hesabın var mı? giriş yap

  • amme hizmeti olarak açıklayacağımdır.

    instagramda oyuncu bartu küçükçağlayan ve sinema eleştirmeni* melikşah altuntaş tarafından gece 00.30-01.30 saatleri arasında mücbir sebepler adı altında bir canlı yayın yapılmaktadır. karantina nedeniyle evlerinde olan birçok ünlü de bu programı izlemekte ve yorumlarıyla katılmaktadır. bartu bey zaman zaman melikşah'ı yayından atıp bir ünlü almakta ve o ünlüyü de yayından atmaktadır. bu durum da ünlüler üzerinde bir anksiyete yaratmaktadır ve sarp apak ne zaman yayına katılsa gerginliği yüzünden okunmaktadır.

    yoruldum yazarken. kısaca anlatcam. melikşah'ın karşı apartmanda bir komşusu var ve melikşah kendisini tanımıyor.bir gün bartu komşun bizi izliyorsa barış manço diye bağırsın dedi melikşah da pencereyi açtı evet komşusu da bağırdı. sonraki gün yine sarp apak'ın üstüne gidiyordu yayına alıcam diye orada da "sarp apak bunu atlatamayacaksın" diye bir cümle kurdu ve komşun bunu bağırsın dedi bu sefer de, komşu yine bağırdı. bugün de ürün yerleştirme olarak sokakta araba sürdüler ve herkes pencerelerden sarp apak bunu atlatamayacaksın diye bağırıyordu.

    oh bitti. arkadaşlar biz ne izliyoruruzdur ya.

    edit: yayın bugün 85k izlendi ve serdar ortaç katıldı.

  • asistan olarak başladığım klinikte ilk iş günüm, sabah saat 8 sularıdır. günaydın dedim, işe yeni başlayan, henüz kimseyi tanımayan ama tanışmak isteyen hevesli kız olarak, sadece soğuk bir günaydın dedi. ne asık suratlı nemrut bir adam dedim içimden.
    büyük konuşmamak lazım demekki, kocam oldu sonra.

  • size hiç saygı duymadım çünkü beni sürekli arkadaşlarımın yanında küçük düşürdünüz. kilolarımla dalga geçerek onlara örnek oldunuz. başarılıydım fakat her türlü etkinliğin baş kahramanı olarak sırf daha güzel gözüktükleri için hep o sevimli, şirin kız ve erkek çocuklarını tercih erttiniz. bir kere 500bin liram vardı. okulun yanındaki marketten 250 bin lira vererek cips almıştım. haliyle para üstü olarak 250 bin almıştım. çılgın bir kalabalık vardı bakkalın önünde. bakkal benim ödeme yapmadığımı sandı cüzdanımı alıp baktı. 250bin lira var bunu bana vereceksin dedi. direndim. seni okuluna şikayet edeceğim dedi. et dedim ben de. ispiyoncu sınıf arkadaşlarım olayı sana anlatmışlardı. beni, tüm sınıfın karşısında tahtaya kaldırdınız ve azarlayıp aşağışadınız. tarafınızdan iftiraya uğruyordum. o gün ağlamamıştım çünkü iğrenmiştim sizden. tek hatırladığım deli gibi kalbimin çarptığı. bir daha o markete hiç gitmedim. sizi de hiç sevmedim. yıllar sonra karşılaştık. büyümüş, zayıflamış, çocukluk halinden çıkmış ve ergenliğimi atlatmıştım. başarılıydım. sen ise bir grup öğretmen arkadaşınla oturuyordun. beni gördün ve benimle övündün, işte benim öğrencim diyerek... ben sadece samimiyetsizce gülümsedim. keşke o gün söyleyebilseydim, beni sizin iyilikleriniz, zekanız, bilgi kaliteniz yetiştirmedi, beni sizin ikiyüzlülüğünüz, gaddarlığınız ve kötülüğünüz yetiştirdi.

  • surada yazilanlara bakiyorum da bu basliga yapanlar nasil yapmis, bize bi faydasi olur mu diye gelenlerin haline aciyorum. böyle bir derde düsmüs insana yapmayin, ayrilin, olmuyor biz yapamadik diyorsunuz. ayrilin nasil bir tavsiyedir? aldatilacaksiniz zaten, aldatin nasil bir tavsiyedir?

    sevmeyen adam böyle deli isine kalkisir mi? seviyor ki uzak mesafe iliskisi denen ömür törpüsüne bulasmis. ayni sehirde olunca cok asikken diyor musunuz; "ya biz bununla yapamayiz zaten, cok da asigim ama ayrilalim en iyisi"? ya da zannediyor musunuz ki aldatilmak sadece aldatilanla, yalnizca mesafeyle ilgili? aldatacak adam ayni sehirdeyken de yapiyor, firsatini bulunca da yapiyor. kendi karaktersizligi.

    belki hic uzak mesafe iliskisi yasamamis adam gelmis tavsiye veriyor, ayrilin gitsin diye. oldu cicim. demesi kadar kolaydi cünkü yapmasi. aldatin diyor, cok güzel bir seymis gibi.

    onun bunun dediklerine bakmayin, ölcün tartin kendinizi. yürümüyorsa belki gercekten bitmesi gerekiyordur, mesafeler yüzünden degil belki baska sebeplerden. yürüyorsa da ne mutlu size, mesafelerin bile araniza giremedigi bir insana asik olmussunuz; sabredin, sükredin.
    sabir iliskiye cok sey katar benim gözümde. sadece iliskiye degil, size de cok sey katar.

    bes yil ayri ülkelerden yürüttük biz iliskimizi. olmuyor degil, oluyor. evet zor, yanindan gecip giden ciftlere bakinca icin aciyor, telefon faturasi evden telekoma yol oluyor, bolca zamaniniz internette geciyor. ama sabrediyorsunuz, hepsi gecip gidiyor. sonu baslarken görünmese de o son geliyor, bir gün kavusuyorsunuz. bes yildir evliyiz, bir de her gün varligina sükrettigim bir tombik katildi aramiza. geriye dönüp baktigimda o uzun hasretlikleri degil, birlikte gecirdigimiz kisacik güzel zamanlari hatirliyorum simdi.

    istisnalar kaideyi bozmaz evet, ama sizin de o istisnalardan olamayacaginizi kim söylemis?

    2024 editi: bu yil 15. evlilik yildönümümüzü kutlayacagiz.
    tombigin kendinden 2 yas kücük bir kizkardesi oldu. kendisi de artik tombik degil, boyuma erismis bir delikanli :)

  • markete girdim.
    canım ne istiyorsa aldım, hem de ikişer tane.
    muzlu sütler, çikolatalar, krakerler, pahalı sakızlar falan...

    -9.75 kardeşim...

    cebimden çıkarıp bakmadan adama uzattığım şey, benim sandığım gibi 'yeşil bir yirmilik' değil; sadece 'mor bir beşlik' imiş.
    para üstü beklerken, para eklemem gerektiğini anlamam uzun zaman almadı.
    montun cebi, pantolonun cebi, arka cep falan detaylı taradım. 3 tane 1 lira ve işe yaramaz 10 kuruşlar buldum.
    ''param var'' sanırdım, yanılmışım...

    hala eksik olduğunu anlayınca;

    tekrar cebimi kurcaladım...
    elime anahtar geldi, para sanıp heyecanlandım...
    kurcalamaya devam ettim...
    elime yine anahtar denk geldi, yine para sanıp heyecanlandım....

    pantolonumun bir şalvarbank olmadığını kabullenince, cüzdanımdan daha işlevli bir bankanın kartını çıkarıp adama uzattım.

    +al abi, buradan çek
    - pos yok kardeşim ya
    +hayda...

    elimi tekrar cebime attım refleksle...
    yine anahtara denk geldi ama hiç heyecanlanmadım...

    "cebinde darphane yok amk, birinden birini bırak." dedi içimden bir ses alaylıca...

    +sakız kaç para?
    -2.50
    + o kalsın, o zaman...

    para yetmediği için alınamayan şey?
    (bkz: sakız)

    başlıktaki herkese eksi verecem amk.

  • babasının sorumsuzluğuna annesinin ise daha rahat televizyon izleme densizliğine kurban giden çocuktur

  • edit: şikayet ettiğimiz 3 kurumdan birisi dönüş yaptı. aydın devlet hastanesi'ne verdiğimiz dilekçenin cevabını koyuyorum.

    link: https://i.hizliresim.com/km8vaw.jpg
    alternatif: https://i.ibb.co/…-image-2019-08-30-at-18-42-36.jpg

    __________________

    ss'de isimler ve fotoğraflar özellikle gizlenmiştir. kimsenin linç edilmesi için bu başlığı açmadım, kimseyi de linç etmeyin. başlığı açma sebebime gelirsek; başka doktorlar, hemşireler vs. görsünler bu başlığı da başka hastalara mesaj atmasınlar. bende biliyordum o mesajları görünce sil butonuna basmayı.

    bknz: https://i.hizliresim.com/nldq7q.jpg
    alternatif: https://i.ibb.co/…2-5132356498470469632-n-kopya.jpg

    ne zamandır doktorlar muayeneden sonra sosyal medyadan mesaj atar oldu arkadaş?

    edit: yahu kız arkadaşıma "kezban" diyen, "kuyruk sallamıştır" diyen... şaka gibi. kız kum döküyor, acıdan iki büklüm haldeydi ne kuyruk sallaması deli misiniz la siz? "mesaj atmış tanışmak istemiş ne olacak" falan diyenler var. arkadaşım gönder kız arkadaşının facebook profilini, ben aynı şekilde buraya koyayım tanışmak isteyenler mesaj atsın gece birde. manyak mısınız ya? bu adam, kız arkadaşım cafede otururken gelip "merhaba tanışabilir miyiz?" diye sormadı ki. öyle olsa anlarım. kibarca sormuştur. durum o değil. durum hasta fişinden ismine bakıp facebookta aratıp mesaj atıyor. normal mi bu?

    edit: "artniyetli mesaj atmamıştır." diyenler var. sevgili arkadaşım bak tane tane anlatıyorum; doktorun hastasıyla ilgilenmesini, hastalığı takip etmesini pekâla kabul eder hatta sevinirim. sistemde telefon numarası var, sekretere söyler, sekreter arar "hanfendi, kontrollerinize gecikmeyin, mutlaka ilaçlarınızı kullanın, ağrınız geçti mi?" diyebilir. ama bu facebooktan mesaj atarak olmaz...

    edit: "yok buraya yazmayın, niye yazıyorsun git şikayet et" diyenler var. ulan arkadaş, millet doktoru darp edince cümle alem gazeteler yazıyor, ben bu adamı buraya yazınca niye olay oluyor? zaten şikayet edeceğim pazartesi, şuan her yer kapalı. ne var buraya yazmakta?

  • habitus, bilinç ve dil düzeyinin altında yer alarak düşünce ve eylemin seçilimini kısıtlamasına rağmen bu iki unsuru tamamen belirleyemediği için içselliğin dışsallaştırılması anlamında toplumsal dünyayı üreten ve dışsallığın içselleştirilmesi anlamında da bizatihi toplumsal dünya tarafından üretilen istencin ötesinde konumlanmış ilişkisel pratiğin mantığıdır.

    bu çerçevede habitus, hem oyun alanının yapısalcı bir içerikle birlikte baskıcı yanını pekiştirmekte hem de aktörün maddi ve kültürel bir anlamda yeni oyun alanları üretmek için mücadele etmesini sağlamaktadır. ilk aşamada, oyun alanının çıkar, kural ve kanaatlerini bedensel ve sezgisel bir yatkınlığa bağlı olarak yeniden üreten habitus'un sonraki aşamalarda gelecek inşası için gerekli olan tahayyül gücünü içermesi nedeniyle tarihsel deneyimleri, pratik yatkınları ve gelecek tahayyüllerini kapsadığı görülebilir. dolayısıyla habitus, erken çocukluk döneminde bedensel anlamda şekillendirici bir aygıt olurken modern toplumda tarihi ve pratik deneyiminin bir sonucu olan sınıf hiyerarşisi içinde temellenmektedir denebilir.

    aktöre oyun alanı içinde karşılaştığı güçlükleri tabiri caizse el yordamıyla aşma olanağı sağlayan habitus'un bir taraftan aktöre hazır ve verili bir yaşam kültürü sunduğu için iktidarın suç ortaklığını yapan diğer taraftan ise aktörü oyun alanında tutarak ona özerkleşme olanağı sağladığı için direnişin kaynağı olan bir muhteva taşımasından dolayı yapı-fail ikiliğini aşma noktasında anahtar mahiyeti gördüğü açıktır. bu minvalde habitus'un aktörü belirlenmiş muhtelif yapısal ihtiyaçların ifa edilmesi sürecine adapte ederken aynı zamanda çatışmanın kaynağı olan toplumsal farklılaşmayı üreterek aktörde don kişot etkisi yaratan bir muhteva inşa ettiği de ortadadır.

    bu noktada, kavramın daha iyi anlaşılması için yaşlılık metaforu gündeme getirilebilir. bir kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin yeni bir kuşak için anlamsız gelmesi ve aynı şekilde yeni kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin bir önceki kuşak için gerici bir anlam taşıması sürecinden doğan arzu sistemi uyuşmazlığının toplumsal bir çatışmaya yol açması durumuna bağlı olarak verili oyun alanındaki iktisadi ve kültürel kaynakların dağıtımı sırasında gerçekleşecek olan toplumsal çatışmanın kendine özgü yaşlanma yasaları olacağını belirtmek mümkündür.

    bu anlamda habitus farklılıklarından doğan yaşlanma yasalarını -yaşlanma yasalarından doğan habitus farklılıkları da denebilir- gündeme getirerek aynı zamanda tarihsel ve dinamik bir mahiyete sahip olduğu görülen bir toplumsal değişme tahlili geliştirmek söz konusudur.