ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kampüsü iyi olan üniversiteler
-
ömrünüzün sonuna kadar her gittiğinizde sizde ev hissi yaratacak, uzak kaldığınız süreçte her daim özlem duyacağınız (bkz: orta doğu teknik üniversitesi) kampüsü
eser yenenler
-
yarın tüm pişkinliğiyle "zaten ekşi sözlük yazarları rererörörö" şeklinde tweet atacak olan kişi.
oyuncu değil. komik değil. sempatik de değil. bi aralar 12-16 yaş arası kız çocuklarının severek gösterilerini izlediği biriydi sadece.
allah değil de acun "yürü ya kulum" dedi kendisine bu sefer.
2014 brezilya dünya kupası
-
(bkz: hoşgeldin 47 ayın sultanı)
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
balkonda usul usul sigara içerken üst kattaki komşu ailenin (anne, baba, kız) konuşmalarına şahit oluş:
k: ya anne gitmeyin istemiyorum ya...!!!
a: kızım manyak mısın altı üstü 3 gün nolcak?
b: evet neden bu kadar sinir yaptın ki kızım?
k: ya ben korkuyorum alla allaaaa..??
b: daha neler.. kızım kaç yaşındasın sen neden korkuyosun?
a: üstelik komşular var???
k: ne komşuları ya? özlem ablalar* tatilde, karşı komşu 1 aydır yok, alttaki it zaten ayık gezmiyo...!!!
ben: ana ben!?!?!?!
kız it dedi ya la...?
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
5 6 yaşlarındayım, kız kardeşim yeni doğmuş, hasta ve güçsüz. istanbul'un yeni yerleşim yerlerinden birinde, çamurdan sokakları olan bir semtte yaşıyoruz. daha duvarlarındaki beton kururmamış bir kooparatif dairesinde kiradayız. duvarlar yeşil ve sürekli küflü. kardeşim sürekli hasta.
ben de muz seviyorum. 1 kere mi ne yedim ama olmaz böyle bir lezzet abicim. kokusu, kabuklarını yana doğru açarak yeme durumu falan. böyle bir şeyin ağaçta kendiliğinden yetişmesi ibretlik yani. işte hatırlarım kardeşime güç bela muz alırlardı, annem bi parça verirdi sonra da tembihlerdi beni, "oğlum kardeşin hasta diye bunları yemesi lazım, çok pahalı alamıyoruz" diye. o evde o muz dururdu da ben gidip bir tanesini yemezdim, arada sırada kese kağıdını koklardım ama yemezdim.
kız kardeşim evlendi şimdi, geçen gün onlara gittim, bir tabakta meyve getirmiş. dilimlenmiş muzlar... onlar öyle yenmez ki.
kemoterapi
-
birinci dünya savaşı sırasında, siper mücadelesinin en korkunç taraflarından biri; zehirli hardal gazı denen sarı bulut gazıydı. gaza maruz kalanların nefes almasını engelliyor ve gözlerini yakıyordu, gaza maruz kalan ciltlerde ise büyük kabarcıklar oluşuyordu.
bilim insanları çaresizce bu korkunç savaş silahı için ilaç geliştirmeye çalıştılar. bu süreçte gazın hasta askerlerin kemik iliklerine geri dönülemez bir biçimde zarar verip, kan hücresi üretme yetisini durduğunu keşfettiler. fena etkilere rağmen bu bilim insanlarına bir fikir verdi.
kanser hücreleri ve kemik iliğinin ortak bir noktası var ; ikisi de hızla çoğalıyor. 1930 larda hardal gazından elde edilen bileşimleri kanser hastalarının damarlarına enjekte ettiler. zarardan çok yarar sağlaması için çeşitli deneyler yaptılar. bu oldukça zaman alsa da ikinci dünya savaşında ilk kemoterapi ilaçlarını keşfettiler.
öyle evler var ki muhafazakar yapımızla ters
-
başbakan recep tayyip erdoğan'ın öğrenci evleri için yaptığı açıklamadır.
kendisi yine insanların nerede ve nasıl yaşaması gerektiğine dair bazı küçük ipuçları vermektedir.
http://siyaset.milliyet.com.tr/…1722923/default.htm
kilo vermek isteyenlere tavsiyeler
-
son 1 yılda 100+ kişiye kilo verme üzerine profesyonel danışmanlık vermiş biri olarak söylüyorum: kilo vermenin yalnızca tek 1 yolu var: az yemek.
bu 100+ kişiden sadece 4-5'i 90 günlük çalışma süremizin sonundaki hedeflerine ulaşıyor. çünkü kalan 95 kişi kesinlikle daha az yemek falan istemiyor. beslenme alışkanlıklarını değiştirmek, alkolü azaltmak, o elindeki çikolatayı bırakmak istemiyor.
sadece bana para ödeyerek "en azından denedim" diye vicdanlarını rahatlatmaya çalışacak derecede kendilerini kandırıyorlar. bu tayfa genelde ilk 5-10 günde yediklerini takip etmeyi bırakıyor zaten. çünkü takip ettiğinde fazla yediği gerçeğiyle, ve az yemek istemediği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. fazla fazla yiyip bana bunu söylemeye de utanıyor ve eleniyor.
kalanlarla sonuna kadar devam ederiz ve söylediklerimi uyguladıklarında her zaman, istisnasız başarıya ulaşırız.
peki az yiyeceksiniz ama neyden az yiyeceksiniz? kilonuzu korumanıza yetecek denge kaloriden az yiyeceksiniz.
denge kalori nasıl hesaplanır? benim incelediğim uyguladığım birkaç yöntemden en faydalı bulduğum hesap yöntemi aşağıdaki gibi:
denge = ( kilo*10 + boy*6,25 - yaş*5 ) * 1,15
örneğin 70 kilo 175 boyunda 30 yaşında biri için:
denge = ( 70*10 + 175*6,25 - 30*5 ) * 1,15 = 1890 kcal
peki ne kadar az yiyeceksiniz? %25 daha az yerseniz minimum kas kaybıyla bu iş olur.
o zaman hedef kalori: 1890 * 75 / 100 = 1417 kcal
kalorinizi myfitnesspal'dan takip edebilirsiniz. kilonuz 1 azaldıkça bu hesabı tekrar yapmayı unutmayın.
mesela örnekteki kişi 65 kiloya düştüyse yeni denge = 1796 kcal oluyor. dolayısıyla hedef de
1796 * 75 / 100 = 1347 kcal olur.
kilo verirken bu kalorinin %40 protein, %40 karbonhidrat ve %20 yağ'dan gelmesi en optimal dağılım gibi duruyor, ona da dikkat edersiniz. zaten protein ağırlıklı beslenmeye dönünce bile müthiş farkedecek.
bunun dışında bir yöntem arıyorsanız kendinizi kandırdığınızı bilin.
edit: bazal metabolizma'ya çok takılan olmuş, "kilonuzu korumak için gereken denge kalori"* olarak değiştiriyorum. eski hesap doğru olsa da yeni ifadesi daha uygun oldu.
3 mayıs türkçülük günü
-
bazılarına inat büyük bir heyecanla kutlayacağım gün, günüm!
"cesareti mete han'dan, intikamı attila'dan
destanı bilge kağan'dan, gücü alper tunga'dan
umudu kürşad'tan, inancı alparslan'dan
kararlılığı fatih'ten, mücadeleyi atatürk'ten
öğrenenlere, bilenlere selam olsun..."