• istenilen biçime getirmek, düzene koymak.
  • fonetik olarak kufuru andiriyor ama masum bir soz.

    senin yoluna koyarim
    anani yoluna koyarim
    seni koysunlar yoluna, beni vursunlar
  • insanları yoldan, çileden çıkaran hallerimize baktığımızda tecessüm eden şey aynı zamanda panzehirinde kendisidir.

    kim yoldan daha çok çıkarıyorsa, aslında o en iyi yola koyma potansiyelini taşımaktadır. kim yoldan, çileden çıkarıcı hallere maruz kalıyorsa/bırakıyorsa ona yol sunuluyor, görünüyordur.

    '' geçit açıldı, şu gedikten hemencecik geçir/ geçiver.''

    nefse karşı ters muhalefet etmek bunu olumlu yöne damıltmak ve yönlendirmek tabi ki kolay değildir. fena haller insanın yakıtıdır. hatta insan yakıtın kendisidir. insan kendini yaka yaka insan olur. ''ben yanmam'' arkadaş deyip kaçamazsın muhakkak hiç ummadığın yerden tutuşturur bizi. mesele mum ayarında, kandil huşusunda yanmada, bir aş ocağı gibi faydalı yanmada. etrafı yakmak, ateşi insanların gözüne sokmak değil.

    emmare nefs daima kendi payına ve hesabına bakar. vicdana, işin uzayacağı noktaya, kalbe ve en nihayetinde hakk'a karşı kördür. göz oyar, burun kırar, kulak çeker. güzellikleri, iyilikleri rol olarak kullanır, aslında insanlara zırnık dahi koklatmak istemez. güç kendisinde olsun ''ben onu pay edeyim'' ister.

    tefekkür edelim: ''and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım'' mealindeki işarete.

    doğru yolun ortasına/üstüne oturmak bir anlamda da insanlara çözüm, hareket mesafesi bırakmayan hallerimizdir. evimizde, işimizde, okulumuzda, mahallemizde. yol kavgalarına bakın. karşı karşıya gelip kalan iki araba, ateşin ısıtması ile öfkeleniyorlar. 5 saniyede birbirlerine işi çözmek için mesafe tanıyıp yollarına devam edecekleri yerde ateş dolayısı ile kilitlenip kalıyorlar. 3 saniye durup kalpleri ile hareket etseler aralarında yapacakları alışveriş bambaşka olacak.

    bir sorunun, kavganın başrolü olduğumuzda çok teknik hareket etmemiz gereklidir. nefsimiz yerine başka bir nefsi tenkite tutarsak karşıdan gelecek olan yankı bizim kendi nefs tınımızı dıştan duyumudur. insana kendi konuşma kaydı garip gelir ya hani.. biz kendimizde hükümleşmiş şeytani zekayı kullanıp (sezgi, his, ) onun attığı taşları mücevhere geri döndürebilecek kalbin sahibiyiz. olay; nefsce mi konuşacağızi, kalbce mi?

    ''hangi türlü konuşuyorsan, seninle öyle konuşurlar''

    şu zamanda yaşadığımız negatif- olumsuz etkilerin bol bol açığa çıkıp her yana isabet edip durması aynı zamanda antikorun, panzehirin, sağlığında habercisi. sıkıntı veren hal ne kadar artıyorsa serinlik oraya yaklaşıyordur.

    neresi viranlıksa hazinesi altındadır.
  • yola koyulmayın, yola koyun!

    bir konuyu hallettiğinizi, sindirdiğinizi hissettiğinizde içinize bir dikkat edin: barsaklarınız hareketlenebilir. bir dışkılama gereksinimi duyabilirsiniz. gidin sıçın, süreci tamamlayın. bu barsağımız ruhsal, alımlayan, ayrıca arzusu, mesajları olan bir organdır. evet bir besin aldınız, bir şekilde yoluna koydunuz*, sağ salim çıkışına, yayılmasına* izin verin. bir yandan ondan kurtulun, ilerleyin, ama bir yandan onu öyle ifade edin ki bok gibi kötü kokmasın, gerekli bölümleri de gizli kalsın. bilgi de diyalektiktir; ne kadar açılırsa o kadar gizlenir, ne kadar kapalı kalırsa o kadar patlayıcı ifadeye kavuşur. zihin-beden veya beden-zihin...

    "işler böyle olduğunda, yani tanrı imdada yetişecekmiş gibi görünmüyorsa, insanın tek yapabileceği onun yerini almaya çalışmaktır, evi barkı terk edip, aslında bizden çok tanrı'nın malı olan şu zavallı yaşlı dünyamıza çekidüzen vermeye çabalamak." jose saramago - o evangelho segundo jesus cristo

    (ilk giri tarihi: 26.7.2018)

    (bkz: yola koyulmak)
    (bkz: yola girmek)
hesabın var mı? giriş yap