hesabın var mı? giriş yap

  • gece gece okurken beni sinir krizine sokan başlık. ortaokuldayken voleybol takımına girmiştim, gerçi girmemle çıkmam bir olmuştu çünkü babam şort giymemiz gerektiğini öğrenmişti. tayta bile ikna edememiştim ve bırakmak zorunda kalmıştım. sonra da dışarı çıkmam yasaklanmıştı :) sırf voleybol oynamak istedim diye. ha oynamaya devam etsem vargas mı olacaktım hayır. ama belki kızları izlerken içim bu kadar buruk olmazdı. olabilecekleri bu kadar düşünüp kendimi üzmezdim.
    burada atıp tutanlara sesleniyorum: bu ülkenin kızlarının yaşadıkları bunlar. yardımcı olmuyorsunuz bari çenenizi kapatın ve sevinenlere karışmayın.

    bu ülkenin ağ tutmuş zihniyetiyle hiçbir şey yapılmaz.

  • eskiden entryler görürdüm istanbul'u izmir ile kıyaslayan, işte izmir köy istanbul megakent diye.

    şu istanbul denen memlekette ciddi ciddi severek yaşayan bir insanın psikolojik problemleri vardır. hayatımda bu kadar eksisi olan ve artısı olmayan başka olgu görmedim. pahalı, trafik (bence şu başlı başına etken, 19km yol 1 buçuk saat sürüyor lan), insan yapısı mide bulandırıcı, kalitesiz.

    bir de en çok güldüğüm "çok aktivite var abi, konser var tiyatro var". bak sayın pezeveng, 2 saatlik tiyatroya 4 buçuk saat yol gidince aktivite yapmış olmuyorsun. sizin hayatınızın zamanınızın hiç önemi yok galiba, hayatsız olmak lazım şu trafiğe alışmış olmak için.

    doğma büyüme izmirliyim son 1 senedir iş dolayısıyla buraya geldim, mide bulandırıcı bir şehir istanbul, işi remote aldığım an rastgele bir ile taşınacağım. batıya en yakın rastgele 20 ilden birini seçin buradan daha kaliteli yaşarsınız şaka yapmıyorum. gerçekten burda severek yaşıyorsanız akli melakelerinizi kontrol ettirin.

  • yeni uyanmış sevgili sıcacıktır.
    suratı hiç karizmatik değildir. şişmiş gözleri ile bir japona duyulan şefkati hissettirir. bir başkasında gördüğünde gözünü kaçırdığın çapaklara işaret parmaklarınla yumuşacık dokunup almak istersin.
    mırmır mırıldar sevgili.
    hele gözlerini açıp da seni görünce gülümserse, bir an nefesin durmuş gibi hissedersin.
    ister 35 numara bir kadına ister 45 numara bir erkeğe ait olsun, yorgandan dışarı sızmış bir sevgili ayağı, içindeki tüm kötü duyguların panzehiridir.
    insanın en zayıf noktasıdır o, uyurken herkes masumdur tezinin kanıtıdır o yamuk duran, yorganlardan fırlayan yaramaz, bilinçsiz ayak.

    uyku sonrası ilk saçmalama cümlelerine şahit olmak yakınlaştırır iki insanı birbirine.
    çünkü saçlarını arkaya yatıracak, parfümlerini sıkınacak, yüzünün anlamını istediğin gibi resmetmene yarayacak makyajı yapacak zaman yoktur.

    gri farlarla boyadığın gözlerin, paçaları liğme kotunla vermeye çalıştığın özgürlüğüne düşkün ve asi imajına tur bindirir, yastığın altına saklanmış kol, yakası yamulmuş ayıcıklı pijama.

    kalkar kalkmaz;- benim prensiplerim vardır bebek- diyemez kimse, algılar hala bilinçaltı ile gerçek yaşam arasında gidip gelmektedir. en fazla;
    -mm picamanı mmmmrm ters mi giymişsin mmmrrr , saçın yan dönmüş çok şirin mmmrrrmm- çıkar ağzından

    ben astığım astık erkeğim tripleri, hiç olur, bir avuç içiyle göz ovma hareketiyle.

    insan aslında çığlık çığlığa bağırmaktadır, benim şevkate de ihtiyacım var, diye.

    yeni uyanmış sevgili ile hergün yeni duygular uyanır içinde. kedi yutmuş gibi cırmalanır kalbin.

    kendini yorgandan sızan ayaklara gülümserken bulursan birgün, kedi tırnaklarıyla aşk yazmış demektir kalbine.

  • filmde oynayan insanların gözleri kadar güzel bir film olmuş.
    her şey o kadar sade ve o kadar gerçek ki. salonda bulunan onlarca insan dakikalarca gözlerini kırpmadan izledi, pek çok yerinde aynı anda göz yaşı döktü.

    öyle bir soundtrack yapmışlar ki insan dinlerken şunu düşünmeden edemez bence. " dünya acılarla dolu bir yerdir " buyrunuz malum eser : https://open.spotify.com/…si=z44v-uxct62cme-vo1pdcq

    birfilm sayfasında çocuklara ne oldu diye bir görsel paylaşılmış. bu çocuklar gerçekten o tablonun anlatıldığı yerden hayat kesitlerine sahipler , zain aslen suriyeli, filmden sonra 2018 ağustosta mülteci olarak ailesiyle norveç'e yerleşmiş. zain ve kardeşleri orada okula başlayabildi. aile, bahçe içinde iki katlı güzel bir evde yaşıyor.

    sahar (cedra) filmden önce beyrutta evsiz bir çocukmuş, her şey için geç olsa da artık evsiz değil ve unicef'in yardımlarıyla okula başlayabilecek.

    yonas (treasure) ailesiyle birlikte lübnan'da sürekli sınırdışı edilme korkusuyla yaşıyordu . ekonomik nedenlerle memleketine dönemeyen aile , günlerini lübnan'da çok kötü şartlar altında geçirmek zorunda kaldı. çekimlerden sonra ailesinin yanında güvenle kenya'ya dönen treasure okula başladı.

    yapım ekibi, oyuncular ve ailelerine sürekli yardım sağlamak üzere capernaum vakfı nı kurdu. vakfın amacı, tüm çocukların uzun dönemde kendi başlarına ayakta kalabilmelerini sağlamak.

    bu film, o coğrafyadan küçük bir kesit, bu kurtarılma öyküleri elden geldiğince yapılabilen şeyler. bu demek değil ki hepsini kurtaramayacağız. bugün, sadece suriye, ırak gibi savaşın vurduğu yerlerdeki çocukların sefaletini değil, gün gibi ortada olan lübnan gerçeğini gördük, bir başka nadine labaki bir başka ülkeyi fotoğraflayıp aktaracak, yeri gelecek kendisi de öyküye dahil olacak. böyle böyle görüp düzeltmeye çalışacağız bu bozuk düzeni. umuyorum ki yönetmenler böyle güzel, gerçekçi ve toplumsal hatta tüm dünyayı ilgilendiren sorunlara değinen filmler yapmaya devam eder.

  • 80 tl'lik fondöteni sürmeyip 300 tl'lik givenchy parfümü sıkmazsa bir boka benzemediğinin farkında.

    özgüven problemi yaşayan kadın beyanı.

    edit: ayrıca biz ne yapıyoruz amk buluşmaya gelirken, taşşaklarımıza ernet mi asıyoruz?

  • kişinin kendi (için) kendine (rağmen) empati yapmasıdır. ters giden şeylerin sebebini bulmak için içine bir iki bakmasıdır. yaptığım bu ama istediğim ne, diye sorabilmesi ve üstüne basıp geçtiği şeyleri fark etmesidir.. kişilerarası iletişimde empatinin önemi ne ise, kişinin kendisiyle iletişmesinde de içgörü o kadar önemlidir.

  • bunun ile ilgili istanbulda bir zirve yapılsa güzel olur. düşünsene onlarca kişi toplanmış lecce cagliari maçı izliyor. tezahürat yapıyor. istanbul bile böyle bir rönesans tablosu görmemiştir.