• güzel bir korku filmi gibi baslayip, sonuna dogru apokaliptik bir hale bürünen ve bu gidishata, hiçbir açiklama yapmadan, bir yaptim oldu mantigiyla kilif bulan bir filmmis bu kairo. konuya kabaca deginirsek "hayaletlerin interneti ele geçirmesi" diyebiliriz, tabi bu kadar basit degil lakin isin komplikasyonlarini ben de pek çözemedim.

    ayrica bu japonlarin oyunculuk bakimindan biz batililara garip geldigini biliyorum ve japon filmlerini bu bilinçle izliyorum ancak bu filmdeki oyunculuk ve karakterler arasi iletisim sorununu, yönetmenin vermeye çalistigi o ince(!) mesaja* bile yormak istemiyorum.
    sallapati bir senaryo ve berbat oyunculuk birlesince var olan bazi güzel sahneler de arada kayniyor, heba oluyor.

    yazan ve yöneten kiyoshi kurosawa. "pulse" isminde lanse edilmis ama "circuit" daha dogru bir çeviri imis.
  • (bkz: kahire)
  • 2001 yılı mahsulu, kiyoshi kurosawa isimli kardeşimizin yönettiği, 119 dakika süreli japon korku filmi.

    bu filmi sınırlı sayıda kelime ile anlat deselerdi, hiç durmadan romero'nun zobileri varsa, kurosawa'nın da hayaleti var derdim. e peki o kadar çok sayıda zombinin yaptığı işi (ki o iş dünyayı ele geçirmek oluyor), tek bir hayalet yalnız başına nasıl yapıyor derseniz de eklerdim hemen: internet.
    film ana tema olarak kurduğu "internet sayesinde insanlar yalnızlaşıyor, herbiri birer hayalet insan haline geliyor"u bir korku filmi içinde eriterek bize sunuyor. kötü mü yapıyor? hayır. bence gayet başarılı bir korku filmi çıkmış ortaya. hem de filmin altına bir mesaj yerleştirerek. hayalet sahneleri de yeteri kadar korkutucu olmuş. (ki ben korktum.)

    e bugunlerde bir insan bir korku filminden daha fazla ne ister ki...
  • (bkz: dabbe)
  • bunu izleyen bunu da izledi: (bkz: dabbe)

    yanlış anlaşılmasın, bunu beğenip de dabbe izlemiş değil bunu izleyenler. kairo'yu izleyince dabbe'yi de izlemiş sayılıyorsunuz.
  • şimdi efendim, bu filmin adını duydum açayım izleyim, "e ne güzel internet insanları yalnızlaştırıyor temalı korku filmi bak" gibi bir yaklaşımla izlendiğinde evet, oyunculuk berbat, sahneler kopuk kopuk, ne anlattığı belirsiz diyebileceğiniz bir film.

    fakaaaat!

    steven t. brownın tokyo cyberpunk isimli kitabında, bu filmi anlatan bölümde anlatılanları okuduktan sonra film birden bire gözünüzde mükemmele koşuyor ve de o bütün göze batan özellikleri bir anda siliniyor. şöyle ki japonca'da hikikomori denilen, psikolojik ve sosyal boyutlara sahip insanlık durumunu anlamadan bu filmi anlamak zor.
  • izlememle birlikte bir çok sahnesi bana çok fazla tanıdık gelen bunların dışında sadece oyuncuların çekik gözlü olduğunu fark ettiğim japon korku filmi.

    dabbe isimli filmi ilk izlediğim zamanlar oyunculuk ve çekim teknikleri dışında senaryosunu oldukça başarılı bulmuştum. meğer senaryonun orjinalliği (meğer değilmiş) ve çekim tekniklerindeki o karanlığın hakimliği tamamen kairo'dan araklanmış.

    hasan karacadağ'ın korku filmi anlayışı bu galiba çünkü aynısını bir kaç bağırsak ve et parçası dışında ortaya koyduğu dabbe bir cin vakası filminde de izledik halbuki o filme bir paranormal activity vakası ismi konsa daha dürüst olabilirmiş.
  • oyun olanı şu anda steam platformunda %60 indirimdedir.
  • kiyoshi kurosawa'nın yönetmenlik yaptığı filmlerden, cure ile bilikte en ünlü olan sinema filmi.

    evde izlemesi kolay film. tek başına izlemesi zor film. sinema salonunda yerine çakılmış, karanlıkta ve konuşmaz pozisyonda izlemesi daha da zor film.
  • ilk yarısı çok güzel ikinci yarısı tırt film. yarattığı atmosferle bayağı bir germeyi başarıyor. yalnız şöyle bir sıkıntı var, film bir süre sonra korku filmi olduğunu unutuyor ve tempo düştükçe düşüyor. doksanların sonu iki binlerin başında çekilmiş japon korku filmlerini sevenler bunu da sever. ben sevdim.
hesabın var mı? giriş yap