ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sezyum 133 atomunun 9192631770 kere titreşmesi
-
tam olarak 1 saniyede meydana gelmektedir.
sezyum 133 atomu atom saatlerinde ölçü birimi olarak kullanılmaktadır.
bu atom saniyede tam 9.192.631.770 titreşim yapmaktadır. bu özelliği bize, 1 saniyeyi 9 milyarda bir hassaslığında ölçme imkanı verir.
bu atomun titreşim saysı o kadar hassastır ki, atom saatinin 30 milyon yılda ancak 1 saniye kadar şaşma ihtimali bulunmaktadır.
"ne işimize yarayacak saniyenin 9 milyarda birini ölçmek?" diye sorabilirsiniz. aslında bir çok alanda insanlığın işine yaramaktadır ama en basit örnek olarak gps sistemlerini örnek verebiliriz: telefonunuzda kullandığınız navigasyon uygulamaları, atom saatleri ile birbirine senkronize olmuş 32 adet gps uydusundan aldığı sinyaller sayesinde milimetrik hassasiyetle yön bulmanıza olasılık sağlar.
kaynak
edit: titreşim sayısının nasıl ölçüldüğünü bu 2 dakikalık videoda izleyebilirsiniz.
artistlenen çocukları tek başına döven çocuk
-
serbest stil dövüş tekniği konusunda genç yaşta uzmanlaşmış bir kardeşimizdir.
yalnız o elektrik kutusunun üstüne çıkıp ilginçli tekme atmak nereden aklına geldi çok merak ediyorum. hani futbol oynarken artistlik yapan elemanlar olur ya, sırf hareket yapmak için pozisyon bekler, burada da eleman sırf hareket yapmak için uygun dövüş zemini aramış yıllarca da sonunda denk gelmiş gibi. saygı duydum.
türk tipi beslenme
-
yüzde 90'ı tahıl ürünlerine dayalı, protein fakiri, vücudun ihtiyaçlarının karşılanmasına değil, doymaya odaklı beslenme tipi. sonuç ince kemikler, dayanıksız iç organlar, kronik yorgunluk hali.
eve gelen kuryeden çöpü de dökmesini istemek
-
ancak sikkafalı bir ortadoğu çomarının aklından geçer ve eyleme döker utanmadan.
ender gelişen osasuna atakları
-
ispanya ligi, alkol koması, bayat cips, televizyon ekranı
takatsizim, puşt hüzün orta sahada hazırlık pasları yapıyor
ortalıkta uyku getirmeyen zavallı akineton hapları
dakikalar geçtikçe real madrid kalesinde bir hayli etkili oluyor
sanki bana ders veriyor ender gelişen osasuna atakları...
zehra çilingiroğlu
-
hulya avsar kizini kameralardan uzak tutma fikrini israr ve inatla surdurmeli, en azindan goz zevkimiz icin.
kendini turkiye'nin en guzel kadini saniyorken gidip turkiye'nin en tipsiz erkegiyle evlenirsen ortaya cikacak en iyi cocuk bu olurdu zaten.
neden tek cocuk oldugu da ortada ayrica kizimizin, hulya avsar daha fazla risk almak istememis.
22 temmuz 2015 kılıçdaroğlu twitter tweet'i
-
sade ve nettir.
"twitter’ı engellemek için harcayacağınız çabayı, ulusal güvenlik için harcasaydınız ne erişim engellenir ne de böyle acı olaylar yaşanırdı."
http://i.imgur.com/duvs0zn.png
annenin ilkokul mezunu cahil bir insan olması
-
annemdir.
cahil diyen bokunu yesin.
günde 15km yürüyen 20 yıllık tcdd çalışanı
-
-trenler gelip geçtikçe makinistlerle selamlaşıyoruz.
-ama bazen selam vermiyorlar.
-o anda işte insanın içinde bir eziklik oluyor.
vatan borcu namus borcudur
-
dünyanın en sikko deyişlerinden biridir.
ulan zaten dünyada insan hayatının en değersiz olduğu ülkelerden birinde dünyaya gelmişsin. bedava alman gereken (çünkü deli gibi vergi veriyorsun) sağlık, eğitim gibi hizmetlerin hepsi mantar. üstüne üstlük yurtdışı çıkış harcı, deprem vergisi ve parasını çıkardıktan sonra bedava olacağı söylenmesine rağmen paralı kalan köprü geçişlerine kadar devlet eliyle soygunun diğer adı olan daha birçok gereksiz şey ödüyorsun. ondan sonra hıyarın biri çıkıyor ve "vatan borcu, namus borcudur" diye bir laf ediyor. bunu söylerken de kendi çocuğunu askerden yırttırabilmek için amerika'da okutuyor.
arkadaşlar kimseye borcunuz falan yok. siz zaten vergilerinizle devlete yeteri kadar para kazandırıyorsunuz. dünyanın en pahalı benzinini ve en pahalı pasaportlarından birini kullanıyorsunuz. bir gün biri çıkar da "sen hala vatan borcunu ödemedin mi?" diye sorarsa, ona en okkalısından "hassssktir ulan" demek insani bir görevdir.
ceketlerimizi çıkarabilir miyiz
-
baska okullari bilemiyorum, amma bizim okulda ortaokul ve dahi lise boyunca ceketleri cikarmak icin hocalardan izin almak gerekiyordu. ondandir ki yaz gelip de sinif isinmaya basladiginda "ceketlerimizi cikarabilir miyiz" sorusu ve onu sormaktan sorumlu birileri olurdu. bu soruya cogunluk olumlu yanit verilse de, olumsuz yanit verildigi de oluyordu. bu tip yanitlari veren hocalarin ogle teneffusunde ogretmenler odasina kendisini kabul ettirememis, okul bahcesinde tek basina gezen tuhaf tiplerden ya da (ifrada kacmak gibi olmasin ama) okul mudurlerinden olusmasi tesaduf olmamali.
neyse, ceketi cikarabilince bir rahatlama, kisa sureli de olsa otoriteden yirtma hissi geldigini cok net hatirliyorum. ve fakat o seneler icinde "neden ceketimi cikarmak icin bu dudukten izin almam gerekiyor?" sorusunu irdeledigimi, dert edindigimi hic hatirlamiyorum. bunlar bana o zaman dert olaydi, ergenligi bu denli gec yasta yasayip, sinir ve asabiyete rotarla ulasmis olmazdim sanirim. zamaninda yasardim fak di sistim'i, zamaninda alirdim hirsimi. kismet buguneymis.
500 euro banknot
-
bu zıkkımı bozdurmak için berlin tegel'de komisyon ödemiştim.
bir kere takside 100 euro kaybetmiştim ve kendime gelmem günler almıştı. aynısını bunun için düşünemiyorum. bugün itibariyle yaklaşık 3800 tl değerinde. el kadar dikdörtgen bir kağıt. kaybediyorsun ve kaldırıma çöküp uzanıyorsun. ambulanslar falan geliyor.
acı bir durum.