• kendisi onuncu nesil sabırtaşı yazar olmakla birlikte benim birinci nesil no frost badimdir. no frosttur çünkü entrylerinin bir tanesinde duygusal bir kavrama rastlayamazsınız, ya da ben rastlayamadım henüz. onun bu buz adamlığı, nickinin yaratıcısı olan sevgiliyle olan ilişkilerinden sonra mı çıkagelmiştir yoksa çok hisli kalıp mutsuz olmamak için mi bu yolu seçmiştir bilinmez. ama yeri geldiğinde de hislenmesini yerinde yaşayanlardandır. nickinin hikayesine gelince, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. öylesine trajikomik bir vaka. *

    en büyük korkularından biri, bir sabah uyandığında melih gökçek tebessümüyle güne başlamak, duymaktan tiksindiği en iğrenç söz, " o göbek yapmışız " kakara kikisi, en büyük hayallerinden biri de, günün birinde şehrin tüm trafik ve sıkıntısından uzak taş bir yapıda hayat geçirmektir. ha bir de yaz nezlesi gibi insanı kanser eden bir hastalıkla cebelleşirken sırf insanlık adına kendini eve kapatıp güzelim çocukların hastalanmasını önleme çabası olmuştur ki, onun ne kadar naif ve çocuk yürekli bir insan evladı olduğu bu davranışından anlaşılabilir. koskoca delikanlı olmasına rağmen kendini çocuk gibi hissedir. büyüdüğüne en çok üzüldüğü şeylerden biri, bir çocuk masumluğunda saklambaş oynayıp gizlenenmemesidir. malazgirt mahallesi en uzun süre ebe olmama rekorunu 32 haftayla elinde tutması bu konudaki kabileyetini gözler önüne seriyordur herhalde. *

    entrylerine gelecek olursak; güzel yazıyor diye bir tanım da bulunmak yavan kalır herhalde. satırlarını okurken bir ipek böceğinin kozalağını usulca işlediği gibi bir his duyuyorum. o kadar naif o kadar cezbedici. sözlüğün popüler başlıklarına değil de, pek bilindik olmayan kavramlara doğru yönelişi var. sol frameye bakıyorum; bir eşya, bir kurum, bir hastalıktan dem vurulmuş. aha diyorum, kimseciklerin babası döktürmüş yine. heyecanlanıyorum

    çok seçici bir arkadaş. ayrıca düşündüğünü sakınmayanlardan. eğer bir kavram ve şahıs hakkında iyi ya da kötü bir eleştrisi varsa şıp diye söyler, lafını esirgemez. bu yüzden korkarım beni de birgün paralar diye. yalnız hiç mütevazi ve tevazu gösteren bir herif değil. üzerine basa basa iyiyim kardeşim diyor. yani nazarım falan değecek, günün birinde melih gökçek tebessümüyle uyanıverecek, görecek sonra.

    hatırlar mı bilmiyorum ama; kendisiyle ilk tanışıklığımız geçtiğimiz anneler gününe denk gelmişti. o günün ilk entrysini girmek üzere pusuda saatin 12'yi göstermesini beklerken, benden önce davranıp ilgili başlığa bir entry girmişti. tabi ben de takıntılıyım ya; kendisine nacizane bir mesaj atıp, o günün benim için özel olduğunu ifade ederek bu fırsatı kaçırdığımı söylemiştim. derken o da sırf bozulmayayım diye entrysini silerek benim başımı göğe erdirmişti. o gün bu gündür kendisiyle can ciğer kuzu sarması olduk. şu sözlükte kazanmış olduğum en büyük değerlerden biri desem burnum uzamaz.

    sözlüğün ondan kazanacağı daha nice nice kutsal entryler var. ilgi ve merakla bekliyoruz, takibindeyiz.
  • olaylara getirdiğini kendine özgü yorumlarıyla beni çıt bile çıkmayan ofis ortamında güldürerek, abuk subuk sesler çıkartmama neden olan , beğeniyle takip ettiğim yazar olur kendileri...
  • özenle yazdıklarından bir dolu dram komedisi* çıkartılabilecek bir sözlük yazarı. yeter lan ağla(t)ma artık...
  • ''iflah olmaz bir çaresizlik hali'' tamlamasıyla tam anlamıyla yarmış , çok fazla ve aynı zamanda her eve lazım şahsiyet.
  • şu dünyada ednan bey'i * *nihal'den ve hatta beşir'den bile daha çok seven, empati kuran özellikle aşk-ı memnu konusunda yazdığı entrylerle başarılı tarzını ortaya koyan yazar.
  • apolitik, romantik-komedi dalında yazan bir sabırtaşı yazar. gülümsetiyor, mizah öğelerini, gözlemlerini ve tespitleri iyi kullanıyor. çok özgün olduğu söylenemez ama genel kalitenin epey üzerinde olduğu söylenebilir. satır aralarındaki bazı öğeler "acaba gofret beyin'in sözlükteki reenkarnasyonu olabilir mi?" diye düşündürttü beni. bunu taklit ya da esinlenme var anlamında söylemiyorum, üslup benzerliği diyelim, kendisini kırmayalım. badi yaptım, yazdıklarını takipteyim.
  • tanımam etmem ama bir gün oturup beraber aşk-ı memnu izlemek istiyorum kendisiyle... kendisine de söyledim tek rakibim hic kimsenin babasi:)
  • hay tanımaz olaydım ben bu genci.

    bir meraklı bir meraklı. "olm sus diyorum, daha fazla sorma sakın cevap vermem" diyorum, bıkmadan soruyo. sanırsınız ki ortalığı, dünyayı yeni keşfeden bir bebek. bebek deyince aklıma geldi bu çocuğun küçükken aytek kılıklı bir çocuk olduğu düşüncesindeyim. sanki umut sarıkaya bu adamın çocukluğunu çizivermiş. burdan umut sarıkaya'ya selam çakıyoruz! *

    hkb'ye notumdur : seyir defterine yazmayıp buraya yazayım dedim. la aliço, ince sigara erkeğe hiç yakışmıyo..bi daha görmeyeyim elinde..
  • her ne kadar yan yana gelince ikiz kuleleri andırıyor olsak da, yarattığımız hava akımın arasına geçip dilek dileyenlerin diledikleri üç vakte kadar gerçekleşiyormuş. geçenlerde kahve içmek için gittigimiz mekanın sahibi yıllardır çektigi çocuk özlemini ikiz çocuklarını kucagına alarak dindirmiş. durakta aramızdan geçen ablanın kızı iki yıl sonra iş bulmuş. gelin görün kendimize zerre faydamız yok. degil mi babacım?
  • ben lucy van pelt isem bu da snoopy. snoopy kadar vurdumduymaz, snoopy kadar rahat... başın belaya girse şöyle bi bakar suratından aşşa, sonra gider koltuğuna gömülür alır eline kitabını gazetesini "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" moduna girer. bi battaniyesi eksik! allah, yakınındaki charlie brown kılıklı insanlara acısın, sabır versin.

    bencil şey n'olcak..
hesabın var mı? giriş yap