• toplu taşımalardaki yaşlı terörü başlığını iki yıl önce açtığımda giriş yaptığım bir konu. gitgide daha fazla tecrübe etmeye başladığımız bir konu oldu malesef bu geçtiğimiz iki senenin sonunda.

    doğru düzgün muhatabıyla ilişki kuramayan, bir şey isterken nezaket kurallarına uymayı beceremeyen, her şeyi kaba saba itici bir tavırla yapmaya çalışan yaşlıların sayısı ciddi şekilde arttı.

    durakta annesine yer isteyen 60 yaşındaki bir kadın eliyle kışt kışt işareti yaptı geçen gün tek kelime etmeden. sanırsın kendisi iran kralı biz de onun köleleriyiz ve ağzını açıp kelam etme ihtiyacı bile duymuyor. ben de daha yayıldım, "ağzınız var hanımefendi, güzelce isterseniz elbette yer veririm" dedim.

    bir başka gün durakta beklerken yaşlı bir kadın "kenara çekilsene yolumu kapatıyorsun" diyerek eliyle iteklemeye çalıştı. milim kıpırdamadan, "öyleyse ya nazikçe isteyecekseniz ya da yanımdam geçeceksiniz" dedim. kavga çıkardı, vay efendim "yaşıma başıma" bakmadan nasıl da cevap veriyormuşum. sen yaşının terbiyesini gösteriyor musun?

    eminim asansörde, durakta, otobüste, devlet dairesinde, bankada, benzer şekilde davranan, nezaketten medeniyetten habersiz çok sayıda yaşlı görüyorsunuz. bu bana göre gerçek bir sorun ve bir noktadan sonra "yaşlıdır aman yapsın ne olacak" diyememeye başlıyorsunuz.

    ben de kendimce çözüm üretmek durumunda kaldım diyelim. nezakete nezaketle, kabalığa ve terbiyesizliğe de misliyle mukabele ediyorum. bir insan sırf yaşlı diye niye terbiyesizliğini ve huysuzluğunu çekmek zorunda olalım?

    debe editi: 44. sıradan debedeyiz. demek ki nokta atışı bir tespit olmuş.

    debe editi 2: arkadaşlar şöyle bir kampanya var, açıkçası başım dolu olduğundan çok araştıramadım, ama okuyup ilgilenebilecekleri şöyle alabiliriz: (bkz: #60164641)
  • artmakta olan ve doğru olan tespittir.

    bir keresinde bir otobüs durağında yasak olması sebebiyle ve hatamı kabul ederek sigara yakmıştım. dışında falan da değildim durağın. gayet yasak olan sınırları içerisinde içiyordum. savunacak bir şeyim yok. kafam dalgındı, unuttum ve dikkat etmedim o gün yaktım sigarayı.

    yanıma gelen yaşlı bir teyzenin bildiğin bastonuyla sırtımdan beni dürtmesi ve hiç ağzını açmadan otobüs durağındaki sigara içilmez uyarısını göstermesiyle tepem attı. ama öyle bi dürtme yok. katanayı sırtımdan ciğerime soktu sanki lan! bi döndüm bastonu havada yüzüme bakıyor ben de baktım bana yasak uyarısını gösteriyor. yine atarlanmadım.. dedim rezalet çıkarma şimdi yaşlıdır şudur budur. "kusura bakmayın, dikkat etmedim, dalgındım haklısınız." diyip söndürdüm sigaramı. neyse, arkamdan aynen söyledikleri "hayvan bunlar.. bi de pişmiş pişmiş kusura bakmayın diyor.. yapıyorlar yapıyorlar sonra da kusura bakmayın diyince her şey düzeliyor öyle mi?" o muşmula, nursuz, kasvetli, gudubet surat..

    döndüm "teyze, haklısınız dedim, kusura bakmayın dedim, tepki göstermedim, sesimi yükseltmedim, bastonunuzla sırtımı deldiniz ona bile ses çıkartmadım ama yeter artık, ben sizin torununuz ya da çocuğunuz değilim, siz de benim herhangi bir yakınım değilsiniz, saygı sınırlarını aşmayın!" diye uyarınca bizimkisi dut yemiş bülbüle döndü.

    ama yani yaşlısınız diye de herkese it köpek gibi davranma lüksüne sahip değilsiniz, kimse de sizin karşınızda el pençe divan olmak zorunda değil. kaç yaşında adamım. 5 yaşındaki torununu dürter gibi hareketler, bi de tanımadığı etmediği ne idüğü belirsiz ben.. ondan sonra gençler çok saygısız. ney saygısız lan? ben yaşlının birini bastonla dürtsem bir ay zırlarlar amk ya.
  • öncelikle (bkz: ooo hayırlı olsun troll kardeş debe yapmışsın) diyorum, sözlüğün en ağlak trollü lord eddard stark'a. *
    kendince de doğru bir tespit yapmış bir yerde aslında... ancak bazı konuları neden sonuç ilişkisi içerisinde de değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

    çevremde gözlemlediğim kadarıyla ihtiyar intiharları giderek artıyor. elimde bu konuyla ilgili yapılmış sayısal bir veri yok maalesef, ancak bu benim gözlemlerim.
    en son geçen sene ışıl teyze intihar ettiğinde çok kafa patlattım bu konuya.
    yani insan neden 70 yaşına kadar yaşayıp da ölümüne zaten az kalmışken intihar eder ki?
    aslında cevabı da bir o kadar basitti, depresyon. yaşlılık depresyonu...
    çok zor bir dönem olmalı bence. düşünün ki, çok hızlı akıp giden zaman içerisinde gençliğinizi çok güzel yaşamışsınız, eğlenmiş ve dünyayı çok sevmişsiniz, özgürce yaşamışsınız ancak yaşlandığınızda artık kendi işinizi kendiniz göremez olmuş, bir bakıma başkalarına ve bakıma "muhtaç" hale gelmişsiniz. işte bu depresyon tam da bu anda başlıyor. insanlar ağır bunalıma giriyor, artık işe yaramadıklarını düşünüyor. ve işte tam bu noktada önce huysuz ve kaba bir insana dönüşüyor.
    insanlara kendisini ispat etmeye çalışıyor. halâ güçlü olduğunu, birilerine halâ söz "diş" geçirebildiğini ispatlamaya çalışıyor.
    bir bakıma eskiden gördüğü "saygıyı" bu şekilde tekrar görebileceğini düşünüyor.
    o nedenledir ki, yaşından ötürü kendisine hürmet edilmesinin de avantajıyla insanlara karşı kaba olabiliyorlar.
    kısacası kaba olmalarının nedeni aslında yaşlılık depresyonu..
    işte bu depresyon sonucu da intiharlar, ihtiyar intiharları yaşanmaya başlıyor.

    günümüzde bu intiharların bu denli artmasının en önemli sebeplerinden birisinin de hızlı değişim olduğunu düşünüyorum.
    çağımız teknoloji ve iletişim çağı. teknoloji çok hızlı bir şekilde gelişiyor ve değişiyor. genç ve orta yaşlı nüfus bu duruma çok çabuk adapte olabilirken, yaşlı nüfus hem adapte olamıyor hem de çağın çok çok gerisinde kalıyor.
    bunu basit bir örnekle de kendimce tasvir etmek istiyorum.

    bundan yaklaşık 5 sene önce akıllı telefonlar yoktu veya bu denli yaygın değildi. ondan 5 sene önce ise kameralı telefonlar yeni yeni hayatımıza girmişti. ondan 5 sene öncesinde ise kameralı telefon yoktu. ondan 5 sene öncesinde ise cep telefonu sadece sınırlı sayıda kişide mevcuttu.

    işte yaşlı nüfus bu 5 senelik periyotlarda bir üst basamağa çıkamıyor. halâ daha elinde 3310 tarzı telefonlar ile gezen mesaj okumayan sadece numara çevirebilen, hatta aramalarını telefonun rehber kısmından değil de kendi tuttuğu manuel fihristinden gözlüklerini takarak okuyan bir yaşlı çoğunluk bulunmakta.
    değişen teknolojiye ayak uyduramadıkça da, çağın gerisinde kaldıklarının farkındalar. ancak hem değişime çok çabuk adapte olamıyor, hem de alışkanlıklarından vazgeçmeyerek yeniliğe karşı tepkili oluyorlar.
    bir çoğumuz ailemizdeki yaşlı insanlarla şu diyaloğu yaşamışızdır.

    -ya dede fihristten bakarak mı arıyorsun numaraları
    ++evet ne var bunda
    -ya getir telefona kayıt edeyim ordan daha kolay
    +böyle daha güzel yavrum hem telefondan silinir, kaybolur fihrist daha sağlam...
    siz artık bu konuşmadan sonra dedenize ne kadar dil dökseniz de, o fihristten onu vazgeçiremezsiniz. çünkü o fihrist aslında dedenizin kimliğinin bir parçası, o fihrist onun geçmişle bir bağı, o fihrist ona göre yaşlanmadığının göstergesi, o fihrist dedenizin akıp giden zamana karşı direnişinin sembolü..

    işte tam bu noktada ailenizdeki yaşlıları yeniliğe uyum sağlaması konusunda ısrar etmemenizi tavsiye ederim.
    bırakın kendi bildiklerini yapsınlar çünkü bu baskı onları yaşlılık depresyonuna iten sebeplerden bir tanesi.

    yaşlılarınızı sevin ve onlara aslında çok ihtiyacınız olduğunu söyleyin, onlarla bol bol iletişime geçin ve işe yaradıklarını hissettirin.

    not: toprağın bol olsun ışıl teyze.. seninle çok sohbetimiz olmadı belki ama ben senin o huysuz ihtiyar halini seviyordum. özellikle kendini beğenmiş apartman sakinlerine karşı..
  • başlığı açan arkadaş dışında kimsenin ne dediğini anlamadığım başlıktır.

    bunun dışında yazan arkadaşa kesinlikle katıyorum. hatta benzer konuda geçmişte yazmış olduğum entry için burdan buyrun.
    ne yazık ki insanlarımızın çoğunda olduğu gibi yaşlılarımız da nezaketi enayilikle eş görüyor ve buna göre davranıyor.
  • kesinlikle var olan şey.

    öncelikle kullanacağım dil için şimdiden özür diliyorum, zira olayı her hatırladığımda sinirim tepeme çıkıyor.

    muayene randevusu almışım. 8:30'a da almışım ki erkenden muayene olup işime yetişeyim. saat 7:45 civarı kliniğe geldim ki ne göreyim; neredeyse 50-60 kişi oturmuş bekliyor. e artık muayeneler saate göre de yapılıyor, ne alaka dedim. muayene saatinden 15 dakika öncesinde de işleri halletmiş olmak lazım.

    insan güruhunu görünce güvenliğe sordum, geliş sırasına göre mi numara veriliyor diye, adam internet randevu saatine göre verildiğini söyledi. neyse efendim 8:00'de kayıt masası açıldı, 10-15 kişi sıraya girdi, ben de arkalarına geçtim 8:15'i geçirmeden kayıt hallolsun diye.

    bu esnada tam arkamdaki, fazla da yaşlı olmayan 55-60 yaşlarındaki yelloz kadın "sen sonradan geldin, ben seni gördüm, arkaya geçeceksin" dedi. kadına durumu anlatmaya çalışıyorum, oradaki 50 kişinin hepsine sıramı versem ben muayene olamam. "biz 6'dan beri buradayız", "arkaya geçeceksin" (senin yaptığın salaklıktan bana neyse artık) diye vıy vıy bağırmaya başladılar, ben de artık nasıl sinirlendiysem tiz bir sesle "işim gücüm var, zaten hastayım, uğraşamam sizinle" dedim. bu sefer başladı "terbiyesiz, ahlaksız, rezil, cehennemde yanacak hep işte bunlar" demeye yanındakilerle birlikte...

    kendi salaklığından, bilgisizliğinden, 2 saat boşa bekledi diye 2 dakkada cehenneme yolladı karı beni. haspamın arzularını yerine getirsem muayene falan olamam, andavalın umurunda bile değil.

    ben o gün akşama kadar sinirden ne yaptığım işi anladım, ne yediğimden keyif aldım, ama o terbiyesiz yanına aldığı bir kaç yellozla birlikte sayıp sövüp dedikodusunu da yaptı, rahatladı.
  • kendilerinin her şeyi söylemeye ve yapmaya hakkı varmış gibi davranmaları başlıkta anlatılan şeyi destekler nitelikte. tabii her genelleme yanlıştır ama son zamanlarda benim de dikkatimi fazlasıyla çekiyor. özellikle birinin duyabileceği tarzda arkasından yorum yapmak, eleştirmek ne kadar iğrenç ama yaşlı teyzeler ekseriyetle bunu yapmaya devam ediyor.

    şimdi şöyle düşünenleriniz olabilir; siz gençsiniz, onların penceresinden olayı göremiyorsunuz falan filan. lakin bu yönde davranış sergileyen yaşlı insanların en önemli dayanak noktası, kendilerinin yaşlı olmasından dolayı her yerde -ne yaparlarsa yapsınlar- saygı görmeleri gerektiğine kendilerini inandırmalarıdır. yani amcamız benden 30-40 yıl önce doğdu diye sonsuz bir saygı bekliyor. halbuki saygının yaşla bir alakası olmaması gerekir. kişiye sadece insan olduğu için saygı göstermek zorundayız. ister 15 yaşında bir liseli olsun isterse 70 yaşında bir dede. bunlar hep bizim kültürümüzden kaynaklanıyor, el öptürmeler, büyüklere sonsuz bir saygı vb.

    karşı baseline'dan gelen edit: malın açtığı başlığa entry girmişim.

    (bkz: sonradan öğrenilen acı gerçekler)
  • yanlış ifade. gencligi, yetiskinligi ya da ergenligi çok terbiye doluydu da sonradan mı ahlakı bozuluyor bu insanların? o sizin her beyaz sacliyi (pamuk teyze/amca), başı ortuluyu, mazlum görünüşlü insani ahlaklı terbiyeli insan sanmanız olmasin?
  • bu durumun ne yaşlıyla ne gençle ilgisi var biz toptan bozulduk.acimasiz,vurdumduymaz,bencil,şiddet bağımlısı, ahlaksız, karaktersiz insanlar olduk. aslında farkında olmadan olduk ,yavaş yavaş olduk." dönülmez yodayiz"
  • toplumun genelinde görülen dehşet verici bir ahlaki bozulmaya şahitlik ediyoruz. bu işin varacağı nokta beni çok fazla endişelendiriyor.
  • her gün metrobüs kullanın ilk dikkat edeceğiniz şey şu olacaktır:

    terbiye, "yaşlıya yer vermek" ile ölçüldüğü için yaşlılar saygısız ve terbiyesiz olamaz algısı hakim.

    bu yüzden de:

    kapı önünde bekleyen, insanların geçişini engelleyecek şekilde orta kısımda bekleyen, aşırı büyük çanta/bagaj ile yoğun saatlerde kapı önüne dikilen, diğer insanları ezerek binmeye çalışan, oturduğu yerde kollarını/bacaklarını/bagajını/çantasını yayarak oturan ve yanındakileri rahatsız eden, kişisel temizliğine dikkat etmeyip otobüse resmen koku bırakan, durak çıkışlarında yürüyen merdivenin solunda bekleyen insaların çok büyük kısmı yaşlılar.

    genç insanların yaptığı terbiyesizlik(!)ler ise şunlar: kulaklık sesini fazla açmak, nispeten sesli konuşmak ve yaşlılara yer vermemek ki mutlak "terbiyesizlik" bu oluyor malum.
hesabın var mı? giriş yap