• yüksek tavsiye üzerine indirdiğim ama altyazı ayarlayamadığım için henuz izleyemediğim, ayarlamaya çalışırken filmin bazı yerlerinde neler olacağını artık bildiğim ama ingilizce izleme manyaklığına kapılacağım 1977 yapımı korku ve drama filmi denilen, fiyasko çıkmamasını umduğum eser.
  • bülent somay'ın bir makalesinde adı geçtiği için merak saldığım, araya araya zor bulduğum, bulduğuma bulacağıma pişman olduğum korku filmi (öyle diyolar) bir korku filmi klasiği olmakla birlikte, aslında korkutmayan bir film. hani hapşırığınız gelir ama bir türlü hapşıramazsınız; filmi izledikten sonra aynı öyle birşeyler hissediyorsunuz işte.
  • korku filmi enflasyonunun yaşandığı son yıllarda, mide bulandıran gerzek hollywood teen slasher'ları ve japon fantastik korku sineması denen gudiklikten kendini sıyırabilen şanslı bünyelere ilaç gibi gelecek kült dario argento filmi.

    diyalogların ortalama bir korku filminden daha kötü olmaması bir yana, sadece sinematografisiyle bile gore türünü sevmeyen birini kendine aşık edebilir bu film. ayrıca bir oturuşta ard arda iki kez izlediğim ender filmlerdendir. bu da yetmediği gibi, dimağımda kalıcı bir yer etmiş, ha diyince sayabileceğim ender kalbur üstü korku filmlerinin arasında bütün ihtişamıyla yer alımıştır: nosferatu, psycho, the shining, night of the living dead ve suspiria...

    bir de anım vardır bu filmle ilgili. araya serpiştirelim:

    fi tarihinde, dünyalar tatlısı bir kıza kendi çapımda kur yapmaya çalışıyorum ama tahmin edebileceğiniz gibi ekseriyetle saçmalıyorum. kızcağız da cin gibi maşallah. neyse, sonra birden şöyle bir diyalog gelişiyor:

    dtk*: geçen gün bir korku filmi izledik. çok eğlenceliydi. (ahanda film muhabbeti, hemen döktüreyim)
    ben: adı neydi?
    dtk: eeaaoo... neydi yaa? (al işte! izlediği filmin ismini bilmeyen insan modeli. ama olsun, yerim onu ben)
    ben: suspiria mı? (o an nerden aklıma geldiyse, demiyorum çünkü ha diyince aklıma gelen bir film olduğunu yukarıda yazdım:)
    dtk: aaa? evet nerden bildin? suspisio.. (yaaa işte bizde böyle. sen bilsen daha neler var bende heh heh. lan ne suspisio mu??)
    ben: suspisio mu? puuhhhaaahahhhaaoooorrrggghhhh. suspisio dedi ya! (ehehe salağım benim... ulan çok mu ezdik kızcağızı?)
    dtk: suspaso?! susprso?! amaaaan! neymiş adı? (aah canııım)
    ben: suspiria suspiria. benim en sevdiğim filmlerdendir... hede hodo... (sıç batır).
  • filmi özgün yapan dramatik aydınlatması ve ses efektleriyle akılda kalıcı bir film, ama daha fazlası değil... dönemi içinde ele alınacak olursa*, izleyeni germesi için gösterilen samimi çabayı hissedip gerilmek mümkün, ama günümüz seyircisi çıtayı çok yükselttiğinden, izleyiciyi etkilemesi adına, öyle pek de korkutucu olduğu söylenemez*... filmin bütününde bir kesit sunuluyor gibi, kurgu bu anlamda biraz havada kalmış izlenimi veriyor, çok başarılı giriş bölümüne rağmen finali basit kaçmış bu filmin... ayrıca yine 77 yılına göre düşünmek gerekir belki, ama kan efektleri, tıpkı oyuncuların performansları gibi oldukça zayıf... yine de filme damgasını vuran bir kaç sahne gerçekten iyi kurgulanmış, görsellere zemin oluşturan mimari ile çekim planlarındaki perspektifler, dış mekan bile olsa aynı özende ele alınmış, hatta bazı kareler screenshot aldıracak kadar başarılı...
  • ana renklerin, bilhassa kırmızının üzerine fazlaca düşülmüş, technicolor filme basıldığından bu atmosferin cehennemi (şapka var i'nin üzerinde!) bir hale gelmiş olduğu filmdir.

    sanat yönetmenliği cinecitta'nın da çapını aşmış, muhteşem dekor, hayret ve hayranlık uyandırıcı mekanlar ve açıların yanında iğrenç (parmağı gırtlağa sokma hareketiyle senkron) bir hikaye kurgusuna sahiptir bu argento* şaheseri.
  • cinayetleri isleyen eldivenli kisinin yönetmenin ta kendisi oldugu film.
  • ----------------------------------------------------

    (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)

    (bkz: bütün entry'lerini silen yazarlar listesi)

    -----------------------------------------------------------

    (bkz: #59026321)
  • şüphesiz bu film, italyan korku sinemasının ustalarından dario argento'nun en tanınmış filmidir. ama bu tanınmışlığı sebepsiz değildir, çünkü suspiria kesinlikle izleyip geçebileceğiniz bir film değildir. daha ilk sahnesinden itibaren izleyiciyi büyüsü altına alan yoğun atmosferi, kamera teknikleri, gotik mekânları ve bizzat argento tarafından bestelenmiş ve goblin grubunun çaldığı ürkütücü müziğiyle suspiria korku sineması tarihinin en önemli filmlerinden biridir.

    aslında suspiria tek bir film değil, "üç anne" isimli serinin ilk filmidir. thomas dequincey'in suspiria de profundiis adlı denemelerinden ortaya çıkan bu öyküye göre, dünyanın üç farklı yerinde yaşayan çok eski ve çok güçlü üç cadı vardır. suspiria'da, freiburg'ta yaşayan mater suspiriorum anlatılır. bu filmden üç yıl sonra, 1980'de çevrilen inferno filminde ise new york'ta yaşayan mater tenebrarum ve roma'da yaşayan mater lachrymarum filmin konusudur. eğer cadıcılığa ilginiz var ise bunun yanında inferno'yu da izlemenizi tavsiye ediyorum.

    suspiria'ya dönecek olursak.. her şeyden önce suspiria'yı suspiria yapan mükemmel ışınlandırma/renklendirme ve bu unsurların mükemmelliğe ulaştırdığı mekânlar olmuştur. filmde neredeyse her yer kırmızıdır! argento da bunu, filmde kanı vurgulamak ve filme sürreal atmosfer katmak için yaptığını söyler. iyi de yapmıştır, çünkü her sahnede yaşadığımız acaba katil nerede, acaba bu gerçek mi tedirginliği, kırmızı ve gotik mekânlar sayesinde bize korkunun üst sınırlarını yaşatıyor. filmin daha başındaki penceredeki göz sahnesi kaç kişinin aklından çıkmıştır ki? sadece bu değil, suspiria bir korku filminde görebileceğiniz en aklıda kalıcı ve korkutucu sahnelerin filmidir. tellerle örülü oda, kör adam ve köpek, büyük final desem izleyenler anlar herhalde! ve müzik. film boyunca çalan sakin ve atmosferik müzikler, insandaki paranoyayı bu kadar iyi ortaya çıkarabilirdi. bu arada filmin büyük bir kısmı kapalı mekânlarda geçiyor, klostrofobisi olan insanlara pek tavsiye etmem.

    eğer korku sinemasına ilginiz var ise bu filmi zaten izlemişsinizdir. ama eğer izlememişseniz, korku filmi seyretmemişsinizdir. tabi bu filmden sonra argento'nun diğer filmlerini de izlemenizi tavsiye ederim. çünkü argento, her filmiyle bir başyapıt ortaya koymuş italya'nın çıkardığı en önemli yönetmenlerden biridir. daha tanımadıysanız, bu film de çok iyi bir başlangıç olabilir...
  • bir korku tüneli etkisi yaratmakta olan filmdir, evet lunaparklardakilerden, çok gösterişli mekanlar ve eşsiz fon müziği ile daha çok ardarda dizilmiş ürkütücü resimler gibi..tünelden geçerken de absürdlüğünün farkında oluruz ya hani ama bittiğinde etkisi kalmaz . öyle iyi yerleştirilmiş renkler, mekanlar ,müzik korkudan zevk aldıracak şekilde .sonuç :izlemeye değer .
  • korku sinemasında renklerin etkin kullanımına yönelik bir ders niteliğindedir.. filmin çekildiği yıllarda technicolor metodu maliyetli olduğu için kullanımdan yavaş yavaş kaldırılmaktadır.. hatta roma yakınlarındaki technicolor fabrikası kapatılmış ve kullanılmış kameralar bir köşeye atılmıştır.. bu sırada argento hemen devreye girer ve bu filmdeki renk kontrastını (özellikle kırmızı renkte) başka hiçbir aygıtın veremeyeceğini bildiği için yalvar yakar edinir bu kameralardan.. işte özellikle dans okulunun koridorlarının kadifemsi canlı renklerini bu technicolor etkisine borçluyuz.. bu vesileyle italyan sinemacılarının estetiğe olan tutkularının önünde saygıyla eğilmek isterim..
hesabın var mı? giriş yap