• "bugün türkiye’de, siyasi islam geleneğinden gelmiş bir iktidarla siyasi islam’ın yükselme süreci içinde gelişen bir işadamları kesimi, sermaye grupları var. bunun yanında bir de sermaye birikimini ve kurumsallaşmasını tamamlamış bir burjuvazi var. böyle bir ortamda, siyasi çıkarlarla ekonomik çıkarlar kolayca birbirinden ayrılmıyor. bu yüzden de iş dünyasının farklı kesimleri farklı kapitalist toplum modellerini benimseyip savunabiliyorlar.

    mesela tüsiad’ın temsil ettiği işadamları grubu ab konusunda ısrarcı. çünkü kurallı bir kapitalist gelişme modeli istiyor. özel mülkiyetin korunduğu, devlet müdahalesinin sınırlarının belli olduğu bir ortam talep ediyor. keyfi müdahale istemiyor. neden? çünkü sermaye birikimini, kurumsal gelişmesini tamamlamış. şimdi asli amaç olarak bunu korumak ve geliştirmeyi hedef koymuş. o nedenle hukuk devleti diye ısrar ediyor. bu hedeflerle uyumlu olduğu için ve gelişmiş pazarlarda rekabet edebilecek gücü olduğu için, uluslararası ilişkilerde gelişmiş batı ülkeleriyle ilişkileri önemsiyor. gelişmiş batı ülkelerindeki sanayi ilişkileri çerçevesine aşağı yukarı uyan bir işçi hakları manzumesine de bu nedenle şiddetle karşı çıkmıyor. bu yönelim, onların ekonomik çıkarlarıyla örtüşüyor.

    oysa siyasi iktidarla iyi ilişkiler içinde sermaye birikimini sürdüren yeni girişimciler için yararlandıkları siyasi destek gayet önemli. dolayısıyla ekonomiye siyasi müdahalenin yasal ve bürokratik kurallarla kısıtlandığı bir kapitalist gelişme modeline sıcak bakmıyorlar. rekabet güçleri de çoğu zaman gelişmiş ülkelerde iş yapmaya müsait değil. dolayısıyla yüzlerinin batı’ya çevrili olmaması ekonomik çıkarlarıyla uyumlu.

    yani gördüğümüz şey, sektörel veya ölçeğe ilişkin değil, şirketlerin ne zaman kurulduğuna ve şu anda iktidarla olan ilişkilerinin niteliğine bağlı bir farklılık."

    http://t24.com.tr/…bu-denli-yogun-yasanmazdi,283933
  • metot konusunda aşmış bi insan. metot belirleme, metoda göre araştırma yolu seçme vs. gibi konularda eğer yeterli süre verilirse bir maymunu bile eğitebileceğine inanıyorum. keşke, bütün akademisyenler aynı özeni gösterse kitap yazarken, makale yazarken, öğrenciye bunun ne kadar önemli olduğunu anlatabilseler. bize de öğretseler ve sonunda mastera başladığımızda metot ne ola ki aga? diye bakmasak, ağlayan pokemon gibi aynaya.
  • dinlemeye doyum olmayan bir bilgi pınarı. gözleri hiç görülmeyenlere açanlardan.
  • bu kadıncağızın haline gülüyorum ve etme bulma dünyası diyorum.

    rte bugün hangi yetkilerle kocasını hapiste tutuyor? 2010'da yapılan anayasa değişikliğiyle verilen yetkilerle. bu anayasa değişikliği nasıl yapıldı? 2010'daki referandumla. ayşe buğra bu referandumda ne yapmış? anayasa değişikliğine "yetmez ama evet" demiş. yani bu yetkilerin rte tarafından kullanılmasına evet demiş. üstelik bu kadarı yetmez demiş. hem rte'nin bu yetkileri almasına evet diyorsun, hem de rte bu yetkilerle kocanı hapiste tutunca ağlıyorsun. peki biz bu referandumdan evvel bilmiyor muyduk rte'nin bu yetkileri aldığında tam manasıyla tek adam rejimi kuracağını, işin bugünlere geleceğini? biliyorduk. herkes biliyordu. o zaman ayşe buğra neden "yetmez ama evet" dedi? demek ki bir çıkarı veya beklentisi vardı rte'den.

    dahası, bu hanımefendi ergenekon kumpasının derinleştirilmesi için yayınlanan bildiriye imza atmış. bu kumpasta bir sürü masum insan hapse atıldı, yıllarca hapis yattı ve bir kısmı orada öldü. milletin kocası, babası, çocuğu hapislerde süründü, yakınları acı çekti. peki biz en başından beri bilmiyor muyduk ergenekon'un aslında düzmece olduğunu? biliyorduk. herkes biliyordu. ayşe buğra ise bunları yapanlara destek verdi. şimdi tıpkı ergenekon'da olduğu gibi kendi kocası işlemediği bir suç yüzünden hapse atıldı. ayşe buğra'nın başkalarına, onların kocalarına, babalarına, çocuklarına reva gördüğü haksızlık kendi kocasının başına geldi. üstelik o zaman desteklediği kişiler bunu yaptı ayşe buğra'ya. bundan daha adil bir ceza olabilir mi?

    yetti mi ayşe hanım? yoksa yetmez ama evet mi?
  • an itibariyle fox haberde erdoğan’ın “osman kavala denilen, adeta soros'un temsilcisi olan kişinin karısı” sözlerini eleştiren bir haber yapıldı. bu sözler kabul edilemez, ayşe buğra devlet sanatçısı tarık buğranın kızıdır gibi bir şey dedi muhalefet. olm siz eğitilmezsiniz ya, ayşe buğra birinin karısı birinin kızı olarak mı varolabiliyor sadece?!!
  • dönemin akp’sine “ahtapotun kollarından birini yakaladık, arkanızdayız, davanın üzerine gidin” yazılı, imzaladığı bildiriyi yollayanlardan.

    yarbay ali tatar bu bildiriden birkaç ay sonra intihar etmişti.
  • gelişmekte olan güney ülkelerindeki bilimsel üretimi destekleyen the world academy of sciences tarafından 2015 yılı sosyal bilimler ödülüne layık görülen kıymetli iktisatçı. iktisatçılar ve insanlar kitabı, sanıyorum ki türkiye'de ekonomi ve sosyal bilimler alanında yazılan en değerli ve zihin açan metinlerden biridir.

    bu arada hayret kimse yazmamış; kendisi tarık buğra'nın kızıdır.
  • son günlerde yoğun olarak tartışılan sosyal yardım/seçim rüşveti konularıyla ilgili müthiş tespitler yapmış boğaziçi üniversitesi öğretim görevlisi. milliyet gazetesine verdiği mülakatta; akp nin sosyal yardımları, ayni, düzensiz ve şeffaf olmayan bir şekilde yaparak bir taşla iki kuş vurduğunu söylemiş. mülakatta özetle akp nin eşya ve gıda yardımını direk elden yapmanın kendisi için iki getirisi var. birincisi yardım yaptığı insanlarda minnetkarlık duygusu yaratmak. ikincisi ve bence en önemlisi, bu eşya, gıda ve kömürleri satın aldığı satıcıları zengin etmek, ekonomi yaratmak, kendi tabiriyle sadakanın politik iktisadını oluşturmaktır. şöyle ki, -bu görüşler ve yorumlamalar bana aittir- ayda tonlarca makarna bir kişiden, tonlarca kömür bir satıcıdan, tonlarca un, onlarca beyaz eşya bir kişiden satın alınarak bu insanlar zengin ediliyor. tabi ki bu kişilerde de bir minnet oluşuyor ve bu kişiler minnet borçlarını partiye, belediye başkanına her kimeyse artık, bu yöneticilerin, başkanların çıkarlarına hizmet ederek, onlara oy vererek, çocuklarına iş vererek, sermaye vererek, burs vererek ödüyorlar.

    mülakatın tamamı için:

    http://www.milliyet.com.tr/…akanin politik iktisadi
  • bugünkü birgün gazetesine dolu dolu bir röportaj vermiş akademisyen. solun yoksul kesimlere hitap edecek bir dil kullanmadığını belirtmiş. ulusalcılığın tezahürlerine hak vermemekle birlikte, neden ortaya çıktığını anlayabildiğini de belirtmiş. bununla birlikte röportaj daha çok akp'nin sosyal devlet yerine hayırseverlik (sadaka) modeliyle kitleleri kendine bağlamasıyla ilgili.

    sol ve ulusalcılıkla ilgili yorumları şöyle:

    "yediği darbeler solun siyasi reflekslerini yok etti'
    peki sol nasıl kaldıracak bu örtüyü ve kitlelerin gönlünü nasıl kazanacak?

    sosyalist sol zaten bin parçaya bölünmüş durumda ve sol içindeki yoksulluk tartışmaları somut politika eleştirileri ve önerileriyle değil, "kapitalizm", "neo-liberalizm", "küreselleşme" karşıtlığının slogan düzeyinde dile getirilmesiyle sürüyor. bu dil de yoksul kesimlere ulaşabilecek ve onların ilgisini çekebilecek bir dil değil. tabii gerçek siyasetten kopukluğun, solun cumhuriyet tarihi boyunca yediği darbelerle, bu darbelerin solun siyasi reflekslerini yok etmiş olmasıyla ilgisi var. bunu dikkate almadan solu eleştirmek biraz haksızlık olur.

    akp politikalarına karşı çıkarken darbeci kanada kayan bazı çevreleri de görüyoruz. ya da ulusalcılıkla hesaplaşırken akp'ye yumuşak bakan solcuları... muhalefetin bu ikilemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

    neoliberal küreselleşmeyle birlikte yayılan piyasa ekonomisi, insanların yaşam koşullarını radikal bir biçimde değiştirdi. insanlara bir anda "koca bir denizde yüz, yüzemezsen boğul" denildi. kısa bir süre içinde yaşanılan böylesi bir değişim, bir şeylere tutunma içgüdüsüne yol açtı. ulusalcılığa kaymayı bu durumun yarattığı belirsizlik ve güvensizliği göz önüne alarak anlamaya çalışmalıyız. bu, tabii ki, ulusalcılığın tezahürlerine hak vermek anlamına gelmiyor."

    ayrıca röportajın ana ekseni için:
    (bkz: küreselleşme ve siyasal islam)
    tamamı için:
    http://birgun.net/bolum-57
  • bugünkü birgün gazetesinde akp'nin sosyal yardım politikasının şeffaf olmadığından ve solun bu alandaki boşluğu nasıl doldurabileceğinden bahsetmiş akademisyen.

    bir kısmı:

    "akp’nin yaklaşımı 19. yüzyılın klasik politik iktisatçılarının yaklaşımından farklı. daha çok hayek’in muhafazakâr-liberalizmi gibi. “piyasa bütün sorunları çözer” demiyor. piyasanın çalışabilmesi için başka kurumlarla desteklenmesi gerektiğine inanıyor. ama önemli olan bu kurumların niteliği. bu kurumlar kamu harcamalarını düzenleyen kurallar çerçevesinde işleyen kurumlar değil. mesela geleneksel aile ilişkilerine çok vurgu yapılıyor ve aileyi destekleme kavramına vurgu yapılıyor. bu da muhafazakâr bir yaklaşımın varlığını gösteriyor. ikincisi hayırseverliğe çok büyük bir vurgu yapılıyor. bu arada devlet yardımları da artıyor. ama bunlar çoğu zaman hak temelli yardımlar değil. düzensiz, ayni, keyfi, ölçütleri şeffaf olmayan ve dolayısıyla hak haline gelemeyen yardımlar bunlar. dolayısıyla sosyal politikanın gerekliliği ortada, ama aynı zamanda sosyal politikalar önlemi almama iradesi de ortada. sosyal politika önlemi almamak için de başka türlü ilişkilere, yine piyasa dışı ilişkilerine ama özellikle hayırseverlik ilişkisine çok ciddi bir vurgu yapılıyor. aslında daha mikro olmasına rağmen yerel ölçek de bu ilişkileri sarih bir biçimde görebiliyoruz. merkezi düzeyde sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonu’nun çalışması da bu mantığa uygun bir şekil alıyor. ayrıca bugün türkiye’de, siyasi, sivil sosyal hakların nasıl birbirini tamamlayan haklar olduğu, bunların birinin olmadığı yerde ötekinin nasıl aşındığı gerçeğini ortaya koyan bir örnek de buluyoruz. bugün mesela bu hak temelli olmayan yardımların, sosyal hakların olmadığı yerde yapılan yardımların, nasıl siyasi hakların kullanımını aşındırabileceğini görüyoruz. hak temelli olmayan sadaka niteliğindeki yardımların seçmen davranışlarını etkileyebildiğini görüyoruz. bu da çok önemli. burada aşınan siyasi haklar yalnız yardım alan yoksulun değil, hepimizin siyasi hakları. hepimizin siyasi haklarının içeriği değişiyor böyle bir ortamda. seçme seçilme hakkı var mı? tabii ki var, ama içeriğine baktığımız zaman o sosyal hakların yokluğunu, o sosyal hakların yerine alan mekanizmaların nasıl siyasi hakları da aşındırdığını, seçim süreçlerini nasıl etkilediğini çok net bir biçimde görüyoruz."

    tamamı için:
    http://www.birgun.net/…75&year=2009&month=03&day=11
hesabın var mı? giriş yap