• ikincisi senesini bitirip, üçüncüden ilk gününü çalmakta olan blogum.

    ne yazayım bilmiyorum. aslında geçen sene yazdığım şeyleri aynısı bu sene de geçerli. hala yolun başındayım ben. oysa blog kendi kendine büyüyor, kendi adımlarını atıyor, hatta kendi kararlarını veriyor. sanki benden bağımsız, özgürlüğünü kazanmakta olan bir çocuk gibi.

    hayaller kuruyorum. tıpkı bir annenin çocuğu ile ilgili hayaller kurması gibi... şöyle olsa, sonra da böyle yapsak, şu videoları çeksek, sağını solunu düzeltsek... bir sürü hayalim var. o geliştikçe, hem benim parçam, hem benden ayrı, ben daha bir keyif alıyorum. 710 kişi olmuş diyorum ve sonra kendi kendime şaşırıyorum.

    sık sık sözler veriyorum, "bu kalemi de inceler misiniz? şu konuda da yazar mısınız?" diyen insanlara, sonra kalemler, kağıtlar, defterler içinde kayboluyorum.

    son günlerde insanlarla buluşuyorum. ellerini sıkıyorum, gözlerinin içine bakıyorum, bazılarını kucaklıyorum. hepsi blogdan takip ediyorlar beni. "birer çay içer miyiz" dediğimde "hay hay" diyorlar. hepsi güzel insanlar. kalemleri seviyor, defterlere, mürekkeplere ve diğer pek çok şeye sevgiyle bakıyorlar.

    yazıyorum... mutluyken, mutsuzken, birilerini özlemişken, birilerine kavuşmuşken, hayaller kurarken, hayal kırıklıkları içindeyken. fotoğraflıyorum... fotoğraf çekmekten zerre anlamazken hem de. sadece kendi gözümle gördüklerimi aktarmaya çalışıyorum. anlatıyorum. bildiklerim var, bilmediklerim var. bildiklerimi anlatmaya, bilmediklerimi öğrenmeye çalışıyorum.

    geceleri mürekkepten bir denizin içinde yüzüyorum bazen. dudaklarımdan çıkanlar, harflere dönüşüyorlar kafamda. kimileri kıvrım kıvrım copperplate'ler oluyor, kimi büyük ve kalın gotik sözcükler. kendi kendime gülümsüyorum. iyi ki yazıyorum...
  • klasik yazı yöntemi ile ilgili tüm enstrumanları* * bir arada bulabileceğimiz kıymetli bir web günlüğü..

    yanıp sönen körsıra meftun olan ve düşünce kanallarını tıkayan kurumları ancak klavyenin tıkırtılarıyla açabilen biz gibi yeni çağ zıpırlarının öğrenecek çok şeyi var buradan..
  • adresinin başına www girilmediğinde açılmayan site. blogger yönlendirmesi doğru yapılmamış yani.
  • bir yıl önce keşfettiğim mükemmel blog. "yazı"yı konu alsa da insanonlarca farklı konuda bilgi edinebiliyor. öyle ki mürekkep incelemeleri sırasında eklediği fotoğraflardaki yazılarla kitap bile aldırıyor. satır aralarında yurt dışı geziler için tüyolar bulmanız olası mesela.
  • bugün artık 3 yaşında. içi doldu, taştı, döküldü, boşaldı, yeniden doluyor. okuyanını ne kadar mamur etmiş bilemem ama yazanını elinde bir keski ile yonttu, biçti bu son üç yılda desem yeridir.

    hep söylüyorum, tek başıma yapabileceğim bir iş değildi internette dolmakalemler için türkçe bir kaynak oluşturmak. bu süreçte, binlerce liralık kalemlerini bana gözü kapalı emanet edenler, soruları ile bilmediğim şeyleri araştırmama vesile olanlar, benim yanıtlayamadığım soruları, hiçbir kibir emaresi göstermeden benim yerime yanıtlayanlar olmasa bugün bu halinde olmazdı bu blog.

    bir kısmını ben yazıyorum, bir kısmını okuyanlar... bu yüzden bu üçüncü yaş hepimiz için kutlu ve mutlu olsun.
  • içime dolma kalem aşkını düşüren blog . ilk kalemimi babam hediye etmişti, çok uzun (1sene) zaman dayandım başka almayacağım diye ama nerdee. okulda arkaddaşlarım nerden buluyorsun böyle antin kuntin şeyleri derken bir süre sonra nerden aldın ben de mi alsam demeye başladı. bu aşk da mürekkep gibi, bir damla damlamayagörsün hemencecik yayılıyor yüreğinize. var olun!
  • bir dolmakalem ve murekkep asigi olarak keyifle takip ettigim blogdur. insani guzel yazi yazma ve guzel yazi okuma konusunda sevklendirir.

    zaten dunya da bir yazidan murekkeptir.
  • sahibesi hanım kızımızla* tanışmamızın ikinci gününde "bak böyle bir bloğum var benim, sen de gelsene" daveti üzerine takip etmeye başladığım ve son 2 yıla yakın bir süredir hızla büyümesini, serpilmesini izlediğim, gün içinde işten sıkılınca girip sayfalarında kaybolmayı sevdiğim, blog olmanın ötesindeki oluşum.

    o günden bugüne evde 0 (yazıyla sıfır) olan dolma kalem sayısı 10'u (yazıyla on) geçti. eski hastalığım olan tüm kalemlerin pabucu dama atıldı. keza, evde hiç bulunmayan mürekkepler de raflardaki yerini aldı. defterlerim zaten vardı ama kalitesine çok dikkat etmezdim, şimdi cins cins defterim var. hepsi de beni ayrı mutlu ediyor. bonus olarak artık bana hediye almak isteyen insanlar da kalem, defter diye yardırıyorlar.*

    peki bu oluşumun kötü yanları yok mu? her güzel şey gibi tabii ki var;

    bir: ocak söndürme potansiyeli var. kalemlere, defterlere, mürekkeplere baka baka gözüm dönüyor, kendimi ağzımdan salyalar saçarak online alışveriş sitelerine para saçarken bulabiliyorum.

    iki: oluşuma dahil olan insanlar kadar güzel yazamadığım için kendimi kötü hissediyorum, depresyona giriyorum, intihara sürükleniyorum. sonra açıp kahvegibi'nin yazılarına bakıp sakinleşiyorum.
  • insanların içten içe sevdiği ama dışa vurmadığı bir sevgiyi ortaya çıkarmış harika blog.
    facebook'taki grupta yüzlerce kalemseveri bir araya getirdi, getiriyor.
    insanların meğerse ne kadar çok kalem sevdiğini burada gördükçe şaşkınlığım geçmedi.
    bambaşka bir dünyaymış kalem. insanların gizli hazinesi, kimselere belli etmeden yürüttükleri bir nevi gizli komün. mürekkeplerin değişik renklerini, kalemlerin izlerini görmek çok büyüleyici.
    hele bir de insanların bu sevdaya tutulduktan sonra yazılarını daha da güzelleştirmelerine şahit olmak çok heyecanlı.
    harika bir blog, hatta blog ötesi.
    memlekette böyle güzel şeylerle daha çok gündemi takip edebiliyor olsan ne şahane olurdu ya.
  • okuyan için kalemin fetiş objesi hâline gelmesine sebep olabilecek site.

    babamdan hediye gelen bir pelikan'dan sonra sarmıştım, zaten kalem, saat, gözlük, çakmak, çakı ve fotoğraf makinesi ve efemera dedin mi beynin fetiş bölgesi aktif hâle geliyor bende. dönem dönem birine sarıp, fakir olduğumu farkettiğimde sakinleşiyorum bir şekilde.

    eski rotring'ler, başka bir dolma kalem derken bana 100 lira civarı harcattı, sonra zor belâ kurtuldum kendisinden. okumamaya gayret gösteriyorum. aksi takdirde kırtasiyeye binlerce lira harcamak işten değil bu güzel blogu okuduktan sonra.
hesabın var mı? giriş yap