hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye cumhuriyeti'nin polis devletine dönüştüğüne başka bir örnek. "biraz insancıl olun, bu millet ödüyor sizin maaşlarınızi" diyen bir kadına bağırmak, terbiyesiz diye hakaret etmek düpedüz umursamazliktir, görevini kötüye kullanmaktır. umarım insanların aklı başına çok geç olmadan gelir.

  • baba: - benim seçtiğim bir kızla evlenmeni istiyorum
    oğul: - hayır!
    baba: - kız bill gates’in kızı
    oğul: - o zaman tamam.

    ... baba bill gates’e gider:

    baba: - kızını oğlumla evlendirmek istiyorum.
    bill gates: - hayır.
    baba: - ama oğlum dünya bankası’nın ceo’su
    bill gates: - o zaman tamam.

    baba dünya bankası’nın başkanına gider:

    baba: - oğlumu ceo yap!
    başkan: - hayır.
    baba: - oğlum bill gates’in damadı
    başkan: - o zaman tamam.

  • 90'ların o müzikle, sanatla dolu romantik ortamında kimleri dinlemişiz diye düşündüren adam.

    hakan peker'in zaten vasat bir sesi vardı. şöhretin kalbinin unkapanı plakçılar çarşısında attığı, kaset ve cd'lerin milyonlar sattığı dönemde tanıdık kendisini... "ateşini yolla bana..." şarkısının sözleri efsanedir. hala tribünlerde söylenir. ancak genel anlamda hakan peker'in şarkıları oldukça vasattır. "hey corç versene borç" diye şarkı yapmıştır. esas mesleği dans etmek ve dans eğitimi vermekti bu adamın yanlış hatırlamıyorsam.

    üst satırlarda bir arkadaş tayfun duygulu'nun bir linkini vermiş. açıp bir iki şarkısını dinledim ve çocukluğumda müzikten hiç anlamadığıma karar verdim. şu adamın sesi ile tarkan'ın kalitesini bir tutacak bir gaflete düşmüştüm çünkü ben de...

    90'lar böyle bir dönemdi işte... bir şarkıyla, bir gecede şöhret olunuyordu. tayfun "hadi yine iyisin", mirkelam "her gece", burak kut "benimle oynama", ozan orhon "saman alevi", ferda anıl yarkın "sonuna kadar" ile kaldı. ikinci bir şarkısını söyle desen, baya düşünmek gerekir. yine de öyle zengin bir müzik piyasası vardı ki, iyisiyle kötüsüyle romantikti, güzeldi. o hengameden tarkan gibi süperstarlar çıktı. yıldız tilbe gibi söz yazarları çıktı.

    şehrazat, sezen aksu ve aysel gürel gibi kaliteli söz yazarları fabrika gibi çalıştı. çünkü talep vardı.

    hakan peker'in bu hırçınlığını ve egosunu yine 90'larda parlayıp sönen çelik erişçi'ye benzettim. o da geçenlerde sosis satan adamla bir değilim gibi bir laf etmişti. bu şöhret çok garip bir şey. bir zamanlar şöhret olup köşesine çekilen insanlara saygım var. (bkz: sibel alaş) (bkz: bora öztoprak) (bkz: bendeniz) (bkz: deniz arcak) v.b.

    bir de böyle kabullenmeyen, kendini hala o günlerde gibi hisseden adamlar var. şarkıcılık kafası gerçekten başka bir şey.

  • borcum mu var geçen aydan
    olacak mı bana faydan
    alem çıkmış zaten raydan
    bana ne lan çıkmam saraydan

  • asayiş sıfır
    koordinasyon sıfır
    şeffaflık sıfır
    dürüstlük sıfır
    hazırlık sıfır
    verilen vergilerin karşılığı sıfır

    ailesini yerini yurdunu işini kaybetmiş insanlar ne yapsalar anlarım…

    tek suçlu yukarıdaki “sıfırlardan” hesap sormayan biziz bence.

  • yaklasik 10 yildir evimizde her derde deva olarak kullanilan; ve gercekten de her derde deva oldugunu birebir deneyleyerek gormus oldugum karisim.

    havamiz ya da suyumuzdandir (olsa gerek); turkiye'de yapılan isvec iksirleri, simdiye kadar denedigim butun alman, amerikan ve isvicreli (isvec degil) versiyonlarindan kuvvetli ve basarili.
    (altin madalya aktar markasına, teselli odulu de arifoglu'na gidiyor)

    en guclu ve etkili haline evde yapilarak ulasilabilir. (arifoglu'nun hazir isvec surubu/iksiri paketlerinden alınıp icindeki cici otlar truva konyak icinde bekletilir. karisim 15 gun sonra kullanilabilir, ama ne kadar bekletseniz o kadar iyi. yillar boyu iksirinizi hep ayni kabin icine "kurdugunuz" takdirde elinizde bir super-iksir olusacak; bu ozu, kurmaya yeni basladiginiz karisimlari kuvvetlendirmek/tepkimeyi hizlandirmak icin kullanabilirsiniz.) (paketten hazir ot almak istemiyorum diyorsaniz, sizleri misir carsisi'nin en basarili ve koklu aktarlarindan adnan bey'e havale ediyorum. carsi'da kime sorsaniz dukkanini gosterir.)

  • zorunlu edit: ustayı ayağına çağırdın diyenler olmuş. yok efendim eve gelmedi, vatsaptan foto ve video yolladık. eve gelemezmiş önce işi görmeliymiş. ayrıca işin uzunluğundan ve emeğinden bahsedilmiş. parçayı eve getirip takmamız 30 sn sürdü. (sıcak-soğuk ayarı yapılan kolun içinde bir parça idi) indirim yapabilir miyiz diye konuştuğumuzda akşam saatinde - ki saat 6 civarıydı- bu fiyatın normal olduğu, yarın ölü bir saatte çağırırsak ücreti 170 liraya düşüreceğini söyledi. 30 liralık farkı saate göre belirledi.

    az önce tecrübe ettiğim durum. duşa kabin su akıtınca tesisatçıyı aradım. baktı, 200 liraya olur anca dedi. biz de hırdavatçıdan 10 liraya parçayı aldık. kendimiz uğraşıp yaptık.

    el işçiliğine 190 lira alınır mı?!

    evinizde bozulan bir şey olduğunda siz yapın, uğraşın en azından. bu hırsızlara para kaptırmayın.

  • tumblr vakitlerinde, siteden bir arkadaşım vardı. o sıralar metalci ve rockçıyız (bkz: rockçı serpil). bu kız da öyle bi bayandı ama onun benden farkı, abd'de yaşamasıydı ve ikimiz de eşit derecede gerizekalıydık. abd'de yaşadığı, gotik makyajıyla 10 yaş birden attığı için 14 yaşında olmamız sorun değildi. (bu anlatacağım olay, biz 14 iken gerçekleşmiş ama bunu bana anlatırken ikimiz de 16'ydık)

    bu, groupielerle arkadaş olmuştu ve o sıralar rammstein'a hastaydık. groupie arkadaşlığı ve kimsenin sorgulamaması sayesinde after party midir nedir grubun takıldığı ve partinin başlangıcının gerçekleştiği backstage'e öyle girmiş yani. çok iyi hatırlıyorum, richard kruspe abinin gerçekte de ne kadar karizmatik ve iki kolunda da kadın olduğunu anlatıyordu, gizlice çekilmiş kötü bir fotoğraf hariç hiçbir kanıt yoktu ama o yetmişti.

    till abimizin ortamdaki en saftirik kız olan ona dikkatlice baktığını, onun yanında kadın olmadığını, gece boyunca bakışlarını üstünde hissettiğini söylemişti. sonra da lavaboya gittiğinde till abi de peşinden gelmiş, bununla siqqo romantik filmlerdeki gibi öpüşmek üzerelerken “lütfen gitmeme izin ver” demiş ve till lindemann da hemen gitmesine izin vermiş, kız da dışarı çıkmış. aslında bunu yapmak istemiş de on dört yaşında olduğu için cesaret edememiş.

    ben ilk defasında “hangi wattpad kitabı bu rofl” diye dalga geçmiştim ama bir gün geldi, bir aydınlanma anıyla “kız haklıydı galiba lan” diye bi uyandım.

    o zamandan sonra hiçbir ünlü müzisyene özel bi ilgim olmadı. yani severim de öyle posterini duvara asma durumu yok (ben jimmy page'e aşıkken de yoktu. binaenaleyh bizim duvara poster asma iznimiz yoktu, varsa yoksa posta ders çalışma programı pü).

    şu an, gerçekleşmeyen karşılaşmalar için çok dua ediyorum yüce rabbime. ortam çok fena müsait olsaydı da batuhan mutlugil'le tanışıp groupie havalarına girseydim ve batuhan mutlugil kafasını sola doğru kırk derece eğip “ne spastik gibi davranıyor bu trabzon ekmeği” diye beni backstage'den kovsaydı ben bunun travmasını atlatabileceğimi sanmıyorum, yo dostum, özgüvenim daha öyle esnek ve dayanıklı değil.

    neyse işte, ondan sonracığıma bu arkadaş tumblr'da ismi doxx edilince ortadan kayboldu, blogunu da kapattı. benim de bir ingilizce pratiği yaptığım arkadaşım eksildi. ama sanıyorum ki bir dahaki turnede bu arkadaş richard kruspe ile işi pişirdi… şerefsizin aklında hiç till abi yoktu zaten, richard abi'yi bedava baklava görmüş eminönü sakini gibi anlatırken till abiyi istemem yan cebime koy gibi anlatıyordu, till abi'yi biraz mal gördüğünden zaar.

    iddia değil bunlar. yüzde doksan beş gerçek. ama o kadınlar da az kancıklık yapmamıştır buraya mührümü basıyorum.

    peşin ekleme: erkek değilim, kadın düşmanı hiç değilim. bu gerizekalıların imkanı olmayan ve çirkin olduğu içün grupi bile olamayacak ama aynı mindsetine sahip çok hareketli bir kız çocuğu idim.

    yüce rabbime beni late bloomer eylediği için minnettarım. yoksa beni mutlugi-

    edit: anlam bozukluğu

  • normalde böyle bir şeye ben de inanmazdım ama bi 15 dakika önce gökyüzünde grup halindadlghmjgk şaka lan şaka, olm hayatınız boyunca hiçbir olağanüstü durumla karşılaşmayacaksınız, sik gibi yaşlanıp öleceksiniz işte şu durumu kabul edin artık.