• bir joseph conrad romanı ve christopher hampton'ın bu romandan yola çıkarak senaryosunu yazıp yönettiği 1996 tarihli film. filmde bob hoskins, patricia arquette, gerard depardieu ve robin williams gibi ünlü oyuncular rol almıştır. ders kitabı gibi filmdir. özellikle sonunda verloc'un (bob hoskins) şapkasının merdivenden pıtır pıtır düştüğü sahne hafızama kazınmıştır. ayrıca dış mekanın da ustalıkla kullanıldığı iyi bir dönem filmidir.
  • 1996 yapimi filmin muziklerini philip glass yazmis, english chamber orchestra calmistir.
  • 11 eylül'den sonra yeniden dikkatleri üzerine çeken roman. zaten ilk yayınlandığında da yeterince sansasyon yaratmıştır- öyle ki, 20. yüzyılın başlarında, dünyanın daha güzel, insanların daha masum olduğu -ya da öyle olduklarını sandıkları- zamanlarda henüz terörizmle bu kadar haşır neşir olmayan okurlar arasında şok etkisi yaratmıştır bu tarihin "ilk terörist romanı." ama kitabın tek kaydadeğer özelliğinin bu olduğu söylenemez, ne de olsa conrad tarafından yazılmıştır. ve her conrad yapıtı gibi insan ruhunun karanlık yerlerine doğru alışılmadık gezintilere çıkarır okuru.
  • sebep olduğu sefalet, açlık, yokluk, yozlaşma ve yabancılaşmadan dolayı kapitalizme karşı doğal olarak ortaya çıkan refleksler içerisinde anarşist hareketin komünistlerin mücadele zemininde açık alan çalışmalarını engellemek için nasıl manipüle edildiğini anlatma derdinde olan ve ilk olarak 1907 yılında yayımlanmış bir roman. sahte bayrak olgusunun soğuk savaşa özgü birşey olmadığı gerçeğini yüzümüze çarpıyor. ek olarak yazarının güvenilirliği de tartışmaya açıktır elbette...

    (bkz: paranoya)
  • 11 eylül'den yaklaşık yüz yıl önce 11 eylül'ü konu edinmiş roman. şimdi abd'den/abd'ye ve abd içinde seyahat eden herkes bu kitapta sözü edilen uluslararası baskı yasalarının benzeri tsa (transportation security administration) kurallarına tıpış tıpış uymaktadır. 11 eylül bir sahte bayrak eylemi miydi; bilemiyoruz ama bu tartışma yüz yıllıktır.
  • ingiliz yazar joseph conrad'ın ünlü bir romanıdır. roman özgün dilinde ilk kez 1907 yılında basılmıştır ve 1886 yılında londra'da geçmektedir, kitabın kahramanı bay verloc'un yaşamını ve casus olarak işini anlatmaktadır. roman temel olarak anarşi ve terör kavramı üzerinde kurgulanmıştır. türkçe'ye casus ve gizli ajan olarak iki farklı isimde çevrilmiştir. joseph conrad, kitabın önsözünde bu romanı nasıl kurguladığını ayrıntılı bir şekilde açıklama gereği duymuştur. bu açıklamayı yapmasının nedeni, yazarın romanın olumsuz eleştiriler alacağını düşünmesidir. romanın çıkış noktası, yazarın bir arkadaşı ile sohbeti sırasında arkadaşının sözünü ettiği greenwich gözlemevi bombalanmasıdır. yazarın arkadaşı, bombayı atan kişinin yarım akıllı birisi olduğunu ve kızkardeşininin bu olaydan sonra intihar ettiğini söylemiştir. bu anekdot kitabın temel izleğini oluşturur. daha sonra yazarın eline 1880’lerin sonunda londra’da dinamitli eylemler yapıldığı sırada görev yapmış bir emniyet müdürü'nün yazdığı anı kitabı geçer. daha sonra yazarın aklında, önce romanın geri planı olan karanlık ve kalabalık bir şehir, sonra da karakterlerin hatları belirir ve şekillenir. konu ve karakterlerle ilgili detaylı bilgi için; http://tr.wikipedia.org/wiki/the_secret_agent

    bu romandan uyarlanan alfred hitchcock filmi için; (bkz: sabotage).
  • önsöz okumayı sevmeyen birisi olarak ne akla hizmetse önsözünü okuma hatasina düştüğüm joseph conrad romani. yazar önsözde spoiler vermiş bu yüzden romanin heyecanini biraz kacirdi okurken. gazetede okudugu bir haber sonrasi bu romani yazmaya karar verdigini, greenwich saat kulesi yakinlarinda gerceklesen bir eylem ( eylemi yazmayayim spoiler olur) sonucu bir insanin neden böyle bir eyleme kalkisacagini dusunmekten yola cikarak bu kitabi yazdigini soyler joseph conrad. kesinlikle okunmasi gereken kitaplardan birisidir. favori karakterim profesör.
  • bbc yapımı bir dizi olarak tv ekranlarına taşınmış olan roman
  • beyninin kıvrımlarından bağırsaklarının kıvrımlarına kadar siyasete bulanan yurdum insanının tam da arayacağı derecede politik, etik ve toplumsal nice göndermelerle kurulu bir kurguya sahip olan, kelimenin tam anlamıyla klasik ve başyapıt; sadece joseph conrad'ın kaleminden çıkmış olduğu için değil, yazıldığı döneme ışık tutması, hedeflediği yerlerin parlaklığı, oklarının sivriliği ve cüretkâr yorum ve değerlendirmelerle bezeli bir kurguyla da yazın tarihinde yerini fazlasıyla sağlamlaştırmış bir kitap.

    joseph conrad'ın benim için önemi, sadece polonyalı olup (aslında şimdi ukrayna'da olan bir bölge) ve ingilizceyi yirmi yaşından sonra öğrenmiş olmasına rağmen ingiliz dilinin en yüksek edebi ürünleri listesine birkaç eserini yazdırmış olmasından kaynaklanmıyor;aynı zamanda conrad, büyük ingiliz gemilerinde miçoluk, tayfalık ve ingiliz vatandaşlığından sonra da birinci kaptanlığı alıp, denizlerdeki nice seyrüsefer sırasında deneyimlediği onlarca kültür, bu kültürleri gerek yorumladığı aklıyla, gerekse hissettiği vicdanıyla tanımaya çalışmış olması, talihsizlikler karşısında suskun kalmayıp, otoritelerin, yüksek mevki sahiplerinin eteğini öpüp, postal yalamak dışında "dil"lerini kullanmayanlara benzemeyen, cesur, yürekli ve bazen kan donduracak kadar açık sözlü biri olduğu için de favori yazarlarımdandır.

    yurdum anarşist'inden ona buna "kanarşist"ine türlü karakterleri barındıran, sosyalist devlet yapılanmasının, kapitalist düzenin ve daha pek çok "dönemin politik ve hatta askeri gündemini şekillendiren" türden konuların karakterlerce tartışıldığı, on dokuzuncu yüzyıl ingiltere'sindeki kanlı greenwich bombalı eyleminin konu olarak merkeze alınıp, bu eylemin iç yüzünün araştırıldığı, bu esnada bir tür dedektiflik barındıran yönünün de devreye girişiyle kurgunun canlanması ve ardından gelen tuhaf, şaşırtıcı olaylar, bulgular, ve en nihayetinde dehşet dolu bir son. uyku kaçıracak türden. huzurlu insanların uykusunu kaçıracak türden değil, zaten halihazırda "huzursuz" ve "uykusuz"ların uykusunu kaçıracak türden. iyi bilinir ki, huzurlu insanların uykusunu kaçırmak mümkün değil.

    okunması gerekenlerden..
  • --- spoiler ---

    all idealisation makes life poorer. to beautify it is to take away its character of complexity—it is to destroy it. leave that the moralists, my boy. history is made by men, but they do not make it in their heads…
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap