• charles lloyd, zakir hussain ve eric harland ın yeni projesi ve albümlerinin adı.
  • tracklisti de şöyledir:

    1.dancing on one foot
    2.tales of rumi
    3.sangam
    4.nataraj
    5.guman
    6.tender warriors
    7.hymn to the mother
    8.lady in the harbor
    9.little peace
  • dun 13. uluslarasi istanbul caz festivali konugu olarak harbiye acikhava sahnesindeydiler kendileri. charles llyod pek keyifli caldi.
  • 10 temmuz 2006 da açıkhavada izleme imkanı buldum kendilerini. konserin başlarında, şarkı dahilinde charles lloyd ve eric harland'in, gayet yavaş ve akıcı bir edayla yer degistirmesi cok keyifliydi. charles lloyd'un farklı farklı enstrümanları ustalıkla calması, zakir hussain ve eric harland'ın müthiş ritimleri ve atışmaları sayesinde, muhteşem bir akşam geçirdim
  • raj kapoor'un bir filmi.
  • bu adla bilinen hindu/tamil felsefesinde budist ayin ve ibadetlerindeki yakarış şarkıları ve müziğinin türkiye'de ilk yaygın duyumu raj kapoor'un aynı adı taşıyan filmiyle olmuştu.

    sonra, charles lloyd'un (alto flüt, bass flüt, alto saksofon, tenor saksofon, piyano, perkusyon); zakir hussain'in (şarkıları, tabla, perkusyon); eric harland'ın (piyano, davul ve perkusyon)'la yer aldığı albümlerinin (2006) ile oldu.
    ki, bir ayinde gibi, bu üç büyük ustanın uyum ve yaratıcı yeteneklerini ortaya koydukları albümdür.
  • 1964 tarihli raj kapoor filmi. 4 saat sürer. bol radha bol şarkısını barındırır. bizde de arkadaşımın aşkısın adıyla uyarlaması yapıldı.
  • hindistan'ın güneyinde en az üç bin senedir yaşamakta olduğu bilinen tamil halkının dünyaya armağan ettiği ve tamilce'de "seçkin topluluk" ve "eğitim kurumu" anlamlarına gelen sangam isminin verildiği bir edebiyat, daha doğrusu şiir türü.

    dravidyan olarak bilinen güney hindistan'daki telugu, tamil ve kannada gibi toplulukların mensup olduğu dil ailesine dair tarihte bilinen ilk edebi eserler bütünü olma niteliği taşıyan sangam edebiyatı, pandya krallığı olarak da bilinen tamil nadu yöresine m.ö. 5'inci asır ile m.s. 14'üncü asır arasında dönem dönem hakim olmuş zengin hanedanın ilk egemenlik dönemine tekabül etmekte olan m.ö. 5'inci asır ilâ m.s. 1'inci asır arasındaki bir dönemde parlamıştır. döneme ait net bir tarihleme yapmak çok zor olsa da aralarında profesör zvelebil'in de yer aldığı pek çok hindolog, sangam edebiyatının altın çağını m.ö. 300-250 ilâ m.s. 50 seneleri arasına koymaktadır.

    madurai kentinin bilhassa m.ö. 2'nci ve 1'inci asırlarda hint altkıtası'ndaki en zengin şehir halini aldığı bilinmektedir. kentin bu kadar öne çıkmasının en temel sebeplerine bakacak olursak; aşoka sonrası maurya imparatorluğu'nun girdiği çöküş trendi ve bunu takip eden dönemlerde hindistan'ın kuzeyinde yaşanan karışıklıklar ve taht mücadeleleri nedeniyle pataliputra, ayodhya ve taxila gibi dönemin en mühim merkezlerinin eski önemlerini yitirmesi ve hatta bazılarının neredeyse tamamen harabe haline gelmesi oldukça önemli gibi görünse de pandya hanedanı önderliğinde sri lanka, champa* ve bengal yörelerindeki şehir devletleriyle yapılan altın ve baharat temelli ticaret nedeniyle madurai başta olmak üzere tamil nadu yöresinin muazzam bir zenginliğe kavuşması esas neden olarak öne çıkmaktadır. maddi olarak ciddi bir rahatlama yaşayan pandya hükümdarlarının da bilhassa sangam edebiyatına ciddi manada sponsorluk yaptığı, hatta madurai'deki saraylarının içerisinde iki ayrı şair grubuna iki ayrı binayı tahsis ettikleri de günümüze ulaşan bilgilerdendir.

    peki neden iki ayrı bina diyecek olursanız, sangam şiirinin iki ayrı türden oluşması ve bu iki ayrı türün de birbirine içerik ve bağlam olarak neredeyse hiç benzemiyor oluşu gerçeği karşımıza çıkmaktadır. meşhur hindu tanrısı şiva tarafından rig veda'nın bir parçası olarak 545 bilgeye yazdırıldığına inanılan ve dört bin sene boyunca kaleme alınmasına rağmen ne hikmetse günümüze tek bir satırı bile ulaşmayan ve çoğu tarihçinin var olmadığına emin olduğu proto-sangam dönemini dikkate almazsak, bilhassa m.ö. 1'inci asırla birlikte sangam şiirini oluşturan iki tür akam* ve puram* olarak karşımıza çıkmaktadır. işte bu iki ekolün de madurai sarayında iki ayrı noktada ve birbirleriyle hiçbir şekilde temas etmeden kaleme alınan şiirlerle terkip edildiği iddia edilmektedir.

    bu anlatıya göre, akam ekolü duygusallığı, cinselliği ve içerdiği karakterlerin erotik ve dünyevî maceralarını öne çıkarmaktadır. puram ekolü ise stoisizme övgü temellidir ve savaşlar, kahramanlıklar, fedakârlıklar ve düşünerek hareket etmenin önemi gibi hususlara odaklanmaktadır. her ne kadar iki ayrı yerde kaleme alındıklarına inanılıyor olsa da çoğu sangam edebiyatı eserinin içerisinde hem akam hem de puram ögeleri bulmak mümkündür. sözgelimi; m.ö. 1'nci asırda yazılmaya, daha doğrusu derlenmeye başlanan ve sangam edebiyatının en meşhur eserlerinden birisi olan natrinai antolojisine baktığımızda, içerisinde tarihî olay ve savaşlara da göndermeler yapılmış 400 şiirlik destansı bir koleksiyon görmekteyiz. en az 175 şair tarafından kaleme alındığı tahmin edilen bu koleksiyonun içerisinde savaşa giden eşlerinin ardından kendilerini dünyevî zevkler içinde kaybeden kadın karakterler üzerinden ya da aile kurmanın ehemmiyetinin soyun devamından değil duygusal açlık ve huzur eksikliğini gidermekten geçtiğini aktaran akam ekolüne dair parçalar olduğu gibi kahraman kadın karakter kannâki'nin eşinin haksız yere idam edilmesine mani olabilmek gayesiyle pandya kralının önüne gelip göğsünü parçalayarak madurai kentini lanetlemesi, eşi gerçekten de suçsuz yere infaz edildiğinden bu lanetin gerçekleşip dönemin en zengin ve muhteşem kentinin yanarak kül olması ve daha sonra koskoca kentin kül olmasının pişmanlığını yaşayan kannâki'nin tanrıça meenakşi'ye gidip kendisini affettirerek mokşa'ya yani ebedî huzura erişmesi gibi sekanslarda da puram ekolü ve yer yer jainist tınılar dikkatleri çekmektedir.

    her ne kadar ortaya çıkışı geleneksel bir saray edebiyatı öyküsünü andırsa da zengin içeriği ve muhtelif hususlara değinmesiyle tarihte karşımıza çıkan diğer pek çok saray edebiyatı örneğinden ayrılmakta olduğunu ifade edebileceğimiz sangam edebiyatının en temel eserleri ise büyük kısmı günümüze de ulaşmış olan ve kabaca "sekizli antoloji" olarak türkçe'ye tercüme edebileceğimiz ettuttokai koleksiyonunda toplanmıştır. bilhassa 20'nci asırda ve 21'inci asrın başlarında, aralarında ayasami dahşinamurti, jayantaşri balakrişnan ve varahaneri aiyar gibi kıymetli tamil tarihi araştırmacılarının da bulunduğu sayısız isim, sangam edebiyatına ait eserlerin ingilizce'ye tercüme edilmesinde rol oynayarak natrinai ve diğer yedi antolojinin tamilce konuşmayan kitlelere de erişmesinde büyük rol oynamışlardır.

    bu arada sekizli antolojinin burada henüz anmamış olduğumuz diğer derlemelerine bakacak olursak; "kısa derleme" anlamında gelen kuruntokai'de ağırlıklı olarak muson yağmuru başta olmak kaydıyla doğa olayları ve aşk arasındaki bağlantıdan söz edilirken, ainkurunuru da pek çok pastoral ögeler içermesiyle kuruntokai'ye bir hayli benzemektedir. tamamı puram ekolünde kaleme alınmış pathitrupathu ise bir nevi hinduizm tanrıları arasındaki güç mücadelesi ve vişnu'nun bilgeliğine övgü mantığında ilerleyen ve toplamda seksen civarında kısa şiirden oluşan bir derlemedir. içerisinde ciddi ciddi "gündüz saatlerinde sevişilmez, hiç mi bu işleri bilmiyorsun!"* gibi satırları içeren şiirlerin yer aldığı kalittokai ise tamamı akam ekolünden mürekkep bir şiir antolojisidir. tanrı ve tanrıçalara olan duygusal ve ruhanî bağ ve tapınma dürtüsü ile aşk, tutku ve seks arasında bir ilişki kurmayı hedefleyen paripatal ise günümüze en sınırlı şekilde ulaşmış antoloji olup tahminen yüzden fazla şiirden sadece 33 tanesi günümüze ulaşabilmiştir. isimleri çok sonradan konulmuş olan diğer iki antoloji ise "akam şiirleri" anlamına gelen akananuru ve "puram şiirleri" anlamına gelen purananuru'dur.

    hem jainizm hem hinduizm hem de budizm inançlarına sahip şairler tarafından kaleme alınmış olması nedeniyle herhangi bir dine ya da külte ait olmayışı ve pek çok kadın şaire de yer vermiş olması gibi gerçeklerle birlikte düşünüldüğünde çağının çok ötesinde bir edebî akım olduğunu dile getirebileceğimiz sangam edebiyatının, hindistan haricinde pek de tanınmayan tamil halkının dünyamıza bıraktığı en büyük ve görkemli iz olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. konuya dair daha net ve daha ayrıntılı bilgi sahibi olmayı arzu etmekteyseniz, profesör zvelebil'in "tamil edebiyatı" isimli eserini ve tamilce'nin morfolojisini incelediği doktora tezini incelemenizi önerebilirim.

    ünlü puram şairi ve sangam edebiyatının mihenk taşlarından pungunranar'ın natriani'de kaleme aldığı ve asırlar sonra hindistan cumhurbaşkanı apj abdülkelam tarafından avrupa parlamentosu kürsüsünde atıfta bulunulan satırlarla bu bahse son verelim: "ben bu dünyanın bir vatandaşıyım ve dünyadaki herkes ile ilişkiliyim."
hesabın var mı? giriş yap