• sanırım coğrafya kaderdir dedikleri mevzu. akdeniz kuşağındaki tüm ülkelerde var bu dağınıklık. soğuk şehirlere gittikçe düzen nizam artıyor. moskova, oslo,kopengag falan ama geliyosun aşağılara saldım çayıra mevlam kayıra. ha illaki ispanyollar italyanlar bizden daha iyiler ama diğer avrupa ülkelerinden kötüler.

    daha standart bir yaşam stili belirleyemedik. amerikada bakıyosun apartman yada müstakil geniş villa seçenekleri var ve belli bir standart var özellikle müstakilde. avrupada mimari önem görüyosun uyumluluk. lan bizde müstakil kavramı fakir eskikafa oldu villa desen dört duvar çevirmeden güvenliksiz nah yaşarsın. apartmanda standart 140-180 m2 3+1,4+1 falan vardı şimdi imar düzenlemeleri yüzünden kümes kadar evler. kimse üstüne düşmüyor ama yapılan en az 50 sene gözümüze batarak kalıyor yıkamıyorsunda
  • eleştiri haklılık içermekle birlikte, helenistik dönem öncesi bir çok şehir, helenistik dönemde terkedilmiş bir durumdaydı. yani bu eleştiriyi antik yunanlılar da kendi aralarında yapmış olabilirler. genetik algoritma ile bilgisayarda deneme yoluyla anadolu'da en uygun yerler seçilebilir ama anadolu'da bu durum on bin yıldır canlı olarak simüle edildiği için mevcut şehirler; yol,su,rüzgar gibi bir çok etmen açısından mükemmel konumdadır. yeni bir yerleşim noktasının ancak şehrin genişlemesiyle kurulması normaldir.

    örnek vermek gerekirse milet antik kentinde en son yerleşik kalanlar menteşeoğullarıdır. şehir nehrin limanını bir bataklığa çevirmesi sonucu yaşanamaz bir hale gelmiştir. antik truva kenti helenistik dönemde ilion ve roma döneminde ilium diye anılır yanlış hatırlamıyorsam 8 9 katmandan oluşur bu şehir. şu an yaşanmamaktadır. hattuşaş'ta helenistik dönemde bir yerleşim var mı bilmiyorum ama inşaat tekniklerinin de gelişmesiyle birlikte artık her yerde bir şehir ikame ettirilebilir. bu sebeple alışılagelmiş yerleşimler ekstrem durumlar dışında değişmeyecektir. (deprem ve zemin sebebiyle gemlik ilçe merkezinin taşınması örnek vermek gerekirse)

    kocaman bir ama; eski mimarimiz genel olarak ahşap üzerine olduğu için günümüzde görece az örnek kalmış durumdadır. modern şehirleşme konusunda ise zerre nasiplenmediğimiz acı bir gerçektir. osmanlı'nın son döneminde özellikle paris'ten esinlenerek bir şehir planlama atılımı yapılacaktı. fakat bu çalışma da savaşlar ve mali sebeplerle rafa kalktı. soğuk savaş sonrası birazcık kafamızı kaldırır gibi olduk ama sevgili büyüklerimiz içeri girdiğimde şehrin her boşluğuna avm yaptırıp, zafer havaalanını sıvazlıyordu..

    edit: saraybosna'nın başçarşija'sı safranbolu ve makedonya'daki üsküp ile birlikte en korunmuş osmanlı kentleridir. taş binalar bana hep çekici gelmiştir ama ahşap mimari de eğer bakımı yapılırsa çok kıymetlidir. türkiye'de bursa manisa amasya izmit gibi şehirlerde istanbul'un bazı semtlerinde görece geniş restore edilmiş bölge ve mahalleler mevcuttur. bir şehrim eski şehri olmaması demek (en azından bir iki futbol sahası kadar) o şehre ihanettir. maalesef şehirlerimizin köklü geçmişlerinden çok kısıtlı, tahrip edilmiş ve çevresine çok alakasız yapılar inşa edilmiş kesitler kalmıştır. bari onları koruyalım ve şehir merkezlerini mastır planlarla elli yıllık bir süre zarfında dönüştürebilelim.
  • sonunda çok iyi yerleştirmesi ile sonuçlanmıştır.
  • türkiye şu saatten sonra kalkınamaz. ekonomik anlamdasını geçtim halkını ve kültürünü kalkındıramaz. dünya ilerliyor ama biz geri gidiyoruz. ülkenin yarısı hala köylü ve 2 paket makarnaya tav oluyor.
  • hatta düzgün olanları bile yıkıp içine ettik.
hesabın var mı? giriş yap