• (bkz: 5 nisan)
  • özal döneminde alınan borçların türkiye'nin kıçına bir bir patladığı yıl olan 1994'de dönemin başbakanı tansu çiller tarafından açıklanan türkiye'nin en büyük kemer sıkma politikası. bu tarihten sonra sıkılan kemerler hiç gevşeyememiş, hatta yıllar geçtikçe daha da sıkılaştırılmak zorunda kalmıştır.
    kararlar şöyledir;

    -hububat, şekerpancarı ve tütün dışındaki tarımsal ürünlere sübvansiyon kaldırılacak.
    -emeklilik yaşı artırılacak.
    -memura yılın 2. yarısı için bütçe ödenekleri ölçüsünde zam yapılacak. aylık vergi iadesi ödemeliri kaldırılacak
    -kit'lerin bir kısmı kapatılacak, bir kısmı ise özelleştirilecek
    -lüks taşıt sahiplerinden, birden fazla konut sahiplerinden, şirketlerden, gelir ve kurumlar vergisi ödeyen vergi mükelleflerinden, bir defaya mahsus vergi alınacak.
    -çay, şeker, akaryakıt, sigara ve içkiye zam yapılacak.
    -dolar %38.8 oranında devalüe edildi.
  • 1994 yılının başına gelindiğinde, cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığı ve kamu açığı makroekonomik dengesizliklerin boyutu görmek açısından yeterlidir. orta-uzun dönemde sürdürülemeyecek olan bu yapı ve politikalar 1994 yılı nisan ayında içine düşülen ağır iktisadi krizin oluşumundaki nedenlerdir.

    diğer yandan kriz sinyallerinin alınmaya başlandığı 1993 yılının son ayları ile 1994 yılının nisan ayı arasında geçen sürenin incelenmesi krizin yönetimi açısından da oldukça yanlış uygulamalara başvurulduğunu göstermektedir. aşırı spekülatif sermaye girişinin ekonomik dengeler üzerindeki olumsuz etkilerini türkiye kadar ağır yaşamış olan bazı gelişmekte olan ülkelerde krizin ortaya çıkmasıyla birlikte alınan önlemler ile krizin daha hafif atlatılması mümkün olmuştur. ancak türkiye'de başvurulan uygulamalar ve iktisadi kararlar krizin boyutunu artırıcı etki yaratmıştır denilebilir.

    bir başka deyişle, 1993 sonu ve 1994 başını kapsayan dönemde türkiye, kriz yönetiminde de başarısız olmuştur. 1993 yılının ortalarında siyasi otorite kamunun faiz yükünün çok yüksek olduğunu ve kısa dönemde uygulanacak politikaların faiz oranlarını düşürme amacı taşıyacağını açıklamaya başladı. bu aşamada ekonomiye likidite enjekte edilmeye başlandı ancak yüksek likidite ve düşmesi beklenen döviz talebini hızla artırmaya başladı. diğer yandan yüksek cari açık da devalüasyon beklentilerini kamçılamakta ve döviz talebini artırıcı işlev görmekteydi.

    siyasi otorite dövize olan talebi yüksek döviz rezervlerini satarak sınırlamanın mümkün olacağı, bu şekilde piyasada dolaşan paranın imkb'ye yönlendirilebileceği varsayımı ile hareket etmekteydi. bu varsayımlar iki nedenle geçerli olmadı. bunlardan birincisi büyük bankalar yüksek bir devalüasyon olacağı bilgisi ile hareket etmekteydiler. dolayısıyla piyasaya sürülen döviz talebi kırma işlevini yerine getirmekten uzak kalmakta ve piyasaya sürülen döviz giderek artan fiyatta alıcı bulmaktaydı.

    diğer yandan imkb, o dönem için 52 milyon dolar gibi dar bir işlem hacmine sahipti ve piyasada dolaşan spekülatif sermayeyi mas etme kapasitesine sahip olmaktan çok uzaktı. sonuç olarak ocak 1994'te döviz kuru 19 000 tl/$ merkez bankası rezervleri 7 milyar dolar iken nisan 1994'te döviz kuru 38 00 tl/$'a çıkarken, uluslararası rezervler 3 milyar dolara düştü.

    5 nisan 1994'te hükümet dengeleri yeniden kurmak amacıyla yeni kararlılık önlemleri paketini ilan etti. dövize olan akını kesmek ve kısa dönemli kamu borçlarını ödeyebilmek için mayıs 1994 tarihinde %400 faizli borçlanma kağıtlarını piyasaya sürmek zorunda kaldı. dengeleri düzeltmeden yapay yolla faiz oranlarını düşürme çabası faiz oranlarında çok daha yüksek oranda bir sıçramaya neden olmuştur. sonuç, ücretlerin düşürülmesi, işsizlikte artış, yüksek bir devalüasyon ve üç basamaklı enflasyon döneminin açılması olarak kendini gösterdi.
  • o zamanki danışmanlarının maskeli leydide anlattıklarına göre kadın devalüasyon oranını kendi kafasına göre belirlemiş. tabi ekonomiye bakan anayasa mahkemesi gibi bi kurum olmadığından ülkenin finans sistemi ve tüm günlük hayatı dayım yerindeyse p.ç olmakla kaldı
  • (bkz: #297624)
    (bkz: #4764331)
    (bkz: #6667263)
    (bkz: #9003300)
    (bkz: #13005144)
    (bkz: #18681931)
  • aradan 17 yıl geçmiş.
  • doların devalüe edilmesi nedeniyle ithalat yapan esnafın, tüccarın amına koyulmuştur bu kararlarla. türk siyasi tarihinin kara lekelerinden sadece biridir.
  • ekonominin ne olduğundan bir haber ekonomislerin yoğun çabaları sonucunda karşılaşılan kriz sonrası, yine aynı ekonomistlerin yoğun taleplerine karşı çıkartılan kararlar bütünüdür.
  • bir bahar günü alınan ve ülkeyi tirim tirim titreten kararlar bütünü. bu karaların kabaca üç ana hedefi vardır:
    -enflasyonu hızla düşürmek
    -ekonomi hızla istikrara kavuşturulurken istikrarın kalıcı olmasını sağlayacak yapısal reformları da gerçekleştirmek
    -kamu açıklarını hızla aşağı çekmek yani kemer sıkmak ve sübvansiyon dağıtan müdahaleci devlet yapısından piyasa mekanizmasına uygun devlet yapısına geçmek

    bu üç hedef grubundan ilk ikisine 90lar boyunca ulaşılamamış ekonomi kayıp yıllarını yaşamış, üçüncüsüne ise kısmen ulaşılmış ve böylece ekonominin kayıp yıllarını yaşamasına yardımcı olunulmuştur.
  • zannederim çiller değil özal politikası yüzünden alınan kararlardır.

    keza geri ödenmesi imkansız kadar zor olan ve ülkede sunni refah sağlayacak o büyük borçları özal bizzat almış,
    bakın bizim dönemimizde ülke böyle kalkındı, şöyle uçtu, böyle kaçtı diye elalemin parasıyla bizlere hava atmıştır..

    halihazırda er ya da geç dünya'daki teknoloji, kültür, anlayış, sanayi alanındaki kalkınmalara ve tüketim çılgınlığına ister istemez doğa kanunu kapsamında dahil olacak olan ülkeyi sanki kendi sayesinde bu hale getirmiş gibi lanse ettirmiş, sonra borçları kapamak için daha büyük borçlar almış, ölünce de çiller tamamen batırmıştır.

    iki tane iktisat profesörünün el ele vererek memleketin içine sıçmasının özetidir bu durum aslında. zannederim bugün hala o özal dönemindeki borçların , değer kaybının ve cari açıkların da ceremesini çekmekteyizdir diye düşünüyorum. yanlışım varsa düzeltiniz...

    çiller'in 5 nisan kararlarındaki ayıbı, petlas falan gibi yerli sermaye fabrikaları kapatmaya kalkışmasıdır. o fabrika kapama davalarında büyük ihtimalle bir rant meselesi dönmüştür. neyseki karayalçın karşı çıkmış ve kapanmamışlardır..
hesabın var mı? giriş yap