ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sabah sabah işe starbucks kahvesiyle gelen kız
-
oglum bir kahveden de insan tespiti yapmayin artik. nedir ya, 4 liralik 300ml sividan bahsediyoruz. milletin isi gucu yok sabahtan aksama kadar milletin yedigine ictigine, giyinimine bakip "haci bu soyle bir kiz, su boyle bir erkek" hayat bu mu simdi? birak starbucks icen tikky, kahve dunyasi icen kezban.
ne rahatsiz milletiz ya biz.
serkan inci'nin ekşi sözlük satıldı iddiası
-
biz marabalar ile birlikte mi satıldı acaba diye akıllara soru getirir. ne bileyim lan kendimi bir garip hissettim ilk okuyunca. garip bir duygu.
maaşlarımızda bir değişiklik olacak mı acep?
edit: başlık başa..
lisenin en popüler kızının lcw'de işe başlaması
-
(bkz: vay kiki vay vay)
tarkan
-
ulen adamlar 70lerde cocaine diye şarkı yapmış dünyayı sallamış
yıl 2010 türkiye'nin megastarı kokain kullanıyor diye gözaltına alınıyor...
mick jagger falan bizde olsa 30undan sonra mapus türküleri söylerdi.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: spartacus un falanca sezon filanca episodu (spoiler da içermesin)
(olay: baba karakterlerden biri hakkın rahmetine kavuşur ve acaip duygusal bir bölümdür)
entry: osbir çekmek için hazırladığım peçetemle gözyaşlarımı sildim amk.
bir lisede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
hazırlık sınıfı ingilizce dersinde aynen yaşanmıştır.
sınıfta uğultulu bir ortam vardır. hoca, yanındakiyle konuşan ve dersten bihaber olan arkadaşı kızgın bir şekilde kaldırarak başlar sormaya
+ bla bla blaa... good idea or not ?
- ..... ? ? ?
+ ( hoca daha bi' sinirle tekrar sorar parçayla ilgili sorusunu ) bla bla bla... ok or not ?
- ...? ... ?
+ ( hoca dişlerini sıkarak ve tane tane ) okey ... or ... not ... ??
- (ve arkadaş bir cevap vermesinin zorunluluğunu dibine kadar hissederek o tarihi cevabı verir ) or.
norveç edebiyatı
-
pre-edit: saygıdeğer eski yazar gamsiz dansoz bu başlığın girişindeki o güzel entrylerini ne yazık ki sildiği için buraya önemli yazarları ekliyorum:
(bkz: knut hamsun)
(bkz: marie hamsun)
(bkz: erik fosnes hansen)
(bkz: maurits hansen)
(bkz: hans nielsen hauge)
(bkz: tormod haugen)
(bkz: anders heger)
(bkz: trond hegna)
(bkz: gunnar heiberg)
(bkz: liv heløe)
(bkz: hans herbjørnsrud)
(bkz: kim hiorthøy)
(bkz: sigurd hoel)
(bkz: tore elias hoel)
(bkz: trygve hoff)
(bkz: anne holt)
(bkz: kåre holt)
(bkz: zinken hopp)
(bkz: sverre årnes)
(bkz: peter christen asbjørnsen)
(bkz: kjell aukrust)
(bkz: olav aukrust)
(bkz: ingvar ambjørnsen)
(bkz: kjell askildsen)
(bkz: bente pedersen)
(bkz: per petterson)
(bkz: alvilde prydz)
(bkz: berit bertling)
(bkz: jon bing)
(bkz: jens bjørneboe)
(bkz: johan bojer)
(bkz: oskar braaten)
esas entrye donelim:
her ne kadar tarih içinde değişime uğradığı gözlenmişse de, bjørnstjerne bjørnson ve henrik ibsen gibi pastoral şiir tadında edebiyat anlayışıyla zamanla kendine ayrı bir çizgi olu$turmuş edebiyat türüdür. knut hamsun, burada en bilinen kişidir, ancak onun yolundan giden ingeborg kasin sansdalen, sjur bygd, inge krokann, olav berkåk, astrid hjertenaes andersen, pål brekke vs. az sayıda değiller. yine de knut hamsun'un sult'unun sonlarında görülen bir underground çaresizlik belirtileri, ingvar ambjørnsen gibi usta bir kalem oluşmasına yol açmıştır. (ingvar bunu bir röportajında belirtiyor.)
--- spoiler ---
nasıl ki sult'ta 10 kron için bir şeyler yazmak, yeleğin cebinde para unutmak birer ironi ise; dukken i taket'in konusu da bununla benzerliğini göstermektedir.
--- spoiler ---
çeşitli uyarlamalarla iyice serpilen, zamanla kendini aşmış, devinmiştir. henrik anker bjerregaard'ın yazdığı "bir dağ masalı", norveç tiyatro tarihinin, en önemli eserlerindendir. ulusal konuları içeren ilk dramatik oyundur. bu komedi, moliere ve holberg sentezi gibidir. yani, bir avrupa sentezi. bir tür şarkılı oyun olan bu eserde; konu yalın, karakterler oldukça güçlüdür. birkaç özel norvec atasözü ve deyimi dışında, son derece basit ve gündelik konuşma diliyle yazılmıştır. müziklerini, waldemar thrane'nin yaptığı bir dağ masalı, once oslo'da, sonra da trondheim'da sahnelenir. oslo'da sahnelendiğinde wergeland oldukça heyecanlanmıştır. 1861 yılına kadar, djurgaards tiyatrosu'nda sahnelenir. böylelikle, yazıldığı yuzyılın, en çok sahnelenen oyunlarından biri olmuştur. henrik ibsen ve bjørnstjerne bjørnson bu oyunu tiyatronun en görkemli eseri olarak kabul etmişlerdir.
okuyan bilir, dorothea engelbretsdatter ise biraz daha dini boyutta duyguları körükler desem yalan olmaz. bir başka deyişle henrik ibsen'in doğa edebiyatını sindirerek okuyan sözlukçüler "evet, anladım" diyecekler, bunun biraz daha kilise etrafından düzenlenmiş şeklidir. tabi, on sekizinci yüzyıl olduğunu da unutmayalım. ancak engelbretsdatter bir lutheristtir, yani önce pişmanlığı idea olarak ele alır, ardından bunları istiareyle besler. bizeyse alegorik kırıntılar kalır. abartı unsurlar dikkatinizi çekecektir. (dag og tid'de okudum bunu.) engebret hougen ise tamamen coğrafi bilgilerle süsler eserlerini. yani, henrik ibsen sait faik abasıyanık olsa, bu adam da halikarnas balıkçısı'nin romanlarında kendine rahat rahat yer bulabilir. bununla birlikte kraliyet soyundan geldiği için şiire de ayrı merakı vardır. norveç şiirleri genelde pastoraldir, eglogdur. kanımca doğa tasvirleri pek başarılıdır. ancak tarlaları da emekçi bakış açısıyla övmektedir.
yine de, ne olursa olsun norvec edebiyatını norvec edebiyatı yapan esas adam pram'dir.* tamam, çoğunlukla danimarkalı olarak kabul edilir. ancak norveç edebiyatının temel taşlarındandır bu adam. tasvirleri olağanüstüdür. (kendi de deneyüstücülük hayallerinin peşinde kıvranmıştır.)
hatta izninizle, rus edebiyatı açısından değerlendirmek lazım bu adamı. nasıl şolohov* tihi don'da kızıl emeği -yani bir ereği- tasvir ediyorsa, bu adam da aynı şekilde istiare olayını aşmıştır. pram'in sanatında ön plana çıkan şey, belki de iskandinav ruhunu gerçekten yakalamış olmasıdır. ancak, zamanla bu özelliginin azalması onun şiirini sıradanlaştırmıştır. daha çok edebiyat tarihi açısından incelenmektedir. şiirlerin konusu, kendi zamanına göre yenilikler içerir. bir nevi soru yanıtlamak üzerine kuruludur hayat bu yazınlarda. eğlence şiirinin önemini kavramasına rağmen, seçtigi bazı konular halkı ilgilendirmediğinden başarılı olamamıştır. (aslında bu da kendi aklı için yaratici olduğuna işarettir.) içten ve duygusaldır, sıcaktir norveç soğuğunda. danimarka ve norveç masallarının ve 18. yüzyıl norvec kısa oyku türünün öncüsüdür.
pram demisken, poetik üçlünün diger iki esas adamı jonas rein ve jens zetlitz'den bahsetmeden olur mu? olmaz. bu ikisi daha vatansever eserlerle ön plana çıkmayı başarmış, itiraf ederek brun'dan etkilendiklerini belirtmişlerdir. vatanseverliği kesin sınırlarla değil, daha çok öğretici şekillerde açıklamışlardır. bu süreçte en büyük destekçileri de yine büyü edebiyatçılardan ole bjornsen'dir. şiir kurallarını kendilerine öğreten bu adamdır, ve unutulmayacaktır.
(kaynaklar: dikterpresten jens zetlitz og klubselskabet ve dansk biografisk lexikon)
yanlış kişiyle evlenildiğinin anlaşıldığı an
-
bir önceki aşaması: yanlış kişiyle evlenileceğinin anlaşıldığı an.
kim anlatmıştı hatırlayamadım. gerçek bir olay. nikah salonunda merdivenleri inerken kadın kravatını düzeltiyor adamın. hani, sanki beğenmiyormuş gibi. adam bi duruyor şöyle, suratına bakıyor kadının. artık n'oluyosa o anda, dönüyor sırtını, çıkıp gidiyor. sonra ikisi de başkalarıyla çok mutlu evlilikler yapıyor.
haaaaa şimdi hatırladım; eski kaynanamdı anlatan.
ulan acayip gülme geldi.
hemşirenin pratisyen hekimden çok kazanması
-
onlar da az daha çalışıp hemşire olsalarmış amk