hesabın var mı? giriş yap

  • şayet ücretsiz aşı dağıtımından bağımsız olacaksa, yani ülkenin satın aldığı aşıdan kullanılmayacaksa bu aşılar, olumlu bulduğum gelişmedir.
    özellikle çalışan genç nüfusa sıra gelmesini bekleyene kadar, özel sektör kendi çalışanlarını bu şekilde aşılayabilir. hatta bu durum şirketler arası rekabete giderse* aşılanmayı hızlandıracak bir faktördür. yurtdışında bazı ülkelerde hali hazırda özel sektör kendi aşısını temin edip aşılama yapabiliyor.

  • işte o kader mahkumlarının suçları;

    1- bilinçli taksir ile öldürme.

    2- her türlü nitelikli yaralama. (sonucu ölüm de olabilir)

    3- nitelikli hırsızlık.

    4- nitelikli dolandırıcılık.

    5- nitelikli yağma / gasp.

    6- çete faaliyeti.

    7- güveni kötüye kullanma. (iç etme, hacılama)

    8- karşılıksız yararlanma.

    9- mala zarar verme.

    10- hakkı olmayan yere tecavüz.

    11- haneye tecavüz.

    12- fuhuş, pezevenklik.

    13- çocuklara müstehcen yayın verme/satma.

    14- tehdit.

    15- alıkoyma.

    16- kaçakçılık. (insan kaçakçılığı dahil)

    17- sahtecilik (ilaç, ürün sahteciliği, evrakta sahtecilik dahil)

    18- rüşvet, irtikap.

    19- firar.

  • sanırım "madem avrupa'da tecavüz ediliyor, biz de neden bu kadar safsata" ima edilmeye çalışılıyor. bilal'e anlatır gibi anlatayım; "orada" tecavüz mağduruna linç değil koruma, tecavüzcüye ise ceza verebilen, işlevini ve hakimiyetini kaybetmemiş bir yargı hakimiyeti mevcut canım. şimdi geceleri kızını okşayıp, karını dövmeye devam edebilirsin.

  • şimdilerde aklım hep uzun uzun yürümekte. istifa etsem ve yürümeye başlasam. bacaklarım daha fazla gidemeyecek hale geldiğinde dursam, çadırımı kurup uyusam. sabah yeniden yürüsem. çok uzaklara. yollarda yeni insanlarla tanışsam, yeni evler, ağaçlar görsem. yeni böcekler, çiçekler, meyveler, taşlar, çitler, bahçeler, çocuklar. çalıştığım kadar çok yürüsem. iki katını yürüsem. bilgisayara kaç saat baktıysam onun 5 katı kadar çok gökyüzüne baksam. ne kadar çok rapor hazırladıysam o kadar çok ayakkabı eskitsem, parçalansa hepsi ayaklarımda. parçaları yollara düşse. şirkette kaç bardak çay-kahve içtiysem 10 katı kadar su içsem, tatlı su, serin su. hep kurtulsam o kahvelerden. yıkansam. nefes alsam sonra. şehirden ve pencereleri bile açılmayan ofisten kurtulduktan sonra karnım davul gibi şişene kadar büyük nefesler alsam. ciğerlerime gökyüzü dolsa. mavi olsa hep. hava ısınsa, hava soğusa. çok rüzgar çıksa, uçarak yürüsem bazen, tutunamasam yere bir türlü. güneş yaksa, gözlerimi açamasam. günlerce yağmur yağsa, kıyafetlerim kurumaya fırsat bulamasa. ben yürüsem yine. üşüsem, hızlı yürüsem. daha da hızlı yürüyünce geçse üşümem. dayanamayınca çadırımı kursam. küçük zaten çadırım, orada kendi nefesimle ısınsam, uyusam. düşünsem, düşünmesem. toprağa yatsam, avuç içlerimi yere bastırsam, bıraksam kendimi öylece saatlerce. sonra tekrar yürüsem. hiç gitmediğim ülkelere. hiç görmediğim insanlara. burada böyle duruyor olmanın acısını çıkarsam. belki o zaman pişmanlığım azalır. ömrümü böyle saçma bir şekilde harcıyor olduğuma daha az üzülürüm. belki iyi ki doğmuşum derim. iyi ki yaşamışım, ne de güzeldi derim.

  • az önce izlediğim film. insanın içini ısıtan sımsıcak bir yol filmi. little miss sunshine'dan beri kalbimizi bu kadar sevgiyle dolduran bir film izlememiştik. sevgilinizle romantik dakikalar geçirmek istiyorsanız bu hafta sonu bu film sizin için harika bir seçenek olacaktır.

  • kime ne sorarsam sorayım mutlaka bir noktada "aynen, aynen" repliği ile karşılaşıyorum.

    neden ve nasıl bu kadar yaygın kullanılıyor gerçekten anlamıyorum. çoğu zaman gereksiz ve bazen de yanlış kullanılıyor.

    üc yıldır her memlekete geldiğimde "aynen" bulduğumdur.