hesabın var mı? giriş yap

  • piyasa manipülasyonun belgesidir. yapılan suçtur. böyle müdahaleler gizlice ayarlanmış, yandaşlar tarafından voliyi vurma fırsatı olarak değil, devlet politikası olarak çook önceden duyurularak yapılması gerekirdi normal bir ülkede.

  • ülke olarak bu savaştaki taraflara olan mesafemizi aynen korumamız gerek , zaten ne ukrayna'ya yardım edecek ne de rusya'ya yaptırım uygulayacak gücümüz ve ekonomimiz var maalesef.

  • 1 dolar 8.25 tl,
    1 euro 10 tl,
    evden çıkamama,
    bir hafta sonra ne olacağının belirsizliği,
    işsiz kalanlar,
    işsizlik korkusu,
    yalnızlık,
    ses duyuramama,
    iş yerlerini kapatanlar,
    aşısızlık,
    kendi yurdunda 3. sınıf insan muamelesi,
    umutsuzluk,
    güvensizlik,
    kaybolan dolarlar, yarınlar...

    bana ne lan filistin'den, israil'den.

  • öğretmene değil devlete atılan dayaktır.

    bakanlık şapkasını önüne koyup öğrenciden veliye gelinen bu noktayı sorgulamalıdır.

  • mantıklıdır. tek maskeyi en başından beri saçma buluyordum. maskeyi bi koluna takıyosun öbür kolda maske yok. tabi yayılır virüs.

  • kendimi bildim bileli "fenerbahçe'nin gerçek sorunu", "çikis yolu" aranir. oysa fenerbahçe'nin, çozulmesiyle basariya ulasilacak belirgin ve tek bir problemi yoktur. fenerbahçe, yonetimiyle, taraftariyla, turkiye'de yarattigi/maruz kaldigi (ikisi birbirine bagli) sosyokulturel kimlik imgesiyle basli basina hem bir basari hikayesi hem de hiçbir zaman olgunlasmayacak bir sosyal olgudur. aslinda fenerbahçe'nin buyuklugu veya performansindan ziyade yapisi onemlidir.

    fenerbahçe sloganlariyla, tutumuyla, tutkusuyla (gerçekten de herkesten daha tutkulular, bunu sonunda detaylandiracagim) ve idari yapisiyla mutlakiyetçi bir kulup. en buyuk olmak kendisine yetmedigi için "bir gun herkes fenerbahçeli olacak" diye slogan atar, aslinda bu rekabetin antitezidir, çunku ortada yarisacak kimseyi birakmaz. belki de bu yuzden rekabetin son demlerini kaldiramayip hayal kirikligi yasarlar, çunku bu sloganların ve tutumun yarattigi fenerbahçe hayalinde rakip yoktur, olmamalidir, rakip sert çikinca imge yikilir. her çocuk fenerbahçeli dogar slogani da baska kuluplerde gorulmez, fenerbahçe kendini mutlak, ebedi ve ezeli gerçek olarak gorur. bunlar rekabeti esitlik uzerine degil, tahakküm ve inkar uzerine kurma gudusunun belirtileridir. baska basliklarda da degindigim gibi rakibi olmayan takimi, rekabeti inkar ettigi ölçüde de facto rakip gibi tanimlar ve ciddiye alir (sivas'in sampiyonluk yarisinda oldugu sezon galibiyetten sonra sivas'in yollarina çalinir), kazanmadigi sampiyonlugunu dahi yaristigi rakibin sevinciyle kutlar (timsah), en buyuk benim derken surekli kendisini birileriyle kiyaslar ve o birilerinin sevincini, kimligini parodik sekilde kullanip asagilar. kisacasi rakiplerine yasam alani tanimayan, onlara sportif yelpazede yer bırakmayan bir tarzi var. kendi içinde muhalefete bile yasam alani tanimaz. ve insan psikolojisinde bir insanin kendi kimligine en çok sarildigi an, kimligini kutsadigi an degil, baskalarinin kimligini tehdit ettigi andir. fenerbahçe'nin uyandirdigi karsitlik hisleri gucunden, basarisi veya basarisizligindan degil, basariyi da basarisizligi da abartmasindan ve rakibin rolunu yok gormesinden, her seyi kendine indirgemesinden dogar. bu anlayista fenerbahçe'yi yenemezsiniz. fenerbahçe kazanir veya kendi kendine kaybeder, en olmadi (ilerde değineceğim) bir ilahi guç galibiyeti alikoyar. bu yuzden yenilince kendini yok eder, çunku kendi dunyasinda, kendine karsi yarismistir. (bu ozellik 2000'li yillarin sonunda galatasaray'da da belirmistir, fakat henuz kurumsal bir kimlige dönüşmemiştir, donemsel olarak gelen-giden yönetim kadrosuna bagli olarak bas gösterir).

    idari açidan da ayni mutlakiyet belirtileri gozle gorulebilir. baskani 20 yil kulubu yonetir, taraftarina "parali kopekler" diyebilir, kendisini koltuktan alikoyacak bir guç yoktur. varsa da ayni tip guçtur. fenerbahçe kongresi uzlasmaci demokrasi degildir, konsensus yoktur. guç savasi ve çogunlugun kati hukumdarligi uzerine kuruludur, yani plebisiter demokrasidir. bu yuzden baska kuluplerde gorulmedigi kadar kongresinde aktif, belli kisilerin çikarlarini koruyan ve buna gore pozisyon alan gruplari, dernekleri vardir ve en populist vaadler fenerbahçe kongrelerinde gorulur (ali sen baskan fenerbahçe şampiyon, aziz yildirim'in avrupa kupasi vaadi,...). bu tutum, tipki rekabette rakiplerin varligini inkar ettigi gibi iç islerde muhalefetin dahi varligini, fenerbahçeliligini inkar eder. mazbata devredilmez; maglup kongreyi terk eder; galip yonetmez, hukumdarlik surer.

    isin saha kisminda verilen vaadler gerçeklesince fenerbahçe sadece kazanmaz, hukmeder. istanbul onundur. rakipleri yenmemis, fethetmistir. vaadler yerine getirilmeyip kaybedince yikimi en buyuk, huznu en agir, duygusu en kontrolsuz kuluptur. 2012 super finali, timsah sonrasi sahneler, denizli faciasi,... ornegin idari açidan tartisma çkinca taraftarlar ersuncu aykutçu olmakla kalmaz, birbirlerinin fenerbahçeliligini sorgular. tipki kongrede aday ve gruplarin fenerbahçe'yi ileri tasimak için degil kendi fenerbahçelerini yaratmak amaciyla yaristiklari ve maglubun kongreyi terk ettigi gibi. gruplar arasinda "su takima destek verseydiniz sampiyondu" diye hesap sorulur. ironik olarak mutlakiyet bolunmeye yol açar.

    besiktas, besiktaslinin hayalindeki besiktas degilse, besiktasli besiktas'i "sevinmek için sevmez". bununla yasamayi ogrenir, "guzel gunler gorecegiz" der.
    galatasaray, galatasaraylinin hayalindeki galatasaray degilse galatasarayli, "hayalindeki galatasaray'i" tribun veya kongre araciligiyla zorla ortaya çikarir, guzel gunler gormeyi beklemez, her gun guzel olmalidir.
    ama fenerbahçe, fenerbahçelinin istedigi fenerbahçe degilse, fenerbahçe fenerbahçeli için surgundur, acidir, kahrolus ve nostaljidir. her gun azaptir. simdinin en buyugu degilse, taraftar için geçmisin ve gelecegin en buyugudur. bu yuzden fenerbahçe en tutkulu kuluptur, basarilarini en gorkemli kutlamayla karsiladigi gibi iç çatismalari en sert kuluptur ve bu çatismalarin sonucu feci olur.

    fenerbahçe, eger retorik açidan bakacaksak pathos'un (duygu) ethos'u (ahlak) ve logos'u (mantik) ezdigi bir hikayedir, tiyatro olsa dramadir hatta epik dramadir. zaten drama mutlakiyeti sever, zira dramanin tanimi, kaderine razi gelmeyen ve mutlak olmak isteyen kulun er ya da geç kaderine yani gerçekte mutlak olana yenik dusmesidir, antigone'dur, gilgamis'tir, oedipus'tur. fenerbahçe, ozu rekabet olan futbolun kaderine razi gelmez, teklik imgesinde debelenip durur, tam muvaffak oldugunu dusunurken kader ve rekabet kendini fenerbahçe'ye neredeyse ilahi sekilde hatirlatir ve mutlak olanin fenerbahçe degil, kader (rekabet) oldugu gorulur. rakipler, bir nevi deus ex machina'dir. fenerbahçe ise kahraman. savas, fetih, direnis hikayeleri bu yuzden fenerbahçe'nin dna'sindadir. aslinda teklik imgesinin kor edici etkisine ragmen fenerliler, bu gerçegi ve yikimla sonuçlanan futbol sahasi tezahurunu, mantikli olmasa da sezgisel biçimde tepsit etmis ve isimlendirmistir : fenerbahçe allah gerginligi. isin puf noktasi, bu ruyadan uyanmaktir ama tipki drama kahramanlari gibi fenerbahçe, kendini yok eden ozelliklerini sergiledigi olçude vardir. fenerbahçe bu yuzden tiyatraldir, izlemesi heyecanli, sevmesi hem keyifli hem kederli, disaridan bakmasi en enteresan ve eglenceli kuluptur. benim gibi bir galatasarayliya paragraf dolusu entry yazdirir. bu sekliyle kendi nezdinde tektir, ve bu teklik soylemi kendi disindaki reel hayatta karsilik bulmadiginda veya herhangi bir tekpi dogurdugunda, bu tepkiyi kendi tekliginin kaniti; tepkinin varligini kendi varligina tehdit olarak gorur. bir anlamda kerameti kendinden menkuldur ve fenerbahçeyi ayni zamanda yanlislayan da (gerçekligi yoktur) olumlayan da (rasyonel olarak karsi arguman getiremezsin) bu ozelligidir.

    fenerbahçe ne eksilir, ne de duzelir. guzelligi de buradadir. kodlanmis bir alt-kulturdur, bunu degistirmek taraftarin elinde degildir ki zaten degisitigi anda biter. siz, "bizi de bizi seveni de sevmeseniz" bile, biz sizi boyle seviyoruz.

  • azalan misir arkeoloji turizmini yeniden populer hale getirmek amaciyla yapilan canli yayin. bir bucuk senedir bolgeyi arastirmislar ve birkac adet ilginc olabilecek mezara ulasmislar. mezarlara giden yollari falan acmislar evet, kurgu bu diyenler icin acikliyorum. kurgu degil, mezarlara ilk girilis de degil. sadece mezara basinla ilk giris, simdiye kadar birkac arkeolog ve yardimcilar disinda giren olmamis yani. ayrica, heyecanli olsun diye de lahitlerin acilisini sadece canli yayina birakmislar. yani heyecanla izlenilen sey lahitlerin acilmasi, ve mumyalarin 4000 yil sonra ilk defa gun yuzu gormesi.

    ilk acilan lahitlerin heyecanli olmamasinin sebebi, o lahitlerin goreceli olarak fakir insanlara ait olmasi. o zamanlar sarkici olan kisinin mumyasi parcalar halindeydi mesela, iskeleti kalmisti. bunun birinci sebebi mumyalama tekniginin cok mukemmel olmamasi. diger sebebi de o kisinin goreceli olarak fakir, ve mumyalama isinin cok ama cok pahali olmasi. rahiplerin temel gecim kaynagi buydu zaten. gunumuzdeki gibi cennete arsa satma isi gibi dusunun bunu. o kutsal yazilari yazip satiyordu rahipler, ve sadece bunu satin almaya gucu yeten kisiler alip oteki dunyayi garantiliyordu. sarkici abinin de sadece kendisinin ve esinin mumyalanmasina parasi yetmis, erken yasta kaybettigi coluk cocugunu, ve bir arkabasini daha ve kopegini mumyalatamamis, sadece iskeletleri mezara konulmus. oysa zenginlerin kedilerinin hatta dusuk yapma esnasinda cikan ceninlerin bile mumyalanabildigini biliyoruz tutankamun'un mezarindan.

    merak edilen bir soru da bu mumyalarin kim olduklari ve ne is yaptiklarinin nereden biliniyor olmasi. antik yunan lahitlerinde de oldugu gibi, tum bu lahitlerde mumyanin ismi, meslegi, babasinin adi ve meslegi gibi detaylar yazilir. bu hiyeroglifleri okuyarak bize kim kadin, kim sarkici, kim rahip soyleyebildiler.

    rahibe gelince, bu garibanlarin parasini tirtiklamis rahibin mezari ise en iyi durumda olandi, ve ayni zamanda ulasilmasi en zor olandi. rahibin mumyasinin mukemmel durumda olmasi tamamen zenginligi, ve en pahali ve mukemmel olan teknige gucunun yetiyor olmasi sayesinde. muhtemelen rahiplerin mumyalanmasi icin ozel bir yer vardi, ve orada bu sekilde mumyalandi. ayni sekilde mumyada calinmaya musait altin ve fil disi parcalar bulunmus olmasi, ve muhtemelen daha baska degerli amuletlerin cikacak olmasi da herifin zenginliginin bir baska gostergesi.

    canli yayin kurgu degildi yani, lahitlerin de ilk defa acildigi lahitlerdeki zedelerin tazeliginden ve zedelenen yerlerin az once yardimci kisilerin itekledigi yerler olmasindan anlasiliyor. goruntuleri izleyip heyecan duymayan kisilere buradan anlasilacak tarihi bir bilginin altini cizeyim, belki heyecanlari artar. binlerce yil once de hayat zenginlere guzeldi. ve binlerce yil once de dini ve olumden sonrasini kullanarak insanlar yonetiliyordu, ve paralari aliniyordu. oyle bir din dusunun ki sadece zengin olanlar cennete gidebiliyor, fakirler ise cok daha berbat bir hayat yasayip, oldukten sonra hicbir yere gidemeyeceklerine inaniyorlar ve hayatlari boyu kazandiklari iki kurusu bu tip mezarlar, mumyalama islemi ve rahiplerin yazacagi oluler kitabini satin almaya harciyorlardi.

    zenginler de sadece elbette sarayda onemli islerde parmagi olanlar ve rahiplerdi. hatta cogu zaman rahipler firavunlardan daha guclulerdi, ki tutankamun'un babasi akenathen ve uvey anasi nefertiti rahiplere ters dusup, koskoca sehri bambaska bir yere, colun tam ortasina kurmaya karar verip, binlerce yetiskin ve cocuk erkegin olumune sebep olurlar - sehrin kurulumunda berbat kosullardan hayatlarini kaybederler. insanin aklina istanbul havalimaninin insaati geliyor valla, neyse. yine de firavun ve esi inat edip, sirf rahiplerden daha guclu olmak adina kendilerini tanri ilan eder ve yeni sehre tasinirlar, halki da yanlarina alip. suyu da uzaktan tasirlar, mecburen. zaman gectikce halk onlardan nefret eder, nefret giderek artar... hikayeyi merak edenler arastirsin.

    kisaca insanlikla, ve insanligin bundan 4000 yil sonra eger var olmaya devam ederse degismeyecegini gosteren yayin. fakirleri somuren zenginlerin dunyasi olmaya devam edecek bu dunya.

  • para bizim paramız ama hesap soran yok. canı isteyen istediği kişilere sefa bağışlıyor. vergi ödeyen enayi, borcuna sadık olan aptal. usülünde bina yapan salak. ne de olsa hepsi affedilecek. ülke değil başka bi şey.