• haklarında yalan yanlış bilgi dolu bir entry debe'ye girmiş. böyle uzun uzun yazınca insanlar okumadan ya da üstünkörü bakarak "aha kültür" diyerek oy veriyor. oysa yaptığımız şey cehaleti yaymak, güçlendirmek oluyor. okuduğumuza eleştirel yaklaşmayı alışkanlık haline getirmedikçe okumak bizi cahilleştirmeye devam edecek.

    - sümerler kendilerine kingir/kenger dememişlerdir. kendilerine verdikleri isim "kara kafalı insanlar" anlamına gelen "ùg sag gíg-ga"dır. haliyle kingir/kenger ile ilgili verilen bilgilerin tamamı sümerlerle alakasızdır. o yüzden onların doğruluğuna bakmıyorum bile ama eminim bu cehaleti yayma kürsüsü onlarda da bolca sıkmıştır. (edit: sümerler kendilerine değil ama yaşadıkları topraklara "ki-en-gin"/"ki-en-gir" diyorlarmış onu birkaç farklı kaynaktan doğruladım. entry'deki sündürülmüş iddiayla alakasız yine)

    - "simir dili ili tirkçi irisindi pik çik binzirliklir bilinmiktidir". gitmiş bir sürü uydurma kelimeye ek olarak türkçe'ye sonradan başka dillerden girmiş ortak kelimeleri (mesela temmuz, (bkz: ay isimlerinin kökenleri/@ssg)) örnek vermiş. o halde türkçe ile fransızca arasında da pek çok benzerlik olduğunu söyleyebiliriz. fransızlarla türklerin kökeni ortak diyebilir miyiz?

    "gadun -- hatun" ("gadun" diye bir kelime sadece "sümerler türkmüş" diyen zırva kaynaklarda geçiyor. başka hiçbir yerde böyle bir kelime geçmiyor bir yazım hatası yoksa)

    "assinu -- asena" - assinu sümerce, abartmıyorum, "götten sikişen" demekmiş. sümer'de fahişe rahip/rahibelerin (öyle bir ünvan var) isimlerinden biri. ben öyle öyle havadan uydurmayayım, direkt kitap linki vereyim: https://books.google.com/…assinu%20sumerian&f=false

    "gig-anu -- göktanrı (gök ana)" - sümerce gök tanrının adı "gig-anu" değil "an". anu bile değil. anu diğer mezopotamya dillerindeki adı. ana'yla da alakası yok çünkü karakter erkek. evet, çünkü sümerce'de cinsiyet artikelleri var. türkçe gibi cinsiyetsiz değil.

    "tammuzi -- temmuz" - doğru ancak türkçe'ye girişi sonradan, üstelik sümerceden bile değil arapça'dan.

    "domuzi -- domız" - sümerce'deki dumuzi'nin türkçe'deki domuz'la bir alakası yok. "ingilizce am - türkçe am" diye eşleşme yapmak gibi cahilce.

    "ginç -- genç" böyle bir kelime yok ama zaten sümerce'de "ç" diye bir ses de yok. kaynak: https://en.wikipedia.org/…nguage#phonemic_inventory

    "auşk -- aşk" sümerce'de "sevgi/aşk" anlamına gelen kelime "namkianga". auşk diye bir kelime yok. olsa olsa o kıçımızdan kelime uydururken ağzımızın sulanması sebebiyle oluşan şapırtının sesi olabilir.

    açıkçası çürütmekten sıkıldım. hepsinin çürüyeceği de garanti çünkü sümerce ilk türkçe dediğimiz metinden 2500 yıl öncesine ait.

    "gerek sümer dili gerek türkçe turani dillerdir."

    dilbilimciler "turani dil" teorisini çöpe atalı çok olmuş ama geçerli saysak bile sümerce turani dil kategorisine hiçbir zaman atılmamış. (atılıyorsa ne gerekçeyle olduğunu yazsınlar. yoksa ben de fransızca da turani diyeceğim). https://en.wikipedia.org/wiki/turanian_languages

    "sümer dili türk dili ile benzerlikler taşıdığı gibi, ural altay dil grubuna mensup diğer dillerle de (macarca, fince) benzerlikler taşımaktadır." evet. fransızca ile türkçe arasında da benzerlikler olduğu gibi.

    "6000 sene geçmesine rağmen bir çok sümer türkçesi günümüze kadar çok az değişiklikle ulaşmıştır."

    evet uydurmaya devam ettiğimiz sürece cehalet her dem taze kalabiliyor.

    "sümer dini inanışı da eski türk din inanışıdır." göğe tapmak türklere has bir şeymiş gibi. al dünyada göğe tapmış ve hepsi yüzde yüz türk olan toplumlar: https://en.wikipedia.org/wiki/sky_deity

    "alevi cemindeki 12 hizmet kavramı neredeyse birebir sümer türklerinin oniki hizmeti ile birebir örtüşmektedir."

    oha alevilere nereden bağladın. bir de sümerlere entry'nin bir noktasından sonra "sümer türkleri" olarak hitap etmeye çalışması ama sonra "sümerler türktür diyemeyiz" diye bitirmesi. cehaletin köpürmesi. anlayamazsınız!

    "evet, "sümerler türktür" diyemeyiz, ama sümerler ile türkler aynı kökenden gelmektedirler."

    hepimizin 300 bin yıl önce etiyopya'da doğmuş bir homo erectus torunundan geldiğimizi düşünürsek fransızlar da türklerle aynı kökenden diyebiliriz.

    biraz daha çaba, biraz daha sorgu. yani ne dil bilimciyim, ne bu konulara hobiden öte ilgim var ama çok az araştırarak koca bir yalanı 500 metreden tanıyabiliyorum. siz de biraz çabalayın ya. yoksa böyle kendini besleyen cehalet döngüsü devam edecek. yazık günah.
  • sümerler kendilerine sümerler demiyorlarmış. onlara sümerler diyenler akadlarmış. sebebi de akadlar arasında sümerlerin yaşadığı bölgenin adının "sümer" olmasıymış. sümerler kendine "kara kafalılar" anlamına gelen "uğsağgiga" diyormuş. akadlı boşuna "abi boşver sümer iyi, fonetiği güzel" dememiş yani.
  • sümerli ludıngırra 4000 yıl önce kil tabletlere çeşitli konularla ilgili yazılar yazmıştır kendisi metni günümüze ulaşmış tarihin ilk entelektüelidir. önce sizle metnini paylaşacağım sonrasında nacizane beşeri sermayenin ve sosyokültürel zenginliğin değerini ve kolay kazanılamadığını fakat kolay kaybedebildiğine dair fikirlerimi nacizane paylaşacağım

    ben bir sumerli öğretmen, şair ve yazarım. yaşım yetmiş beşi bulduğundan öğretmenliği bıraktım çoktan; fakat şairlik ve yazarlığım ölün-ceye kadar sürecek herhalde. bu yaşam öykümü daha çok gelecek kuşaklar için yazmaya başladım. bizim ulusumuz, dilimiz, geleneklerimiz, sosyal yaşantımız, sanatı-mız unutuluyor artık. bu güzel ve uygar ülkemize her taraftan göz diktiler. göklere uzanan basamaklı kulelerimizin, görkemli tapınaklarımızın, an gibi işleyen çar-şılarımızın, her tarafa ulaşan kervanlarımızın, dümdüz uzanan yolları-mızın, bol ürün veren tarlalarımızın, nehirlerimizde ve açtığımız kanallarda salına salına yüzen teknelerimizin, dolup taşan iskelelerimizin, her tür bilgiyi veren okullarımızın ünü uzak ülkelere kadar yayıldığından; ilkel olan bu ülkelerin halkı kıskandı bizi. fırsat buldukça üzerimize saldırdılar. kentlerimizi yakıp yıktılar. biz yaptık, onlar yıktılar; biz yaptık, onlar yaktılar. halkımız, hatta krallarımız tutsak oldu. ailelerimiz dağıldı. tarlalarımız, bahçelerimiz bakımsızlıktan kurudu; hayvanlarımız açlıktan öldü ve böylece kökü binlerce yıl önceye dayanan ulusumuz yoruldu, dayanamayacak hale geldi ve içimize yavaş yavaş sızıp bizi yiyen yabancıların kucağına bırakıverdi kendini. onlar yönetiyor bizi şimdi. topraklanmıza ilkel geldiler; sayemizde uygar olmaya başladılar. ne yazıdan, ne tarımdan, ne sanattan, ne dinden, ne okuldan, ne attan, ne arabadan, ne aydan, ne yıldan haberleri vardı. hepsini bizden öğrendiler. sonra da "biz yaptık, biz bulduk" diye övünmeye başladılar. hep korkuyorum, bir gün gelecek, adımız da uygarlığımız da unutulacak. biz ne yaptık, ne başardıysak hepsini onlar üstlenecekler. bu durum beni yıllardan beri üzüyordu. ben küçük bir adamım, bunu önlemek elimden gelmez diye yakınıyordum. bir gün birdenbire aklıma geldi. ben bir yazar olduğuma göre; ulusumuzun bulduklarını, başardıklarını, geçmişimizi, geleneklerimizi, ne kadar uygar olduğumuzu, gerek sumerliliklerini unutmaya başlayan gençlerimize, gerek daha sonra gelecek kuşaklara neden yazılarımla bildirmeyeyim dedim ve yaşam öykümü yazmaya karar verdim. böylece her tarafa, herkese, her çağa ulaşacağımı umut ediyorum. çocukluğumdan bugüne tüm yaşantımı anımsamanın, ulusumuzun binlerce yıllık geçmişini çıkarıp hepsini bir araya toplamanın pek kolay olmayacağını tahmin edersiniz herhalde. fakat ben bu yaşa kadar birçok olaya tanık oldum. arşiv ve kitaplıklarda araştırma yaptım. büyüklerimizden, çevremden bilgiler topladım. şimdi, bu biriken bilgilerin ışığı altında, yaşamıma ait hatırlayabildiğim anılarımla birlikte ulusumuzun başından geçen acı tatlı olayları, gelenek ve göreneklerimizi, inançlarımızı, tanrılarımızı size tanıtmaya çalışacağım. şiirlerimizden, destanlanmızdan, masallarımızdan örnekler vereceğim. bunlan, sizi sıkmadan okuta-bilirsem ne mutlu bana! bizim uygarlığımız belki binlerce yıl sonra yaşayan insanlara da geçecek. bizim attığımız temeller üzerine yenilerini koyacaklardır. ah! onlar da bizi hatırlayıp bıraktığımız kültür mirasları için teşekkür edebilseler!

    bu satırları günümüzden 4000 bin yıl önce sümerli bir öğretmen olan ludingirra kaleme almıştı dünyada sümeroloji alanında otorite bir isim olan ilmiye çığ tarafından ludingirranın arzusu yerine getirilmiş ve sesi duyulmuştur. yazıyı bulan sümerler insanlık tarihinde bir sıçrama noktasıydı öyle ki modern medeniyetlerin temellerine inildikçe karşımıza mutlaka sümer çıkar.

    23 tabletten oluşan ludingirranın kitabında ilk tablette 4000 yıl öncesinden yaşamış bir entelektüel olan ludingirra endişelerini ve korkusunu dile getirmiş. sonraki tabletlerde sümer medeniyetinin başına gelenlerden bahsetmiştir. hatta kendi çıkarı için sümer medeniyetinin yağmalanmasına yol açan sümerli isin valisinin ihanetini 50 yıl sonra ortaya çıkarmıştır. kontrolsüz göçmenlerin uygarlıklarına nasıl zarar verdiğini bu cahil ve medeniyetsiz kitlelerin nasıl sümer uygarlığının ışığını söndürürken sümerlerin ortaya çıkardığı uygarlıkta parazit gibi var olduklarından bahsetmiştir.

    ludingirradan bir kaç yüzyıl sonra bölgede sayıları çoğalan sami kökenli akadlar yönetimi ele geçirecek sümer medeniyeti temellerinde kendi devletlerini kuracak ve esasında üzerine kondukları medeniyetin üstüne anlamlı hiç birşey koymadan var olacaklardır. sümer medeniyeti ve sümerliler gelişime açık bir kültürdü fakat istilacı samiler var olanı pragmatist bir şekilde kullanan bunun yanında gelişimin kaynağı olan sümer medeniyetini ve kültürünü yok eden bir halktı.

    insanlar için bir etnisiteye dahil olma tanımı yanlıştır insan o etnisite içinde doğar etnisite, doğal ve sürekli şekillenen bir fenomendir. coğrafya, insan topluluklarının coğrafya temelli ortaya çıkarttıkları ekonomik sistemler, ekonomik sistemlerin devamlılığını sağlama ve daha verimli hale getirme noktasında ki çabaları yeni inanç sistemlerini, gelenekleri ve kültürleri doğurmuştur.

    birey olarak insan tüm canlı organizmalar gibi yaşamaya var olmaya çalışan bir organizmadır esasında. organizmanın en temel ihtiyacı olan beslenme ihtiyacını daha efektif bir şekilde karşılayabilmesi ve bireysel olarak çeşitli faktörlerle kaynaklara ulaşımının kısıtlandığı dönemlerde yaşayabilmesi için başka insanlarla simbiyotik bir ilişki içinde olması gerekmiştir. insanın yaşayabilmesi için gerekli olan bu simbiyotik ilişki sonucu insan toplulukları doğmuştur. avcı-toplayıcı insan gruplarına baktığımızda tek bir insanın tek başına avlanması ve hayatını idame ettirmesi grup halinde avlanmasından çok daha zordur ayrıca ulaşılan kaynağın kullanılmasıda daha verimsizdir. grup halinde yaşam avlanma için insanın harcadığı enerjiyi azaltırken besin devamlılığını sağlar. tüm canlıların en temel ve ilk ihtiyacı olan besin ihtiyacına cevap verirken ikinci sıradaki ihtiyacı olan üreme ve soyun devamlılığına da grup destek olur doğduğunda diğer canlılara göre oldukça savunmasız olan insan yavrularına grup güvenlik sağlar. bireylerin beslenmesi ve güvenliği için grup halinde yaşam mukayesesiz üstündür. grup halinde yaşam sonucu iletişim için diller doğmuştur. grup halinde yaşamın bir diğer sonucuda atalar kültüdür. insanlık tarihinde doğan ilk inanç sistemi atalar kültüdür. atalar kültü insanın aciz olduğu esnada, doğduğu andan tek başına beslenebildiği ana kadar, kendisinin hayatta kalmasını sağlayan insanlara ebevynlerine duyduğu bağlılık ve atfettiği olağanüstülüğün bir sonucudur.

    insanı dünya çapındaki tüm ekosistemin toplamı olan biyosferden ayrı değerlendirmemek gerekir. insan ve etnisite biyosferin içinde varolmuştur. biyosfer enerji dengesine sahip kendi kendini düzenleyen bir sistemdir biyosfer içinde primitif insan belli bir ekosistem içinde topluluklar kurarak zayıf olduğu halde besin zincirinin tepesine yerleşecektir.

    etnik yapının şekillenme sürecini ele alan etnogenez doğal aynı zamanda dinamik bir süreçtir.

    ilk ilkel etnik yapının ortaya çıkış mekanizması şu şekilde sıralanabilir
    beslenme ihtiyacı- ekonomik çevre - ortak bir primitif dil- kar zarar dengesi gözetilerek ortaya çıkan ve şekillenen ortak düşünme şekli- psikolojik ve yaşamın devamlılığı için gerekli güvenliği sağlayan primitif inanç(atalar kültü)
  • akademisyen kürşat demirci tarafından kökenleri hakkında güzel youtube söyleşisi yapılmış. izlemenizi tavsiye ederim.
    https://www.youtube.com/watch?v=r0gac3eswbu

    yayından anladıklarımı burada özet olarak derleyeyim.

    öncelikle hoca adlandırmada bir düzeltme yapıyor. devletin adı sümer, halkına sümerli, çoğul olarak isimlendirmek gerekirse o tanım sümerliler olmalı. tabi bu kavramın telaffuzu ağzı yoruyor. hocaya göre bu zorlama telaffuzdan dolayı kendisi de bazen sümerler kelimesini kullanıyor.

    sümerlilerin kökeni olarak şu tezler var;

    -prototürkler
    -dravidyanlar (tamil)
    -elam
    -kafkas
    -hind-avrupa

    sümer adından başlayalım. sümerliler kendilerine bir ad vermemiş. sümer ismi sümerlilerle aynı devirde yaşamış olan ülkeler tarafından verilmiş. akad, hitit, ebla tabetlerinde sümer ve benzeri kelimeler var. hatta tevratta bile benzer isimde ülke var.

    sümerliler yaşadığı coğrafya için kenger/kengir diye bir kelime kullanmışlar. bu kelime ülke anlamına gelir. sümerlilerin ön türk olduğu tezini savunanların da kullandığı bir kelimedir. iddialara göre milattan önce güney asya'da kengir adını kullanan bir türk boyu varmış. iddiayı öne süren de muazzez ilmiye çığ'dır. muazzez hoca'nın sümerliler hakkında videosunu şuraya bırakayım;
    https://www.youtube.com/…59ndlspdpnyb09xapypimab8rt

    ara not düşelim: sümerce izole ve ölü bir dildir. günümüzde kullanan yoktur. sümerce ile kurulan bağ gramatik değil aynı anlamları taşıyan kelime benzerliğidir. (tamilce hariç)

    sümercede türkçeye benzer 50'ye yakın kelime vardır.
    https://tr.wikipedia.org/…ürk_dilinin_yaşı_meselesi

    kimi kürtler de kendilerini sümerliler aynı atadan geldiğini iddia eder. internette kurcaladım. kürtçe ve sümerce arasında da 30'a yakın benzer kelime varmış.
    https://cebaxcor.blogspot.com/…ilenmesine-dair.html

    kürşat hoca ne diyor peki?

    kürşat hocaya göre, sümerlilerin türk olması zayıf ihtimal ama sümerlilerin atası ile prototürkler dirsek temasındalarmış. kürşat hoca sümerlilerin dravidyan olduğu tezini savunur. tezini sağlam bir zemine oturtur.

    1-sümer kültüründeki aratta miti.

    sümerlilerde belli bir coğrafyayı betimleyen aratta diye bir mit var. aratta denilen bölgenin iran azerbaycan arasındaki bir bölge olduğu iddia edilir. bu bir bağdır.

    2-zigguratlar

    sümerliler ve ardıl devletlerle özdeşleşen ziggurat kalıntıları pakistan, türkmenistan, hindistan'da bölgelerinde de vardır.

    3- lapis lazuli taşı

    sümer metinlerine göre sümerliler lapis lazuli taşına büyük önem vermişler. günümüzde bu taşın ana kaynakları pakistanın güney bölgeleridir.

    4- tamilce dili ve kültürü ile yoğun benzerlikler.

    tamilce günümüzde hindistanın güneyinde hindistan, sri lanka, singapur gibi ülkelerde konuşulan bir dildir.

    videoda kürşat hoca zaman kısıtlamasından dolayı olsa gerek tamil kültürü üzerinden sümerlilerle bir bağ kurmuş. dil yapısı için internette bir kurcalama yaptığımda şöyle bir kaynak buldum. hintli akademisyenler tarafından gılgamış destanının sümerceki telafuzunu ve bu destanın tamilceye çevirisindeki telaffuz benzerliklerini paylaşmışlar.

    https://www.academia.edu/…and_standard_translations

    örnek birkaç cümlenin görseli şudur;
    görsel

    görsel

    görsel

    görüldüğü gibi kelime benzerliğinden kelimelerin cümledeki sırasına kadar büyük benzerlikler var.

    bunun dışında kürşat hoca 2 organik bağ daha ekliyor;
    1- sümerliler metinlerinde biçimsel özellikleri olarak kendilerini karabaşlılar olarak tanımlıyor.

    2-) sümer döneminden kalma heykellerin yüz hatları hint-paki insanlarını anımsatıyor.
    https://upload.wikimedia.org/…a_of_lagash_girsu.jpg
    https://en.wikipedia.org/…ia/file:head_of_gudea.jpg

    sümerlilerin çok tanrılı olması, hintlilerin de günümüzden geçmişe kadar çok tanrılı dinleri göz önüne alındığında sümerlilerin son tahlilde günümüz hint coğrafyasından mezopotamyaya yerleşip medeniyet kurdukları tezi kuvvetli durmaktadır.
  • arkeolog mesut alp çok uzatmadan ve farklı yerlere çekmeden sümerleri kısaca anlatmış. sözlük diliyle bilale anlatır gibi.
    meraklısı için 2 kısa video:
    1.
    https://youtu.be/ui5aanwshng
    2.
    https://youtu.be/_cby7ywtl-k
  • sıfırdan doğmamış medeniyet. muazzez ilmiye çığ ın da üzerinde durduğu önemli konulardan biri de tufan meselesidir. ancak bu noktada tıkanma içindedir. keza gılgamış destanında ki utanapişte ölümsüzdür ve muazzez ilmiye çığ a göre bu kişi kutsal kitaplardaki(kuran,incil,tevrat) nuh'dur. ancak kutsal kitaplardaki nuh ölümsüz değildir, bunu geçiyorum. sümerlerin sahip oldukları bilgilerin tufan ile bağlantı olarak, tufandan önceki medeniyetlerle nasıl sümerlere taşınabildiği sorusu kafaları kurcalar.

    (bkz: incil tevrat ve kuranin sumerdeki kokeni)

    orta asyada hazar denizinin taşması sonucu olabilecek bir tufan ile bu medeniyetlerin izlerinin ancak hazar denizine akacak bir ırmak ile ki bu akarsuyun mezopotamya'ya da akması gerekir gelebileceği bir ihtimaldir. bir diğer ihtimal gene insanlığın en eski kalıntılarının bulunduğu ve karbon testinde de kıstas alınan rusyada bu medeniyetlerin kurulmuş olduğu ve karadeniz üzerinden yukarı mezopotamya ve ırak suriye bölgesine fırat dicle üzerinden gelebileceği kurgusu. muazzez ilmiye çığ anadoludan orta asyaya akan bir ırmak olduğunu sanırım kars gezisinde tespit etmiş. bu ırmak kars üzerinden hazar denizine akıyormuş bu da bir ihtimal tabii.

    sümerler ile ilgili yapılan yanlış, her şeyin sümerlerde bulunduğunu, sanki topraktan biter gibi bir anda olan şeyleri bilnçsizce kabul etmektir. ya bu adamlar ne zaman yazıyı buldular, ne zaman mahkemeler kurdular demez araştırmacıların birçoğu. saplantılı bir şekilde her şeyin sümerde yapıldığını kabul ederler. tufan denilen bir mesele olmasa dahi sümerlerden önce yazının da bulunduğu, mahkemelerin de kurulduğu bence daha gerçekçi. ancak ne oldu de kayıp bu yazılar?ya yandı, ya da sular altında kaldı? sorularından ikincisi sümerlerdeki tufan hikayesinden dolayı kabul gördü. büyük bir tufan sonucu bu medeniyetlerin sular altında kalmış olabileceği.

    sümer tabletlerinin üzerinde yazıyı biz bulduk yazmıyor ki yazması da sümerlerde yazının bulunduğunu bilimsel gerçek yapmaz. o döneme ait bilgiler var ve biz tarih olarak daha eskiye gidemediğimiz için sümerler ile başlatıyoruz hikayeyi. daha eskiye gidebilsek de örneğin daha eski kalıntılar bulunsa dahi, ancak sümerlerin yaşadığı zamanı daha geriden başlatmak gibi bir bilimsel yanlış daha yapıyoruz. zaten bulunan tabletlerin tarihlerinin karbon testinde son dönemde tespit edilen hatalar nedeni ile tam olarak ne kadar eski ya da yeni olduğu muallakta kalacak.

    ancak muazzez ilmiye çığ'ın da bakış açısını içeren, her şeyi türkleştiren türk ilan eden bakış açısı bu konuda tarihi araştırmalara zarar verebilir. sümerler türk'tür görüşünü muazez ilmiye çığ artık dillendirmektedir. sümerler ile türkmenistan türkçesi arasında (bu türkçenin bir seçilme nedeni de bakın daha saf türkçe mezapotamyadaki diller ile karışmamış kaynaklıdır) 100 e yakın ortak kelime olduğudur. ancak biz bu topraklarda yaşayan bütün dilleri vatandaşlık hakları ölçüsünde dikkate alacak olursak sümerce ile dersim ve çevresinde konuşulan zazaca arasında nerede ise aynı dil dedirtecek kadar 400 den fazla ortak kelimenin etimolojik kökenleri incelenerek bulunduğunu görebileceğiz. ve hala dersim coğrafyası üzerinde sümer ve iran mitolojisinden kalma aslan başlı, kartal başlı figürler görülebilir. zaten coğrafi olarak bu yapıya daha uygundur. ancak biz tarihi saplantılı bir biçimde heh işte bunlar da türk diyerek, bir şekilde dünyada güzel olan her şey türklerin deyip, kötü olan her şeyi de reddetmek bizi gerçeklerden alıkoyar.

    bize herkesin anlatmadığı, dayatılan ve öğretilen bilginin dışında ki burada eleştirim sadece bizdeki eğitim sitemini ve bilimsel yaklaşım değildir daha aydınlık bir kafa ile düşünecek insanlar lazım. sadece sümer tabletlerini çözmek sümerleri anlamaya yetmeyebilir
  • edebi ve kültürel alanda birçok ilkin yaratıcısı sümer uygarlığı* milattan önce 3500 dolaylarında mezopotamya’da (sulak topraklarıyla cezbeden, üretim, toplanma, gereğinden fazla üretim ve uzmanlaşmayla devam eden ve şehir devrimini başlatan süreçte hep temel taşlardan olmuş mezopotamya burası) ortaya çıkmış -doğu’da hindistan’a, batı’da akdeniz ve kıbrıs’a, kuzey’de asya’nın batısına ve güney’de mısır ve etiyopya’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış- tarihi başlatmış ve her döneminde insanlık tarihini etkileyecek ilklere imza atmıştır.
    küçük çaplı topluluk yaşamından kolonilere oradan da şehir yaşamına geçen insan ırkı, yarattığı, keşfettiği ve yaşadıklarıyla her daim bir değişim-gelişim göstermiştir. hiçbir şey salt kendi başına varolmamış, öncesinde varolanlardan etkilenip yepyeni özellikler kazanarak ortaya çıkmıştır dersek -ki ben diyorum- bu etkileşimin en temelinde görülen çoğu şeyin sumer uygarlığında şekillendiğini görebiliriz. kil tabletler üzerindeki çivi yazısıyla tarihi başlatan bu uygarlık, hızına ulaşılmaz bir şekilde değişim ve gelişimini(!) sürdürmekte olan ve adım adım bilinmeyenlere yaklaşmakta olan çağımızda yapılan çok yönlü araştırmalar** sonucunda zihinlerdeki soru potansiyelinin artmasına sebep olmuştur (enazından benim zihnimde oldu yani). sumer kültürü ile ilgilenen ve araştırmalarını bu uygarlık üzerinde sürdüren birçok araştırmacı* bu kültürü hep geniş bir coğrafya ve zaman dilimi içerisinde incelediklerinden, irdeledikleri ve ortaya çıkardıkları şeyler hep çok yönlü olmuştur. özellikle bir dönem birlikte de çalışmış olan samuel noah kramer ve muazzez ilmiye çığ’ın araştırmalarından yola çıkarak denebilir ki, şehir yaşamının başladığı, uygarlığın temellerinin atıldığı sumer ülkesi uygarlık tarihini, kültürleri ve dinleri birçok bağlamda etkilemiş ve insanlık tarihine çok belirgin bir damga vurmuştur.
    (bkz: gılgamış destanı)
    (bkz: ibrahim)
    (bkz: tarih sumerde başlar)
    (bkz: turban)
    (bkz: havva)
    (bkz: dumuzi)
    (bkz: babil kulesi)
  • buğday bitkisinin sümerliler zamanına kadar insan sindirim enzimleri tarafından sindirilemezken genetik için göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman kadar kısa sayılacak bir sürede sindirilebilecek hale gelmesi ilginç değil mi?ya genetikçileri iyiydi ya da başka bişi...
  • yazıtlarından birinde gençlerin bir önceki kuşağa göre çok cahil olmasından yakınılır.
  • okul sistemleri ölümcül olan uygarlıktır. haftanın her günü ders yapılır. tatil yoktur. okuldan kaçan öğrenciler, okuldan atılır. ödevini yapmayan yada sorun çıkaran öğrenci dayakla terbiye edilir. hatta hocamızın dediğine göre: bir tablette bir öğrencinin babasına "baba öğretmen beni çok dövüyor. sen belki onu yemeğe çağırırsan, ona güzel bir ziyafet verirsen beni dövmez." dediği kayıtlıymış. rüşvette var yani burda. ama tabi bu dönemde katipler yazmayı krallara dahi öğretmezlerdi. yani bu çocuklar okulu bitirince sağlam bir iş elde ederlerdi. yazmak okumak o zamanlar çok büyük bir meziyetti. tabi o yıllar geldi geçti. yalanlarla dolanlarla, geçti ömür solanlarla. ne sümerler kaldı, ne de okulları. işte bize de öğretiyorlar böyle. biz de bunları anlatarak para kazanacaz ilerde. 1000 yıl sonra da bizi anlatacaklar. bu böyle gidecek.

    (bkz: tarih tekerrürden ibarettir)

    edit: samuel noah kramer'in sümerler adlı eseri, öğrenmek isteyenler için sağlam kaynaktır.
hesabın var mı? giriş yap