hesabın var mı? giriş yap

  • oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla isviçreden
    dönmekteydi. yanında oturmakta olan rahibe
    -"özür dilerim peder, sizden bir iyilik
    isteyebilirmiyim?" diye sordu.
    -rahip "elbette kızım, senin için ne yapabilirim?"
    diye cevapladı.
    kadın açıkladı: "işte problemim; kendime yeni bir
    epilasyon aleti aldım ve buna oldukça yüklü bir para
    saydım. sanırım limitlerin oldukça üzerine çıktı ve
    gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum. acaba
    gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir
    misiniz?"
    -rahip "tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz
    ki ben yalan söyleyemem." diye yanıtladı kadın "çok
    temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki
    size soru filan sormazlar" dedi ve pahalı epilasyon
    aletini pedere verdi. uçak havaalanına vardı. peder
    gümrükten geçeceği sırada görevli
    -"peder, bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var
    mı?"diye sordu. bunun üzerine peder "
    -başımdan kuşağıma kadarki bölümde açıklayacağım
    herhangi birşey yok, evladım" der
    bu yanıtı garip bulan görevli
    -"peki kuşağınızın altında kalan bölümde neyiniz var?"
    diye sordu.
    peder yanıtladı:
    -kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel,
    küçük bir alet var,
    ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!"
    görevli kahkahadan kırılarak:
    -"tamam peder geçebilirsin, sıradaki!.."

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.

  • başlık: kemerde sahile gelen ruslari kovaliyorum beyler

    1.ben osmanlı torunuyum o kevaşelerin sıcak denizlere inmelerine izin veremem

    2.@1 sebepsiz güldüm piç şuku

  • hesabı ödedikten sonra, kapı önünden birkaç metre uzaklaştıktan sonra, arkanızdan koşarak gelip; "efendim, masadaki suyun ambalajını zedelemişsiniz. 3 lira daha almam gerekiyor" diyebilen garsonlara sahip işletmedir. bahsettiği su hamidiyenin küçük bardak boyutundaki suları.