hesabın var mı? giriş yap

  • devlet hastanesinde çalıştığım dönem. çok roman hastam vardı. bir gün çalgıcı bir adam geldi. psikotik belirtileri var. görüştüm, tedavi planladım. reçete yazacağım, barkodu aldım, ücretli yazıyor, sağlık güvencesi yok yani. hastanın maddi durumunun çok da iyi olmadığı belli.

    antipsikotik ilaçlar oldukça pahalıdır. mümessil arkadaşlardan numune ister, onları bir dolaba koyardım. ücretli hastalara vermek için biriktirirdim numune ilaçları.

    "ben sana bunun bir aylık dozunu vereyim" dedim.
    hasta durdu.
    "kaç para kutusu hocam" dedi.
    200 lira civarı bir fiyatı var, söyledim.
    "hocam, klarnet çalar kazanırım parayı. ben parasıyla alırım. sen bunu işi gücü olmayan birine verirsin" dedi.

    o sabah başörtüsü bile en az 200 lira olan bir kadın, benden numune ilaç istemişti. onu düşündüm, bunu düşündüm. eyvallah deyip gönderdim hastayı.

    insanları etiketlemek kadar kötü bir şey yok şu hayatta. ömründe romanla oturup iki kelam etmemiş insanlar, onları kötü ilan eder. tehlikeli yanları vardır, kanunla araları limonidir ama güzel yürekleri vardır.

    dipnot: hastalar iyileştiklerinde teşekkür mahiyetinde hediye getirir bazen. bu bahsettiğim hastam iyileşince teşekkür etmek için klarnetini getirip çalmıştı benim için. gel de sevme bu insanları.

  • dönemin ve dizinin muhteşem yüzyıl olarak anılmasının sebebi; sanılanın aksine kanuni'nin tahta çıkması değil türk kızlarının saraydan gidip yerlerine ruz kızlarının gelmesiymiş...

    kanuni'nin torunları olduğumuz konusunda şüphe yok.

    ha laz müteahhit ha osmanlı sultanı ikisi de rus görünce çocuğunun anası olan türk'ü şutluyor..

  • bütün listesine aşkölçcer gönderdikten sonra;

    "arkadaşlar face'ten size aşk ölçer yolluyo olabilirim sakın yanlış anlamayın virüs falan değil gerçekten yolluyorum manyağım çünkü ben"

  • ön edit: bu entry'nin bu kadar tutmasini beklemiyordum ama destek için çok teşekkür ederim.

    (bkz: ben hep 50 liralık euro alıyorum)
    aylar sonra gelen edit: vay amk 50 tl ye 22 € aliyormusum o zamanlar. simdi 15€ alabiliyorum. yuruye dur turkiyem euro 4 tl olmadan rahat olmasin yataklarda bizlere.

    edit2: 14,6 € alabiliyoruz sözlük patron çıldırdı.

    edit3: 12.75 € 'ya düştü sözlük. // 19.04.2017

    edit4: 12.09 € 'ya düştü sözlük. // 10.08.2017

    edit5: 10.72 €'ya düştü sözlük. // 01.02.2018

    edit6: 9.84 €'ya düştü sözlük. //
    09.05.2018

    edit7: 8.74 €'ya düştü sözlük. //
    23.05.2018 normalde bu kadar sık yazmiyorum ama üstün kur artışı yazdırdı sözlük.

    edit8: 8.44 €'ya düştü sözlük. //02.08.2018

    edit9: 7.3 €'ya düştü sözlük. //12.10.2018

    edit10: 7.95 €'ya yükseldik sözlük. // 09.01.2019

    edit11: 7.95 €'da sabitledik sözlük. // 19.09.2019

    edit12: 7.49 € ile şükürler olsun rahibi bırakmadığımız krizde olan euro kuruna geldik. // 05.01.2020

    edit13: 7.05 € ile gördüğüm en yüksek kura dayandı. ne diyeyim - hakkımızda hayırlısı.
    23.03.2020

    edit14: 6.39 € ile rekorumu yeniledi. konu hakkında bir sürü mesaj alıyorum. sık editlemek istemiyorum çünkü anlık/günlük/haftalık yükselmeleri pek istemiyorum ama şunu bilin döviz konusunda en çok üzülenlerden biriyim.
    7.05.202

    edit15: 5.67€ ile rekor tazelendi. istikrarlı şekilde düşüyoruz. acaba ne zaman yere çarpacağız.

    edit16: 4.81€ ile rekor yinelendi. daha çarpamadik tabana. // 01.06.2021

    edit17: 4.51 € ile rekor yine yeniden tazelendi. ne yazık ki hala çarpamadık tabana. çok üzgünüm ama hala güncelliyorum. // 22.10.2021

    edit18: 3.42€ ile rekor yine yeniden cıncık gibi tazelendi. // 24.11.2021

    edit19: 3.08€ kelimeler kifayetsiz. bir para birimin edit1'den buralara gelmesi inanılmaz üzücü. çok üzgünüm. // 13.12.2021

    edit20: 2.75€ iyi para kanka. işin kötüsü herkes şunu biliyor umarım olmaz ama yakında dahada düşecek bu sayı// 19.06.2022

    edit21: bu sefer iki farklı kur yazacağım. bence bu bile yorum yapmamamı açıklar.
    merkez bankasına göre : 2.33€
    akbank'a göre : 2.19€
    not: daha önce hep akbank'a göre yazıyordum. // 27.04.2023

    edit22: malum kur bu aralar hareketli. hareketin başında not olsun diye notumuzu alalım hemen. ne yazık ki artık türkiyede üç farklı kur oldu.
    merkez bankasına göre : 2.18€
    akbank'a göre : 1.97€
    altınkaynak'a göre : 2.01€
    kısa not: altınkaynak'a göre yazmamın nedeni artık nakit olarak alıyorum. altınkaynak kurundan veriyor döviz burosu. // 07.06.2023

    edit23: bence iyi haber bankalar ile altınkaynak birbirilerine yaklaşıyor ancak merkez bankası hala uzak.
    //23.06.2023
    merkez bankasına göre : 1.92€
    akbank'a göre : 1.78€
    altınkaynak'a göre : 1.81€

    edit24: kur yükseliyor bu oldukça kötü bir durum ancak merkez bankası kuru ile altınkaynak kuru aynı yere oturdu. en azından reel bir duruma döndük. bence kötü olan her yazdığımda 10% düşüşler oluşu. bazıları ne zaman bırakacağımı soruyor. bence 1 olunca bırakırım.
    //17.10.2023
    merkez bankasına göre : 1.70€
    akbank'a göre : 1.65€
    altınkaynak'a göre: 1.69€

    edit25: kur tahminimden hızlı yükseliyor. 31 mart'dan önce ki son iş günü yine güncelleyeceğim. ancak yine banka fiyatları - piyasa ve merkez bankası üçü de farklı kura döndüler. 4 ayda aşağı yukarı 10%'luk bir artış olmuş. gerçekten korkunç.
    //22.03.2024
    merkez bankasına göre : 1.53€
    akbank'a göre : 1.50€
    altınkaynak'a göre: 1.54€

  • halktan, sokaktan kopmuş diyesim geliyor ama pek çok kişi söylemiş zaten.

    cem yılmaz muhtemelen hiç metrobüs'e binmemiş. hiç marmaray'la denizin dibinde kalıp yürümemiş. en son ne zaman tahtakale'de dolanmış bilmem. üç harfli marketlerden alışveriş yapmış mı hiç? kusura bakmayın ama türkiye'de sıradan hayatın son 20 yıldaki akışından pek bir detay yok artık esprilerinde. zaten kendi dar arkadaş grubu dışında kaç kişiyle gerçek ilişkiler kurabilir bunca servet ve şöhretle. sonuçta tükeniyor o kaynak da. ben 70'li, 80'li yıllar nostaljisi yüklü filmlerini de çok başarılı bulmuyorum. çünkü bende bir karşılığı yok.

    ha, yaşım da cem yılmaz'a yakın bu arada. nesil farkımız yok. ama hayat apayrı yerlere sürüklemiş bizi. halbuki 90'larda ben de istiklal'de fink atıyordum. aynı mizah dergilerini okuyor, aynı barlarda içiyor, aynı sınırlı medyaya maruz kalıyorduk. her şey çok güzel olacak örneğin, ne kadar bizden, sokaktan bir filmdi. ama son izlediğim ali baba filmindeki karakterler gerçek hayattakinin kötü bir kopyasından da kötü. gülünç bile değil, acınası. halbuki sokakta çok daha komiği ve sahicisi var bunların. ama cem görmemiş ki bu evrimi. en son ne zaman nalbura, elektrikçiye, iddia bayine gitmiş? gerçi gitse bile hangi seviyede ilişki kurabilir ki?

    şimdi ben yine toplu taşımadayken cem teknesiyle koyları dolanıyor. çevresinde de onlarca şakşakçı. bu saatten sonra da pek bir güncel ortak gülmecemiz olmaz herhalde.

    eski esprileri, eski filmleriyle yad edelim artık. her şey için teşekkürler.

  • geçen hafta ziyaret ettiğim şehir. fena da gezmedim hani. bir ankara'lı olarak notlarım:

    -şehir uygar beyler, yapacak bir şey yok. ankara'nın yiğidolarını aratmayacak insanların yoğunlaştığı semtler olsa da, şehirde genel olarak bayan arkadaşlarımız rahatlıkla istedikleri gibi gezebiliyorlar.
    ankara'da benim bile şortla rahat gezemediğim semtler varken, burada 3 parmaklık şortla gezen hanımefendiler vardı. gene semtten semte değişir tabi ama, hoşuma gitti bu kendi işine bakmacılık.

    -dediğim gibi laf atma, bıyık burma, apaçilik falan pek görmedim. en apaçi ben olabilirim.

    -istanbul'un vapur keyfini daha kompakt olarak, istanbul gibi leş olmayan bir şehirde yaşama imkanı sunmakta. vapur yolculuğu da çok uzun değil zaten, tam kararında kalıyor.

    -alsancak, kordon falan çogzel.

    -efsane zannediyordum ama 3 gün boyunca çirkin kız görmedim lan. üstelik sen onlara bakınca onlar da sana bakıyor! biz böyle görmedik olum, elim ayağım karıştı ne yapacağımı bilemedim.

    -alsancak'ta gece vakti çimlerde oturacak yer yoktu neredeyse, birasını kapan gelmişti. hayır ağlamıyorum gözüme bir şey kaçtı :' (

    -toplu ulaşım ücreti ankara'nın yarısı. i.melih gökçek başgana selamlar.

    -insanı güleryüzlü, selpakçıları laftan anlıyor, çingeneleri sevimli, tarihi bina bar olmuş lan daha ne olsun.

    -sanırım maddeler halinde yazmayı seviyorum.

    resmi olarak ciddi düşündüğüm bir şehir olmuştur izmir, şimdi o düşünsün!

  • fragman bizi bir gezegenin yörüngesinde karşılıyor. gezegenin dünya olduğunu söylemek şimdilik güç ama pekala dünyada olabilir. daha sonra tony stark'ı zırhının dışında son derece çaresiz bir halde görüyoruz. ardından bruce banner kendisini gösteriyor. belli ki uzaydan sanctum sanctorum'a düşmüş. mabedin çatısında zaten koca bir delik görünüyor. doctor strange ve wong ise şaşkınlıkla bruce'a bakıyor. bu sahne infinity gauntlet çizgi romanına harika bir gönderme olmuş. çizgi romanlarda benzer bir sahne silver surfer ile yaşanmıştı.

    bir diğer sahnede ise scarlet witch ve vision gözükmekte. vision'ı insan formunda ilk kez görüyoruz. wakanda topraklarında ise bruce banner ile black widow karşılaşıyor. banner'ın yanında hulkbuster zırhının kolu var. bu filmde banner büyük ihtimalle hulk'a dönüşmeden önce hulkbuster zırhını kullanacak. black widow'un saç renginin değiştiğini görüyoruz. captain america: civil war sonrası avengers ekibinin bir kısmı yer altına çekilmişti. o yüzden kaçak durumdaki avenger'lar da fiziksel bazı değişimler söz konusu.

    sanctum sanctorum'a geri döndüğümüz sahnede dikkatli gözlerin asla kaçırmayacağı süper bir detay var. tony stark'ın elindeki telefon. o telefonu captain america: civil war filminin sonunda ihtiyacı olursa araması için steve rogers vermişti. tony'nin mabede bruce için geldiği tahmin edilebilir. o sırada dışarıda bir kargaşa yaşanıyor. peter parker'da olayın farkında. ki açık şekilde spider-sense'i görüyoruz. etrafında yıkıma neden olan bir portal açılmış. bir başka sahnede loki'yi görüyoruz elinde tesseract var. thor: ragnarok'u izleyenler yerde yatanların kim olduklarını kolaylıkla tahmin edeceklerdir. daha sonra thanos arz-ı endam ediyor. geldiği portalın açılışı tesseract'in çalışma prensibiyle neredeyse aynı. thanos'un görsel açıdan harika olduğunu söyleyebiliriz.

    spider-man'i new york'a yerleşen portalın üzerinde görüyoruz. yeni ıron spider kostümü muazzam görünüyor. thor ise bir makinanın merkezinde. o sahneyi şu an çözümlemek güç. proxima midnight ise bir mızrak fırlatıyor. mızrağı yakalayan ise captain america'dan başkası değil. filmde muhtemelen nomad ismini kullanacak. corvus glaive'i ise vision'ın üzerine çökmüş şekilde kısmen görüyoruz. mind stone'u almak için mızrağını kafasına geçirmiş. thanos fragmanda gauntlet'a space stone'u yerleştiriyor. diğer gem ise power stone. nam-ı diğer orb. power stone'u en son ilk guardians of the galaxy'nin sonunda nova corps'ta bırakmıştık. thanos'un ilk nova corps'a bir ziyaret yaptığını düşünebiliriz.

    wakanda'da ise büyük bir savaş olacak. wakanda'da captain america'yı, bucky'yi, black panther'i, hulk'ı, war machine'i falcon'ı ve black widow'u görüyoruz. ben son infinity stone'un yani soul stone'un wakanda'da olduğunu düşünüyorum. hatta bu heart-shaped herb olabilir. önemli detaylardan bir tanesi de black panther'in düşmanlarından m'baku'nun black panther'in yanında savaşması. ortak amaç uğruna belli ki iki düşman arasında ittifak olacak. wakanda savaşında kahramanlarımızın dövüştüğü yaratıklar ise outriders isimli ırk. ilk kez çizgi romanlarda jonathan hickman'ın yazdığı ınfinity eventinde görünmüşlerdi.

    thanos'un ne derece büyük bir tehdit olduğunu fragman çok başarılı şekilde vermiş. spider-man'i yere çalmasının dışında ıron man'e attığı yumruk bütün mcu'ya atılmış bir yumruk gibiydi. ıron man'in çaresizliği ve thanos'un ne kadar güçlü olabileceği en güzel şekilde hissettirilmiş. zaten fragmanın genel havasında ciddi bir çaresizlik hissi var. bütün mcu bu sefer ne derece büyük bir güçle karşı kaşıya olduklarının farkında.

    fragmanın son sahnelerini ise thor ile guardians of the galaxy'nin tanışması oluşturuyor. genel olarak çok başarılı buldum fragmanı. heyecanla bekliyorum.

  • izlerken utandım.

    bazen sana kızıyorum ama beni utandırdın ekrem abi.

    helal olsun sana. sesin ve konuşman hâlâ aynı. daha çok güvendim şimdi sana.

  • ya ilkokul çağındaydım, ya da öncesinde.. o sıralar işte, tv'de bir çizgi film vardı. hiçbir şeyini hatırlamıyorum çizgi filmin, bir sahnesi hariç. bir yerinde küçük bir çocuk, koalalardan bahsediyordu, artık koala mı görmüştü neydi bilmiyorum, onu dinleyen yetişkinler de şey diyordu "ama küçük hanım, koalaların nesli yıllar önce tükendi".

    bu sahneyi hatırlıyor olmamın sebebi, tahmin edersiniz ki aslında koalaların neslinin tükenmemiş olması. tv'de ilk defa koala gördüğümde şaşırmış, "koalaların nesli tükenmemiş miydi ya" demiştim. hatta büyük olasılıkla ilk gördüğüm anda kafamda yer etmiş bu "nesli tükendi" bilgisi galip gelmiş, kanlı canlı bir koalayı görmüş olmama rağmen koalaların artık yaşamıyor olduğunu düşünmeye devam etmiştim.

    daha sonra yine gördüğümde yine şaşırmıştım. seyrettiğim çizgi filmin gelecekte geçen bir hikayeyi anlattığı, ve o hayali gelecekte koalaların neslinin tükenmiş olduğunu sonradan çözdüm tabi ama koala gördükçe şaşırmaya devam ettim sürekli. peki bu şaşırmam ne kadar sürdü dersiniz..

    şu an 39 yaşıma geldim, hala her koala gördüğüm, her koala lafı duyduğumda aklıma hep o çizgi film ve o sayede edindiğim "nesilleri tükendi" bilgisi gelir. otuz sene geçti aradan ve hala taaaaaaaaaa o gün aklıma girmiş bilgiyi tamamen silemedim. ilk yıllarda daha şiddetliydi bu, sanki reddedersem bütün kabullerimin sarsılacağı bir bilgiydi bu ve beynim direnç gösteriyordu bu yeni bilgiye.

    koalaların yaşayıp yaşamadığı bilgisi dini inanç değil, ideoloji değil, hayatını şekillendirmek için temel aldığın ve onun üstüne kat çıktığın bir bilgi değil.. ama otuz sene önce tek bir sahne, hepi topu birkaç saniye sürmüş bir çizgi film anısı beni otuz senedir kovalar durur. bunu bağlayacağım yere gelelim şimdi..

    birkaç saniye, ya da tek bir sahneyle değil, çocukken sürekli olarak, defalarca, tekrar tekrar kafanıza kakılmış bilgileri düşünün. dini inançlarınızı, ilkokul tarih/türkçe/sosyal bilgiler kitaplarınızda her sayfada sizi, sizden kabul ettikleriniz dışında sayılan bütün insanlara düşman etmeye şartlayan, dört başı mamur bir ırkçı yaratmaya çalışan fikirleri düşünün. duyduğunuz ezanların sayısını, kafirleri öbür dünyada nelerin beklediğini, milli kahraman/önderlerinizin ne kadar muhteşem insanlar olup, her şeyinizi onlara borçlu olduğunuzu, bayrağınızı bayrak yapanın kan olduğunun kaç defa tekrar edildiğini ve bilumum ırkçı/dinci hezeyanları.

    bazen rastlıyorum, bugün savunduğunuz fikirleri "evet tamam küçükken empoze etmiş olabilirler ama zaten doğru fikirler bunlar, şu an gelişmiş zihnimle tekrar değerlendirdiğimde iyi ki öğretmişler diyorum" diyenler çıkıyor. o zaman soruyorum işte,

    otuz sene önce bir çizgi filmde "koalaların nesli tükendi" lafını duydum diye yıllarca, defalarca tersinin kanıtı önüme çıktığı halde bu yeni bilgiyi kabul etmeye zorlandı benim zihnim, siz gerçekten bugünkü aklınızın saf ve bozulmamış olduğuna emin misiniz.. yıllarca beyninize enjekte edilmiş bütün o hezeyanların, tersine dair kanıtları gözünüze sunulduğunda ağzınızdan çıkan "sütü bozuk, vatan haini, terörist vs" laflarının altında gerçekten de böyle dediklerinizin böyle olması mı yatıyor, yoksa aslında sadece beyniniz yeni bilgiye karşı direnç mi gösteriyor.

    insan vücudundaki kusurlara girer mi bu bilmiyorum. sonuçta bilgiyi depolama şeklimiz de fizyolojimiz dahilinde olduğuna göre girer diyelim. çocukken öğretilen (ki ona beyin yıkama deniyor) bilgileri yıllarca inkar edemeyen, yanlış olsa bile sıkı sıkı sarılan basit bir canlıyız biz.

    ve bunları yazdığım yer artık sadece bu insanlarla dolu. hepimiz child abuse kurbanlarıyız aslında. n'apalım.. bunu mümkün kılan bir türüz biz.

  • yazıldı mı bilmiyorum da

    --- spoiler ---
    jon snow'un azor ahai olması ihtimali giderek güçleniyor.

    s6e10'un flashback'inde ned, kardeşi lyanna'nın yatağına oturmadan önce aşağıda öldürdüğü şövalye arthur dayne'in kılıcı olan the sword of the morning'i lyanna'nın baş ucuna koydu.

    arthur dayne'in kılıcı the sword of the morning rivayetlere göre gökten düşen bir yıldızın kalbinden dövülmüştür ve bu kılıcın bir diğer adı da dawn'dır (şafak). jon snow da gördüğümüz gibi bir nevi bu kılıcın durduğu yatağın altında doğarak dawn'da doğan gibi bir sıfata sahip olabilir.

    ikinci detay: azor ahai 'the one who was promised' olarak da biliniyor, eddard da kardeşi lyanna'ya bir şey hakkında söz verdi, 'ı promise' diyerek.

    ikisi de jon snow'un azor ahai olabileceği yönünde güçlü belirtiler.
    --- spoiler ---

    not: iki detayı da çeşitli forumları okuyarak buldum, bana ait değildirler.