• üniversitede babası yasında adamlara para karşılığı yüzünü kapatıp soyunup görüntülü konusan bir kız arkadas vardı.bunu aralıksız 3-4 yıl yaptı,hatta yaparkan bir kaç defa yandan izledik. ilk defa bir kız arkadaşı çırılçıplak gördüm, kazandığı parayla araba aldı, ev kirasını ödedi,ailesine hiç yük olmadı. erkek arkadaşı olduğunu hiç şahit olmadım. bu onun tuhaf bir yanıydı, garip bir çekiliği vardı ona göre bu yaptığının, fakat sorgulayacak değilim, geçenlerde tesadüfen resimlerini gördüm evlenmiş 2 de çocuğu var. mutlu da görünüyor.
  • garip ama sempatik birisiydin metin. o tren kazası seni almamış olsa bizden sanırım şu an hala çok değişik ve eğlenceli bir sohbetimiz olurdu şaka maka o dönem ne kadar güldüğümüzü hatırlıyorum da efsane günlerdi. uzun zaman oldu ama hala aklımdasın ve ne alaka bilmiyorum ama ne zaman maltepe ya da tandoğan tarafına gitsem aklıma geliyorsun.
    nur içinde yat
  • askerde sürgün gelen elemanla aram gayet iyiydi. diğerleri pek korkardı.
  • rober hatemo’yu çok sevdiği için rober takma adı kullanan arkadaşım vardı. mayonez hastasıydı, dönerin içine nerdeyse koca bir şişe mayonezi boşaltırdı. uyandığında sanki hiç uyumamış gibi veya yeni uyanmamış gibi birden bire hayatın akışına kapılırdı. uyanır uyanmaz, gayet uykusuz ve dinç bir şekilde -sanki uyanalı 7 saat olmuş gibi- ee napcaz bugün falan derdi. parası olmadığı halde eline her para geçişinde uzun marlboro alır herkese de dağıtır, 1-2 saat içinde paketi bitirirdi. sonra para bitene kadar uzun marlboro alıp dağıtmaya devam ederdi. sanırım pahakavramı yoktu. cebindeki paranın miktarına bakmaksızın aynı saat içinde parayı bitirebilirdi. yürüyerek gidemeyeceği hiçbir yer yoktu, kendisiyle ankara’da tam 17 saat hiç durmadan yürümüşlüğümüz vardır.

    gece-gündüz kavramı da yoktu. gecenin 3’ünde bazı arkadaşların evine gidip dışarı çağırırdı dolaşmak için. bana da çok gelmişliği vardır. çıkıp gezerdik veya ben çıkmicam derdim hiç ısrar etmez döner giderdi. çok ilginç biriydi. en son 2009 yılında babasıyla onu ararken karşılaştım. 1 haftadır eve gelmiyormuş. bana sordu, birlikte aradık, gidebileceği her yere baktık, ankara’yı didik didik ettik, bulamadık. karakola kayıp başvurusuna gittik.

    3 gün sonra haberi geldi, bilecik’te bir kaynakçıda işe başlamış. 2-3 ay kaynakçıda çalışıp 1 paket uzun marlboroyla tekrar mahalleye gelmişti. çok özledim seni rober. kim bilir nerdesin şimdi..
  • kollarını sürekli jiletleyen, kavruk renkli, ailesiyle göçebe gibi yaşayan ve bizden birkaç yaş büyük olmasına rağmen ilkokulda bir süre bizimle birlikte okumuş ali. uzmanlık alanı çarpım tablosuydu. hepimiz ebleh ebleh öğrenmeye çalışırken o şıp diye ezberlemişti, tahtaya çıkıp gür sesiyle bağıra bağıra okumuştu bir de. hepimiz biraz çekinirdik ondan. önce okuldan ayrıldı, sonra mahalleden gittiler, bir daha görmedik. uçtu, gitti. tuhaf bir gizemi var hala alinin. saygılar ali abi. bu da böyle bir anımdır.
  • eren

    rehberinde sadece 100 kişi olur. geri kalanı yarattığı bin kişilik excel dosyasındadır. 100 kişilik arkadaş grubu daha çok iletişime geçtiği kişilerdir. excel dosyası da daha az geçtikleridir. eğer bir gün o 100 kişilik telefon grubundan birileriyle az görüşmeye başlarsa, exceldeki en çok görüştüğü kişiyi o 100 kişilik gruba alır. 100 kişilik gruptan da az görüştüğü kişiyi excel'e geri yollar. bunu nasıl mı fark ettim? bir gün telefonunu aldım bunun. naber hacı vs takılıyoruz. sonra telefonu kayboldu bunun evde. dedim dur çaldırıyorum. çaldırdım. bir baktım yastığın altından çalıyor telefon. gel buldum diye telefonu elime aldım, ismim yazmıyor. dedim bu ne hacı uzun hikaye dedi. sıkıştırınca da anlattı. sonra da küseceğimi falan düşünüp beni 100 kişilik grubuna ekledi. * neyse bu garip arkadaşımla hala görüşüyoruz. arada sırada listesinden düşüyorum, arada sırada tekrar giriyorum.
  • ortaokuldaki arkadaşım. elinin derisini kemirirdi ki üst deri kalmamıştı kamildi galiba adı.
  • kalem ucu (0.5, 0.7 gibi) ve diş macunu yiyen arkadaşlarım oldu.
  • akdeniz’in sahil kasabasında çalışıyorum geleli 2 sene olmuş çok pahalı bi yer olduğu için bizim şöför arkadaşlarla aynı evi paylaşıyoruz hani alkolizm ödülü verilse bizim kasabada ki 2-3 kişi türkiye’de 1. liği 10 sene kimseye kaptırmaz. hafta sonu arkadaşımızın plajı var orda içip içip boğulmaca oynuyoruz akşam rakıya düşülüyo sabah dönüşümü yazan adamı hatırlayamadım ama böcek gibi uyanıyoruz. neyse bi arkadaş geldi rakı içerken kalacak yer var mi diye sordu dedik evimiz var gidelim orda başladı hikaye arkadaşı deniz sporlarında bi işe kattık devam ediyo bi gün akşam eve geldi kardeşim dedi ben aşık oldum dedim hepimiz aşığız :) neyse kızla konuşmuş demiş biz de flört olmaz istemeye gelin kızın maddi durumu baya iyi lan dedim uzay vermezler o kızı sana sen rahat ol diyo lan ben zaten dünyanın en rahat adamıyım. neyse belediye başkanı falan 2-3 alkolik dayı gittik kızı istemeye. kızın maddi durumunu şöyle anlatayım 100 dönüm falan yeri var 350 metre kare parseli 1 milyona falan satıyolar neyse gittik kızı istedik babası neyle bakacak kızıma dedi pat atladı uzay bugüne kadar sen nasıl baktıysan öyle diye herkes şaşkın adam asgari ücret alıyo istediğimiz kızın altında 450 bin liralık panemera var. neyse arkadaş küstü gitti memlekete 2 sene sonra bi telefon geldi kardeşim napıyosun diye lan dedim iyi uzay sen napıyosun dedi ki limana in bot geliyo atla gel gelen bot o günün şartlarında 45 bin euro falan bindim bota koya gittik bi tane motor yata yaklaştık dedim bizim piç ehliyeti yükseltip yat kaptanı olmuş çıktım motor yata öyle bi insan şekli yok kızlar bu dünyadan olamaz uzay giymiş ipekleri motor yatın arkasında şampanya ve k.kain içiyo :) lan dedim napıyon geç şöyle dedi adam babasına kızıp gelmiş bizim yanımıza o piçinde zenginliğini şöyle anlatayım sadece afyonda ki fabrikanın aylık doğalgaz ödemesi 5 milyon liraydı en son.
  • lisede caner diye bir çocuk vardı. genelde sabah derse geldiğimizde başını sıraya koyup yatardı. 2-3 kere de hoca derse geldiğinde uyandırılmak zorunda kalınmıştı.
    o günden sonra yoklamada hoca "caner" deyince 7-8 kişi bir ağızdan "uyuyo" deme alışkanlığı kazandık.

    çocuğun bahsinin geçtiği her yerde "uyuyo" "uyuyo mu" "uyudu heralde" diye takılmaya devam ettik.
hesabın var mı? giriş yap