• android lustin zombiler dört bir yandan sarmis veya resident hill izliyormuş gibi hissettiren parcasi.
  • dokuzuncu nesil sabirtasi yazar.

    bundan sonrası sözlük hatunlarını ilgilendiriyor: uzun boylu, esmer, yeşil gözlü, okumuş-etmiş, mesleğini nickinden tahmin edebileceğiniz bir kimsedir kendisi. hani haberiniz olsun dedim.
  • sonunda yine kendisini sozluk semalarında göstermiş -eski- yazardır. hoşgelmiş.
  • her derde devadır.
  • gidişi suskun ama dönüşü muhteşem olan kişi...
  • son masalı içimi burkutmuştu. uçurulmuş anlaşılan. * *
  • (bkz: amniyon)
  • yıllar önce bir entrysini okuyup çok etkilendiğim yazar. daha sonra çok defalar yazıyı arasam da bulamamıştım. bugün çok alakasız bir şeye bakarken yazısına denk geldim. buraya yapıştırıp bu yazının kaybolmasını önlemek isterim.

    amnion eski entrylerinden alıntıdır başlığı şu an hatırlayamadım:

    günlerden birgün patagonya isimli bir sanal ülkede doktor olmak idealinin ilk basamağını bitirmiş bir vatan evladı genç bir pratisyen doktor olarak ülkesinin başkentindeki “en iyisi” diye bilinen bir fakülteden mezun olmuş. bu doktorun önünde geçmesi gereken bir sınav varmış ve bu sınavı geçmeden uzmanlık eğitimine başlaması mümkün değilmiş. genç doktorumuz mezuniyet sonrası ilk sınavda yeterli puan alamadığı ve bir şekilde geçinecek para kazanması gerektiği için o zamanlarda mecburi hizmet olmamasına rağmen ülkenin sağlık bakanlığının kurasına başvurmuş ve kendi eliyle çektiği bir kurayla ülkenin en doğusunda küçük, geri kalmış, adı terörle anılan bir şehrin cehennem diye anılan bir ilçesinin askeri konvoyla 15 günde bir gidilebilen, 90 km olmasına rağmen 3,5 saat süren zırhlı bir yolculukla ulaşılabilen bir mezrasını çekmiş… ailesini ağlayarak bıraktığı bir uçak yolculuğu sonrası o şehrin asfalt basket sahasından biraz uzun havaalanına inmiş. sırtında çantası, çantasında ders kitapları, yüreğinde can korkusu doğru o ilin sağlık müdürlüğüne gitmiş. kendiyle yaşıt bir sağlık müdür vekili doktorumuza alaycı bir ifadeyle “siz ünlütepe mezunları buralara gelince toprağa çıkmış balık gibi oluyorsunuz” demiş ve müjdeyi vermiş; senin atandığın sağlık ocağının olduğu mezra boşaltılmış biryer yaklaşık 3 senedir, o yüzden seni köy ve mezraları dolaşacak mobil bir ekibe vereceğiz, ulaşılamayan mezraları dolaşıp (katırla ya da yürüyerek) aşılamaları tamamlayacaksın…. genç doktorumuz hem çok korkmuş hem de bu belirsizlikten nefret etmiş, peki demiş, madem o sağlık ocağının olduğu mezra boşaltıldı niye kuraya bildiriyorsunuz bakanlığa??? müdür yanıtlamış: hahaha çok safsın tabii ki ankara daha çok doktor göndersim emrimize diye…. genç doktorun kafası karışmış, ordan ayrılıp valiliğe gitmiş ve valiye çıkıp durumunu anlatmış: sayın valim demiş eşyalarımın duracağı yerin şehir merkezi olması neyi değiştirir, eğer ben sürekli ilçeden ilçeye dolaşacak olursam bu nasıl memuriyet??? vali düşünmüş haklı bulmuş doktoru ve daha başka bir çözüm getirmiş: tamam o zaman demiş kendi atama yerin boşaltılmış olduğu için her durumda başka biryere vereceğiz seni, o gezici göreve atanmazsın ama bir şartla; seni başka bir ilçenin bir beldesine atayacağım geçici görevle… bu ille rafineri olan ili birleştiren karayolu üzerindeki bir ilçenin, ilçe merkezine 20 km uzaklıktaki beldesine…. doktor düşünmüş, allah allah demiş bu teklif çok iyi nerde kendi atandığım yer nerde bu teklif edilen yer, hemde mezrada, beldede değil ilçe merkezinde ikamet edebilecekmiş… tamam demiş düşünmeden, içinden karayolu geçen bir ilçede yaşamak ne iyi diye düşünmüş… ve hemen ogün geçici görev yazısı vali emriyle yazılmış, yeni ilçesi adına tren ekspresi olan hatta bir de adını taşıyan orkestra olan bir ilçesiymiş patagonya ülkesinin… o gece hekimevinde yatak sürahi bardak ve sabundan başka bir şey içermeyen odasında uyumuş çantasını bile açmadan… sabun varmış ama su akmıyormuş, şanssızlık demiş sabah çapaklı gözleriyle uyandığında…o günden sonra sürekli dediği gibi…. oralı bir doktor tarif etmiş şurda duran minübüslere bin ilçene git sabahken henüz diye….öğleden sonraları yollar güvenli olmaz demiş… doktor minübüse bindiğinde ayağındaki yabancı spor ayakkabılarından da, çantasından da temiz ve aydınlık görünümünden de utanmış, çünkü yol arkadaşları hayatta duymadığı kadar kötü kokan, giyimi kuşamı oldukça bakımsız ve kirli olan yöre insanıymış… doktor sonraki zamanlarda da o ilk yolculukta onları böyle değerlenirdiği için kendinden utanmış aylarca, ama nerden bilsinmiş ki su olmadan temizlik de olmazmış, ve orda su hiç olmazmış…. minibüs yeni ilçesinin meydan yerinde durunca beli iki büklüm olarak inmiş, hemen kaymakamlığı sormuş, göstermişler… soran herkese de gülümseyrek söylemiş ben ….bağların yeni doktoruyum diye, ama nedense bunu duyan hiçkimse ona gülmemiş… kısa yürümüş ve kaymakamlığa girmiş, hemen yazısını eline verip kaymakamın karşısına çıkarmışlar…. kaymakam soğuk davranışlı, beyaz yüzlü, hükmeder tavırları olan solgun bir insanmış… oysa o şehre kura çekince fakülteden herkes “kaymakam savcı ve doktor, varsa da ilçedeki subaylarla arkadaş olursunuz, beraber geçer zamanınız” demişmiş… bu kaymakam hiç öyle davranmıyormuş… hele hele babasının görevinin asker olduğunu öğrenince iyice gariip davranmaya başlamış ve beldene git sağlık ocağının lojmanına yerleş diyerek kağıdını imzalayıp uzatmış…. doktor valinin kendisine beldenin güvenli olmadığını ikamet etmek için değil öğretmenlerle beraber taşımalı olarak görev yapmak üzere atandığını hatırlatınca da solgun yüzlü kaymakamın rengi iyice solmuş ve sinirlenmiş… o zaman derdini valiyle hallet bundan sonra demiş ve kapıyı göstermiş doktora…. ogün ilçeden görev yeri beldeye giden zırhlı korumasındaki öğretmen servisi çoktan gitmiş olduğu için ilçe merkezinde kalmış ve doktorlarla tanışmış… liseye kadar okuduğu içanadolu şehrinin tıp fakültesindern mezun bir doktor arkadaşı ona ilçe ve beldesiyle ilgili bütün açıklamaları ve bilmesi gerekenleri yarım gün içinde dürüstçe ve dostça anlatmış… bunların arasında kaymakamın türbanlı eşinin de pratisyen doktor olduğu ve ilçe merkezinde çalıştığı olmuş… genç doktor “ e o da sağlık ocağında değil mi tanışayım doktor hanımla diye saf bir hamle yapınca da o arkadaş çok gülmüş… doktorcum saf mısın kadının kocası kaymakam diyorum, o haftada bir gün gelir sağlık ocağına o da poliklinik yapacağı gündür, diğer günler gelmez, zaten geldiğinde de hiçbir hasta gelmez muayeneye demiş… doktorumuz bir şey anlamasa da o gece ilk defa aylarca uyuyacağı bir misafirhane yatağına kavuşmuş ilçede…. geçen günlerde doktorumuz ilçe adı gibi kurtlaştıkça öğrenmiş ki kaymakamımız kadın memurlarla görüşmeyen, odasına bile kabul etmeyen el sıkmayan ve karşıt görüş olarak gördüğü namaz kılmayan devlet memurlarına gıcık olan ve hertürlü resmi ve gayrıresmi zorluğu çıkaran birisiymiş… ama daha ilgince doktor olan, yemin etmiş olan karısı da hiçbir erkek hastaya temas gerektirecek muayene yapmayan yani el değmeyen, ilerden bakıp ilaç yazan, hatta bunu ileri götürüp 12 yaşını geçmiş erkek çocuklarına da el sürmeyen bir insanmış….doktorumuz kendi kendine konsuyormuş hep görev başındayken “ulan başkentin en tepe fakültesine lumbal ponksiyon yapmayı öğrettiniz ama el sürmeden muayeneyi öğretmediniz bize “ diye… gel zaman git zaman doktorumuz çok şey öğrenmiş fakültede öğretilmeyen; önemli olanın doktorluk yapmak olmadığını, teşhismiş tedaviymiş, hayat kurtarmakmış hiçbirşey olduğunu, esas olanın tepede olan amirlerinin istediği gibi davranmanın, cumada kaymakama görünmenin, makama selamunaleyküm diyerek girmenin, kaymakam karısının nöbetçi olduğu gece hasta geldiğinde o gelmesin ben gelir bakarım demenin esas olduğunu öğrenmiş… sabah 9 da zırhlı btr korumasında gidilen beldesinde kendisinden 3 ay önce öğretmenin bir örgütçe öldürüldüğünü, yarım gün poliklinik yaptıktan sonra 12 deki öğlen konvoyunu kaçırırsa can güvenliğinin devlet korumasında olamayabileceğini, derhal en yakın karakola sığınması gerektiğini öğrenmiş…. ama bir taraftan jandarma böyle uyarırken kaymakamın nerdeyse her hafta öğleden sonraları teftişe gelebilirim söylentisi çıkardığını, telefon edip aksamüstü 4 de sağlık ocağında bulamayınca soruşturma açtığını, bunların hepsinde beldede öğlen 12 den sonra koruma ve ulaşım imkanı yoktur genelgesi sayesinde yırtsa da iyice mimlendiğini farketmeye başlamış…. aylar geçtikçe de izli merminin kim tarafından atıldığını, g3 ile kaleşin ses farkını, misafirhanenin kapısını sabaha karşı çalıp yaralıya ya da otopsiye çağıran polislerin ve askerin ordaki tek dost olduğunu, devleti temsil edenin aslında devleti umursamadığını öğrenmiş… en içine koyanı doktor arkadaşlarının bazılarının ve ilçedeki eczanelerin devlet memurlarının karnelerini toplayıp içleri satılmış ilaç kutularna göre küpür reçetesi yazıp aynı ilacın iki defa satılması yoluyla devleti soymaları ve herkesin buna gözyumması olmuş… öyle ki hiç eczacı yaşamayan ilçede 9 tane eczane varmış… muvazza kelimesini orda öğrenmiş… 6 ay sonunda doktorumuz ne kadar süründürülse de, bile bile terörün kurbanı olmaya itilse de orda yaşamayı öğrenmiş… kendisini küpür yazmadığı için sürdürmekle tehdit eden beldesinin aşiretinin milletvekilinin seni sürdürürüm tehdidine “ nereye sürdürcen geri zekalı, burdan ötesi iran” diyecek kadar da umursamaz olmuş… bu arada da elektrik olduğu sürece geceleri misafirhanesinde çatışma senfonileri arasında uzmanlık sınavına çalışıyormuş… 28 gün hiç su gelmediği vaki olan misafirhanede şişe suyuyla yıkanmayı, banyodan çıkınca üstünden çıkanı giymemeye alışkın bir aile çocuğuyken şimdi çıkan giysisini ters giyip iki taraflı kullanmayı öğrenmiş… su olmayınca çamaşır da yıkanamıyormuş çünkü… bütün ilçe ve belde sağlık ocaklarında off vererek poliklinik yapılıyor doktorlar sırasıyla hasta bakıyormuş çünkü zaten kaç doktor olursa olsun bir ya da iki tane muayene odası oluyormuş ocaklarda… ama nedense kaymakam kendisini çakma fıstığıyla ünlü il merkezinde bir haftasonu asker lokalinde bira içerken gören olmuş diye, eziyet etmek için elinden ne gelirse yapıyormuş…ve kendisi hergün poliklinik yapıyormuş… öyleki ilçe jandarma komutanı olan yüzbaşı da tugaydaki subaylar da sürekli uyarıyorlarmış doktoru, bu herife dikkat et, senin açığını arıyor, karısının erkek hastaya el sürmediğini konuştun diye” uyarısında bulunuyorlarmış…. geçen aylar sonrasında en kötü şey olmuş; uzmanlık sınavına gittiği başkentte büyük bir şanssızlık eseri kaymakamın karısıyla beraber aynı okulda sınava girmişler ve doktor sınava başkentte oturan ve tıp fakültesi öğrencisi olan ve de uzaklarda para kazanmak zorunda olmasının sebebi olan kişiyle yani eşiyle elele gitmiş ve ne büyük talihsizlik ki eşi kolsuz bir buluzla gelmiş sınav kapısına beklemeye… kaymakam ve eşiyse tabii ki tam kamuflaj her zamanki kıyafetleriyle… ve doktor daha ilçeye dönmeden ilçede laf duyulmuş onu başkentte bir karıyla sarmaş dolaş gördüm diye…. karı değil benim karım demiş doktor ama bu kaymakama birsey ifade etmemiş… o günden sonra kaymakam yazılarını bile imzalamaz olmuş doktorun sağlık ocağının… o son 3 ay baskı öyle artmış ki, sevenleri doktor bir iki hafta cumaya gelsen bu herif biraz sıcak baksa sana, sanki biz normalde kıldığımız için mi gidiyoruz der olmuşlar…. neyse uzatmayalım, doktorumuz o sınavda uzmanlık için büyükşehirde bir yer kazanmış, artık ayakları yere basmıyormuş çünkü ordan kurtuluyormuş… ama birden uzmanlık başvuru evraklarını teslim etmek için gitmesi gereken başkente gitmesine kaymakamın yıllık izin hakkı yok diyerek izin vermediğini öğrenmiş ve başvurunun son 4 günüymüş… alınmış uçak bileti cebinde kalakalan ve ya başvurmazsam ne olur kaygısına düşen doktorun imdadına emekliliği gelmiş bir doktor abi yetişmiş ve gece nöbetten bir sevk yazmış, görme kaybıyla ankaraya sevkeden… ertesi gün hakkında açılacak soruşturmada il merkezindeki meslektaşlarına güvenerek… doktor uçaktan daha çok uçarak gimiş ve başvurusunu teslim etmiş artık asistan olduğu üniversitesine ve geri dönmüş iki günde… kaymakam deli danalar gibi intikam peşinde koşmaktaymış ve artık ölçüyü şirazeyi kaçırmışmış… doktorun dinsizliği de kalmamış, asker tarafından korunan şaibeli insanlığı da… doktor bu lafa çok içerlemekteymiş ve çözememekteymiş… devlet kendi memurunu doktorunu koruyorsa bu suç mudur sorusuna cevap bulamamaktaymış ha bu arada dinci kaymakam terörüyle o kadar uğraşmaktaymış ki, asıl terör örgütünün listesine “dağa ilaç çıkmasına, sahte küpür olayını engelleyerek sekte vurduğu için girmesi solda sıfır kalmış onun için…. ve patagonya kaymakamı, doktorun gitmesine birkaç gün kala gidebilmesi için imzalaması gereken muaffakatnameyi bekletmeye başlayarak mücadelesine devam etmiş, o sırada doktor da bu beldede 10 aydır geçici görevle çalıştığı ve geçici görev yolluğu ve harcırahı ödemesi yapılmadığı için dilekçeyle bu ödemeyi talep etmiş… dini bütün kaymakam ve ekibi çıldırmıştır, kaymakam aleni olarak makamına çağırır ve eğer o hakettiği parayı istemeye devam ederse eleman eksik diyerek aylarca gidişine onay vermeyeceğini söylemiş, şartı da şuymuş; “sen geçici görev yolluklarından feragat ettiğine dair diekçe ver ben de imzalayayım…” doktor o öğle üzeri kaymakamın yanından çıkmış ve arkadaş arabasıyla il merkezine yetişmiş, noterden ekteki dilekçeyi baskı ve tehdit altında veriyorum, aslında görev yolluğumdan feragat etmek istemiyorum diye bir tutanağı imza altına almış noterin garip bakışları arasında…ilçeye dönmüş ve feragat dilekçesini vermiş paradan… ve çıkışını alıp arkasına bakmadan ilk petrollü otobüse binmiş…. asistan olduğu üniversiteye başladıktan sonra kendi yazdığı basit bir dilekçeyle bölge iadre mahkemesine başvurur durumu anlatarak…dava görülür ve dava sırasında birilerinin doktor başvurmadan önce sahte imzayla ödenegi aldığı ortaya çıkar… bu ekipte kim olsa şaşrımazsınız? dini bütün, karısı mahreme el sürmeyen, iran devletinin kaymakamından daha fanatik kaymakamımız olabilir mi acaba??? doktor bir duruşmada hakimden duyduğu “ şimdi orda terörist olan kim? dağdakiler mi yoksa devlet adına orayı yönetsin diye gönderilen adam mı?” cümlesini ve karar metnindeki “türk milleti adına “ başlangıcını hayat boyu unutmaz… kaymakamı unutur aslında yıllar içinde ve kendi iş ve kariyer koşuşturması içinde, daha doğrusu ceza alan eski kaymakamı, yeni mal müdürünü…. unutur tamamen ta ki o kaymakamın yıllar içinde patagonya denizcilik müsteşar yardımcısıyken patagonya danıştayına üye diye atandığını radyoda duyana kadar… artık başkentte erkek hastaya el sürmeyen ama kocası danıştay üyesi olan bir bayan doktor , dini şeriatı ve hocaefendisinin öğretilerini herşeyden üstün tutan bir de danıştay üyesi vardır o ülkede….12 yaşından büyük erkekleri muayene etmeyen doktorun kocasını 15 yaşında kız çocuğuyla evlenen bir abisi yüksek mevkiye atamıştır.... doktor bir arkadaşından kanada vatandaşlık başvurusunun şartlarını sorar, çünkü 15 yıl geçtikten sonra üstünden artık sayısı binlercedir bu kaymakamdan.. ve doktorun bunları yaşamasını istemediği tatlı bir kızı vardır, doktor olup erkekleri de kadınları da iyileştirmeyi isteyen…
  • gelişmekte olan embriyonun içinde yüzdüğü temiz sıvı ile kaplı bir torba veya bot şeklinde yaşam destek sistemidir.
  • temelde ve çağrışımda banyo suyu amnion sıvısıdır. sıcak/ılık su, amnion sıvısındaki yunus peygamberliğimizin anıları. bunlar dölyatağı içi yaşamın gündelik yaşamda yeniden yaratılmaları. ana rahmi, ana karnı cennetin temel duyumsanış formatı. anımsanamadığı halde unutulamayacak olan. kayıp cennet aynı doğum öncesi dinginliğe işaret eder. (bkz: dünyadaki cennet)

    (bkz: poş), suluk
hesabın var mı? giriş yap