• artvin şivesi, karadeniz şivesinin en sert en çetin şivesidir. ordu'dan bu yana gelene kadar şivelerde sertlik görürsün. giresun'da çok fazla anlaşılmasa da trabzon'dan rize'ye geçerken keskinlik daha iyi ortaya çıkar. ama artvin, tam bir dağ çetinliği gibidir. gerek gırtlak harfleri gerek laz şivesinden etkilenmesi ile farklıdır. gürcüce lazca türkçe bambaşka bir şive yaratmıştır.

    ne kelimesine na denirken, diyorsun kelimesi karşınıza diyarsın gibi tuhaf çıkabilir.

    hele isimler vardır ki akla hayale sığmaz.
  • rıfat'a rafet, rafet'e rıfat denir bu şivede.
  • şive değil ağızdır. artvin ağzıdır doğrusu.
  • - torpah başuma, an bu sirtlarum eyla bir argiyer eyla bir argiyer ki, sanarsun bicağ batiyer !

    - bibi hela an bu cecimi sırtan al, ben bir tutmaç yapem ki, iyi gela arguna sizuna ..
  • artvin' e özgü bazı kelimeleri içerir ve genellikle artvin'de insanlar arasında bu şekilde konuşulur.

    not: tamamen facebook artvin sözlük grubundan alıntıdır.

    1 abuzlanmah: hayvanların delice sağa sola koşuşması: bu sicahtada amma abuzlanur bu hayvanlar şimdi ne edicavuğ bilmam.
    2 açala: mısır çalasının bir ağaç üstündeki yığılmış hali: ol getta açalay bozda getur ineklara kuşluği verah.
    3 açurul: isıtırken kalınlaşmış olan süt : tüh göryersun sen işi süt açurul olmiş.
    4 adlamağ: yürümek : adlasana ola çocuh nay sallanyesun
    5 ağarti: hayvan ın sütünden yapılan her çeşit yiyeceklere verilen ortak ad
    6 ağeruk: bi tür erik cinsi : bu senada çoh ağeruk var ey pestili edaruh
    7 ağırca: hamile kadın : bu karida ammada ağırca kaliyer ne edicah bu kadar çocuği
    8 ağuz: yeni doğurmuş ineğin sütünün ısıtırken kalınlaşmış hali : bu ağuzda amma yağliymiş ha
    9 ahpun: hayvan gübresi: ola nay yatyersun eyle eşekkimin getta tarlaya ahpuni taşida bi işe yara.
    10 akoz: aynı sırada : şu okuzlarda bi türli akoza gelmadi.
    11 akuçka: pencere veya resim çerçevesi: taşi nasil atmişsa akuçkanun camlarun kırmış eşşek sipası.
    12 alaf: hayvanların kaba yemi: ineklara alafi veran oldim iştan güçtan boşanupta, oldurduh acundan mallari
    13 alag alag: yerli yerine demek : goooo ana gelda ineklari alag edağ
    14 alavli gozal: çok güzel demek : şu gavurların kızlarıda alavli gozal bişe degil
    15 ansli-ğer: ot cinsi: go gelin getta biraz anslinan ğeri geturda ineklara nahsi yapah acundan oldilar.
    16 aprak: ters bakmak : nay bahiyersun eyla aprak aprak heçmi kari görmadun (peleş anlamınada gele bilir )
    17 artağ: beşikte çocuk bağlamaya veya kırılan kola yapılan tüzgün küçük bir bedevra parçaları
    18 babilo: salatalık çardağı : bu babilodada amma hiyar var ha
    19 badya: derince büyük kab (tas) : ola ammada boğaza bişeysun iki badyaynan aşi yedun
    20 baga: hayvanların yem yedikleri yer : bagaya ot atunda mallar yesun
    21 bardel-saslik: fahişe anlamında : göryersun şu kızi amma bardel bişey çihti ya
    22 barna: bol dallı asma sırığı : amma uzum vermiş barma yıhilicah nerdeysa
    23 bazi: eşek arısı : ineklara bazi dişlamış hepsi abuzlandi
    24 bedevra: bacayı örtmeye yarayan ince tahta : şu bacanun bedevralari çüridi su ahidiyer yenisi lazum ya.
    25 bel: bi çeşit toprak kazıma aleti: ammada bellanacah tarla var ne edicam şimdi ben ya.
    26 beliçiça: bi nevi mantar :ola çayirlarda acayip beliçiça varmış gedahta topliyah
    27 besa girmek: iddiaya tutuşmak : trabzonspor fenerbahçeyi yenar varmisun besa
    28 bişi: yağda pişen eşkimiş hamur: acayip acihtum bişi olsada yoğurdinan bi yesam.
    29 biziki: yabanı arısı : biziki gozuma dişladi gozum balonkimin şişti ya
    30 boçaçav: örümcek : anaaa hertaraf boçaçav yüvasiyla dolmiş, go supurgay geturda temizliyah.
    31 bodohli: çok dalları olan soyulması zor olan ağaç
    32 bogurmah:bağırmak aynı zamanda öküzlerin güreşmeden önceki kabadayılık taslaması bir nevi güç gösterisi
    33 boğaza: çok yiyen aç gözlü: ne boğaza bi çocuhtur buda ne gorsa salduriyer.
    34 boko-dedaber: yaşlı kadın : dede bokovsuz nera geiyersun eyla
    35 bokvi: bademin taze halı
    36 bucecyan: karışık saç : pis herif getta şu kafavi bi yiha naydur eyla bucecyan bişey
    37 buğer: anbarın arkasındaki boşluk:buğera siçan girmiş mahvetmiş her şey kani içuna ahicah.
    38 bujgela: kıvırcık saş
    39 buluza: gömlek :hanım buluzamun yahasi kirlanmişta bi yihasana
    40 burmah: öküzleri hadim etmek:bu okuzda amma azitti ha buremda aklı başuna gelsun.
    41 buşhut: tonbik çocuk
    42 buzgel: kestanenin dikenli olan dış kabuğu : kestaneleri buzgeliyla beraber kuyladum kışa ey olsun diya
    43 cacği: ufak ağaç toplulukları : şu cacğilari temizlayabilsam ey tarla olur burdan
    44 caci: ayakların çapraz olması aksak yürüyen: nay caci caci yuriyersun çabuh olsana bi.
    45 cadi: mısır ekmeği : aha şimdi sicah cadi olsada yoğurda doğrayıp yesam
    46 cakil: solucan
    47 cecim: bir nevi kilim : cecimları geturunda tutları tokah
    48 cendek: çok büyük anlamında: bu çocuhta aldi başuni gediyer cendek kimin bişe olicah soğra.
    49 cicalar: memeler: ola göriyersen bu kızında amma cicalari bovudi şimdi koçururlar bunida
    50 cimçar: isırgan otu : yuriyerkan cimcarlarun üstuna yihildum acayip elumi yahti
    51 cirek: ince uzun dalsız kuru ağaç : şu çeperada acayip cirek lazım oldi yaho
    52 çaçmel: kısa boylu: anamun kısa boylisundan korican ya.
    53 çaçuna: ağır aksak yürümek : amma çaçuna bişeysun ne olicah senun halun bilmam
    54 çakalog: olmamış meyve : bu çocuhlari goryersun sen kirazi çakalogikan yemiş biturmişlar
    55 çaki: dişi köpek
    56 çakuç: çekiç: adamun başuna nassi çakuci vurmişsa yer beyer olmiş adam
    57 çalbadar-tango: hayvanların boğazına bağlanan zil çeşidi
    58 çançiher: şelale :şu çançiherdada amma çimilur
    59 çapaçul: işe yaramaz avre anlamında
    60 çapenkul: ağzına kadar dolu demek: nay ağzuna kadar doldurmişun taşicah şimdi bu süt.
    61 çarhana: küçük kazan
    62 çaynik: demlik: kimsa bi çaynikla çay yapsada içsah neda ey gedar ha
    63 çeçvi: mısır tanesinin suda pişmiş halı: ahşam irğatta çeçvi pişurmiştilar ammada çoh yemişuh tiraçuna tutti herkesi.
    64 çençi: kurutulan taze fasulyenin kabuğu
    65 çeper: bir bahçeyi hahvanlardan korumak için yapılan çit
    66 çiançur: bi tür erik : hersena bocuklanmasa olmaz bu çiyançurlarda
    67 çiçentela: gece ışık saçıp uçan bir böcek
    68 çiçikar: ağıl kapısı : bizm ağılın çiçikari açılmış mallar tomari dişari çıhmiş
    69 çiçip: parlak yuvarlak çam sakızı
    70 çiçvi: çam ağaçının dalındaki yeşilliğin kuruyup yere dökülen hali
    71 çigit: çekirdek: go ana kabağun çekirdegi varmi geturda bi mehlanah.
    72 çiğikvi: bir kuş cinsi :bu çiğikvilarda lazuttan başha bişeya gelmiyer
    73 çiğrik: eğrilmiş yünleri iplik haline getiren bi alet
    74 çikina : çok küçük olan
    75 çilkav: karabalık ufa boy kuş topluluğu : bi mermi attum on tane çilkavi vurdum
    76 çimmah: yıkanmak : pis herif getta çimda eyla gel leş kimin kohiyersun
    77 çimpo kesilmek: çok ıslanmak
    78 çinel: çeper yapmak için kullanılan bükülmüş yaş çıbık
    79 çingo: olmamış cevizin yeşil kısmı
    80 çipekli: ince uzun çıbıh : nassiki çipekli vurdiysa bacahlarum parkilandi
    81 çirihta: yağda pişen yuvarlak lokma
    82 çirmah: yırtmak : nasıl çektiysa gömlegumi çirdi
    83 çivela-hiçvi: kürdan anlamında : garson bi çivela(kürdan) vesana dişlarumi karişturem
    84 çivillamah bağırmak:
    85 çoç etmah:emeklemek : ibonun oğli çoç edyemiş go daha alti ayluhkan
    86 çoha: palto
    87 çorli: hastalıklı anlamıda : ammada çorli bişey çihtun senda
    88 çuçuka: kazmanın küçüğü : go pado çuçukay getürda tarlayı kahan edem
    89 çuçul: civ civ : bu tavuğunda amma çuçullari var mimino kaçurmasun soğra.
    90 çuhora: ormanda çürümüş ağaçlarda bulunan bir nevi mantar cinsi
    91 çuma: biriktirilen süt
    92 çumah: eşki : şimdi çumah gibi bi ayran olsada içsam ne gedar bu sicahta şimdi
    93 çuro: hayvan sidiğinin ahpunla kaışmış sıvı hali : sanishela duştum ustum çurolandi
    94 çuruz: zayıf aynı zamanda içi boş anlamında : sana anav babav bişe yedürmiyermi ammada çüruz kalmişun
    95 dagul: ezilmiş meyve : naki dagul olmiş bişey varsa sen almişun az eyisunu alsana
    96 dağo: vayendar anlamında: adlasana ola dağo naysun beyla palanpoş bişe
    97 daraba: ahşap evin yan kısm
    98 dedan: nekeri kurulduğu çatal ağaç : okadar uğraştum ancah buldum dedani ya
    99 dehre: kesici bi alet : nekera gedicamda bi ey keskun dehre almam lazum
    100 demurtarak: sert yünleri inceltmek için kullanılan demir dişli bir alet
    101 dibek: ceviz, fındık içi gibi şeyleri ufalamak için kestane veya ceviz ağacından yapılmış içi oyuk bir kab
    102 didilmah: düşüp hertarafının yaralanması çizilmesi. aynı zamanda yolmah : sen beni bilursun senun saçuvi başuvi didarum bah.
    103 dirgan: uzun sırık : amma dirgankimin bişe oldi bu çoch göryersun sen
    104 dodapal: gelin
    105 dogmaç: sıcak mısır ekmeği ile tereyağının karışımı : aha şimdi dogmaç olsada yesah ne ey gedar
    106 dorbil: salya : senda amma dorbilli bişeysun ya
    107 dubaracı: üç kagıtçı:buda dubaranan zengin oldi allah sorar soğra gorur gununi.
    108 dudğuna: çok yavaş durgun olma hali : senda amma dudğuan bişey çihtun çabuh olsana
    109 durtlamah:itiklemek : şit beyler nay durtliyersuz önde bayanlar var ezilicah yahun
    110 elek: un eleme aracı
    111 evlek: yamaç tarlada yapılan sıralı çukur uzun ark:yarun evleg çekilicah irğat var sende gelsana.
    112 fifina: ceviz ağacından yapılmış bir çeşit çalgı
    113 gabanç olmak: tepmek-tepilmek: nassi düştisam dereya gapanç oldim her tarafum didildi
    114 gacar olmah: bir yere sokuşmak rahatsız etmek : ola çocuh nay gacar olyesun burda doğri eva bahem
    115 gacin olmah: uyuyamamak : siçan darabayi kemirdi acayip gacin oldum
    116 gağink etmah: yolmak parçalamak: ola çocuh kafami bozmaki saçlaruvi gağink edarum
    117 gahi: çok zayif : haret bişeysun ola iso senda, nerdan buldun bu gahi bişey
    118 gançur olmak: salıncakta sallanmak
    120 gapusk: ip yumağının bir birine karışması : göryersun şu çocuğun ettuğuni tomari iplari gapusk etti
    121 garigolmah: hazırlanmak : bu kadınlarda amma yavaş garigoliyerlar ya
    122 gartap: su çevirme yeri
    123 gasrikolmah: titremek : çok soğukmu var ne gasrik oliyerim
    124 gaşlip: vucudun et kısmının düşüp soyulması : eyla bi düştumki bacağım gaşlip olmiş
    125 gatihul: yemeği tam bitirmemek : o tastaki yemeği bitur gatiğul etma yoksa çirkin kızla evlanursun
    126 genduma: keşkek : aha şimdi golli bi keşkek olsada yesah
    127 gene: hayvanlarda bulunan kan emici bir böcek türü
    128 godo: bi nevi oturak: şu godoyi geturda otursun çocuh ayahta kaldi.
    129 godor: büyük sepet: amma kuvvetli adamdur buda o godordaki goturduği en az yüz kilo gelur.
    130 guatis: sarşın : seni guatis seni eva gel gostarurum sana
    131 guda: keçi derisinden yapılan kab : bi guda unum kaldı degirmana gedemda yine un ugudem.
    132 gulçiçela: bi çeşit armut cinsi : göryersun hep dibuna getmiş güzelim armutlar
    133 gunda: kartopu: gundayi nassi atiysam gozi balona dondi çocuğun.
    134 guş: ağaçtan yapılmuş derin vede geniş kab : iki guşinan yoğurdum var çalhalanicah.
    135 ğalo: yabani ot yaprağı
    136 ğet: iri otların gövdesi
    137 ğicyan: dişlerin yamuk yumuk olması: su sen konuşma ğicyan seni
    138 ğırlamah: köpeklerin boğuşmadan önce çıkarmış olduğu sesler
    139 ğiryal etmah: işkence görürken bağırmak
    140 ğulutuna: delik
    141 ğumpo-çimpo: çok islak yer veya çok ıslanmak
    142 hacet: marangoz aletlari : oğlum hacetlarumi geturda şu kapiyi bi tağmir edem.
    143 haçonun koko: kaşar peyniri
    144 haran: çuvalın büyüğü
    145 harbul: bi nevi süzgeç
    146 harkalat: kol sepeti: ola oğul getta bi harkalat kirezi toplada dağa göturem dua ederaum sana.
    147 harmutlamah: sıcak suyu ılıtmak : go kari suyi harmutlada çimah
    148 haro: anbar içinde tahıl konan bi bölme: bu kadar lazudi haroya nasi siğduricavuh.
    149 harşo: patates yemeği
    150 hasuta: pekmezden yapılan bir yiyecek
    151 haşar: fasulye sırığı : oğlum getta biraz daha haşari keski yetmicah
    152 havus: yosun
    153 hebet: evet anlamında
    154 heçebo: ceviz fındık kabuklarına verilen ad
    155 heçebo: mısır çalası
    156 hegva: heybe : bu hegvada ne var acaba kete olmasun içunda
    157 hepenk: tuzak
    158 hesut: kinci fesat
    159 hevsalmah azıcık bir şeyler atıştırıp yemek : gel az hevsalahta öyle gedah işa
    160 hıraki: yemeğin dibinin yanması : go nay lafa tutiyersun az daha yemeği hiraklaticaydum
    161 hisal-ubedil: yılışık işveli : şu kızlara bahun ammada hisal bişeydurlar
    162 hitvi: lahana sapının soyulmuş hali : go hanım bi hitvi soyda yiyem
    163 hizak: üstüne oturarak kayılan bi araç
    164 hoçaper: serseri başı boş
    165 hom: onaylamak anlamında
    166 horhomet: iri yapılı : horhomet bişey nasil çullandisa adamun ustuna az daha boğiyerdi
    167 hupsa: kara fatma bi nevi böcek : evida acayip hupsa sarmiş
    168 ig--ağişah :yünü iplik haline getirmeye yarar : bu akşam irgat varmiş tufangilda yungi egircaymişlar
    169 ince: yaşlı kadınların baş örtüsü: go kari incavi doğri siksana şaçlaru gözüküyor na mehramdur.
    170 iribi iribi: yan yan gitmek
    171 istikan: bardak: şu çocuhta ammada yaramaz ya bahsana istikani düşürüp kırdı.
    172 işhan: bi tür erik cins : ola nay yiyesus koruh işhani kaybolun kirarum bacahlaruvuzi
    173 kahan: tarlayı çapalamak yabani otlardan temizlemek : go kızlar bugun bizum kahana gelursuz acaba
    174 kahap: buğday unundan yapılmış ekmek : oh be güzel tereyağıylada bu sıcah kahap ne gozal gedar
    175 kahma: çit : şu bostanın kenaruna çoh kahma lazım
    176 kanç: inatçı sert sağlam anlamında
    177 kançlamah :tırmalamah : çekişiyerka yuzumi kançladi pis herif.
    178 kandara: mısırları asmak için evin tavanına çakılan sırık
    179 kanper: hayınlık : pis herife bah başuma nasilda kanperluğinan taşi vurdisa kafami lelevur etti.
    180 kanpur: belden bükülmüş olan: buda hammada yaşlandi co beluna bah kanpurlaşmiş.
    181 kantel: ağzı buruşturan hurma: buda hammada kantel bişeymiş ağzumi mahvetti ya.
    182 kapçan: kazanın ufağıa denilir : o kapçan ufah biraz büyügüni alsaydunya
    183 kargana: omlet : sabah kahvaltisunda kargana yeduh
    184 katuh: ekmekle yenen peynir çeşidi
    185 kav: çengel çatal ağaç: o la ali kavi geturda şu elmayi topliyah
    186 kavlanmah: şımarmak kibirlenmek : şuna bahun arabasi vardiya hammada kavlaniyer
    187 kef: ayran köpüğü
    188 kereç: mısır ekmeğinin kabuğu : sıcah kereç olsada suzmaynan yesam bi
    189 kesma: kalın kesilmiş pestil çeşidi
    190 keş: çok sert
    191 kete: içi ceviz ve şekele dolmuş bi ekmek
    192 kibelar: merdivenler
    193 kidel: işaret
    194 kikil: yeni biten her türlü sebze: bu hıyarlarda yeni kikillanmiş
    195 kikina: haşare cinsinden bir nevi böcek oda
    196 kinkoh: burunda oluşan kalın pislik
    197 kirç: boyun : acayip oduni taşidum da kirç um ağirmiş
    198 kirkal: hayvanları bağlamada kullanılır: bizim inek kirkali kirmiş dugayi bagaya tepmiş
    199 kirkat: yabanı yemiş
    200 kitik-kita: keçi yavrusu (oğlak): dün oğlaklara kurt düşmüş tomari yemiş ya
    201 koçor: alnına dökülen saçlar : kessana koçorlaruvi nay uzatmişun okadar
    202 koçurmah :evlendirmek: bu kızda koççah çağa geldi eyca zillilaşmadan evermah lazım yohsa başumuza iş açicah soğra.
    203 kod: kilit : tukkani kodinan eyca bi kitladum hirsus girmasun diya
    204 koğo: sivri sinek : ammada koğo var heryerumi deluk deşuk etilar
    205 koh: küçük kulube genellikle tarlayı yabani hayvanlardan korumak için içinde kalınan küçücük kulube.
    206 kohe: çam sakızının ağızda bayatlamış hali
    207 kokola: kadınların başına bağlanan yuvarlak çenber
    208 kolapa: küleğin küçügüna verilan ad
    209 kon: iç yağı
    210 kondar: bi tur sebze
    211 kontlik: kısa kısa kesilmiş kalın ağaç
    212 kopça: düğme : pantolonumun kopçası kopmuş dikilmasi lazum
    213 korkot: mısırdan yapılan bi yemek
    214 kort: çimlerin topraklı köküyle birlikte çıkmış hali
    215 koruh: yetişmemiş olmamış meyve: ola koruh bişe nay yiyersun gormamiş seni.
    216 korut: tekenin ufağı
    217 koşat: uzun kalın sağlam ağaç
    218 kota: bi nevi kilit : ola çocuh kotayi eyca çovurda kapi açuh kalmasın
    219 koto: erkek keçi
    220 kotoş: mısır : gelun bizada siza kotoşi pişuremda yevun
    221 kudurmah oynamak : go ana çocuhlarinan kudurmaya gedem da
    222 kukumat: çok karanlık : oy anasini her yer kukumatkimin nasil eva gedicavuh şimdi
    223 kulek: peynir kabı
    224 kuma: cevizli sucuk : şimdi bi kuma olsada mehlansah
    225 kuntlamah :hayvanların zıplayıp oynaması
    225 kurkutan :mısırın çöpü: o la çocuh seni eyla dogarumki kurkutana dönarsun
    226 kurşun ayakkabisi: kara lastik :resul emica kırkuç numara kurşun ayakkabisi varmi
    227 kuruh: yumurtadan kesilmiş civciv yapan tavuk
    228 kurum: ateşten çıkas is: ocaği temizladumda her tarafum kurum içinda kaldi.
    229 kurun: hayvanların su içmesi için kalın ağaçtan yapılmış içi oyuk bir kab
    230 kurut: bi nevi peynir
    231 kutlanmah :kötürüm olmak haraket edememek
    232 kuy: cecim örmeye yarayan bir tezgac
    233 kütük: kalın yuvarlak odun parçaları
    234 lalev: sabonun ufaklanmış hali
    235 lanker: kar yığınlarının birikmiş hali yüksek kesimlerde derelerin üstünü kaplar : bizim inek lankera düşmiş ayağuni kırmiş
    236 lapata: değirmen suyunu kesmek için oluğun başına konan tahta parça
    237 laper: kazan dibini silmeye yarayan kaşık
    238 lazut: mısırın kendisi : bu ahşam bizada irğat var lazudi ayırtlicavuhta.
    239 lelevur: dağınık : biraz yavaş olsana her yeri lelevur etun
    240 lenger: et yemeği
    241 loblo(lobye) kuru fasülye
    241 loko: çok ağır : bu da amma loko bişeymiş ya nası kalduricam
    242 lokora: salyangoz
    243 maç maç: ineğin sütünün rahar sağılması için danasıyla yapılan emzirme
    245 makak: kurbağa : a bu makaklarun sesundanda bezdum ya
    246 makin: birden çok öküzün bir inekle çiftleşmesi :goryesun bu tosuni kuçucuk boyinan makina gediyer
    247 mançuk: cecim örmek için kullanılan bir alet
    248 meçeç: vucutta çıkan kalın benek
    249 mehlanmah: yemek yemek : na boğaza bişeysun ammada mehlandun senda
    250 menç: kalçalar : acayip çaliştum mençlarum ağiriyer
    251 merek: samanlık: ola çocuhlar na işuvuz var merekta giricah başka yer bulamaduzmi otlari dağitmişuz.
    252 mertek: ölü gömerken kullanılan tahta
    253 meşvela: kerten kele
    254 mimino: hem kartala denir hemde tavuk ve horozun kafasındaki ibibiğe denir
    255 mirikazma: her iki ucu sivri kazma
    256 mitil: döşek yorgan yüzü
    257 moçvi: çilek
    258 mokval etmek: çam sakızını çiğnenecek hale getirmek
    259 moryol: akrep
    260 moşuşul: buğdayın kavrulup un olmuş hali
    261 mudara: çok cansız olan sağlam olmayan
    262 muh: çivi : bakkal amca bi kilo muhi versana bacay yapicamda
    263 mur: kömür : o la yüzüva bi bah acayip murlanmiş
    264 muraşa: yüzü kirli olmak : ammada muraşa bişe olmuşun getta yuzuvi bi yeha (yıka)
    265 musmal: çivinin büyüğü
    266 muzir: çok yaramaz
    267 nağvel: çok tuzlu demek : aşi nağvelkimin yapmişun kim yicah şimdi
    268 nahinço: iç yağının erimiş halından kalan kısmı
    269 nahsi: hayvan yalı: anay ahora ineklara nahsi vermaya getti
    270 nakat: düz tarlada yapılan bölmeler
    271 nakvet nakvet: parça parça : allah seni nakvet nakvet etsun emi
    272 napir: sıra : şu evleklara bah amma napirinan çekilmiş
    273 natal: meyvelerin çöpü : şu nattallari birikturunda mallara verah
    274 nataş: deste : bugun acayip yapraği nataş ettum yorgunluhtan oldum
    275 neker: kışın hayvanlara dalıyla birlikte verilen yaprak : go boko getta geçilara nekeri ver acundan oldilar
    276 nikat: alın : nassi taşi attiysa nikatuni kırdi
    277 oşom: pasaklı yavaş yürüyen : ne paçaça bişeysun sen ya kimsa sana kız mız vermaz
    279 paçka: on tane kipritten oluşan paket : husen emica bi paçka kibrit versana
    280 palah: köpek yavrusu aynı zamanda zor inilen kayalıkların orta kısmındaki bölme
    281 palanpoş: çok dağınık bakımsız anlamında:buda kendüna heç bahmiyer çoh palonpoş geziyer.
    282 panta: armudun ufak olanı : bu seneda amma vermiş bu panta ağaıcda
    283 papa: undan yapılan bi yiyecek
    284 papah: başa örtülen külah : ammada başum uşidi bi papaği alemda tahem
    285 papul: çocuk ayakkabısı
    286 paratan: sıcak kab tutacağı :go boko paratanlari verda kazani ocahtan endurem çoh kaynadi hiraklancah şimdi
    287 parki: pişmiş dağılan patates
    290 pathi: sebze çalısı
    291 pejmundar:çok dağınık kendinden geçimiş bakımsız anlamında
    292 peleş: şaşi bakmak : nay bahiyersun eyla peleş peleş tavuğuva kişmi deduh
    293 pepe: ekmek
    294 pepel: kelebek
    295 peşhun: yer sofrası : bukadar insan bu peşhuna sığmazki yemek yesun
    296 peşkir: havlı
    297 peyke: ev içinde oturmak için yapılan oturma yeri
    298 pikal: düz taş : bu pikaldanda amma duvar olur ha
    299 pilaş puluş:ayakkabisi suyla dolu birini yürürken çıkarmış olduğu se : bu genelde kara lastikle çok daha belirgin olur
    300 pilek: ekmek pişirme aracı : bu pilektada pişan ekmegun tadida bi başha oliyer
    301 pilla: ağaçtan yapılmış ufak çalgı
    302 pis: ağaçtan akan sıvı madde
    303 pisel: insan sidiği : amma piselli bişeysun senda
    304 pisik: kedi : bu pisikta heç bi işa yaramiyer etraf siçan kayniyer
    305 portlah: büyük gözlü : amma potlah bişeysun seni goran korhar
    306 poshi: tırmık: poshi geturunda otlari tapul edah.
    307 poski: küflenmiş : bu lorda amma poskilanmiş
    308 potmal: cüzdan: potmalumi çaldurdum bi surida para vardi içunda
    309 puça: inek yavrusu: goryersun sen işi zorbekkilun puçalari kurt yemiş gavur oğli gavur.
    310 puçeç: mısır kabuğu
    311 puçuko: taze iken kabuğuyla kurutulmuş fasülye: sirkaylada(sirke) ne gedar puçukonun aşi şimdi.
    312 punk: bir şeyin düşüpte çıkarmış olduğu ses : nassi durtladisa beni punkadah düşdum
    313 purti: eşya giysi anlamında
    314 pushal: bayat ekmeğin yağlı su ile haşlamak: aşimdi cadinun pushali olsada yesah neda canum çekti şimdi.
    315 pusunak: sivri sineğin bi çeşidi: her terefumi pusunak yedi mah voldum ya.
    316 puşhi: keçi veya koyun gübresi
    317 puşnur: aci peynir ( çökelekte denebilir)
    318 puthi gibi: çok anlamında : bu kirezda (kiraz) amma puthi gibi vermiş bu sene
    319 rabitelli: düzgün ne rabitelli kizdur buda oğluma alsammi acaba.
    320 ragvi fareyi tutmaya yarayan bi çeşit tuzak: ahşam ragvi kurdum şiçan tutumişti çoh büyükti.
    321 saberav: kalın kesilmiş soyulmuş ağaç :bacaya sac çahacam saberava ihtiyacum var
    322 sabudar: tohumluk salatalık
    323 sacayah: üç ayaklı bir demir parçası , üstünde yemekte pişirilir
    324 saçhav: bostani sulamaya yaraya bi çeşit kab
    325 sakapur: ocakta kazanın asıldığı yer
    326 sakoza: kaşıklık : ola çocuh sakozadan kaşuği verde yemegi mehlanah da
    327 sakri: mini sepet
    328 sanishel: ahır içinde hayvan pisliklerinin toplandığı ince uzun bölme : inek doğurmiş danası sanishela düşmiş
    329 saphora: dana ve kuzuların kaldığı bölme
    330 saprekel: küçük sepet
    331 sathul: korkulk : merdali getta tarlaya sathuli asta kargalar korksunda gelmasunlar
    332 sazihel: iplik bükme demiri
    333 sazine: ot ve neker taşıma aracı (sırtta taşınır)
    334 seme: akılsız : sende amma seme bişey çihtun hiç eva heyir vermiyesun
    335 siçan: fare nin diğer ismi: bu sene şiçanlar meyvalari mahvetti hepsini kemurmiş birahmişlar.
    336 sifet: surat: get aburda ne bed sifetun var geca gorsam korharum.
    337 sitil: bakırdan yapılmış kurplu bi kab : bi sitil yoğurdi versam oğluma goturusun
    338 soç: bi nevi çam çeşidi
    339 sodom: islanmak ağırlaşmak : çok yağmur yağdi sodom oldi ustum başum
    340 soko: mantar : bu seneda amma mantar var ha
    341 sufli: pis bakımsız: amma sufli bi şey çihti bu çocuhta ne olcah hali bilmam.
    342 suvah: su arkı: su taşmiş suahtanda oni bağlamaya gedilicah şimdida.
    342 şaşort: yaylada kalan kadına verilen ad : şaşortlara bahun bir araya gelmiş lafliyerlar
    343 şaşvi: kara kuş : zuvaya üzüm koydum şaşvi tutulmiş
    344 şibak: başiboş avare : goryersun sen şu mehmedun oğlida acayip şibak bişe çihti ( yanlış yorum olabilir bilen düzeltsin)
    345 şirat: yayık suyu: anaaa ne ettun sun bütün şirati tokmiş yerlara kaniçuna ahmicah.
    346 şoğurt: ağızdan akan salyalar: pis herif nay ahidiyersun şoğurtlaruvi gette temizla bi ağzuvi.
    347 şorahli: pis kokulu sidikli anlamında :puuu ammada şorahli bişeysun kaybol yanumda
    348 şot: ufak yuvarlak küçük ekmek : go ana şotlari yağlada sicah sicah bi yiyem
    349 takur: sakat : bügün çok uzuldum ya bi takur adami gordum ellari tutmiyerdi
    350 tapan: sürülmüş tarlayı kesekleden arındırıp düzlelten düz ağır tahta
    351 tapul: dağınık otları bir yere toplamak :bu otlari tapul edmah lazum yohsa yağmur yağarsa islanicah.
    352 tat: kediyi kovalamak için söylenen laf : tat seni gavroğli seni
    352 tata: çocuk maması : goooo melahat çocuh acihmiş ağliyer tatay yapta yedur
    353 tatlar: kesilmiş çam ağacının uc dalları
    354 tatman: eldiven: ellarum çoh uşidi tatmani tahemda isinsun .
    355 teheze: bozuk olan : ola senun arabada hamma teheze bişeymiş yaho insan buna para verurda alurmi
    356 tekavut: emekli: mehmet amca sen nezaman tekavuta ayrldun heberumuz yoh.
    357 tel esmah :rahatsızlaşmak : akşam o kadar karnum ağirdiki sabaha kadar tel estum doktor bey oğul
    358 tepur: yer sofrasının ufağı
    359 terek: hem raf anlamında hemde yüksek kayalık anlamında : yav balogilin inek terektan düşüp olmiş
    360 teşti: pekmez kaynatılan geniş kazan
    361 tez: değenek anlamında : dun eva kahvedan çoh geç geldum babay tezina dogdi beni
    362 tiğap-ziğap: vurmak : babay kulağumun dibuna nassi tiğap ettisa felegum şaşti
    363 tiha: kırmızı has bir toprak cinsi :bu tihadanda ey pilek olur
    364 tikavss: sertçe vurmak(vurunca sesin çıkması): kafama nasi vurdiysa tikavss etti
    365 tiraçuna: isal olmak :nay yedisam bana tohundi acayip tiraçuna tutti.
    366 tirikmel: bobrek : bu geçinun(keçi) tirikmellaruni ben yicam
    367 tok: ufak küçük ip : çuval ağzı bağlamak için
    368 tomari: hep birden: erkeksaz tek tek gelün ne eyla tomari birdan geliyersus.
    369 tonpa atmak: takla atmak
    370 tonpaça: donla gezmek:getta ustuvi gey ola ne tonpaça geziyersun hamam oğlanlari kimin.
    371 tot: bunu birçok manada kullanabiliriz küçük çocuğun eli avi nun totlari gibi: avi gibi totlarun var ola senunda
    372 tunp: tarlanın dip yükseltisi : hızakinan kayiyerkan duramadumda tunbun dibuni boyladum
    373 tuthur: düt'ün kurutulmuşu
    374 udmi: yavaş ağır uyuşuk anlamında : bu çoh udmi bişe bundan adam olmaz yav
    375 unahav: görmemiş aç gözlü : allaise nay unahavlaniyersun heçmi bişe gormadun sen ya.
    376 ustihana: banyo yapma yeri bu ustihanada ammada tar yav rahat çimamadum.
    377 vala: gelinlerin başına örtülür
    378 vayendar: umursamaz ciddiyetsiz: bu çocuhta amma vayendar çihti heç malları doğri durus otlatmiyer yituricah ya
    379 vedro: kova : bi vedro su geturda okuzlara içurah
    380 yağniş: gözü açık : şu çocuh ammada yağniş bişe
    381 yazma: genç kızların baş örtüsü
    381 yiş : yanaştırmak :oha yiş kızım
    382 yugurmah: sallamak : ola ali şu beşigi yugurda çocuh uyusun da bi işumi taniyem benda.
    383 yunka: odunun ince kırıntısı : bu ağaçtanda amma yunka çıhtı yav çuvala koyupta eve goturem ateşi tutuştururuh.
    384 zar: hayvan gübresi taşıma kabı: bi zar pohi tokti yera göriyersun bu çocuğun ettuğuni.
    385 zenne: kadın: bu kadar zenne nera gediyer beyla
    386 zibartmahövmek : ola çocuh kahveya getma yoksa seni zibardurum bah
    387 zibil: toz: her taraf tozlanmiş ey bi temizluğ lazum şimdi.
    388 zig zig: sincap : acayip covuzlara(ceviz) zig zig tadanmiş bi tane bırakmadilar ya
    389 zir zop: hızlıca çok çabuk : bu adamun yaptuğuna bah ne ayip selam vermadan zir zop yanımdan geçti
    390 ziriplanmak: kaçmak: beni gorunca korhidan(korkmak) ziriplanup getti eşşek sipası yahalasam zibardicaydum.
    391 zirza: kapı sürgüsü : zirzayi eyca çekta kapi açuh kalmasun
    392 zivtlanmah: yemek yemek: amma acihmiş buda iki saattur nay zivtlaniyer geç kalduh ya çabuh olsana kaniçuna ahmicah seni.
    393 ziyankar: yaramaz sağı solu karıştıran birazda çalan çırpan anlamında: bu çocuhlarun anasi babasi yohmi çok ziyankar birşeylar.
    394 zukan: nezle : çoh uşuttum zukan tutti burnum ahiyer
    395 zuva: kuşlari yakalamak için yapılan bi nevi tuzak : zuvaya lazudi koydumki çiğikvi gelsun
  • şive midir ağız mıdır bilemem ama sevilesi bir konuşma şekli.

    tanıdığım tüm artvinli arkadaşların, yıllardır büyük şehirde yaşayanı ve hatta artvini sadece yazları göreni de dahil, hiçbiri mi vazgeçmez arkadaş bu şiveden? kesinlikle hiç itici gelmiyor kulağa, yormuyor dinleyeni.

    hayır o kadar da yakışıyor ki, çok güzel lan. hiç vazgeçmeyin hep böyle konuşun. çok seksi oluyor.
    bi' de erkekleri çok yakışıklı bu artvinin. hello.
  • lampuza: embesil gibi bir şey. söylenmesi hoştur.
    lobut: borçkalı, değişik işler yapıp insanların sinirini bozan bir adammış. çocukken dayım hakaret amaçlı söylediğinde küfür sanıyorum.
    napot: odun parçası, gideyim napot topliyeyim da sobayi yaheyim
  • ne diyorsun bu ağızda olur na diyarsın(bu ağızda a lar bi acayip), abi olursana abek,abekh. öbür yandaki demek öyanki olarak kısalır. kendi içinde de bölgeye göre farklılıklar barındırır. aşinaya olan kolayca fark edebilir, kulağa oldukça hoş geliyor.
  • köyden köye dahi değişebilen ağızdır. en belirgin özelliği "h"lerin bu ağızda kendine has söylenmesidir. biraz gırtlaktan ama iç anadolu'daki kadar kaba değildir. favorilerim;
    sursuh - surh: ciddiyetsiz, sinir bozucu.
    sançher: çok ses çıkaran şeylere ve insanlara söylenir.
    şahar: fasülye sırığı
    tatmar tatmar: garip garip davranmak.
    puşruk: pekmezle yapılan jöle kıvamındaki tatlı. lezizdir, olsa da yesek.
hesabın var mı? giriş yap