*

  • 70'lerde black power hareketinin onculerinden, zenci yazar, sair, spoken wordcu gil scott heron'un, zamanin nabzini tutan meshur siiri.. evet bir zamanlar zenciler, abd'nin baskaldiran insanlari idi, simdi en konformist kesim olmalari enteresan..

    the revolution will no be televised

    you will not be able to stay home, brother.
    you will not be able to plug in, turn on and cop out.
    you will not be able to lose yourself on skag and skip,
    skip out for beer during commercials,
    because the revolution will not be televised.

    the revolution will not be televised.
    the revolution will not be brought to you by xerox
    in 4 parts without commercial interruptions.
    the revolution will not show you pictures of nixon
    blowing a bugle and leading a charge by john
    mitchell, general abrams and spiro agnew to eat
    hog maws confiscated from a harlem sanctuary.

    the revolution will not be televised.
    the revolution will not be brought to you by the
    schaefer award theatre and will not star natalie woods
    and steve mcqueen or bullwinkle and julia.
    the revolution will not give your mouth sex appeal.
    the revolution will not get rid of the nubs.
    the revolution will not make you look five pounds
    thinner, because the revolution will not be televised, brother.

    there will be no pictures of you and willie may
    pushing that shopping cart down the block on the dead run,
    or trying to slide that color television into a stolen ambulance.
    nbc will not be able predict the winner at 8:32
    or report from 29 districts.
    the revolution will not be televised.

    there will be no pictures of pigs shooting down
    brothers in the instant replay.
    there will be no pictures of pigs shooting down
    brothers in the instant replay.
    there will be no pictures of whitney young being
    run out of harlem on a rail with a brand new process.
    there will be no slow motion or still life of roy
    wilkens strolling through watts in a red, black and
    green liberation jumpsuit that he had been saving
    for just the proper occasion.

    green acres, the beverly hillbillies, and hooterville
    junction will no longer be so damned relevant, and
    women will not care if dick finally gets down with
    jane on search for tomorrow because black people
    will be in the street looking for a brighter day.
    the revolution will not be televised.

    there will be no highlights on the eleven o'clock
    news and no pictures of hairy armed women
    liberationists and jackie onassis blowing her nose.
    the theme song will not be written by jim webb,
    francis scott key, nor sung by glen campbell, tom
    jones, johnny cash, engelbert humperdinck, or the rare earth.
    the revolution will not be televised.

    the revolution will not be right back
    after a message about a white tornado, white lightning, or white people.
    you will not have to worry about a dove in your
    bedroom, a tiger in your tank, or the giant in your toilet bowl.
    the revolution will not go better with coke.
    the revolution will not fight the germs that may cause bad breath.
    the revolution will put you in the driver's seat.

    the revolution will not be televised, will not be televised,
    will not be televised, will not be televised.
    the revolution will be no re-run brothers;
    the revolution will be live.

    ayriyeten (bkz: your revolution).
  • levi's sweat shirt baskısı.
  • gizli bahçe'de bir dönem o kadar çalınmıştı ki, arkasındaki isimden pek bir şüphelenmiştik. çalanı sevmemiştik desek, yalan olur.
  • bazı çevrelerce müzik tarihinin ilk rap parçası olarak gösterilir bu aşmış gil scott heron fermanı, haksız da sayılmazlar aslında hatta political rap'in atası da sayılır. filozof'un bir başka parçası aint no new thing'de de aynı haykırışlar daha sert biçimde hissedilir.
  • çıkış yılının 1971 olması da rap'in öncüsü olduğu tezini sadece güçlendirmektedir. bir 16 sene beklemek gerekti netekim müzikte böyle bir öfkenin dengini bulabilmek için. * * (bkz: gil scott heron/#8270694)
  • izlenmesi gereken bir belgeseldir..

    chavez'e darbe girişimi yapmadan önceki chavez-halk ile kaynaşık görüntüleri ile başlayan, daha sonra darbe girişimi yapılmasında önemli bir unsur olan ulusal petrol şirketinin chavez tarafından ele geçirilmesi olayının cereyan etmesi sonrasında patlak veren olaylar silsilesini konu alıyor belgesel..

    özellikle "gominist chavez, diktatörsün sen" nidaları ile chavez iktidarını protesto eden muhaliflerin (kitle ve iktidar isimli başyapıtı hatırlatacak bir eda ile) başkanlık sarayında bulunan chavezci kalabalığın üzerine sürülmesi sonrasında, kim oldukları bilinmeyen keskin nişancılar tarafından açılan ateş sonucunda öldürülen muhaliflerin sorumluluğunun " özel tv kanalı linçi" ile chavez yanlılarının üzerine yıkıldığını an be an izlemek mümkün..tam bir medya düzenbazlığı..

    sonrasında gelişen olaylar akabinde chavez'in yönetimini tanımadığını açıklayan generaller sahne alıyor..yüzlerinde sırıtın biryerlere dayanmış olmasının rahatlığı var gibi..düğmeye basıldığı o kadar bariz ki bu darbeyi yaptırtan abd adına bile utanmak geliyor insanın içinden..başkanlık sarayı haricindeki tüm yerler ve özel kanallar darbecilerin kontrölünde çalışırken chavez istifa etmeye zorlanıyor darbeciler tarafından..elbette etmiyor..bu arada devlet televizyonu da susturulmuş durumda darbeciler tarafından..lakin v"enezüela başkanı chavez" başkanlık sarayından derekap alınıp bir bilinmeze götürülüyor..

    bu noktada "kırmızı bereli" saray muhafızlarının chavezci olduğunu unutmamak lazım..verilecek tepki sonraya saklanıyor..bu arada cahvezci halk başlanlık sarayının önünde mutemadiyen protesto icra ediyorlar, oldukça büyük bir kalabalık mevcut..darbeci generaller kendi başkanları ile saraya geldikten sonra ve tüm özel kanallardan darbe duyurulduktan sonra zafer sarhoşluğu yaşanırken; kırmızı bereliler sarayın kontrolunu ele alıyorlar sarayda..yeni darbeci başkan kaçmayı başarırken birçok "darbeci bürokrat" esir alınıyor..eski devrik bakanlar saraya geri çağrılıyor, başkan yardımcısı getiriliyor, vekaleten başkan oluyor chavez'in yokluğunda.. devlet televizyonu devreye sokuluyor, "commomsense" bilinçlendiriliyor..

    ve halk daha sonra chavez'in bir adada tutulduğuna dair haberler geliyor.. ordu içerisinde amerikancı cuntacıları takmayan chavezci birliklerin birçoğu da kazan kaldırınca, darbenin hem askeri hem de halk desteği ortadan kaldırılmış oluyor...ve chavez geri dönüyor..petrol şirketinin devlet kontrolüne alınıp bolivarcı bir düzen sözü ile yoksul çoğunluğun gölüne su serpilmesi ile başlayan, tipik bir darbe girişimi ile imha edilmeye çalışılan lakin uygun askeri stratejiler sayesinde karşı-darbeci bir atak ile yönetime tekrardan gelen bir liderin ve ülkesinin öyküsü..
  • bu belgeseli internet üzerinden indirip türkçe altyazı ile izlemek mümkündür..beş parça halinde olan bu belgeseli yaklaşık 10'ar dakikalık haplar halinde yutunuz ki mideniz darbe girişiminin hazmederek kaldırabilsin..

    http://www.stalinkaynak.com/devrimkronik.htm
  • belgeselde hugo chavez'in kendi dedesi ile ilgili, bol miktarda duygulanarak anlattığı bir hikaye de vardır..
    belgeselin altyazısından apartılmıştır..

    ------
    cocukluk anim var, benim icin cok korkunc bir ani,

    bir keresinde anneannem ve annem kavga ediyorlardi,
    anneannem anneme söyle bagirdi:
    “sen böylesin cünkü kanin bozuk, senin baban bir katildi,
    bütün bir köyü yok etmisti, kafalarini palayla kesmisti, senin baban böyle oldugu icin iste sen de böyle oldun...”

    benim dedem bir katil miydi?
    bir kere dedemin dogdugu yere gittim, adam öldürdügü yere.
    bir albayi öldürdügü söyleniyordu,
    oraya gittim, neden, niye öldürmüstü,
    öldürmüstü cünkü "onura dokunulmaz"..
    albay pedro perez öldürülmüstü,
    ve onu onalti yasindaki bir çocuk öldürmüstü.
    ve gitti, kacti..
    bu olay 1890'larda oluyor, 90 küsur...
    kaciyor, kaciyor..
    o bir ihtilale karismisti, henüz onsekiz yasindaydi,
    o artik bir ihtilalci olmustu..
    bir cumhuriyet için, bolivar'in rüyasini gerçeklestirmek için
    bunu kafasina koymustu, o rüya hala canliydi..
    devrimci bir gerilla olarak,

    (gerilla ile ilgili bir siir okuyor:)
    "basinda samandan bir yorgan
    (sapkasindan bahsediyor)
    kirk bes atli
    tütün kokusunun ve bulutlarin altinda
    kisnemeler ve balikcillarin ötüsleri arasinda (yagmuru kastediyor)
    sütü sagilmis gece ve gündüz
    gidiyor dört nala güçlü çobanlar
    sarki söyleyerek, sonra susarak
    ve tekrar sarki söyleyerek...
    geliyor gerilla, dilinde bir türkü,
    tehlikeli yollarda gidiyor kirk atli..."

    böylece oraya gittigimde gecmise dönmüs oldum
    ve bu bana çok büyük güç verdi ...
    ve anladim ki o bir katil degildi,
    o bir gerillaydi...
    katil damgasi vurmasi dogru degildi,
    yaniliyolardi o bir katil degildi,
    insanlarin ona böyle katil damgasi vurmasi dogru degildi,
    yaniliyolardi o bir katil degildi,
    o bir gerillaydi...
    devrimci bir gerillaydi...

    .
  • john ciafone adlı dj'in everyday adlı şarkısında geçer bu şiir...house tarzı bir parçadır bu...

    edit 2011 :" şiir ".
  • icindeki venezuela televizyonu goruntuleri bana turk televizyonlarini cagristiran filmdir. chavez'e halki sahip cikmis, modern cagin uyduruk tv rahiplerini ne derece salladiklarini gostermislerdir.
    ayni sey turkiye'de olsa ne olurdu diye beni derin dusuncelere sevk etmistir. cem uzan'in salt tv ve konser (piyar mi diyolardi buna ne?) ayagiyla yuzde yedi aldigi bir memlekette halkin kimi tutacagi cok acik...
    bir de saray muhafizlariyla sarayi kusatan halkin bakismalarini hatirliyorum. asker ne olursa olsun halktan yana oldugunu gostermis, bir el hareketiyle onlara destek olmustu. gozlerimi yasartan bir sahnedir ki eger bu belgeseli bir dramatik yapim olarak dusunecek olursak benim nazarimda en parlak oyunculugu o asker gostermistir.
    el pueblo unido, jamas sera vencido...
    (surcu lisan ettikse selviboylu duzeltir artik)
hesabın var mı? giriş yap