hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: oktay)
    sana kufretmeden bu entry yazmam mumkun degil. o yuzden bastan soyleyeyim. senin ben amina koyayim oktay !
    kicimi yirtiyordum beni farket diye. ama yok. sen napiyordun ? mal mal isler pesindeydin. bazen kizlarla konustugunu gordugumde, kendimi daga tasa vurasim gelirdi.
    hayir zaten evlerimiz de karsi karsiya. ben o senin isigin sonmeden uyumuyordum biliyor musun oktay !
    oktay dedim de aklima geldi. senden sonra hic baska oktay tanimadim. bak iki tane mustafa, bir tane kamil. bir tane ali, omercan. mesut, hakan tanidim sevgili olarak ama hic oktay'a rastlamadim.
    neyse aklima geldi de yazayim dedim.
    ha tabi buyudugumuzde isler degisti hatirlarsan. her yerde karsima cikmalarin filan ama, ilkokulda cok uzdun lan beni.
    "seni bana verirler mi?"
    demistin hatirliyor musun ? universite icin baska bir sehire giderken, sana aldigim kareli gomlegi eline utana sikila verdigimde, elimi skica kavrayip...
    -mektup yaz bana, bol bol. uzun uzun..
    demistin.
    yazmistim hatirladin mi ?
    ilk tatilinde eve kosa kosa gelip, bizim kapinin onunde dolanmani dun gibi hatirliyorum..
    beni sana vermezlerdi. cunku bizi ayiran bir inanc sistemi vardi tepemizde.
    sevmeyi bilecek kadar cesur, sistemi anlayamayacak kadar saftik.
    yoksa..
    neyse.
    her seyi bi yana birak da. lan olm karin cok cirkin. bi kac defa karsilastik kil kil suzdi beni.
    hayir benden sonra bununla nasil evlendin bilmiyorum. cok cirkin lan.
    universitede hoca olmussun. hatta sozlukte arattim ismini, sevilen de bir hocaymissin. gurur duydum.
    resimlerini arattim hic degismemissin. ben o resimlere bakarken cocukluguma bakiyor gibi oluyorum.
    bir kere de karsilastik hatirlarsan. kizimi sevmistin..

    oktay, sen benim cocuklugumun, ilk kipirtilari, gencligimin de buyuk bir parcasisin.
    seni sevmeyi ben biraktim coktan ama, icimdeki o kucuk kiz sana hala asik.
    gozlerinden operim..
    not: olm karin cok cirkin.
    ss

  • kelime anlamıyla "çarpışma" olmayacak çarpışmadır. galaksiler aslında birleşecekleri zaman "kavuşur", yani yıldızlar ve gezegenler kütürttt diye birbirlerine girmezler. en yoğun girişimin olacağı merkezde zaten gezegenli yıldızlar olma ihtimali neredeyse imkansız olduğundan en kötü ihtimalle yıldızlar kaynaşabilir.

    biizm gibi uzak kollarda ise dolmuşta boş koltuklara yerleşircesine mega galaksinin merkezkaç kuvveti ile açılan kollar arasına dağılması şeklinde olacaktır, bizim gibi 4000*pi ışık yılı alanda toplasan 100 yıldız olmayan bölgelerde bu geçiş yumuşak olacaktır.

    ancak, galaksinin serserileri olan karadelikler, nötron yıldızları, atarcalar gelirse, dünyayı harcayacaklar matmazel

  • filmi izlemedim ancak seri katil hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.
    rodney alcala, 1943 doğumlu ve john berger&john burger takma isimlerini kullanıyor cinayetlerini işlemeden önce. bu ibne babası bunu terkettikten sonra ailesiyle birlikte los angeles'a yerleşiyor yani babasız büyüyor. zaten seri katiller bizim uzman psikologlar tarafından l koltuğa uzatılıp geçmişlerine inilmeye çalışıldığında geçmiş yaşantısında muhakkak bir aile travması olduğu gerçeğine varıyor, neyse. rodney orduya giriyor, yazıcı yapıyorlar bunu sonrasında ordudan kaçıyor. ordunun psikolojları bunun hakkında çalışma yapınca ağır rdm olduğu anlaşılıyor şaka şaka asosyal kişilik bozukluğu teşhisi koyuyorlar. sonrasında üniversiteye giriyor ve üniversite okuduğu dönemlerde 8 yaşındaki bir çocuğa tecavüz suçlaması ile polis denetimine giriyor. zaten bu olaydan kaçmayı başardıktan sonra john berger ismini kullanmaya başlıyor.
    cinayetlerine gelecek olursak, 1977'de jill barcomb adlı bir kızı öldürerek ilk cinayetini gerçekleştiriyor. sonrasında;
    1977 georgia wixted
    1977 charlotte lamb
    1977 jill parenteau
    1977 pamela jean lambson
    1977 christine ruth thornton ( cesedi 1982 yılına kadar bulunamadı ve öldürüldüğünde 6 aylık hamile olduğu otopsi sonucunda belli oldu)
    1979 robin samsoe (12 yaşında). bunların yanında yamulmuyorsam 2 cinayetten de şüphelenildi ancak yeterli kanıt bulunamadığından suçu ispat edilemedi.
    bu ibne 1979'da yakalandı, 1980 yılında ölüm cezasına çarptırıldı (bunu duyunca oh diyorsunuz ama durun bitmedi) 1984 yılında üst mahkeme kararı bozdu. daha sonrasında ölüm cezası aldı (oh) ve 21 temmuz 2021 yılında öldü. son olarak bu ibne hakkında birkaç enteresan bilgi verdikten sonra entrymi tamamlamak istiyorum.
    - hapse giderken yerlerin kaygan olmasından dolayı kayıt düştü, yaralandı ve bunun için kaliforniya eyaletine dava açtı.
    - hapishanedeyken ona istediği şekilde az yağlı yemek sunulmadığı için kaliforniya eyaletine yine dava açtı (yüzsüz piç)
    - son olarak iddialara göre iq'su 160.

  • kemal kılıçdaroğlu kendisi hakkında yalakadan sanatçı olmaz demiş. kendisi yalaka olmasaydı da sanatçı değildi zaten, orayı atlamış olsa gerek. hülya avşar da çıkmış demiş ki, kendi görüşüdür benim 31 yıllık sanat hayatımdan şüphem yok. 31 yıl öncesi 1983 yılıdır. hülya avşar'ın güzellik yarışmasında 1. seçildiği senedir. yani kendisi güzellik yarışmasında 1. olduğu andan itibaren sanatçıdır? vay arkadaş. kadın sanatçı doğmuş resmen. bana bir yabancı adam sorsa bu kadın necidir diye, cevap veremem lan. şarkıcı mı kendisi? sesi mi güzel? ses sanatçısı mı? aktris mi? yeminle 5 dakika düşünür, acun'un yanında kadrolu jüri cevabı veririm. bir de 31 yıllık sanat yaşantısı varmış. vay arkadaş, ne kadar kolay bu ülkede sanatçı olmak.

  • 1978 yılıydı. çaycumada hakimlik yapıyorum. hukuk hakimi arkadaşım ; " ankarada bir işim var, hafta sonu kendi arabamla gideceğim. pazar akşamı döneriz. gelmek ister misin ?" diye sordu. sevindim. birlikte ankaraya gittik. pazar akşamı beni bulunduğum yerden aldı. dönüşte sanırım devrek yakınında trafik polisi kontrol yapıyor. yolun ortasında dikilmiş, araçları durduruyor. hava kararmak üzere. polis net olarak görünmüyor. kendisi için tehlike.. neyse durdurdu. ben arkadaşıma "hakim olduğunu söyle" dedim. "hayır" dedi. arkadaşımın bir eksiği çıkmadı. polis,
    "gidebilirsiniz " dedi.

    hareket ettik. niçin kendisini tanıtmadığını sordum. "iki sebeple" dedi." birincisi ,memur görevini yapıyor. görevde eşit davranmak gerekir. benim kim olduğumu söylemem onu zor duruma sokabilir. ikincisi, trafik kanuna göre hakimin trafik suçu işlemesi durumunda suçüstü hükümlerine göre ağır ceza mahkemesinde yargılanması gerek. bu uzun bir süreç. bu yüzden kim olduğumu söylemedim" dedi. "yani bazen kim olduğunu söylemek aksi sonuç doğurabilir" diye de ilave etti.

    edit : bir yazar arkadaşım, niçin "hakim olduğunu söyle" deme ihtiyacı duyduğumu sormuş. meslektaşlarımdan öyle görmüştüm. henüz hukuk hakimi arkadaşım kadar olgunlaşmış bir hakim değildim. bu bana bir ders oldu.

  • önce at, sonra bağır.

    dikkat ediyorum, her seferinde önce bağırıyorlar, hedefi alarm durumuna geçiriyorlar, gardını almasına yol açıyorlar, sonra da ayakkabıyı fırlatıyorlar.

    yanlış. bin kere yanlış.

  • evde onu bekleyen veya birazdan eve gelecek olan bir gönüldaş yoksa eve ister 17:15'te gelinsin ister 19:00'da gelinsin ne fark eder.yaş biraz ilerleyince daha çok anlaşılıyor bu durum.gençlere sözüm yok işten erken gelsinler otursunlar dizilerini izlesinler ama bir yerden sonra insanın bilgisayar ekranına bakası gelmiyor.
    hayat çok garip.bayılırdım halbuki dizi izlemeye.

  • iki yaşındayken annemle beraber yaşadığımız olaydır.
    gerçekten doğaüstüdür.
    o zamanlar babamın mesleği nedeniyle aydın'daymışız. bayram yaklaşıyormuş ama babam izin alamamış. mecburen annemle beni önceden memlekete yollayıp bayramın ikinci günü arkamızdan gelmek durumunda kalmış. hikaye tam da burada başlıyor. annemle otobüste gece yolculuğu yaparken iki yaşında bir bebek olan ben "anne çiş" demişim. dağların arasındayız. dinlenme tesisine daha çok varmış. muavin de anneme "indir şu kenara yaptırıver abla" demiş.
    annem beni indirmiş, işlem tamamlanmış.
    tam o sırada.....

    şoför otobüsü çalıştırmış. bizi almadan yanımızdan basmış gitmiş. annem arkalarından koşturmuş ama nafile...

    bavullar arabada. çanta yok. cüzdan yok. ve o zamanlar cep telefonu da yok....

    kuş uçmaz kervan geçmez bir yolda gecenin kör karalığında 27 yaşında bir kadın ve elinde bir bebek.annem ağlamaya başlamış. burada çocuğumla ölücem demiş.

    tam o sırada....

    yoldan aniden bir araba çıkagelmiş. zınk diye annemin önünde durmuş. içinde upuzun sakallı iki tane adam. annem korkudan bayılmak üzere artık kaçıcakmış. adamlar "bacım biz polisiz gel" demiş. annem telsizleri falan da görünce arabaya binmiş. saate bakmış saat tam "ikiyi dört geçiyor".

    neyse polis otobüsü çevirmiş yolda annemi geri bindirmiş. şoföre ceza kesmiş. annem sabah memlekete ulaşmış. bu olayı üzülmesinler diye kimseye anlatmamış...

    taa ki babannem "kızım gece içime bi korku girdi saat ikiyi dört geçe kalktım sana dua ettim" diyene kadar.