• can yayınlarının henüz bastığı, patricia highsmith romanı.

    her highsmith'te tom ripley'i arayanlara göre olmayan, 3 kişilik bir çemberin içine kurulmuş, o paris senin bu atina benim gezdiren roman da denebilir.
  • patricia highsmith 'in romanı
  • atina şehir rehberi gibi bir kitaptır. bitirdiğinizde birsürü otel ve cafe-bar adını da öğrenmiş olursunuz.
  • bir bölümü türkiye'de çekilecek film. viggo mortensen başrolde olacakmış.

    http://film.com.tr/haber/index.cfm?hid=14573
  • (bkz: janus)
  • yiğit özşener'in de rol aldığı film.
  • bir hossein amini filmi. viggo mortensen ve yiğit özşener oyuncular arasında.
  • birkaç hayal kırıklığı:

    -istanbul'a pek yer verilmemiş ne yazık ki (en fazla 10 dk). bu beklentiyle gitmeyiniz. istanbul finale kadar gözükmüyor. filmin neredeyse tamamı yunanistan'da çekilmiş. yunanistan'ın antik yüzü güzel bir şekilde kullanılmış, fon oluşturmuş. keza girit de öyle. ama istanbul için aynı şeyi söylemek zor. gene hollywood filmlerinin çekildiği yerlerde çekilmiş film: kapalıçarşı'da. tabi bir de mezarlık sekansı var. başka da yok.
    -yiğit özşener son kurguya (final cut) kurban gitmiş gibi görünüyor. zira imdb'de gözükmesine rağmen filmde yok kendisi. umarım arkadaşlarını hava atmak için filme götürmez. yoksa iki kez izlemek durumunda kalabilir oynayıp oynamadığını anlamak için. bu kadar uğraşmaması için tekrar yazayım: ne yazık ki filmde yoksun.
    -istanbul gene ortadoğu'dan bir ülke olarak resmedilmiş. halbuki bence 60'ların istanbul'u, 2014'ün istanbul'undan daha az muhafazakardı (teşekkürler akp!)

    bunlar dışında klişe bir öyküyü izlenir kılmayı başarmış hüseyin amini. filmde gerçekleşen hiçbir şey şaşırtmıyor. iki erkek bir kadın klişesi üzerinden ilerledikçe ilerliyor öykü. senaryoda bir orijinallik olmasa da, daha önce gördüğümüz şeyler bizlere tekrar sunulmuş olsa da en azından bu sıkıcı bir şekilde sunulmuyor. ben izlerken eğlendim açıkçası. ama çok şey beklememek gerek. oyuncular ve kirsten dunst'ın güzelliği için izlenebilir. dunst gerçekten çok hoştu bu filmde. kıyafetiyle, saçıyla falan etkileyici idi. mortensen kıskanç-dolandırıcı koca rolünde iyiydi. üç karakter üzerinden ilerleyen bir film. en azından başka karakterlerle gereksiz yere hikaye dağıtılmamış. böyle de bir artısı var. sadece üç karaktere odaklanmış yönetmen. bu üç karakter arasındaki kedi-fare oyunu, "yakalanacaklar mı, yakalanmayacaklar mı?" heyecanı/gerilimi oluşturulabilmiş. lakin bu artılara rağmen sinemadan çıkar çıkmaz unutulan bir film. izle/unut. bir kalıcılığı yok ne yazık ki. umarım amini yönetmenlik kariyerine senaryosunu kaleme aldığı drive gibi kısa sürede unutulmayacak işlerle devam eder.
hesabın var mı? giriş yap