• one of these days ile başlayan konser. fazla kalabalık yoktu. yirmili yaşlarının başında insanlar da vardı ellisine merdiven dayamışlar da.
    one of these days'in ardından time ve pigs(different one) ile devam ettiler konsere. şarkıları aşırı yavaş çaldıklarından mıdır nedir ilk başta pek ısınamadım gruba. bir de katılımcıların büyük kısmı another brick in the wall pink floydcusu olunca eşlik eden az oldu. sonraları bir verdiler gazı, tutabilene aşk olsun.
    benim için en büyük süpriz pigs, astronomy domine ve not now john çalmaları oldu. not now john'da "ne gerek var bu şarkıya" diyenler olmuş. ben duymadım, eşim duymuş. ben duysaydım ağızlarına iki çakar oturturdum yerlerine, o ayrı.
    neyse, yavaş başlayan konser (yavaş derken, dediğim gibi düşük metronom çaldılar) run like hell ile hızlandı. seyirci gruba alışmaya başladı. tek tuhaflık breathe ve on the run haricinde dark side of the moon'u çalmaları ama bunu parça parça yapmalarıydı. time'ı başta çalıp, bir kaç parça sonra money çalıp, sonra us and them, brain damage ve eclipse ile albümü bitirip, dönüp great gig in the sky çalmaları ilginçti.
    sonlara doğru coşup hey you, another brick in the wall part 2, wish you were here yapmaları seyirciyi coşturdu. bis yapıp bir de comfortably numb patlatmaları güzel oldu. eğer çalmasalardı.. comfortably numb çalmayan pink floyd cover grubu mu olur lan??!!
    konserin bir ilginç yanı da one of my turns'e başlayıp (daha doğrusu başlayamayıp) geçmeleriydi. niye atladılar anlamadım. şarkı yarım bırakılmaz bizim kitabımızda.

    gelelim gruba. bir floydian'ı pek rahatsız etmeyecek derecede çaldılar. neredeyse hatasızlardı. gitaristi donuk çaldı, hissettiğini hissedemedim.
    solist yabancı damattaki yabancı damada benziyordu. şarkıları söylerken el kol hareketine girmese, serdar ortaç olmayıp gilmour olsa iyi olurdu. sesi fena değildi ama us and them gibi daha yumuşak tonlamalarda sesi rahatsız etti. şarkılardaki karakteristik roger waters vurguları ise güzeldi.
    bazı parçalarda arkada animasyonlar ve videolar oynadı. dark side of the moon parçalarında oz büyücüsü vardı mesela. learning to fly'da x-wing fighter (x-wing vs tie fighter da olabilir) in game videosu vardı.

    gelelim benim favorim iki elemana:
    birincisi, elektro gitar, 12 telli akustik, akustik ve slide çalıp bir de üstüne üstlük great gig in the sky'ı baştan sona söyleyen, run like hell'in ikinci vokalini yapan hatuna. çok iyiydi. çok çok iyiydi. benim puanım sana dokuz kanka.
    ikincisi ise seyirciyi coşturan, perküsyonist, saksafoncu, back vokalist elemandı. pink floyd'da back vokalist deyince aklınıza 3 hatun geliyor değil mi? aha işte bu grupta 2 kadın back vokalist vardı zaten. aynı pulse'daki gibi siyah elbise de giymişler. bu abi de sırıtmamak için siyah elbise giymiş işte! learning to fly'da zıplayıp perküsyon çalan abi money'in uzatılmış ara solosunda diğer iki hatunla beraber pulse'dakine benzer vokal/dans gösterisi yaptılar. kesinlikle grubun en enerjik elemanıydı. çok iyiydi. hatta mükemmeldi. en çok alkışı da bahsettiğim hatunla beraber o aldı zaten.
    kısaca güzel konserdi. baştan sonra, her şarkıya bağırarak eşlik ettim, alkışladım. bir floydian olarak söylüyorum, grup bunu haketti. sap gibi izleyenler mümkünse serdar ortaç konserine falan gitsin.
  • true blue'da gercekle$mi$ konser. setlist'i $u $ekildeydi;

    one of these days
    time
    learning to fly
    pigs
    money
    hey you
    run like hell
    shine on you crazy diamond
    astronomy domine
    not now john
    us and them
    any colour you like
    brain damage
    eclipse
    -bisimsi-
    the great gig in the sky
    wish you were here
    the happiest days of our lives
    another brick in the wall pt.2
    -bis-
    comfortably numb

    "aa pink floyd ve arkada$lari turkiye'ye gelmi$ bir gidip gorelim nasil bir grupmu$" alakasizligindaki ruhsuz dinleyici kitlesi ve ufak tefek sici$lara ragmen guzel ve eglenceli bir konser oldu. grup elemanlarindan kilt giyen arkada$ ile gitarist bagyan ma$allah on parmaginda on marifet insanlarmi$, cok takdir ettik kendilerini. ancak isimlerindeki "the spirit" oneki bir tribute grubu icin gercekten abarti olmu$, hele konser sonunda solistleri "we are the spirit of pink floyddd!" diye bagirdigi zaman insan refleks olarak "yava$..." tepkisi veriyor. kendilerini buradan yeni bir isim bulmaya davet ediyorum.
  • true blue'da dört saat kadar önce başlayıp, bir saat 45 dakika boyunca bizlere harika bir şov sundular. hazırlamış oldukları setlist "bir pink floyd konserinde hangi şarkılar çalınmalı?" sorusuna verilebilecek en güzel yanıttı sanırım. shine on you crazy diamond, wish you were here, hey you, another brick in the wall, time, brain damage, hatta pigs bile çaldılar. comfortably numb'la da ölümcül vuruşu yaptılar. şahsen bu kadar orijinale yakın bir performans beklemiyordum, ama elemanlar hakikaten hakkını verdiler. sadece arada ufak sakarlıklar ya da aksamalar oldu, bir de comfortably numb solosunun sonlarında lead guitar istenen performansı gösteremedi. yine de harikaydılar, seyirci de en az onlar kadar harikaydı. tabi ki alakasız, wish you were here pink floyd'çuları da vardı ama gilmour'la yaşıt amcaların, teyzelerin şarkılara eşlik ettiğini görmek bambaşkaydı.

    sonuç olarak, yine gelin, yine gidelim.
  • ayrıca yarım litrelik su 5, 33lük bira 15 liraydı.
    sittirin oradan pezevenkler tepkisi verip evde içtim.
    true blue'da konsere gidecekseniz çantanıza şarap falan atın.
  • güzel konserdi. aslında pink floyd'u canlı izleyemeyeceğini bilen, üstelik 2006 roger waters konserini de kaçırmış bir zat için muhteşem bir konserdi.

    gruptaki ritim ve slide gitar çalan tombik hatun çok iyiydi gerçekten. elektrosu değil ama slide gitar çalışı harikaydı. hadi elektrosu da iyiydi lan tamam. şeker şey seni. ayrıca saksafon ve perküsyondaki kiltli eleman da süperdi. hiç durmadan bi oraya bi buraya zıpladı, koşturdu durdu. hatta comfortably numb'ın sonunda gitardan görevi devralıp saksafonla soloya dahil oldu. güzeldi. ha bu arada klavyedeki abi aşırı derecede eric clapton'a benziyordu.

    solist, pink floyd şarkılarını yorumlayan bir adam için biraz fazla hareketliydi. gerçi david gilmour gibi hiç bir atraksiyonda bulunmasa seyrici ne kadar dahil olabilir konsere bilemiyorum. sonuçta david gilmour çalıp, söylediğinde millet ağzı açık, gıkını çıkarmadan dinler, üstüne bir de mest olur. aynı şeyi bu adam yapsa insanlar sıkılabilir tabi. o yüzden, zaten klişe şarkılarda eşlik eden türk pink floyd seyircisi için iyi bir çözümmüş gibi durdu hareketleri.

    seyrici demişken, iyi değildi bence de. hatta şöyle söyliyim; another brick in the wall part ii, wish you were here, comfortably numb, hey you ve shine on you crazy diamond'un "şaaaayyyn on" kısımları en çok eşlik edilen ve bağırılan anlarıydı konserin. time ve money'de herkes olmasa da eşlik edenler vardı. ama learning to fly, pigs, run like hell, astronomy domine, not now john, us and them ve brain damage çalarken herkes sus pus oldu. hatta astronomy domine ve not now john'dan sonra kimse doğru düzgün alkışlamadı bile ki bence gecenin en güzel performansı not now john idi.

    ama her zaman böyledir bu. sen hatmedersin sevdiğin grubu sonra da konserde popüler şarkılar dışında mal mal bakıp, bir kaç şarkı dışında konsere katılmayan güruh gelir konserde senin sinirini bozar. bir de wish you were here ve hey you'yu hala aşk şarksı zannedip, "ay bu şarkı çok güzel" derlerse kafa göz dalmak istersin. bu beğenmeme durumu, bir grubu veya kişiyi hayatının bir parçası haline getirmiş hayranlar için her zaman var olacak tabi ki. gerçi seyircinin böyle olacağını tahmin etmemiştim diyen varsa da burdan ağzına diz atarım. yine de david gilmour'un meltdown konserindeki seyircisini hatırlatıyorum ve beterin beteri vardır deyip susuyorum.

    ya da susmuyorum. seyirciler arasındaki orta yaştaki amcalar, teyzeler o beğenilmeyen seyirciye güzellik katan en büyük unsurdu bu arada. bebeklerim benim. hep sizinle izleyelim o konserleri.

    setlist'te "oha lan, bunu nasıl çalmazsınız" denilecek tek şarkı high hopes'tu bana kalırsa. hele slide gitarı bu kadar iyi çalan birisi varken. olmadı, yakışmadı.

    bir de shine on ve wish you were here'ın başlarında ses gitti. seyirci de grup elemanları da böyle mel mel bakakaldı. hoparlörlerden bazı bazı cızırtılar geliyor, mikrofon ara ara bozuluyor ve basın sesi, gitarı bazı yerlerde fazlaca bastırıyordu. yani sözün kısası o sistemini kuran ve sorumlu olan kim varsa allah'a havale ediyorum kendilerini.

    son olarak mekandan bahsetmek gerekirse, babylon alaçatı gibi bir yerdi. ertesi akşam ajda pekkan çıkacakmış mesela. ertesi hafta demet, ondan sonraki hafta da serdar çıkacakmış hissine kapılıyorsunuz. bir rock konseri için uygun bir mekanmış gibi gelmedi bana. böyle sahne ufak, seyirci alanı ufak, kasaba konseri gibi bişey oldu. güzel mekan ama.*
  • beklentisiz gidip hatta konser başlayana kadar gelmese miydik acaba diye düşünüp beklerken açılış parçası ile gönlümüzü çalıp bizlere seyredilebilecek en güzel pink floyd tribute performanslarından birini sundular the spirit of pink floyd elemanları. elbet aksaklıklar da oldu her canlı performansta olabileceği gibi mikrofon jackı ısrarla düştü örneğin wish you were here başlangıcında akustik gitar jackı çıkıverdi ama bunlar önemsiz teknik detaylar diyelim genel olarak hatasıza yakın bir performans çıkarttılar. kısaca yine gelsinler yine gidelim. seyirciden bahsetmek gerekirse ay haftasonu geldi şekerim bir etkinliğe gidelim tarzında yüzlerinde bu ne gürültü ifadesi ile sahneye bakan neden orada olduğunun bile bilincinde olmayan hatunlardan oluşan bir kitle gerçekten komikti. onun dışında her parçaya eşlik eden pink floyd ruhuna sahip seyirciler de vardı. tabi oldukça azdı seyirci sayısı bu bir tribute grubunun kaderi olsa gerek birşeyin aslı değilsen takipçin de ona göre olacak haliyle.

    kiltli arkadaş gecenin yıldızı olmakla birlikte benim için konserin en keyifli anlarından biri de baterist soloya başladığında ekranda çıkan muppet show'un bateri başındaki sevgili animal'ı ve grubun bateristinin animal'a yakışacak keyifteki solosuydu. live 8'ten pink floyd'un syd barret sonrası tam kadro olarak son kez bir arada oldukları fotoğraflarının ekrana verilmesi de duygulandığımız anlar yaşanmasına neden oldu. kısaca hoş ve keyifli bir konserdi.

    bir de tanıtım fotoğraflarında vs mevcut olan yeşil lazerler konserde mevcut değildi..
  • hlkm ile beraber izlediğimiz konser olmuştur.

    gidip herhangi bir barda pink floyd şarkıları çalan bir grup izlediğinizi farz ederseniz gayet leziz kabul edilebilecek performans sergiledi the spirit of pink floyd.

    bahsetmek istediğim bir kaç husus var.

    grup elemanları:

    solda çalan tombiş gitarist abla: şahane bir insandı. slide gitardan normal gitara, oradan da vokale geçti. ses rengi muhteşem olmasa da the great gig in the sky'ı neredeyse hatasız çığırdı. yalnız kullandığı gitarlarda mı bir problem vardı yoksa abla mı fazla hassastı bilemeyeceğim ama eline aldığı hemen her gitarı şarkı ortasında bile yeniden akort etmeye kastı.

    solist: ses rengi güzeldi. ancak çok zıpzıp bir elemandı. izlerken beni çok rahatsız etmedi ama mesela hlkm elemana kıl oldu. "pink floyd şarkıları söylüyorsan ağır olacaksın abi" dedi.

    basçı: elemanlar one of these days'le girince dedik ki "lan galiba basçı coşacak". coşmadı, ama yeterince coşturdu. keşke ses düzeni daha iyi olsaydı da bas gitarı daha net duyabilseydik.

    kel gitarist abi: soloları hemen hemen hatasız -ve de yorumsuz- çaldı. yorum katsa zaten skertirdi seyirci. destur de lan, ne yorumu david gilmour'ın yazdığı soloya? (bkz: susun lan david gilmour solo atıyor çarpılırız). comfortably numb'ın solosunu güzel attı. yalnız götünü kaldırmak gibi olmasın ama ben hlkm'ın attığı soloyu daha samimi buluyorum. (samimi solo derken?) merak eden şurdan dinleyebilir: (bkz: comfortably numb/@akincibeyi)

    klavyeci: grubun en ağır ve oturaklı abisiydi. konser boyunca tatlı tatlı çaldı klavyesini. us and them'de ustalığını konuşturdu. sanki grubu bu eleman toparlamış ve diğerlerine abilik yapıyormuş gibi bir hisse kapılmadım desem yalan olur. o yüzden kapıldım diyorum zaten dikkat edersen.

    davulcu: köşeye atmışlar bunu. kendi halinde takıldı ve ritm kaçırmadı. elemanların tanıtıldığı bölümde çift kros abanmalarıyla "aslında istesem death metal bile yaparım hocu" mesajı verdi.

    saksafoncu: hiperaktif bir arkadaştı. konseri greenday konserine çevirdi. çok rahatsız etmedi ama. sonuçta müzik yapıyorsun, devlet dairesi gibi olmanın gereği yok. yalnız, comfortably numb'ın son solosunda ortaya atlayıp rol çalması pek şık olmadı. o parçada öyle solo saksafon yok be güzel kardeşim. ben dahil çoğu kişi o şarkının sonundaki gitar solosunu tam duyduğunda konserden tam tatmin olmuş olarak ayrılacaktı. aldın bizden o zevki. bir de kilt giyiyordu bu.

    geri vokaller: biri esmer biri sarışın iki tane güzel abla vardı. sanırım sarışınla bir sam brown tadı yakalanmaya çalışılmıştı. sırıtmadılar.

    kaliteleri çok yüksek olmasa da çektiğim iki videoyu ekliyorum. girişte çaldıkları one of these days ve konser sonunda çaldıkları comfortably numb.

    one of these days: http://www.sendspace.com/file/o9b18r

    comfortably numb: http://www.sendspace.com/file/xcwd2a

    mekana gelirsek, true blue, 25ml'lik su 5 lira, kutu içecek 10 lira, bira 15 lira olan bir yerdi. bu fiyatlar bana çok pahalı geldi. içeri girmeden önce yakındaki tansaş'a gidip toplam 50 kuruşa birer küçük su alıp sıvı ihtiyacımızı giderdik. 50 kuruş niree, 10 lira niree... bunun dışında konumu çok hoş bir mekan. gece çok bir anlam ifade etmese de sahnenin hemen arkası deniz.

    özetlersek, dün gece koyun olmadığı için biz abdurrahman çelebi'yi dinledik. abdurrahman çelebi işini güzel yaptı ve bizi zamanda bir yolculuğa çıkardı. wish you were here çalarken sadece syd barrett değil tüm pink floyd elemanlarının fotoğrafları gösterildi. bence güzel bir selamdı. özellikle rick wright'ın görüntüleri ekrana geldiğinde biz dahil kimi seyirciler alkışladı. benim gözlerim doldu. eh, zaten pink floyd hiçbir zaman coşku duygusuna oynayan bir grup olmadığı için, melankolinin grubu olduğu için bence bu doğru olandı.

    akıncıbeyi istanbul'dan bildirdi.
  • yüksek beklentilerle gittiğim fakat büyük hayalkırıklığına uğradığım konser olmuştur. öncelikle hayatında ilk defa fenerbahçe'ye giden birisi olarak true blue mekanının pink floyd konseri yapılacak bir mekan olmadığını benim söylememe gerek yoktur herhalde. bira 15 ytl, votka 25 ytl idi. ama her nedense izleyici kitlesi bu durumdan pek de rahatsız gibi görünmüyordu. zira, barın önünü hiç boş görmedim. şimdi bu konserle ilgili entryleri okuduktan sonra, azınlıkta kalan kısmı tenzih ederekten o konsere gelen dinleyicilerinin yarısının another brick in the wall pfcusu, yarısının wish you were here pfcusu olduğunu söylemek abes kaçmaz. bir sonraki gün ajda pekkan konseri gerçekleşecek konser mekanına ilk girerken acaba bu insanlar günleri mi karıştırdılar diye kendime sormadım değil. grubun performansına bakalım şimdi. doğrusu ben pink floyd tribute konserleri dinlemek için dünyada fink atan insanlardan değilim çünkü şartlar el vermiyor. benim bu konsere giderken tek dileğim pulse vari bir barkovizyon gösterisi idi, fakat sahne düşündüğümden küçük olduğu ve grup üyeleri görüntülerin önünde engel teşkil ettikleri için bu dileğim de gerçekleşmedi. grup elemanları hiç fena değillerdi bilhassa saksafon çalan eleman performansı ile diğerlerinden biraz daha iyiydi. bunların dışında setlist e diyecek hiçbirşey bulamamakla birlikte, comfortably numb ı bis de icra etmeleri yüreklerimize su serpti. sonuç olarak, iyi müzik, iyi ses kalitesi ama samimiyetsiz ortam. bizim pink floyd tribute grubumuz 7pf2p nin eline su dökemezler, o kadar söylüyorum.
  • ayrıca 7pf2p nin sözlükçü dinleyicileri görünen o ki bu konsere pek teveccüh etmediler. 8 ekimde gerçekleşecek olan 7 pink floydlar ve 2 prenses konseri için buradan buyrun:

    http://limon.6degreesunder.com/zirve/1093288
hesabın var mı? giriş yap