hesabın var mı? giriş yap

  • diyelim allah'ın varlığına kanıt olarak bunu sunduk, orası tamam, ben tatmin oldum.

    peki beni kim yarattı o zaman amk?

  • 1. sismik izolator un sahtesi kalitesizi hatta fake i cikmasi ne kadar surer?
    2. nasilsa izolator var diye gerisini koyvermeleri ne kadar surer.?
    3. daire fiyatlari , kanun daha cikmadan biz izolator koyacagiz denilipte yuzde kac artar?
    4. yerli uretimi olmaz ise veya olsada , ithalati kim yapar kaymagini kim yer ? veya imalat yetkisi kime verilir?

    edit ; duzeltme

  • hiç izlemediyseniz bu diziyi ve ne menem şeydir diye merak ediyorsanız, işte şöyle bir şey:

    bir iş arkadaşım var, bu diziyi izlemeye yeni başladı. şu sıralar en çok kıskandığım insanlardan biri kendisi. arada gelip "ya bahar ne gıcık karı di mi" filan diye soruyor. ben düşünüyorum, bahar'ı son görüşümün üzerinden epeyce zaman geçmiş... ağladığım olmuş izlerken, güldüğüm olmuş. hepsini yaşamış bitirmişim. o ise bunları şimdi yaşıyor. negzel!

    elimde olsa, behzat ç.'yi hafızamdan sildirir, yeniden izlemenin mutluluğunu yaşarım.

  • kabus gibiydiler.

    meltem cumbul ne? oyuncu. meltem cumbul ne? sunucu. meltem cumbul ne? şarkıcı. meltem cumbul ne? kültür elçisi. meltem cumbul ne? bir on parmağında on marifet.
    ülke olarak kollektif basiretsizliğimizin ve yetenekli insan çıkarmadaki kuraklığımızın sembolüydü maşallah.

    güzel desen? tam değil. çok çirkin de diyemezsin.
    ne tam yetenekli, ne de tamamen yeteneksiz.
    ne sahnede harikalar yaratıyor, ne de tamamaen rezil oluyor.

    bir garip sıkışmışlık, tarifi zor bir anlamsızlık vardı kadında. "ülkecek modern oluyoruz abi, evropa standartlarında sanatçı çıkarıyoruz!" hezeyanlarının iç karartıcı bir yan-ürünüydü besbelli. allahtan geçti gitti bu yıllar da, rahata erdik...

    dikkat ederseniz meltem cumbul'un yerini kimse doldurmadı (dolduramadı demiyorum)
    bunun nedeni ise kuşkusuz, doldurulmasına ihtiyacımız olmayan bir boşlukta durmasıydı.

  • sıcacık detayların saklı olduğu, sıcacık bir "detayları farkedebilme" filmi.

    "bugün aslında dündü ve bugün aslında yarın" diye söze başlıyor ve ekliyor;

    her gün aynı güne uyandığını hissettiğin olmuyor mu hiç? aynı rutinleri yaşarken bulmuyor musun kendini? zaman geçip gidiyor, daha doğrusu bir türlü geçmiyor, ve sen çoğu zaman memnun değilsin belki de? tekdüzelikten şikayet ediyorsun, sıkışmış hissediyorsun kendini her gün tekrarlanan bu günde. çünkü farkedemiyorsun, sıradan bir günün içine sıkışıp kalmış ufak ayrıntıları, keyfini süremiyorsun inceliklerin, yürüyüp geçiyorsun yanlarından. fransızca mı öğrenmek istiyorsun, öğren. piyano mu çalmak istiyorsun, durma çal. buzdan heykel mi yapmak istiyorsun, senindir. denemek istediğin, öğrenmek istediğin, görmek istediğin, yapmak istediğin, söylemek istediğin ne varsa bu gününün içinde olabilir, sen istersen.

    sen aynı günü defalarca yaşarken, zamanın bir türlü geçip gitmediğini düşünürken, sürekli farklı birşeyler istediğini söyleyip dururken, zaman aslında geçip gidiyor. köşe başında saklı duran deja vu'ları, küçük ayrıntıları, farklı renkleri yaşadığın bu güne katmak için, onları sadece mutfakta ararsan eğer yanılabilirsin, bilesin.

    phil: do you ever have déjà vu, mrs. lancaster?
    mrs. lancaster: i don't think so, but i could check with the kitchen.

  • sizlerden ricam, yolda gordugumuz her turbanli hanimefendiyi kafalarda yer eden "gerici, haramzadelerin safinda" onyargilarla nitelendirmeyelim. ben bu videoda konusan 2 hanimefendiyle gurur duydum.

  • italya'dan parayla iki prototip alıp otomobil pazarına hakim olmak gibi dahiyane bir hamleyi hiçbir devletin düşünmemiş olması ne tuhaf değil mi? yine balına dünya hakimi oluyoruz desenize.

  • küçük bir tadilatla büyük bir tadilata hazır hale getirilebilir, ve bu büyük tadilatla bina yıkılıp sıfırdan başka bir bina dikilebilir mesela.