hesabın var mı? giriş yap

  • - merhaba ben ekşi sözlük yazarıyım ve 6 yıllık ilişkim aldatılma ile bitti
    * hadi ya, geçmiş olsun... nickin neydi sözlükte?
    - amcokelek abi... amcokelek...
    * ahahahahahahaha
    - abi?!
    * yok ya sana gülmüyorum, aklıma bir şey geldi de... ahahahah.... hay amk ya...

  • konu sonrası araştırdım. çünkü ders çalışmam lazımdı. bunu yapmak daha mantıklı geldi.

    japonya'da bulaşık makinesi kullanım oranları ailelerde %26
    tek yaşayan kişilerde %2
    kaynak: https://www.japantimes.co.jp/…20expensive%20option.

    tokyo'nun hane başına oranlarda %90 gibi bir yüksek oranda haftada 6,5 gün ortalama ile çamaşır yıkıyorlar. berlin'de bu oran %25. sıcak su yok çamaşır makinelerinde. bebek kıyafeti gibi kaka çiş temizliği için lavabo tıkaçları var. lavaboya su doldurulup içine atılıyormuş. ya da çamaşır makinesine üstten sıcak su fıskiye ile dolduruluyor.
    https://okinawahai.com/hot-water-wash/

    kurutma makinesi sahip olanların ise %90 kısmı güneşte kullanmayı tercih ediyorlarmış
    https://www.japantimes.co.jp/…erence/laundry-logic/

    sonuç; ev işleri hayatlarının bir parçası. temizliği yük olarak görmüyorlar. makinelere devretmeye ihtiyaç duymuyorlar.

    bu kısım ise kişisel görüşüm;
    bizde neden şart.. gelişmiş ülke değiliz. bir konuda profesyonelleşemiyoruz. angarya iş yükümüz çok fazla. en taşşaklı mühendisim, yöneticiyim diyen bile bir sürü angarya iş ile uğraşıyordur. zaman çok değersiz tükeniyor. beslenmek için yiyoruz. italya yemek süreleri ile karşılaştırmak lazım japonyayı

  • vol 2
    1971 yili kasim ayina gelindiginde ekonomik kriz artik evlerde hissedilmeye baslanmisti. sagci ve solcu gruplarin kavgasi tansiyonu yukseltiyor ve ulke yavas yavas iflasa dogru ilerliyordu. temel gida urunleri piyasada bulunmuyordu, enflasyon artisi kontrol edilemiyordu. ilk 6 ayda gerceklesmis olan ekonomik iyilesme artik kotu bir tablo yansitmaktaydi. hergun tekrarlaran grevler ve is durdurma eylemleri allende´yi caresiz birakiyordu.

    433. gun : bu kadar sikintilarin oldugu bir donemde sili halkini ikiye bolen bir olay gerceklesti, fidel castro´nun sili ziyareti. 10 kasim 1971 de fidel 10 gunluk bir gezi icin sili´ye geldi. ama gezi beklenildiginden uzun surdu, yaklasik bir ay. fidel gezi suresi boyunca bakir madenlerini, fabrikalari ve universiteleri ziyaret etti, bazi sehirlerde halka konusma yapti. fidel´e bu gezide o siralarda ismi bilinmeyen ama daha sonra sili´nin yonetimini ele alacak santiago garnizon komutani olan general augusto pinochet eslik ediyordu. fidel´in gezisinin uzun surmesi, katildigi etkinliklerde cosup eglenmesi sili basinini kizdirmaya baslamisti, artik basin fidel dans ederken biz yiyecek bir seyler ariyoruz baslikli manset atiyorlardi. allende´nin yardimcilarindan biri olan ricardo muñoz, daha bir hafta gecmeden allende bu ziyaretten rahatsiz olmaya baslamisti, ikinci hafta dolayli yollardan artik fidel´e gitmesi gerektigi bildirildi diye demec vermisti. 3 aralik 1971 de estadio nacional´de veda toreni yapilarak fidel yolcu edildi.

    463.gun : 1971 yilinin sonlarina dogru gida uretimi yapan firmalar uretimlerini durdurdular. baskent santiago´da et bulunamiyordu, gelen deniz urunleri ise halkin ihtiyacinin cok altindaydi. allende´nin ekonomi bakani jose cademartori´ye gore ise bu firmalar hukumeti zor duruma sokmak icin kara borsacilik yapiyordu.

    ulkedi kriz ortamina ragmen, allende hukumeti metro insaatina hiz veriyor, zengin semtlerinde alis veris merkezleri aciyordu. allende´nin cok onem verdigi proje olan gabriela mistral kultur merkezinin insaati buyuk bir hizla ilerlemekteydi, ne yazik ki bu kultur merkezi askeri darbe olduktan sonra pinochet´in gizli karargahi olacakti.

    673. gun : 1971 temmuzunda sili halkinda ki kutuplasma yasama etki etmeye baslamisti. sagci gruplar allende´´yi makaminda ziyaret ederek hosnutsuzluklarini dile getiren bir manifesto verdiler. o toplantida bulunan julio bazan ziyareti anlatiyor : allende problemlerimizi ve tehditlerimizi duymazdan geldi, bizleri efemine bir grup olarak gordugunu ve tehditlerimizden korkmadigi belirtti.

    12 kasim 1972 de 56 bin kamyoncunun katildigi grev basladi. kamyoncular hukumetin kurmus oldugu icin tasimacilik sirketinin kapatilmasini, kredilerde esneklik yapilmasini ve yedek parca ithalatinin arttilmasini talep ediyorlardi. allende´ye gore bu grev kendisine karsi amerika tarafindan finanse ediliyordu. kamyoncularin grevi benzin istasyonlarina yansidi, benzin bulamayan istasyonlarda satisi durdurma karari aldi.

    allende kamyonculara seslenerek : faşistlerin ve onları destekleyen gericilerin hileli manevralarına aşılmaz bir engel oluşturacağız. bu engel , şili'ye karşı çıkan emperyalist piclerin çıkarları icin onlarla işbirliği yapanlara karşı, iç savaş arayanlara karşı olacak.

    allende´nin bu konusmasi tansiyonu dusurmeye yetmedi, kamyonculardan sonra otobus soforleri de greve basladi ve kucuk esnaf kepenk kapatmaya basladi. hukumet bu eylemlere sert bir dille cevap vermedi, dukkanlar polis zoruyla acilmaya zorlandi, bu emre direnenler goz altina alinmaya basladi.

    791. gun : bitmek bilmeyen grevler ve enflasyon %173 lere kadar yukselmesi uzerine generallere kabine yer vermek zorunda kaldi. general carlos prat ic isleri bakanliga, amiral ısmael huerta bayindirlik ve iskan bakanligina, general claudio sepúlveda maden bakanligina getirildi. askerlerin gorevi gelmesi bazi asiri sag goruslu kisilerde hukumeti askerlin yardimiyla bitirme dusuncesini ortaya cikardi. bu kisiler patria ve libertad orgutu altinda sag goruslu universite ogrencilerine silahli egitim vermeye basladilar. bunun uzerine solcu gruplar da koylerde ve fabrikalarda orgutlenmeye basladi.

    818. gun : allende birlesmis milletler toplatisi icin amerika, meksika ve kuba gezisine basladi, geziye baslarken sili tarihinde bir ilk olarak yerine vekil olarak general carlos prats´i birakti.

    enflasyonun yukselisi onlemiyordu ve temel tuketim malzemeleri hala karaborsadaydi ve sili halki yeni bir olusumla tanisiyordu, bitmek bilmeyen kuyruklar. seker, un, pirinc, margarin gibi gida maddelerine ulasmak icin 4-5 saat kurukta beklenmesi gerekiyordu. artik sili halki tamamen kutuplasmisti, bir tarafta isciler, koyluler oteki tarafta sanayiciler, zengin kisim ve sag goruslu politikacilar. enflasyoun yukselmesi artik kontrol edilemiyordu,

    22 aralik 1972 de uc is adami, hotel carrera´da toplanarak ulke capinda grev baslatma karari aldilar. allende´ye gore bu eylemin arkasinda da cia bulunuyordu. televizyon programlarinda sag goruslu politakacilar ulkeyi daha iyi organize olmus bir ekibin yonetmesi gerektigi soyluyordu, kast edilen bu ekip silahli kuvvetler idi.

    1972 yili enflasyonun durdurulamayan yukselisi ve devam eden kuyruklarla bitiyordu. allende hukumeti bir acil durum plani hazirladi, bu plana gore grevde bulunan kamyonlara devlet el koydu ve baskent santiago´ya temel gida urunlerinin tasimasi saglandi. daha sonra demir yollari grevi de polis baskisiyla bitirilip ulkenin ic kesimlerine yardim gonderilmeye baslandi.

    1973 subatinda, artik bazi temel gida urunlerinin dagitimi karneye baglandi. haftada bir sepet dolusu temel gida urunu veriliyordu, kimilerine gore iktidar kendine yakin olanlara karne dagitimini daha once yapmis ve iktidara yakin olan kisiler daha cok yardim alabilmekteydi. karne dagitimida cozum olmadi, kara borsacilik onlenemez hale gelmisti, piyasada seker, kahve, pirinc, yag bulmak artik mucize gibi birseydi.

    913. gun : 4 mart 1973 te parlamento secimleri yapildi. secimlerden once sag partilerin amaci mescliste cogunlugu ele gecirip, allende hukumetini bitirmekti. secim sonuclari sag partilerin istedigi gibi sonuclanmadi, mecliste yeterli cogunlugu saglayamadilar. secimlerden sonra 27 mart 1973 te, allende hukumette bir degisiklige gitti, bakanlik gorevinde bulunan generaller gorevlerini birakilar.

    918. gun : secimlerden 5 gun sonra allende hukumeti daha cok polemik yaratan bir reformu acikladi, herkese esit egitim. bu programa gore fakir ailelerin cocuklari, zengin ailelerin cocuklarinin okudugu kolejlerde parasiz egitim alma hakkina sahip olacaklardi. kimi politikacilara gore bu elma ve armutu birlestirmek gibi absurd sayiliyordu. sili katolik klisesi de programi elestirince sokaklarda ogrenci olaylari basladi. bu tepkilerden sonra hukumet bu programi iptal etmek zorunda kaldi.

  • evde zor tutulan yüzde 50'ye dahil olduğumuz gündür.
    tanım: bomba korkusundan dışarı burnumuzu çıkaramamaktır.

  • kaç gündür aş eriyormuş gibi canım ıspanak istiyor. genellikle dondurulmuşunu alıp yapıyorum fakat günlerdir ona bile enerjim yok öylesine çalısıyorum . dün aksam saat 20:30da işten eve dönüyorum kollarım artık tutmuyor, yol üstünde ev yemekleri satan bir yere sorayım dedim ıspanak var mı. var abla dedi dolapta sabah yapmıs hiç satmamış . ilk sana açıyorum. neyse paketledi verdi , o kadar çok canım istiyor ki ısıtmasını bile istemedim. velhasıl fiyatını sordum sesi hafif kısılarak 30 tl abla dedi , artık söylerken utanıyoruz valla. arkadaşım sen niye utanıyorsun ki dedim başkaları adına utanacaksan yine utan da . asgari ücretle orda çalışan eleman olarak 1 tabak ıspanağın 30tl olmasından utanacak son kişi sensin . valla lanet olsun .
    edit: gelen mesajlar ve entryler üzerine editleme ihtiyacı duydum. herkes gercekten çok hamarat çok tutumlu çok zeki hepinize birer maşallah. fakat entryde açıkça o gün çok yorgun oldugumu ve yemek yapamayacak durumda olduğumu belirtmişim. zaten normalde yemegi kendim yaptığım için dışardaki fiyatların bu derece olması beni şok etti. ayrıca bence asıl bindirim bu ev yemeklerinde oluyor ya da olmuş .tabii ki en güzeli yemeginizi daha pahalıya gelecek bile olsa bildiğiniz malzemeler ile temiz temiz evde yapıp yemenizdir eğer söyleyeceginiz şey çok özel ve spesifik değilse. herkese yemek tarifleri için tesekkür ederim ama konu bu değildi.

  • zampara seyfettin, doksanlar neslinin unutulmaz filmlerinden biridir. yaza girmeye yakın, televizyon ekranlarında bu filmi defalarca kez izlemişizdir. kazık kadar olmama rağmen geçenlerde oturup filmi bir kez daha seyrettim ve çocukluğumda olduğu gibi yine fütursuzca eğlendim.

    doksanlarda malumunuz türk sineması çok zor yıllar geçirdi. "yeşilçam öldü, yaşasın yeni türk sineması" sloganları altında hiç de kolay bir doğum anı yaşamadık. doğum oldukça sancılı geçti. ve bu sancılı dönemde yapımcılar, pahalı filmler çekip filmlerinin gişede batışını izlemek yerine ucuz televizyon filmleri çekmeye yöneldiler. masraftan kısabildikleri kadar kısıp çektikleri bu filmleri, sinema salonları yerine televizyon ekranlarında seyre sundular.

    bu minvalde çekilen ve ismini anabileceğimiz birkaç film olmakla birlikte "zampara seyfettin" filminin yeri her zaman ayrıdır. tam bir çöp film olmasına rağmen nasıl olur da bu denli sevildi insan gerçekten hayret ediyor. senaryo deseniz kötü, kurgu deseniz yalapşap, oyunculuklar osman cavcı dışında dökülüyor. gerçi dilek pamirtan'ın da hakkını yememek lazım. o da elinden geleni yapmaya çalışmış. ancak kalan oyuncular için aynı şeyi söylemek mümkün değil. filmi izlerken bilerek kötü oynadıklarını düşünmeden edemiyorsunuz. çünkü bilerek ve isteyerek bu denli kötü oynayabilirsiniz anca. yönetmen ünal küpeli, cavcı ve pamirtan dışındakilere "ne kadar kötü oynayabiliyorsanız oynayın" demiş sanki.

    fakat mucizevi şekilde bunca ucuzluğun, basitliğin ve kalitesizliğin içinden harika bir film ortaya çıkmayı başarıyor. bunun birkaç sebebi var aslında. birincisi, başta da dediğim gibi osman cavcı'nın canlandırdığı "acıbademli seyfi" karakterinin muhteşem keyifli bir karakter olması. bu karakterin güzelliğinde, cavcı'nın payı yadsınamaz zaten. karşısında dökülüp giden oyunculara rağmen tüm ciddiyetiyle ele almış karakterini. ve cavcı, her haliyle sempatik, ara sıra itici ama itici olduğunda bile sevimli, temiz kalpli ve her daim yanınızda olmasını isteyeceğimiz saflıkta bir karakter sunmuş bize. yani filmin en büyük artısı, acıbademli seyfi karakterinin ta kendisi.

    bunun dışında filmin oldukça akıcı bir kurgusu var. hatta ders niteliğinde bir akıcılıkta ilerliyor film. gereksiz detaylarda boğulmadan bam bam konuya giriyor ve başladığı gibi ilerleyip gidiyor. filmde izleyeni boğmayacak düzeyde sürekli bir hareket var. zaten kısa olan süresi boyunca filmden bir saniye bile sıkılmıyorsunuz.

    ve filmin hala seviliyor olmasının en büyük sebebi de bize çocukluğumuzu hatırlatıyor oluşu. daha filmin jeneriği akar akmaz ve grup vitamin'in bu filmle iyice özdeşleşen zonta isimli şarkısı çalmaya başlar başlamaz aklımıza, okulların kapanmasını iple çektiğimiz ve yaz tatiline girmeyi heyecanla beklediğimiz o güzel günler düşüveriyor.

    yazlığa gidiyor zonta
    dondurması elinde
    çorap üstü sandaletler
    ...