*

  • attila ilhan'in bugunlerde okunmasi farz olan, bati gercegi'ni insanin gozune gozune sokan bir hangi serisi kitabi. arka kapak yazisi:

    "lisede sophokles okuduk klasik türk musikisine sövmeyi, divan şiirini hor görmeyi, buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik. sanki sinan leonardo'dan önemsiz, mevlana dante'den küçüktü, itri ise bach'ın eline su dökemezdi. aslında kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk, ulusal bileşim arama yerine hazır bileşimler aktarmak hastalığımız tepmişti."
  • icinde batililasma taniminin soyle yapildigi kitap:
    "türkiye'de emperyalizmin görülmesiyle ortaya çıkmış müthiş bir aldatmacadır (batililasma). nasıl tanzimat gerçekte bir çökertme hareketi olduğu halde kurtuluş gibi gösterilmişse, batılılaşma da tanzimat esprisinin olmazsa olmaz bir öğesi olduğu halde ikinci koşulu olarak ileri sürülmüştür"
  • attila ilhanın hangi serisinin kosetaslarından biri...esas onemi gunluk hayata yon verebilmesinden gelir...soyle ki;

    -olm bu ingilizler cok pis yaw
    -hangi batı sorarım sana...

    -bu kahve turk kahvesinin eline su dokemez
    - hangi batı o halde?

    -adam annesine el kaldırdı filmde
    -hangi kokusmus batı?
  • -batıya daha yakın olalım diyorum üstadım. ab ile ilişkileri bozmayalım bak yararımıza.
    -sorarım sana hangi batı?
    -vahşi batı...
  • arka kapaktan:
    "cumhuriyet kuşaklarının dramı atatürk sonrasında başlar. çağdaşlaşmabatılılaşma yapan sonrakilerdir. hiç değilse, müdafaa-i hukuk doktrinini ulusalcı içleminden soyanlar, dersaadet tipi kozmopolit bir batılılaşmayı ankara'ya göçürüp, cumhuriyet'in 'resmi' tutumu yapanlar, onlardır. avcıoğlu, yeni devletin ilk yıllarından itibaren, bâbıâli'nin köhne kadrolarıyla ankara bürokrasisini ele geçirdiğini yazar. yalnız bürokrasiyi mi? kuva-yi milliye ruhunu da ele geçirip dağıtmışlar, devrimin ideolojisini şaşılacak bir çabuklukta yozlaştırmışlardır."
  • ilk basımı 1972'de olmuştur. attila ilhan'ın şimdilerde atatürkçülüğün batı özenticiliği gibi algılanışına da 70'lerden gelen benzersiz dilde bir cevap. okunmalı da okunmalıdır.

    --- spoiler ---

    kitapta attila ilhan 1953-54 yıllarında ülkedeki sorunu şöyle özetlediğinden bahseder; "...tanzimat ve sonrası, bize, batılıların önerdiği ve denetlediği bir batılılaşma düzenidir, bu düzen imparatorluğu batırmıştır, çünkü endüstrileşmeyi sağlayan değil engelleyen bir tutumu içermektedir. mustafa kemal hareketi, bir kere emperyalist batıyla dövüşerek oluşuyor, eylem planında batıcı bile değil, batıcılığı 'çağdaş uygarlık düzeyine' ulaşmak için sonradan belirleniyor ki, bu da teknolojik ve kültürel bir sorun! yalnız burada mustafa kemal'i uluslaşma sürecini yanlış anlamakla suçlayamayız, o batılılara öykünen bir türk ulusu düşünseydi, ne tarih kurumu'nu kurardı, ne de dil kurumu'nu. kafası besbelli bir bileşim sancısıyla rahatsızdı, bu bileşimin öğelerini türk tarihi ve dilinde bulmaya çalışıyordu. bulabilmiş midir? tam sayılmaz! bunda zafer sonrası hayatının çok kısa sürmesi (on beş yıl bile değil) kadar, çevresindeki entelektüel kadronun yetersizliği de etkili olmuştur sanırım. örnek mi? falih rıfkı'nın bir yazısını hatırlarım, yugoslavya içlerine bir yolculuğunu anlatır; uzaktan kuleleri sis arasından seçilen görkemli binaları, sağlam ve oturaklı haliyle alafranga bir şehir ufak ufak belirmektedir. müslüman çoğunluğun bulunduğu bir bosna şehridir bu, falih rıfkı: "işte, diye düşünür, avrupalı türkün şehri böyle olmalı." şehre girince, gördüklerinin hristiyan mahalleleri olduğunu fark edecek, müslümanların anadolu işi köhne evlerde yaşadığını görüp üzülecektir. o ki, o kadronun en akıllılarındandır ve gerçekte türkçüyüm der, o bile türk şehrini kendi özellikleri içerisinde düşünemez de, avrupa'nın kendine bulduğu üslup içinde düşünür, aksi çıkınca da dertlenir. bu kadro önerse önerse, mustafa kemal'e italyan ceza yasası'nı, isviçre code civil'ini çevirmeyi önerebilirdi."

    --- spoiler ---
  • bir sosyal paylaşım sitesinde bir arkadaşım şunu paylaşmış bugün bu kitaptan. sanırım attila ilhan'ın bu kitabının özeti de sayılabilecek bir paragraf bu, o yüzden doğrudan kopyala yapıştır ile bir alıntı yapmak, paylaşmak istiyorum...

    --- alıntı ---

    eğer bana ilkokuldan başlayarak emperyalistlere karşı doğu ülkelerinin ilk kurtuluş savaşlarından birini verdiğimiz, öteki "mazlum milletlerin kurtuluşu için de savaştığımız" öğretilse, ülkemiz geleceğinin "gerçek üretici olan köylünün" elinde olduğu, endüstrileşmenin "bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme" karşı tek kurtuluş dayanağımız olduğu belirtilse, acaba sosyalizm babalarına o kadar heyecanla sarılır mıydım?

    hayır, bize bunları öğretmediler; lisede sophokles okuduk, klâsik türk sanat musikisine sövmeyi, divan şiirini hor görmeyi, buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik. sanki sinan, leonardo’dan önemsiz; mevlâna, dante’den küçüktü; itrî ise bach’ın eline su dökemezdi.

    aslında kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk, ulusal bileşim arama yerine hazır bileşimleri aktarmak hastalığımız tepmişti, o kadar ki ikinci dünya savaşı sonrasında batılı emperyalizmin örgütlü politikasını uygulamaya kendiliğimizden talip olduk. stalin ve beria da, haksız ve ahmakça istekleriyle bunu kolaylaştırdılar. oysa, bir kere yaptığımız batılılaşmak değildi, ikincisi batı bizim sandığımız gibi değildi, üçüncüsü batının ulaştığı yer özenilecek bir yer değildi.

    --- alıntı ---
  • doğu'daki.. ne bileyim dünya yuvarlak bu sebeple...
  • attila ilhan'ın en iyi kitaplarından. mutlaka okunmalı. bilhassa islamiyet, osmanlı ve gelenek düşmanlığı yapan sözüm ona ulusalcı kemalistler okumalı.

    üstat batılılaşmayı eleştiriyor, "ulusal sentez" adı altında osmanlı kültürünü ve geleneği benimsiyor, savunuyor. üstelik bunu da mustafa kemal'i yadsımadan yapıyor!

    meraklısı için benzer kitaplar:

    (bkz: düzenin yabancılaşması)

    (bkz: bu ülke)

    (bkz: alafrangalığın tarihi)

    (bkz: kemal tahir'in batılaşma notları)
  • anılar ve acılar dizisinin ikinci kitabı. ilk baskısı 1972'de bilgi yayınevi tarafından yapıldı.

    türk aydınının 200 yıllık -tanzimat'tan cumhuriyet'e- "batı" algısının temel eleştirisi olan kitapta, altını çizip notlar aldığım yerlerden birinde, "kompradorluk"la ilgili şunları söylüyor kaptan:

    "kompradorluk, gerçekte sömürgeleşme yolunda bir acente mantığının bir ülkenin her şeyine hâkim olmasıdır. yani orada ulusal hiçbir şey kalmaz. ulusal olan her şey ikinci plana atılır. yabancının değer ölçüleri hâkim olur. sen onların acentesi olarak görev yaparsın. edebiyattan tut politikaya, ekonomiden tut bilime kadar böyle olmuştur."

    200 yıllık batılılaşma tarihimize dönüp baktığımızda, aynen böyle olmamış mı?..

    kaptan'ın kemalizme, özellikle de 21. yüzyılda kemalist olmanın önemine değindiği şu cümlelerse, âdeta i'lerin noktalarını yerine koyuyor:

    "(...) şimdi kemalizm, sosyalizmle fransız ihtilâli'nin getirdiği demokrasi arasında bir sentez hâlinde görünüyor. bunun için kemalizmi, sosyalizmin en uçlarından liberalizmin ve hatta müslümanlığın -ve ülkücülüğün- bir uçlarına kadar hepsini içerecek bir çerçevede düşünmek mümkündür. (...) türkiye'de şimdi kemalist olmak yeterli. başka şey olmaya gerek yok. yalnız kemalist ol sen, çok solda, çok sağlam bir yerde, iyi bir devrimcisin."
hesabın var mı? giriş yap