiz suyun da elektriğin de kesilmesini. tepedeki yöneticinin avantalarla zengin olmasını. her tamir tadilat olayında birilerinin zengin olmasını vs. daha çok kesilir suyumuz elektriğimiz.
  • -meraba ben alt komşunuzum..sularınız akıyor mu diye sorcaktım..
    -hayır akmıyor..
    -allah allaaah..
    -niye sordunuz??
    -bizde gürül gürül..
    -gıcık mısınız?
    -sanırım..
    -yürü git!!
    -bir duş alır yatarım heralde..
    -defol!!

    (bkz: yiğit özgür)
  • secimlerin ertesi gunu ankara'da baslamasina kesin gozuyle baktigim olay. secime kadar ortalik gulluk gulistanlik, belediyemiz/hukumetimiz son derece basarili, ondan sonrasi tufan. daha guzel bir onerim var sayin i.melih gokcek'e, akp'nin az oy aldigi mahallelerde suyu kessin, bizim suyumuz onlarin oy depolarina feda olsun!
  • iyi bir şey aslında. önümüzdeki 15-20 yıl içinde yaşadığımız bölgede su savaşlarının çıkacağını düşünürsek, sularımızı bu günden bitirmek bizi o savaşlardan kurtarabilir.
  • kabız adamı çatır çatır sıçar hale getirir.

    (bkz: murphy yasaları)
  • sular idaresini arayıp "siz ne biçim müslümansınız, abdest alacak su yok bre kafirler" dedikten sonra genelde 10 dakika içinde suyu veriyorlar :)
  • sel:dur ben bi tuvalete gitcem
    mur:aa siz gidiyomusunuz hala..biz kestik o işi,içimizde patlatıyoruz..
hesabın var mı? giriş yap