hesabın var mı? giriş yap

  • çok severim ben bu amcaları. beyaz peynir konusunda çok hassas olurlar ve her yerden beyaz peynir almazlar. ama buldukları yerleri de sürekli değiştirirler. bir dönem köşedeki bakkal süper olur, sonra bozar. bir dönem köşedeki süpermarket iyidir ama bir süre sonra mandırayı değiştirdiğinden orası da bozar. bir ara arka sokakta bir peynirci açılır, bir-iki ay oraya devam edilir. sonra orası da kesmez. bütün bir ömür kahvaltı sofrasında beyaz peynir kritik ederek geçer ve aslında hoş bir durumdur bu. çünkü beyaz peynir hakikaten önemlidir ve iyisi süper olur.

  • ben atanan bilirkişiye üzüldüm en çok. 2024 bilirkişi tarifeleri burada. adam yaklaşık 1.500 tl karşılığında hem elif şafak hem de mine g kırıkkanat okumakla kalmamış, iki romanı çalışıp karşılaştırmış da. resmen davanın gerçek kaybedeni o. kafa da yanmış belli ki, %5 intihal gibi acayip bir matematiksel sonuç üretmiş. adamcağız ctrl+f ile kelimeleri mi saydı ne yaptı bilmiyorum. mesela %7 deseydi ceza ne olacaktı meraktayım. bence bu iş tam yapay zekalık. popüler yapay zekalara romanları yükleyip, onlara sorup, intihal ortalamalarını almak lazım. böylece kimse zavallı bilirkişimiz gibi acılar çekmez. hatta türkiye'nin tüm yargı sistemini chatg... (oha ne diyorum lan ben)

    görülen lüzum üzerine ekleme:
    çok mesaj gelmiş :) önemli noktalara değineyim:
    1) bilirkişi fiyatları alt limit denmiş. aslında bu fiyatlar 2024 fiyatları, muhtemelen bilirkişi daha alt limiti olan 2023 fiyatlarından işlem gördü. ben bilirkişi olsaydım, en az 150.000 tl + okuma sonrası unutabilmek için gerekli klinik tedavi masrafları olarak anlaşırdım. sıpotlıs maynd of itörnıl sanşayn'daki gibi.
    2) zaten intihal yazılımları var, turnitin gibi onlardan bu sonuç çıkmıştır diyenler oldu. ben de bir program kullanıldığına inanmak istiyorum ama elif şhafak açıklamasında sonucun bilirkişinin edebiyat bilmezliğine yorunca okumuştur herhalde diye düşündüm. canına kıymadıysa bulup sormak lazım.

  • oyuncu profesyonelce uyguladığı oyun içi sertliğinin ve oyun içi çirkefliğinin yanında hakemin görmediği anlarda oyun dışı çirkefliğe de mi başvuruyor? öyleyse güney amerikalı.

    oyuncu profesyonelce oyun içi sertlik uygularken bu sertliği pozisyon içinde çirkeflikle de mi süslüyor? öyleyse avrupanın akdeniz kıyılarından, muhtemel portekiz veya italyan pasaportlu.

    oyuncu profesyonel olmanın verdiği sorumluluğun ve futbol kurallarının izin verdiği ölçüdeki sertliğin dışına çıkmıyor mu? öyleyse orta veya kuzey avrupalı.

    oyuncu bütün profesyonel görüntüsüne rağmen, aniden dellenip, tüm dünyanın izlediği bir maçta hakeme kramponunu sallama potansiyelini mi barındırıyor? o zaman anadolu çocuğu. sen, ben, biz. vakti zamanında tarhana içtiği belli. sıcak, içten ve samimi.

  • gary moore kendini yenilemekten ve yeni müzik türlerini denemekten çekinmeyen bir müzisyendi. 90 ların başında belkide şu anki popülaritesini borçlu olduğu still got the blues albümünü tüm hard rock kariyerini geride bırakarak çıkarmıştır gary moore. bunu takip eden bir iki blues albümünden sonra şu an günümüz müziğine daha yakın bir şey yapmak istiyorum diyerek blues'a ara verebilecek kadar cesur bir müzisyendir. onu balladlarıyla tanıyan kesimle bağlantısı bu noktadan sonra kopmuştur zaten. oysaki 97 çıkışlı dark days in paradise ve hemen akabinde çıkardığı a different beat albümleri çok farklı bir müzik anlayışı içeren albümlerdir. bu iki albümden sonra gary blues'a geri döner ve alber collins ve albert king'in şarkılarını coverlamanın yanında ve bu yeni albümlerinde çok başarılı balladlara yer verir. işin ilginç noktası ise bu kadar seveni olmasın rağmen türkiye ile yolunun bir türlü kesişmemesidir. ha geldi ha gelecek derken ispanya'da bir yerlerde uykusunda hayata gözlerini yumdu bu en derin duyguların insanı...

    kendi adıma konuşursam; les paul kasa bir gitarın hayalini kurduran adam olmuştur. gary'i birazcık taklit edebilmek için klavyede tam nota aralığına iki parmağımız koymuşuzdur sırf oda öyle yapıyor diye...çekme kasetlerini start/pause yaparak kulaktan gitar sololarını çıkartmaya çalışırken kasetler benden bu kadar deyip kendisini salmıştır. ankara'da oturanlar iyi bilir internetin yaygınlaşmadığı zamanlarda gitar akorları ve tabları hayri müzikten tedarik edilirdi. ben still got the blues albümünün tablarını ve betamax gary konserini hayri müzikten edindiğimde yaşadığım coşku ve heyecanı hala hatırlarım. şarkılıarının ne türlü duygulara tercüman olduğunu ise burada anlata anlata bitiremeyiz zaten.

    son zamanlarda saf yeteneği sayesinde şöhreti yakalayan fazla müzisyen kalmadığından bunun son temsilcilerinden birisidir gary. hatta döneminin wonderkid özelliklerinin hepsini içinde barındırır. enstrümanının virtüözüdür, çok iyi bir bestecidir, birçok müzik türünü icra edecek kadar çok yönlüdür, iyi bir sahne adamıdır, ortalamanın üstü bir vokale ve en önemlisi kendine ait yani tanımadığınız bir şarkıyı duyupta bu gary moore şarkısıdır diyebileceğiniz düzeyde bir müzik uslubuna sahiptir.

    son olarak insanların müziğe adım atmalarını sağlayarak hayatlarına bir güzellik katmalarını sağlayan bu adamın yeri sırf bu yüzden cenneti hakediyordur.

    there is nothing i can do, as you leave me here to cry

  • aile gallaghers gibi olunca çekilmeyen hadise. her bayram ayrı gerilim. yaklaşık 1 saat kaldı korkuyorum sözlük...

    edit: entrynin üzerinden 6 yıl geçmiş, ben mezun olup iş güç sahibi oldum. kardeşlerim evlendi, farklı şehirlere göçtüler. bu entryden sonra sadece bir kere daha bir araya toplanıldı, o da düğün var diye idi. uzun süre sonra bu kurban bayramında beraber olacağız. sorunun ana kaynağı babam yaşlandı, kendisini artık kimse takmıyor, herkesin ekonomik özgürlüğü var. eskiden yaptığı gibi parayı o kazandığı için psikolojik şiddet uygulayamıyor, buna kalkıştığı zaman gülünç duruma düşüyor. fiziksel olarak devantajlı duruma geçtiği için fiziksel şiddete de başvuramıyor. sorunun diğer kaynağı kardeşim yaşlanmasının ve yaşadıklarının etkisiyle daha bir ağır başlı olmuş gibi duruyor. ayrıca evlenenler çocuk sahibi oldular, aile genişledi. bu sebeplerden dolayı bu bayram kahvaltısından umudum var, o öve öve bitiremediğiniz özlemiyle yanıp tutuştuğunuz aile toplantılarını ben de umarım tadabilirim yıllar sonra.

    9 yıl sonra editi: yurtdışına çıktım artık umurumda bile değil :) son iki bayramdır hayatımın en huzurlu bayramlarını yaşıyorum tek başıma. bazı ailelerde bireyler arası dinamikler uyumsuzdur, bir süre sonra bunu anlayıp çabalamaktan vazgeçiyorsunuz. insan seçtiği ailesiyle ama daha da önemlisi kendiyle başbaşa daha mutlu olabiliyor. herkese iyi bayramlar!

  • nedendir bilmiyorum ama benim de o balkon demirini yalamışlığım vardır. hani o demirin ağız buruşturan hafif paslı tadı... gerçekten ilginç. ülke olarak topluca balkon demiri mi emmiklemişiz n'apmışız. ne acayip çocuklarmışız değil mi? balkon demiri niye yalanır ki. aslında mantıklı bir açıklama yapmak gerekirse; merak etme duygusunu en yoğun yaşadığımız dönemlerde boyumuz balkon demirine yetecek boydaymış demek ki.

    hani annemizin babamızın rahatça balkon demirlerine dirseklerini koyup, bizim de kendi kafamızı kalp şeklindeki balkon demirlerinin arasına sıkıştırmaya çalıştığımız hayal meyal hatırladığımız bir dönem vardır. işte o dönem bu dönem arkadaşlar. mahalleye yeni taşınan tuhaf tipli çocuklar dönemi, sürü halinde dolaşan köpekler mevsimi...

  • olsun aq biktik bu adamlardan bok var aq kendi devletin olunca zenginleseceksin iyi hayat sureceksin. siz de ıstanbul dan izmirden gidiceksiniz ama tamam mi?

  • dülülülü dülülülü

    -alo?
    -- hoca ben nereye gelicem?
    - orgiye gelceksin.
    -- hö? nası ya?
    - bak orgiye gelince sizi karşılayacak kalabalık grup olacak, ben aralarından senin adın yazılı bi karton kaldırırım.
    -- abi naaptın ya? yanımıza almamız gereken bişi var mı peki? ne biliyim madem orgiye gidiyoz, hazırlıklı olalım.
    - yav sadece taksiciye verecek kadar olsa yeter.
    -- bi de taksiciye mi vercez?
    - vermezsen binemiyosun.
    -- kapat telefonu abi, ben fena oldum bir an...
    - alo?
    ......