• sadece şeklen karizma bir meslek çeşidi herhalde,bilemiyorum.

    "meraba, ben başbakanlık .......... başkanlığından uzman yardımcısı hacamat" dediğimde insanlar bi toparlanıyor, "hoşgeldiniz efendim, ne alırdınız?" diye soruyorlar hemen. hem de devlet dairesinde, "çay" diyorum sadece -başka birşey bilmem ben-.

    neyse efenim, sonra laf lafı açıyor, "ayıptır sorması kaç para maaş alıyorsunuz?" diye soruyorlar. "siz ne kadar alıyorsunuz?" diye karşı atağa geçip konuyu kapatmaya çalışıyorum, söylüyorlar (o an itibariyle 2800 dediler de), "peki ya siz?" diye soruyorlar hala. sorma lan, sormasanaaa.
    "1200 lira" diyorum, gülüyorlar ibneler aşikardan, lan hakkaten gülüyorlar, "bir yanlışlık olmasın, uzman yardımcısı değiil misiniz yoksa? mühendis değil misiniz yoksa?" diyorlar eşekliklerini örtmek için, "yok" diyorum, "bizim kanun daha çıkmadı da daha"... ayak parmaklarımı sıkıştırıyorum ayakkabının içinde. ipneler neredeyse 3000lira alıyorlar, 2,5 katım kadar.

    bazen amına koyim böyle uzman yardımcılığının diyorum, sonra işsiz güçsüz vakitlerim aklıma geliyor, "aslında 1200 lira da iyi lan, kira olmasa" diyor avutuyorum kendimi.
    sakın ha, kurum adına kanmayın, uzman yardımcısı bazen düz bir memurdan daha az bir maaş alıyor olabilir.
    kurumumdan nefret mi etsem bilemedim şimdi. gidin doğru dürüst bir kurumda uzman yardımcısı olun.
    saygılar.

    edit: neredeyse bir sene olmuş bugün, maaşım 1503 lira. tabi buna yemekhanede yemek yemek filan da dahil değil.
    edit: neredeyse iki seneyi bulmuşuz. arada uzman oldum zaten ama, mayış sıkıntım yok artık, 2800 lira. 3034 lirayı dahi gördüm. 2 sene önceki entrimde yazan hedef maaşıma ulaşmışım :)
  • bazı kurumlarda sadece tez yazmaları veya sadece yeterlik sınavına girmeleri uzman kadrosuna yükselmeye yetmez; her ikisini birden yapmaları gerekir. zor ama insanı pişiren bir durumdur. uzman yardımcısı da bu çabayı göstermek zorunda olan kişiye denir. aksi halde -başarısızlık diyoruz buna- kendisi kurumda "uygun bir kadroya" atanacaktır; bu da düpedüz memurluktur.

    işbu halde, kuruma ilk girdiği günlerde caka sattığı (c'mon dostum, hepimiz yaptık bunları) memur ve şeflerin maskarası olacak, bunlar da şahsın bilinçsizce ettiği ve uzayda kaybolduğunu düşündüğü ama çoooook yanıldığı lafları kıçından sokup ağzından geri çıkaracaklardır.

    her ne kadar öğüt vermek haddimiz olmasa da, umulur ki ders alınır -oğlum bak sözlüğe takıldığını farkettim, oku da anla modu-

    üç yıl kısa bir süredir. komik gelse de öyledir. bir üniversite bile dört yıl sürebilir ve o süre kısa değilmiş gibi bir izlenim bırakabilir, işin aslı öyle değildir... her şeyden önce üniversite iş değildir; devlet memuru olmak ise allah'ın her günü sabah belli bir saatte kalkmak, hazırlanmak ve mekana gelmek, ofiste bellirli bir miktar çaba ve dikkat safretmek, akşam yorgun argın eve gitmek, tv seyrederken divanda uyuyakalmak gibi zorunlu aktiviteleri içerir. bu akış şeması içerisinde insanın kendini geliştirmesi zordur, normal hayatını sürdürmesi bile özveri ister.

    bu nedenle, iki sene dolunca hazırlanmaya başlanacak olan tezin konusunu adam gibi önceden düşünmek, konuya ilişkin bir takım makaleler okumak, araştırma yapmak önemlidir. internet her ne kadar çok iyi bir imkan olsa da, bu konuda yeterli değildir. yök'ün bilkent'teki merkezine gidip üniversite tezlerini araştırmak faydalı olabilir ama o da yeterli olmayabilir. uzmanlık tezi üstadın da belirttiği gibi (bkz: #6737618) "master tezinden hallice doktora tezinden zayıf bir tez çeşidi"dir. kaldı ki eğer adam gibi yazılar eline gelmeye başladıysa sen de anlamışsındır ki, iki sayfalık yazıda bile tutarlılığı sağlamak ve sürdürmek zordur; 200-300 sayfa sürmesi muhtemel bir tezde bunu sağlamak konuyu hayli hayli hazmetmiş olmayı gerektirir. bu nedenle, "tez dediğin nedir ki? internetten kopyalayıp yapıştırıyorsunuz, oluyor" diyebilen insan zımbırtılarına aldanma, üzülürsün sonra. öyle olmaz o işler.

    daha sonra, kesin olarak bilmen gereken bir konu var ki biz buna memurluk adabı diyoruz. bu kabaca normal bir memurun tavrını takınmaktır ki, ünvanın ne olursa olsun sen 657'ye tabi bir devlet memurusun. senden minimumda beklenen, işe vaktinde gelmen, vaktinde çıkman, elinden geçen yazıların ve gereken herşeyin fotokopilerini çekip dosyasına koyman, kağıtları tam ortasından delmen, amir tayfasına (daire başkanı ve üstü olduğuna inanılır) "efendim" şeklinde veya nasıl gerekiyorsa o şekilde hitab etmen, -memura ya da amire farketmez- her şeyi biliyormuş gibi yapmamandır. bu sayılanların önemi eşit ağırlıkta olup, hiçbiri birbirinden önemli ya da önemsiz değildir. bunları başına birşey gelmemesi için yapman gereklidir ve kişiliğinle herhangi bir ilgisi yoktur. ad hoc örgütlenme denilen idare tarzı yönetim bilimlerinde şık durur ama türk idaresinde 657 esastır; hayır işin yok diye gelmezlik yapamazsın.

    bunu müteakip resmi yazışmanın bir kalıbı vardır ve bu da resmi yazışma yönetmeliği'nde ayrıntılı olarak açıklanmıştır (bu boş bkz.ı da bilahare dolduralım). bu resmi yazışma formatı sözlük formatından daha sıkı ve zorunlu bir formattır. yani sen verdana'yı beğeniyor olabilirsin ama resmi yazılarda times new roman kullanmak zorundasın ve başka seçeneğin de yok. ayrıca olmadık konularda caka satarken muhataplarının senin daha yazı yazmayı bilmediğini farketmeleri, fermuarın açık habersizce ortada dolanman kadar facia bir durumdur.

    bunun arkasından uğraştığın konunun mevzuatı gelir: mevzuat statik bir yapı değildir, her an değişebilir. ayrıca her kanun, yönetmelik maddesinden ne anlaşılacağı maalesef kişiden kişiye de değişebilir. kanun metinleri birbiriyle çelişebilir ve bundan sana eğitim veren kişilerin de haberi olmayabilir. senin mevzuatın " idari karar ve işlemlere dava açılmasının işlem veya kararın yürütmesini durdurmadığını" söylüyor olabilir ama belki de iyuk 27. maddenin son fıkrası öyle demiyordur ve idari dava sırasında büyük ihtimalle diğeri dikkate alınacaktır. belirtilen nedenlerle her şeyi bildiğin zannına kapılmamalı, bildiklerinden emin olmamalı ve yeterli olduğun gibi senin öğrenmene engel olacak inançlardan uzak durmalısın. üç yılın sonunda gireceğin sınav, anadolu lisesi sınavı değil, öss/öys sınavı değil ve hiç bir şekilde uykularını bu ölçüde kaçıracak bir başka sınav görmeyeceksin. hatta evlenme stresi bile bunun yanında kır gezisi gibi kalacak.

    benim elimden kalemimden gelen bu kadar. mahçup olmamanı(zı) canı gönülden dilerim.
  • 2015 sartlarinda bankada veya devlette yaklasik 3300 tl maasla ise baslanilan unvan.
  • it ite it kuyruğuna sözündeki kuyruktur.
  • sekretere yönetici asistanı denilen dönemde ortaya çıkmış unvandır.
  • her türlü işe koşturulması hak olarak görülen, sıfatın suretiyle içeriğinin birbirini tutmadığı pozisyon.
  • bankalarda ve çoğu devlet dairesinde kariyer grubu için işe başlama ünvanı bu ünvanla başlamak sizin için kariyer yolunu açacak ve fakat angarya işler ve üstünüze kafadan yüklenen sorumluluk "ulan keşke memur olsaydım" demenizi sağlayacaktır eminim. özellikle bankalarda mali - analistler kredi analistleri fon itfalandırıcılar bu ünvanı taşıyarak göreve başlar. memuriyetten her hangi bir kurum içi sınavla bu ünvana geçtiyseniz eski şeflerinizin amiri konumundasınızdır.
  • özel sektörde giriş seviyesi pozisyondur. bazı şirketlerde "memur" ünvanlı olan bu pozisyon, memur lafından rahatsız olan ergenler nedeniyle "uzman yardımcısı" gibi abidik gubidik bir sıfat haline gelmiştir.
  • uzman yardımcısı en çok uzmanı üzer.
    herkes bilir ki puslu havalarda gökyüzüne bakarak dalıp giden her uzman şunu düşünmektedir; 'yeterince uzman olabilseydim bir yardımcıya ihtiyacım olmazdı'

    ps; uzman çavuşlar hariç tabii
  • genelde kendilerine em-tii derler.
hesabın var mı? giriş yap