*

  • eksikliğinden dolayı sozlukte entry girerken insanın bunu okuyanlar acaba üstüme atlarlar(ve de genelde atlıyolar) mı diye kasmasını gerektiren olay.bir fikire karşı insanın birine moron demesi eksikliğinin en açık belirtisidir.
  • teoride var olan ancak pratikte kendini pek göstermeyen durum
  • söyleniyor ki (zaman: 2001 sonuna doğru, ders: anayasa hukuku, yer: istanbul üniversitesi hukuk fakültesi),

    1982 anayasasi'ndaki tüm hak ve hürriyetler, gayet yeterli imiş. her ne kadar 1961 anayasası daha özgürlükçü de dense, bu özgürlük, devletin bütünlüğünü kimi zaman tehdit edici boyutlara varmış. 1982 anayasası'nda kimi yeni hak ve hürriyetler de var ama sorun, uygulamada imiş.

    düşünce özgürlüğü olarak belirtilen özgürlük de, işte bu uygulamaya takılmış. bu bir bağımsızlıktır, ama gizli bir bilginin alenileştirilmesi ve başkalarını rencide edecek şekilde kullanılması yanlışmış.
  • dusuncenin her zaman ozgur oldugunu, ancak dusunceyi yaymanin cesitli durumlarda yasaklandigini belirtmekte fayda var. (bkz: anayasa) (bkz: turk ceza kanunu)
  • politik bir oyun yazarı olan harold pinter'ın 'one for the road' adlı oyununda eleştirisini yaptığı kısıtlama.
  • düşünce özgürlüğü kavramı, toplumsal alanda serbest düşüncelerin yayılımını engellemek isteyenlerin savunduğu bir kavramdır. zira düşünce özgürlüğü zaten engellenemez, isteyen istediğini düşünür. pratik anlamda asıl özgür kılınması gereken düşünce değil düşünülenin söylenebilmesidir. gerçek sorunsal düşünce özgürlüğü değil ifade özgürlüğüdür. bir şekilde kulağına "biz düşünce özgürlüğü sağlıyoruz" cümlesi çalınan kişi, yazıp söyledikleri nedeniyle yaptırıma uğrayan düşünce insanlarından haberdar olsa bile, duyduğu önermenin doğruluğunu o an kendi kafasında kontrol ederken bilinç altı yollardan evvela kendi düşüncelerini sorgulayacak, "benim düşüncelerim özgür mü?" diyecek, ve tabi ki "evet, istediğimi düşünebiliyorum, demek ki özgür" yanıtını alacak, işittiği önermenin doğruluğu duygusuna ulaşacak, önermenin sahibine ve onun düşünce sistemine olan güveni güçlenecektir. ifade özgürlüğü kavramı yerine düşünce özgürlüğü kavramını kullanmak demagojidir, dezenformasyondur. ve siyasetçiler bunu hep yapar.
  • (bkz: madde 26)
  • bir insanın, kendi genel kültürü, bilgisi, tecrübesi ve aklî muhakemesi sonucu, başkalarından farklı şekilde yorumladığı bir fikri, toplumun ve öteki insanların fikrini zedelemeden, onların özgürlüğüne zarar vermeden, kimseye hakaret etmeden ve aşağılamadan ortaya koyabilme serbestisi...

    her dönemde, her devirde yöneticiler, kendi sahip oldukları görüşler dışındaki yeni düşünceleri, henüz ne olduklarını bile anlamadan, dinlemeden karşı çıkmayı, statükoyu koruma adına kendileri için bir görev saymışlardır.

    ortaya çıkacak her yeni düşünce, o fikri benimseyenleri de memnun edecek bir uygulamayı zorunlu kılacağı için, bu bir taraftan tabii ki yeni birtakım değişikliklere, yatırımlara ihtiyaç gerektirecek, yapılan ve yapılmayan şeylerde bazı farklılıklar doğuracak, elbetteki birilerinin rahatını da kaçıracaktır.

    bu durum siyasetçinin işine gelmediği için, genelde düşüncelerin doğruluğuna veya yanlışlığına bakılmadan karşı çıkılması, böyle bir işe girişenin küçükken başının ezilmesi âdet olmuştur.

    bu uygulama, düşünüp kendi kendine muhakeme yeteneği kazanamamış beyinlerde, sanki yeni üretilen fikirlerin mutlaka muzur olacağı gibi yaygın ve peşin bir kanaat uyandırarak başka bir yanlış daha doğurur.

    halbuki insanın ve dolayısıyla toplumun geleceğine ışık tutan bütün yeniliklerin temelinde, düşünce özgürlüğünün ve bu özgürlüğü rahat ve açık şekilde kullanabilmenin önemli bir payı vardır.

    batı medeniyeti, demokratik kurallar içinde bunu uygulamayı bilmiş, teknolojiden siyasete kadar kendisine daha önde bir yer edinmeyi başarabilmiştir.

    genellikle az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde, maalesef bu uygulama, çeşitli bahanelerle sürekli sınırlanmış, ertelenmiş, daraltılmış ve tam tabiriyle kuşa çevrilmiştir.

    düşüncesini bir fikir platformunda açıkça ortaya koyamayanlar, yeraltı örgütleri kurarak bu düşünceleri toplum süzgecinden geçirmeden, kendi elde ettikleri gençlere empoze etmeye çalışırlır. aslında bu, devlet için daha da tehlikelidir.

    ne yazık ki kendine güveni olmayan yöneticiler yüzünden yasal yollardan su yüzüne çıkartılmayan fikirlerin, yasadışı merciler tarafından karanlık ve izbe mekânlarda insanlara empoze edilmesi, aslında sıradan bir düşünceyi, neredeyse kutsallık atfedilecek kadar önemli bir mertebeye çıkarır.

    bu durum, o fikri benimseyenler tarafından tenkidi imkânsızmış gibi algılandığı için, hem eleştirilere kapalı kalınır, hem de başkalarının fikrine aşağılayıcı, küçümseyici, tahkir edici sloganlarla yaklaşılır.

    erki elinde bulunduranlar tarafından zararlı olduğu bahanesiyle karşı çıkılan ve ifadesine imkân tanınmayan fikirler, eğer cidden kötüyse, zararlıysa, neden insanların açıkça bunu görüp reddetmesine fırsat verilmez ki?

    insan, yanlışı kolay kolay kabullenemeyecek bir fıtratta yaratılmıştır. toplum bilinci, hemen her yanlışa karşı kendini koruyacak güçte ve yapıdadır. bu manada toplumu yetersiz görmek, "ben yanlış olduğunu anlıyorum ama, toplum anlamaz" demek, hem topluma güvenmemek, hem de o toplumun gerekli bilgilerden mahrum bırakıldığını itiraf etmek demektir.

    düşünce özgürlüğü elbette ki, hiçbir temel bilgiye dayanmayan, uygulanabilir bir tarafı olmayan, insanın aklından geçirdiği her zıpırlığı, sırf "iş olsun torba dolsun" diye ortaya atması demek değildir.

    zaten bilinçli, ortaya atılan fikirleri elemine edebilecek bir toplum meydana getirirseniz, o toplumun fertleri bunu gayet iyi bilirler. yanlışı ayırt edemeyecek kadar cahil toplumun fertleri ise, abuk sabuk şeyleri düşünce özgürlüğü adı altında ortaya atıp insanları rahatsız etmeye devam edeceklerdir.
hesabın var mı? giriş yap