hesabın var mı? giriş yap

  • gulmenin bulasici oldugunu gostermis cocuklardir. aksam aksam guldurdu sevimli sey, nasil da kikir kikir guluyor.

  • aha budur

    lan gugılda örümcek diye aratınca bir tane bile resmi çıkmaz mı. yok arkadaş çıkmıyor. sanki hepimizin evinde karadul, tarantula var amk. niye kimse sallamıyor olm bu hayvanı. türkiyede istisnasız her evin demirbaşı olan bu hayvandan neden kimse bahsetmiyor çıldıracam.

    lan var ya bu hayvancağızı keşfetmemişlerdir bile ha. latince adı bile yoktur garibimin. o derece siklenmiyor, hayvanlar aleminin mustafa akbaba'sı :(

  • yılın fotoğrafı,
    tek karede durumu özetlemiş.
    bizden istenen bu,
    turistler tatil yapıp rahatlarken.
    biz ortada gözükmeyerek,hizmet ederek haddimizi bilmemiz lazım.

  • her an gidebilecek olduğu düşüncesi olmasa o mala mülke kazık çakabilse ali ağaoğlu'na katlanmaya devam edecek demek. kadın pisliğin teki.

  • bazen en olmadık yerde akla gelirler. hiç alakasız, aniden, böyle bir anda bundan beş yıl, on yıl, on beş yıl öncesinden annenizle babanız aranızda geçen bir konuşma aklınıza gelir ve ancak yıllar sonra anlam verirsiniz o konuşmadaki imalara. "çok yorgunum erken yatalım", "ben de yorgunum, yatıyorum, hadi oğlum yerine git sen de". tüylerim diken diken oldu yazarken bile... ne de safmışım. saat 20:00 p.m'de neyin yorgunluğu, neyin uyuması bu acaba günahkar bedenler???

    ya da ofiste (ofis: türkiye'de sözlük yazarlarınının yaşadığı yerlere verilen ad) aniden akla gelen liseden bir kız arkadaşın söylediği şey: "hafta sonu annemler yok. özge ve beril erkek arkadaşlarıyla bize gelecek, sen de gel, patates kızartırım". bakın burdaki genel imayı o zaman anlamamış ve ezgi'nin davetine sınıftaki en yakın arkadaşlarımdan yaşar'la gitmiştim. ama yıllar sonra ofiste anlayınca hayata isyan edesim geldi. ama yine de patates kısmı kafa karıştırıcı geliyor hala. onu niye söyledi lan acaba?

  • cumartesi arkadasimin dugunune gidicem. cok da tanidigim samimi oldugum biri degil, arkadasimin arkadasi ama kirmayalim diye gidelim dedim. neyse beni gelip alacaklar sonra dugun salonuna gidicez. gomlegimi, pantolonu falan utuledim suslenip puslenip bunlari(beni alacak arkadasi) beklemeye basladim. lan ne gelen var ne giden. ariyorum caliyo caliyo telefonunu acmiyo. mesaj atiyorum cevap vermiyo. kizdim sinirlendim, atladim bi dolmusa kendi basima dugunun yapilacagi mekana gittim. kapida karsilama fasli falan tabii ben samimi olmadigimiz icin gelinle damadin anne babasini da dogal olarak tanimiyorum. neyse oturdum bi masaya, ufak ufak atistiriyorum falan derken bi alkis kiyamet koptu konfetiler falan gelinle damat geldi. lan o da nesi?! kizi tanimiyorum, damadi hic tanimiyorum... hemen elimi telefona atip facebook'a girdim. basimdan asagi kaynar sular dokuldu, meger dugun yarinmis ve ben hic tanimadigim birilerinin dugununde alkis tutuyorum yiyorum iciyorum. neyse hic caktirmadan oturdum yerime, kalktim dans ettim, halay cektim, ickimden yudumladim yedim ictim mekani terkettim. kimse de bana "aga sen kimsin?" diye sormadi. turk insaninin ne kadar misafirperver oldugu bi kere daha tescillenmis oldu. muhendiz bi cocukla tanistim cerenle nerden arkadasiniz, okuldan mi dedi. evet diyip hizlica konuyu degistirdim. lan ne ceren'i ben burcu'nun dugune geldim amk. adamlar yarin gerdekten sonra acip dugun kasedini izliycekler. ortalikta dolanan bi tip halay cekiyo oturmus iciyo falan kim lan bu diycekler ahahah

    ertesi gun yani bugun oldu arkadas aradi. hadi in seni almaya geliyoruz diye. yok abi ben ateslendim cok kotuyum diye savusturdum gitmedim. simdi bugun de gitsem mekan sahibi, garsonlar diycek lan bu dun de burdaydi, gene gelmis diye.

    bu da boyle bi ani olarak not dusulsun.

  • bazen giriyorum bir tane su alıp çıkıyorum ona bile bağımsızlık bildirgesi gibi fiş veriyor kasalar. bence de kağıt israfı

  • tam 48 yıldır çözülememiş, tüyler ürpertici bir gizemdir. 1971’de ispanya’nın bélmez de la moraleda kasabasında oturan pereira çiftinin dikkatini mutfak zemininde beliren bir leke çeker. ancak leke birkaç gün içinde bir kadın yüzünü andırır hale gelir. ilk surat

    birkaç hafta içinde farklı suratlar ortaya çıkmaya başlar. asıl garip olansa, suratların az miktarda olsa yer ve şekil değiştirmesidir. örnekler

    ardından pereira çifti evin tabanını değiştirmeye karar verir ve yerine beton dökülür. ancak suratlar görünmeye devam etmektedir. işin garip tarafı: yeni suratların eskileriyle olan benzerliğidir. bu durum evin cazibesini daha da artırır. örnek bir yüz, o dönemden kalma bir kupür

    birkaç hafta içinde yetkililer evin altında kazı çalışmalarına başlarlar ve tahmin edilebileceği üzere * ortaçağdan kalma insan kemikleriyle karşılaşırlar.

    artık ev paranormal araştırmacıların, medyumların, din adamlarının ve tabi ki turistlerin odağı haline gelmiştir. öte yandan bu olayın (bkz: çorum'da mezarlıkta ağlayan kız sesi duyulması) benzeri olaylardan çok daha paranormal olduğu belirtilmelidir. zira evde medyumlardan farklı olarak bilim adamları da çalışmalar yapmıştır.

    profesör bender ve ekibi farklı zamanlarda yüzleri fotoğraflamış ve değişimi gözlemlemiştir. bu zaman aralığında odaya kimse sokulmamıştır. ayrıca laboratuvar sonuçları da gariptir. çünkü suratları oluşturan boya o denli incedir ki yüzler, betonun bir parçasıdırlar adeta.

    şimdi gerçeklere gelirsek ki pek az kişi olayın gerçekten paranormal olmasını benim kadar arzu edebilir. üstelik olay hala açığa çıkarılamamıştır. ancak ev ahalisinin uydurmasıyla başlayıp sonradan medya ve belediye(!) tarafından şişirilmiş olması muhtemeldir. aksi taktirde “kimdir bu profesör bender, akademik bir araştırması var mıdır, yüzlere şimdi ne olmuştur” diye sorarlar adama.

    öte yandan çorum belediyesi belki burayı okur da örnek alır. her bir belediyede binlerce lira para dönüyor. siz de şehre turist çekmek için bula bula mezarlıkta ağlayan kızı buluyorsunuz. mükemmel vizyon, bravo!

    kaynaklar: wikipedia
    bir site