hesabın var mı? giriş yap

  • 1993-94 eğitim öğretim döneminde ilkokula başlamıştım babam hergün 500 lira verirdi. simit ise 1000 liraydı. hacı abi diye bir adam vardı simit satardı ilk teneffüs okulumuz çok küçük kantini olmayan bir okul olduğu için sadece simit alabilirdik. hacı abi ilk zamanlar bana yarım simit verirdi. sonraları ise vermemiş, geri kalan yarısını satamıyorum kimse senden başka yarım simit almıyor demişti. bende bana göre fazla harçlık alan arkadaşlarımla ortak simit alır arkadaşa aldığım simitten yarısını verirdim. benim sayemde bir buçuk simit yiyen çok arkadaşım oldu. ikinci dönem 500 lira tedavülden kalkınca çok sevinmiştim. çünkü babam artık bana 1000 lira veriyordu. ama simit 2500 lira olmuştu. enflasyonu daha 7 yaşında tatmışım. şimdi ne zaman simitçi görsem fazla fazla alır etrafımdaki çocuklara veririm. belki ceplerinde sadece yarım simit parası vardır diye.

    edit; imla.

  • kanımca bu büyük otel zincirinin hakkı olan potansiyel demecidir.

    şimdi birileri marmaray yaptı, metro yaptı, biz bunları parasını çatır çatır ödeye ödeye kullanıyoruz. ama yapanlardan bir şikayetimiz olduğu zaman ne deniyor?

    ''gözünüze dizinize dursun; metro yaptık, duble yol yaptık. azıcık şükredin.''

    e, şimdi hilton da benim için otel yapmış, parasını ödeyip kullanıyorum. bir şikayetim olduğunda dinlemek gibi bir hataya düşüyorlar.

    halbuki adamlar bana hizmet sunuyor. neden bana ''utanın, utanın! daha ne istiyorsun, sizin için koca otel yaptık, görmüyor musunuz!'' demiyorlar?

    üstelik hilton adamın parasıyla yapılmış. marmaray benim vergimle yapılmış, bunlar yapılırken yandaşlara ne rantlar sağlanmış; kullanmak için üzerine para ödüyorum bir de her şikayetimde ''daha ne istiyorsunuz kafirler?'' diye azar işitiyorum.

    bildiğin benim paramla iş açmışsın, standart bir özel sektör hizmeti ödetiyorsun. bir de yatırımın için benim sana şükretmemi bekliyorsun.

    hilton'un şunu demeye daha çok hakkı var. ben olur da bir gün gidersem ellerini öpüp geri dönerim.

  • anne : oğlum milli eğitimin bilmemne sitesindeki resmimi değiştirmem lazım.
    ben : anne iş çıkarıyorsun bana ha, kim uğraşcak şimdi resim taratmakla.
    anne : ama değiştirmem lazım.
    ben: dünya üzerinde babamdan iyisi yok anne ne yapacaksın resmini değiştirip.
    anne : ne alakası var, o kadar iyiyse ben boşayım sen evlen babanla. gelsene bi.

    yanına giderim

    ben : ne güzel resim işte ne diye değiştireceksin.
    annem : resmin altında resmi değiştir yazıyor.

    not : resim değiştirmek için olan resim değiştir butonunu bürokrasinin pençesindeki annem emir olarak algılamış.

    bu da babam. tencere kapak :)
    (bkz: #70267378)

  • sürahiyle vazoyu ayıran tek şey kulptur.

    demek insanlara tutabilecekleri bir kulbunu sunmazsan, çok çok içine bir çiçek koyup masanın üzerinde öylece bırakır seni rahatsız etmezler. ama tutunmaları için kulpların kolların olursa, bugün suydu, yarın meyve suyuydu seni doldurur taşırır, mutfakla yemek masası arasında dolaştırırken elbet bir gün de yere düşürüp kırarlar..

    hastasıyım düz mantığın.

  • kieslowski'nin en güzel filmidir. o tüm sinemasına yayılan naiflik bu filmde doruk noktasına ulaşmıştır. ardından gelen üç renkte de aynı doğruyu takip ederek grafiğin devamlılığını sağlamış olsa da, bu filminin yeri her zaman ayrı. irene jacob'un harika oyunculuğu, ışığın harika kullanımı, görüntülerin mükemmelliği, müziklerin eşsizliği derken birden "izlediğim en güzel filmlerden biri" mertebesine de ulaşır.

    --- spoiler ---

    geri dönüşüm kutusuna şişe atmaya çalışan yaşlı kadın bu filmde yürümeye başlıyor. sanırım elindeki torba market torbası ve atmaya çalıştığı şişe de içinde; dolu olarak.

    kieslowski'nin üç renkte sembolize ettiği fransız devrimi bu filmde yaşlı kadının yürümesiyle başlıyor. ardından şişeyi kutuya atana kadar geçen özgürlük, eşitlik, kardeşlik dolu bir alegorinin başlangıcı bu film.

    veronica sevgilisi antek'e onu ziyaret edeceğini söyler. antek oda numarasını verir: 287. veronique ise kuklacıdan kaçarken girdiği otelde 287 numaralı odayı alır. veronica'nın verdiği sözü veronique tutar. bu kadar kesin bir bağ ile bağlıdırlar birbirlerine. filmde en çok hoşuma giden detay bu olmuştu. filmin temel direğini, yani paralel hayatlar fikrini bundan güzel anlatmanın bir başka yolu da yoktur kanımca.

    *****
    gösteri sırasında çok hasar aldık ve alıyoruz. ama biz elimizi sobaya uzatıp yaktıktan sonra hatasını anlayıp sakınacak bir tıpkımız var mı?

    neden ki?

    --- spoiler ---