• iki ağaç gibiydiler. kökleri, toprağın altında sarmaş dolaş; kolları, dalları birbirinden uzak.
  • hemen hemen tüm mitolojilerde, evrenin üç farklı bölümünü ve bu bölümlerim birleşik olduğunu ifade eder. bu üç bölüm, yeraltı, yeryüzü ve gökyüzüdür. bu bölümleri, kök yeraltı, gövdesi yeryüzü ve yüksek dalları da gökyüzünü ifade etmektedir.
  • normalde hiç dikkat etmediğim, kırsal bölgelere gittiğimde gözümün arar olduğu bitki.
  • 99 depremi zamanında 2 tane çam fidesi dikmiştim sitenin bahçesine, şimdi apartman boyuna geldiler. ne güzel şey uzaktan onların büyüdüğünü görmek. yaşam belirtisi. karşılıksız aşk.
  • ağaçlar. yüzlerce yıl yaşayabilen canlı organizmalar olur kendileri. biyolojik özelliklerini anlatmayacağım, zaten anlatamam bilmiyorum.

    ağaçlar, hürmet duyulması gereken canlılar.

    geçen gün bir zeytin ağacının altına uzandım. gözümün gördüğü heryer zeytin ağacının dalları, dallarının ucunda çiçekleri. değinmeden geçemeyeceğim, her yerime yapışan polenleri vardı bir de aklımda kalan. saçlarımda, yüzümde, kollarımda. bir tarafımda üzerime çıkan karıncalar, ağacın yanında idi yuvaları. sonra bir kuş yuvası gördüm ağacın dalında, içinde kimse yoktu ama o ağaç yuvasıydı o kuşun. sonra uçuşan kelebeklere denk geldim, tırtıl vardı yaprağının birinde ağacın. birazcık da yemiş, o da onun rızkı. yeterince dinlemdiğimi düşünüp kalkmaya yeltendim sonra, farketmeden örümcek ağına dokundum, bozdum.

    uzaktan görünen o tek ağaç. bir çok canlıya ev sahipliği yapıyor. öyle cömert bir canlı, öyle koca gönüllü. öğrenecek çok şeyimiz var ağaçlardan. kuşundan karıncasına, yılanından kedisine; hepsine kol kanat geriyor. arılar siz de gelin, size de yer vardır elbet o ağaçta. bize de yer var ağaçta, bize de düşen rızık var.

    belki de bu yüzdendir ağaçlar bilgelikle anılıyorlardır, kim bilir. bilgelik böyle bir şeydir belki de. görmüş geçirmiş olmak. aynı yerde sabahı, akşamı, kışı baharı görmek. bir yandan yaprak döküp bir yandan yeniden çiçek açabilmek. bana şunu hatırlatıyor ''demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık var''. bunu anlayabilmek için kışı da baharı da görmek gerekiyordur belki. sınava tabii olup geçmek gerekiyormuş. bunua tevekkül içinde en iyi ağaçlar yapmış demek ki. ikisini de görüp yeniden çiçek açabilmek için umut veriyor bana ağaçlar.

    yağmur, çamur, kavuran güneş, geçirilen nice bahar ve kış; tüm bunların ardından onca canlıya sahip çıkabilmek gerçekten büyük bir erdem. ağaçlardan öğreneceğimiz çok şey var. insani meziyetleri dayatıyorum belki ağaçlar ama ''insani'' meziyet diye andığımız şeyler çoğu insanda yok. dönün de ağaçlara bakın o zaman.

    tüm bunlara rağmen bir ağaç yansa, devrilse, kesilse üzülmeyecek olanlar var. yakanlar, kesenler var. 2020 senesinin başı avustralya'da bir yangın çıkmıştı. nice orman siyaha dönmüş, her yer mezarlığa dönmüştü. ağaçlar siyah olmuş, siyah sen ağaca en yakışmaz renksin, bil istedim. o ağaçları yuva belleyen çoğu canlı yanmış, ölmüştü. düşünün eviniz, yuvanız, çocuklarınız yanıyor. öyle üzülmüştüm ki günlerce ağladığımı bilirim. hatta kaçmayı başaran o kangurunun pet şişeden kana kana su içmesi beni çok etkilemişti. ''neyse'', yakmayın ağaçları, siyah olmasınlar. unutmayın ki onların da hesap soracağı bir gün var. hesabını veremezsiniz öldürdüğünüz, yuvasız bıraktığınız, kalplerini kırdığınız canların.

    bu karmaşık duygular içindeki yazıyı yazarken şu şarkıyı dinledim, belki seversiniz. neyse - siyah (esved).

    siyah sen ağaca en yakışmayan renksin, sorumlusu olanlar düşünsün kendi sonunu.
  • yazın güneşte gölgesine serildiğin, kışın karda yağmurda altına sığındığın, ciğerine nefes olan güzel bir bitki sınıfı. canını yediğim ağaçlar. güzel ağaçlar...
  • 18. ve 19. yüzyılın romantik manzara ressamları, doğaya o kadar takıntılıydılar ki, bir ağacın, dünyanın en yüce ve en güzel mucizesi olarak adlandırılması abartılı bir övgü asla olmazdı. bu yüzden, sanatçıların eserlerinde yer alan sembolizm yüklü ağaçlar, genellikle tuvalin merkezinde ve baş roldeydi.

    işte, doğanın olmazsa olmazı ağaçların, romantik dönem resim sanatında tasvir ediliş biçimlerine göre kazandıkları anlamlar:

    - tahrip olmuş ağaçlar: jasper francis cropsey, blasted tree, 1850
    izleyiciyi üzüntüden kahreden ağaçlardır.
    eski bir savaşta yaralanan, belki de yakın zamanda bir yıldırım çarpmasıyla korkunç şekilde tahrip olan ağaçlar, genellikle uğursuzluk veya terk edilmişlik ifadesidir. çünkü pastoral barışın bozulması, tanrı'nın gazabına işarettir. lakin burada önemli olan, kökleri toprağa tutunan ağacın hala yaşıyor olmasıdır. romantiklere göre, ölümden yaşama doğanın döngüsünü temsil eder.

    - yalnız ağaçlar: caspar david friedrich, yalnız ağaç, 1822
    izleyiciye bir büyük açtıran ağaçlardır.
    "siz hepiniz, ben tek!" mesajı verir. tek başına ayakta kalabilmeyi, sükuneti veya sessiz tefekkürü temsil eder. bu ağaçların tasvirinde görkemli bir yalnızlık hakimdir.

    - ölü ağaçlar: caspar david friedrich, meşe ormanında manastır, 1810
    izleyiciyi imana getiren ağaçlardır.
    olağanüstü bir kasvetle mezarlık veya harabe tasvirlerinde karşımıza çıkar. verdiği mesaj oldukça açıktır: ölüm. harabeye dönen en anıtsal yapılara veya mezarlıkların soğuk ve ıssız görüntüsüne eşlik eden kuru ağaçlar, yaşamın er ya da geç bittiğini, akıllı olmamız gerektiğini vurgular.

    - gökyüzüne ulaşan ağaçlar: ivan ayvazovski, istanbul, 1870
    izleyiciye umut ve dayanma gücü aşılayan ağaçlardır.
    başarının ve zafere ulaşmanın ifade biçimidir. ayrıca, cennetin yeryüzüyle bağlantısını ve ikisi arasındaki mücadelemizi sembolize eder. (evet, cennet gökyüzünde şekerim. ne sanmıştın ki?)

    - sarmaş dolaş ağaçlar: thomas gainsborough, gravenor ailesi, 1754
    grubun en ponçik ağaçlarıdır.
    kopmayan aile bağlarını ve aile fertlerinin birbirleriyle uyumunu sembolize eder. sarsılmaz sevginin ifade biçimidir.

    - boğumlu/budaklı dev ağaçlar: paul sandby, bridgenorth-shropshire, 1801
    son grubumuzdakiler ise, izleyiciye fonda the godfather film müziklerini dinleten ağaçlardır.
    romantiklerin antropomorfizme edilmiş bir şekilde tasvir etmeyi sevdikleri, hareketli, canlı ve devasa görünen ağaçlar, köklü geçmişi ve yıkılmaz gücü temsil eder.

    ağaçlar, romantik manzaralardaki sembolizmin sadece bir parçasıdır. ancak, sanatçılar için, hayal gücüyle yeniden yorumlanan ve dikkatle tasvir edilen doğanın gücünü gösteren birer penceredir.
  • benim için derin bir tutku. özellikle bozkırda tek başına duran yıllanmış köklenmiş dalları sonsuzluğa uzanır gibi gökyüzüne saçılmış olanları.

    gövdesine sarılmak, gölgesinde oturmak, dalına konan kuşun sesini, oyuğuna giren sincabın telaşını dinlemek, yaprağını yalan rüzgarın sesini işitmek…..
  • “i look at a tree and the tree doesn't tell me anything. a tree is an object worthy of his fascination and admiration, due to its lack of presumption: the tree does not have a message; the tree does not want to sell me something. the tree won't say to me - 'look at me, i am so beautiful, i am more beautiful than the other trees.' it's just a tree - and it's beautiful. to me, a tree is a pure being of obsolete presence; in my simple terms: “nothing special - incredibly powerful.”

    -peter zumthor
  • terk edilmiş bir siloda büyüyen ağaç : görsel
hesabın var mı? giriş yap