• olacakmış gibi olup olamamak bende bıraktığı.
  • aşk filmi değildir. yasak ilişki filmidir. boşan. madem aslında sevmediğin uzun yıllar arkadaş olarak gördüğün ve ne zaman biriyle aşk acısı yaşasan "ah içim yanıyor" diye dert yandığın bir adamla neden evlenirsin. madem macera, heyecan tutkunusun o zaman ona göre yaşa. lakin illa sığınacak bir liman arıyorsun.
    aşk filmi değildir tatminsiz bir kaltağın bir kaç hayatı nasıl mahvettiğini anlatan bir filmdir.
    oscar aldığını biliyordum da 9 oscar ne yahu? bir oscar bile fazla iken bu filme neden 9 oscar verilir?
  • sapsarı bir uçakla sapsarı bir çöle sapsarı kıyafetiyle sapsarı bir kadın iner ve adamın hayatını siker.
  • --- spoiler ---

    türkçesiyle "ingiliz hasta", 1996 abd-birleşik krallık ortak yapımı romantik drama-savaş filmi. 1992'de yayımlanmış olan aynı adlı michael ondaatje romanından uyarlanmış olan 9 oscar ödüllü önemli bir filmdir. filmin bu büyük başarısı dışında, roman da ilgi çekici kurgusundan dolayı kanada'da devlet tarafından verilen önemli ödüller kazanmıştır. film, 1996 yılında vizyona girmiştir. filmin yönetmenliğini anthony minghella yapmıştır. filmin senaryosu için romanın yazarı ondaatje de film yapımcıları ve senaristleri ile birlikte çalışmış ve filmin romandan uyarlanma aşamasında önemli katkılarda bulunmuştur. filmin başrollerinde ralph fiennes, juliette binoche, willem dafoe, kristin scott thomas, naveen andrews, colin firth, julian wadham ve jürgen prochnow gibi önemli oyuncular rol almıştır. filmin tema müziklerini ise gabriel yared yapmıştır. son olarak, filmin imdb.com puanı 7,4/10'dur.

    konusu
    micheal ondaatje’nin aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film, ikinci dünya savaşı italya’sından kuzey afrika’nın savaş öncesi çöllerine kadar aşk, benlik ve savaşın öyküsünü anlatıyor. minghella, film boyunca aşkın farklı türlerini getiriyor karşımıza; hana’nın hastasına duyduğu şefkat, kip ile yaşadığı yoğun aşk, almasy ile katherine’in ilişkisi ve almasy’nin milliyetçi tutkular yüzünden mahvedilen çöle duyduğu sevgi... tüm bu farklı hikayeleri başarılı senaryo geçişleri ile gerçekleştiren film, yönetmen anthony minghella ile juliette binoche’un ilk ortak çalışmasıdır.

    oyuncular
    ralph fiennes - kont laszlo de almásy
    juliette binoche - hana
    kristin scott thomas - katharine clifton
    willem dafoe - david caravaggio
    naveen andrews - teğmen kip singh
    colin firth - geoffrey clifton
    kevin whately - hardy
    jürgen prochnow - müller

    filmin ödülleri ve adaylıklar
    1997 oscar ödülleri
    ödül, en iyi film
    ödül, en iyi yardımcı kadın oyuncu : juliette binoche
    ödül, en iyi sanat yönetmeni : stuart craig ve stephanie mcmillan
    ödül, en iyi sinematografi : john seale
    ödül, en iyi kostüm : ann roth
    ödül, en iyi yönetmen : anthony minghella
    ödül, en iyi film montajı :(walter murch)
    ödül, en iyi müzik: gabriel yared
    ödül, en iyi ses : walter murch, mark berger, david parker ve christopher newman
    adaylık, en iyi başrol (aktör) : ralph fiennes
    adaylık, en iyi başrol (aktris) : kristin scott thomas
    adaylık, en iyi senaryo : en iyi uyarlama anthony minghella

    altın küre
    ödül, en iyi film - dram
    ödül, en iyi özgün müzik - motion picture (gabriel yared)
    adaylık, en iyi yönetmen - motion picture (anthony minghella)
    adaylık, en iyi başrol aktör : ralph fiennes
    adaylık, en iyi başrol aktris- drama: kristin scott thomas
    adaylık, en iyi yardımcı kadın oyuncu: juliette binoche
    adaylık, en iyi uyarlama (anthony minghella)

    1997 bafta awards, uk
    ödül, en iyi film
    ödül, en iyi sinematografi (john seale)
    ödül, en iyi montaj (walter murch)
    ödül, en iyi yardımcı kadın oyuncu : (juliette binoche)
    ödül, en iyi uyarlama - (anthony minghella)
    ödül, en iyi muzik (gabriel yared)

    imdb.com - http://www.imdb.com/title/tt0116209/

    wikipedia - https://en.wikipedia.org/…he_english_patient_(film)

    vikipedi - https://tr.wikipedia.org/wiki/İngiliz_hasta

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=wpkpu14kqqw

    --- spoiler ---
  • 1996 yılında yayınlanan epik romantik drama türünde film. en iyi film dahil tam 9 tane oscar aldığı halde bence son derece underrated bir filmdir. hatta oscar ödüllü filmler arasında negatif ayrımcılığa uğruyor çoğu kez. belki de bunun nedeni, filmin ne tam olarak arthouse film müdavimi izleyiciye ne de mainstream film meraklısı izleyiciye hitap etmesi. ama özellikle ikincisine hitap etmediği açık. aslında çok da şaşırtıcı olmayan bir öyküyü sakin ama sıradışı bir kurgu ile anlatıyor. uçsuz bucaksız kuzey afrika çölleri ve ikinci dünya savaşının hengamesini arkasına alan bir aşk hikayesi, pişmanlıklarla dolu geçmişi ve ileri derecede yanmış vücudu nedeniyle acı çeken bir adamın geçmişine yapılan flahbackler aracılığıyla oldukça şiirsel bir kurgu ile anlatılmış. filmdeki zaman kurgusu yani hikayenin akışı herhangi bir romantik filme göre fazla karmaşık hatta dağınık gibi dursa da, şaşırtıcı şekilde, anlatının dili epik bir filme göre fazlasıyla sade. hatta zaman zaman neredeyse bilinç akışı tekniğine yaklaşıyor bile denebilir. bu anlamda herkesin çok sevebileceği ya da beğeneceği bir film olduğunu elbette söyleyemem ama en azından roger ebert gibi bazı eleştirmenler filmin hakkını yememiş ve gereken saygıyı göstermiş. nitekim ebert, film üzerine yazdığı eleştiride, bu filmin iki kez izlenecek türden bir film olduğunu belirtiyor; birincisi sorular için, ikincisi de cevaplar için. gerçekten de asıl hikayeyi ve kurguyu anladıktan sonra tekrar izlendiğinde, filmdeki detaylar daha etkileyici hale geliyor ve filmdeki duygusal ve görsel anlatı yerine oturmaya başlıyor.

    uyarlandığı roman bir yana, elbette filmin oryantalist bir bakış açısıyla çekildiği söylenebilir. neticede bu film içerik ve estetik olarak sonuna kadar avrupai değerlere bir övgü niteliği taşıyor diyebiliriz. ancak ben sözü fazla uzatmadan, kişisel olarak başka bir şeyden bahsetmek istiyorum. her ne kadar ilk izlediğim zaman filmin başarısı hakkında hiçbir bilgi sahibi olmasam da, bol ödül alması belli bir zaman sonra beni filmin gerçek değeri konusunda kuşkuya düşürdüğü için, kendime hep bu filmi neden sevdiğimi sormuşumdur. ön plandaki romantik hikaye bir yana, en net gerekçelerimden biri, çok titiz ve akıcı bir şekilde, hepimizin tattığı arzu, tutku ve burukluk hislerini çok estetik bir biçimde görselleştirebilmesi. öncelikle filmin başrolünde çöl, arka planında ise savaş var. başroldeki insanlar ise bu ikisinin arasında kalmış, sanki ayrılık ve hüzünden ibaret duyguların uzamında sürüklenen figürler gibi. hatta filmdeki o çok sevdiğim sahneye ithafen; yüzücüler mağarasının sakinleri. çok güçlü bir görsel dili ve müzikleri olan filmin, kurgusal ritmi sadece merak değil ciddi anlamda duygusal bir konsantrasyon gerektiriyor. zaten pek çok kişinin bu filmi sevememesinin nedeni bu konsantrasyonu sağlayamamış olması bence. yeterince konsantre olunduğunda ise, kolay kolay hiçbir ana akım filmde bulamayacağınız, ancak arthouse filmlere özgü bir hissiyat içine girebilirsiniz. filmin sinematografisi kadar muhteşem müzikleri de hafızamda çok büyük bir etki bıraktı. zaten filmin hikayesinin duygusal kısmının çoğunu müzikler anlatıyor diyebilirim. film çok fazla politik konulara girmeden, her detayıyla (örneğin o mağara resimlerinin uzun uzun gösterildiği sahneler, hemşire hana'nın yıkılmış kilisede molozların altında kalan piyano ile müzik yapmaya çalışması vb birçok sahnesiyle) izleyiciye savaşın anlamsızlığını ve yaşattığı duygusal yıkımları, her şeye rağmen hayatta olmanın anlamını ve sonunda o yıkımın ardından yeşermeye çalışan umudu hissettiriyor. en azından bana defalarca hissettirdi. her şey bir yana, filmdeki şu sözü çok seviyorum;

    "savaştaki ihanetler, barış zamanında bizim yaptığımız ihanetlerle karşılaştırılınca, çok çocukça kalıyor.''
  • çekilmiş en güzel aşk filmidir ve izlediğim en iyi filmdir.
  • kont almasy'nin saldırgan doberman köpek gibi çıkıştığı sonunda da şaşkın finoya döndüğü, bir kıskançlık sahnesi içeren güzel film.

    pek çok güzel film izledim ama şu anda çoğuna dair bir şey hatırlamıyorum. sahnelerinin altını sarı bir kalemle çizmesinden midir bilmem, bu filme dair pek çok ayrıntı yıllar sonra hala aklımda yer etmiş durumda.

    --- spoiler ---
    bana göre mutlu sonla bitmiş bir filmdir ayrıca; çünkü bu kadar bencil iki insanın, o şartlarda ölümden gayrı bir yolla birleşmesi mümkün değildir. öte yandan yasak aşk yükümlüsü bu ikili, son derece acı bir şekilde, cezalarını çekerek vefat ederler ki, bu bilinçaltında seyircinin vicdanlarını rahatlatır. bu iki günahkar adına rahatça üzülebilir duruma geliriz. katharine, sosyal ve çevresine neşe veren bir kadındır fakat, soğuk, karanlık bir mağarada, yapayalnız ölür. kont almasy karizmatik yüzünü, anılarını, anlattığı hikayeleri, hafızasını ve aşkını kaybeder. bunun yanına bir de uzun süre çektiği fiziksel acılar da dahil olur.
    --- spoiler ---

    ayrıca bu film bana, hayal dünyamdaki ideal erkeği derin ses tonuyla, güzel hikayeler anlatma yeteneğine sahip biri olarak yeniden şekillendirmiştir. lakin şu ana kadar en fazla, bel altı temel fıkraları anlatanını bulabildim.
  • insanı derin bir hüzne ve kedere gark eden, anlaşılmak için seyircisinden biraz ilgi, çaba bekleyen, oryantalist ve epik bir aşk ve ilişkiler hikayesi... film biteli hayli oldu ama hala üzerimden o üzüntüyü, o kederi atamadım. müziklerinden midir, atmosferinden midir, karakterler ile kurduğum yoğun duygusal empatilerden midir bilinmez, filmin acı bir tadı var. özellikle katharine clifton*'un sonu beni çok sarstı. kocaman açılmış, kırpılmayan, bomboş gözlerle boşluğa bakıp, kıpırdamadan kendi kendime aynı kelimeyi tekrarlayıp duruyorum... beklemek... beklemek... beklemek... kendimi katharine'in yerine koymaktan alıkoyamıyorum. o, eser miktarda kafa sesi ve damak mırıldanması barındıran mistik ve spiritual müzikle beraber hüznüm ve kederim çoğaldıkça çoğalıyor...

    yönetmen anthony minghella'nın ralph fiennes, juliette binoche*, willem dafoe ve kristin scott thomas ile çalıştığı film, 1997 yılı en iyi film ödülünü almıştır. film -bana göre- ana akım sinemadan da biraz farklı bir eser. başta da söylediğim gibi, biraz ilgi istiyor. en iyi filmin yanında, yönetmen, sinematografi, kurgu gibi ödülleri de toplamış...

    -yine bana göre- film aslında 95-100 dk... ana hikayenin yanında bir çok ara sahne ve senaryo barındırıyor. filmi izleyip de sıkılanların bir çoğu -öyle tahmin ediyorum ki- bu detaylara sıkılıyorlar. ama aslında bunlar da filme ayrı bir tat katıyor. daha kısa olabilir miydi? belki... ama böyle de güzel mi? kesinlikle.

    edit: müzik.
  • tarihin en boktan filmlerinden biridir. aşk filmi değildir cinsel çekim macerasıdır.
  • süresine ve yorumlara bakınca neredeyse vakit kaybı olarak görüp vazgeçecekken bittiğinde filmi yaşamış gibi hissettiğim mükemmel film.

    tam da birkaç gün önce saçımı aynı model* kesmemin ardından denk gelince film boyu empati yaparak ilerledim*. hakkında çok şey yazardım ama seyrederken gözümden iki damla yaş geldiğini yazmakla yetiniyorum. etkisinden henüz kurtulamadım. kendime gelince muhtemelen yorumlarımı da yazarım.
hesabın var mı? giriş yap