• arkadaşlık, güven, sadakat gibi konuları ve dahası aşk, sevgi, tutku gibi daha kompleks konuları altını kalınca çizmeden, çok afili cümleler kurmadan ama derinden ve sağlam verebilmiş bir amerikan yakuza filmi. filmin sonunda, başroldeki japon abi* gözünüze evliya gibi görünür.

    robert mitchum'un rast geldiğim en güzel filmidir aynı zamanda. adamın bakışlarına hastayım.
  • hollywood'un büyük senaristlerinden robert towne'la paul schrader'ın kaleme aldıkları, sydney pollack'ın yönettiği intikam/yakuza filmi. yazılanlara göre hollywood'un ilk yakuza filmiymiş. başrol robert mitchum'ın. mitchum her zaman olduğu gibi ve her zaman olduğu kadar cool-karizmatik. ama yakuzayı oynayan ken takakura ondan da cool-karizmatik. hatta mitchum'ın klasik, çok da derinleşemeyen kahraman karakterinin (arkadaşının yakuzalarca kaçırılan kızını tokyo'ya gidip kurtarmayı amaç edinen, klasik kahraman) aksine yakuza ken karakteri hem daha ilgi çekici, hem de kilmer'dan daha derin. yukarıda belirtildiği üzere arkadaşlık, güven, sadakat, onur, sevgi, fedakârlık üzerine bir film. bu temaları iyi işlemiş. hollywood'un japon kültürü üzerine yaptığı filmlerinden aynı zamanda. çoğu oryantalist olur, yanlış ya da alaycı bir şekilde yansıtır kültürlerini, buradaysa senaristler japon kültürünü doğru yansıtmak için çabalamışlar. başar mı bilemiyorum. kimileri halen oryantalist buluyor, benimse gözüme batmadı. ama bu tür filmlerde olan klişeler bunda da mevcut. göze batmıyor klişeler. lakin övülen aksiyon ve kılıçlı dövüş sahnelerini zerre sevmediğimi belirtmeliyim. özellikle finaldeki sahneler heyecandan uzakta. daha iyi bir kurgucuyla bu sahneler bir nebze heyecanlı hale getirilebilirdi.

    bu arada filmi martin scorsese yönetmek istemiş, ki imdb'de bu trivia'yı gördüğümde şaşırmıştım. yapımcılar henüz genç bir yönetmen olan scorsese'ye güvenmeyip yönetmenliği pollack'a teslim etmişler. pollack'tan önceyse yönetmenlik robert aldrich'in, başrolse lee marvin'inmiş. ama marvin çıkıp mitchum projeye dahil olduğunda aldrich'i kovdurmuş -aldrich'le çalışmaktan hoşlanmıyormuş- sonuçta koltuk pollack'a verilmiş. orijinal senaryoyu yazan schrader senaryoyu 300 bin dolara satmış, ki o zamana dek bir senaryoya ödenen en yüksek ücretmiş. lakin film vizyona girdiğinde iyi hasılat elde edememiş.
  • hikaye çok basit ama senaryonun işleyişi gayet iyiydi. sırıtan bir karakter, detay hiç yoktu. japonlardaki bize abartı gelebilecek onur, sadakat, dostluk yaklaşımlarını hayli iyi şekilde verdi.

    yakuza'daki bu davaya, lidere, dostluğa itaat kafasını gördükten sonra chushingura'yı izleyin. orada gerçi ronin'ler var ama bu olayı en iyi şekilde göreceksiniz. bunun üzerine mis gibi gider.
hesabın var mı? giriş yap