• ellerin morning sickness dediği, hamile kadınların geçtikleri bir dizi eziyete verilen addır. mide bulantısı ve özellikle de belirli yiyecek içecek maddelerinden tiksinme şeklinde gösterir kendini sabah hastalığı.
    bakın, hastalık deniyor, ama ben size şunu açıkça ifade edeyim ki, hiç de hastalık değildir, aksine sağlık göstergesidir bu bulantılar, bu acılar. bir nevi adaptasyondur aslen sabah hastalığı ve maksadı da anneyi iğrendirmek suretiyle fetüsü zehirleyebilecek maddelerden (teratojen derler) uzak tutmaktır. misal anne adaylarımızın en sık kaçındığı, midelerini en fazla bulandıran şeylerin başında çay, kahve, et ve alkol gelir ki, bunlar hep kanserojen ya da toksik nüveler içeren maddelerdir. çoğu hamile kadının midesi kızarmış ya da barbekü et görünce de bulanır mesela, hele hele bozulmuş et koklayınca bayılacak gibi olur. siz de bilirsiniz ki kanserojeniktir hep bunlar. kadınımız kendisini zehirlere karşı hassas hale getiren bu mekanizmaya sahiptir ne zarif ki.
    bebek iki-dört haftalıkken maksimum düzeye ulaşır sabah hastalığı; ilginçtir ki, minik yavrunun da toksinlere karşı en savunmasız olduğu, en fazla zarar görebileceği dönemdir bu. son olarak şunu belirteyim ki, sabah hastalığı yaşamayan kadınların düşük yapma olasılığı yaşayan kadınlara kıyasla üç kat fazladır. bir şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesidir kısacası sağlıklı, sorunsuz bir hamilelik; sabah hastalığı ise sevinilecek, bayram edilecek bir şeydir aksine.
    sözlükte bebek bekleyen birileri varsa ona ithaf etmek istiyorum bu entryimi ben lütfen.
  • şu saat itibariyle öğrendim ki, freud'un da sabah hastalığı hakkında çok güzide bir yorumu var, şu şekilde: kocasından nefret eden kadın içindeki fetüsten de tiksiniyor, ve onu reddetme, içinden çıkarma eğiliminin bir göstergesi sabah hastalığı.
    bakın sabahtan beri beş tane sakinleştirici almış olmama rağmen yine de sinirlendim, olabilir mi böyle bir saçmalık?
    bu noktada freud'un bunca manasızlık içermesine rağmen neden bu kadar tutulduğu, neden insanlara hala bunca çekici geldiği konusuna değinmek istiyorum ben. şu var ki, freud kişilik üzerine ilk kapsamlı teoriyi yaratan kişidir. bu bağlamda kendinden sonra geleceklere yol açmış ve ister onun fikirlerine katkıda bulunmaya, ister onları çürütmeye çalışsınlar, freud'dan feyz almışlar, dolaylı ya da dolaysız olarak ondan etkilenmişlerdir. bu freud'un ölümsüzlüğünün sebeplerinden biridir fikrimce.
    şu var ki, bilimin birinci şartı olan test edilebilir, çürütülebilir olma niteliği bu sabah hastalığı örneğinde de görüldüğü gibi freud'un teorisinde şiddetle namevcuttur. bilim gibi değil de din gibi algılanınca kabulü mümkündür ancak pek çok söylediğinin. din gibi hayatın her alanıyla ilişkili, her soruya yanıt verebilen bir sistemdir freud'unki. velev ki, ancak olaylar gerçekleştikten sonra açıklayabilsin onları, davranış öngörmekte yetersizlikle dolup taşsın.
    bir de edebi değerini göz ardı etmek istemem ben freud'un yazdıklarının. inancım o ki, bizler her türlü fantazi ürününden, edebiyattan, hele hele sembollerden zevk almaya eğilimli yaradılışlara sahibiz (symbolatry dedikleri de mesela tam bu sembollere tapınmaya denk gelen sözcüktür). mitolojiye, astrolojiye duyulan bunca merakın da ardında bunun yattığını düşündüğümü daha önce de sözlükte bir yerlerde ifade etmiş olmalıyım. freud da, itiraf edelim ki, usta bir yazardır, dili canlı, anlattıkları ise yaratıcı bir zekanın ürünleridir. büyük yazarlara tapınanların varlığı nasıl doğalsa (bardolatry ve hatta putperec diyeceğim), freud'u putlaştıranları da o yönden anlayabilirim. ama bilim sanmasınlar, hele psikolojiyi onunla özdeşleştirmesinler. bakın böyle üzülmekle sinirlenmek arasında gidip geliyorum. sigmund, sana karşı bir şey değil bu, kişisel alma, tamamen fikirsel bazda.
  • adinin ima ettiginin aksine bu rahatsizlik sadece sabahlari gorulmez, gunun herhangi bir saatinde etki gosterebilir.
  • zencefil çayının veya zencefil şerbetinin iyi geldiği rivayet edilir.
  • bhcg isimli hormon ne kadar hızlı artıyorsa ve ne kadar yüksek düzeydeyse bulantı o kadar şiddetli olur.
  • buna "sabah" hastalığı adını veren kişi kesin yatmadan önce kusmamak için pipetle aldığı (bu arada pipet kokuyor demiş miydim?) bir yudum suyla içtiği folik asiti gecenin köründe koşa koşa klozette bırakmayan bir erkektir. zira hiçbir kadın bütün gün süren birşeye "sabah" hastalığı adını vermez.
hesabın var mı? giriş yap