hesabın var mı? giriş yap

  • benim de yavaş yavaş inanmaya başladığım hadise.

    olay şöyle cereyan etti;

    bi kaç sene önce ailecek istanbuldan kayseriye doğru yola çıkmıştık. geredeye yaklaştığımızda hafif karnımız acıktı. o bölge full otoban olduğundan belki yol üstünde bi yer buluruz diye bilecik tabelasının olduğu yöne saptık. biraz ilerledik yol döndü döndü ve biz tekrar gerede otobanındaydık. aklımız almadı. babam hırs yapıp bi şekilde sapağı buldu ve tekrar döndük sonuç yine aynıydı. o zaman tabii bilecik diye bir yerin aslında var olmadığını hiç düşünmemiştik. şimdi bu bilgi komplo teorisi bile olsa beni ürpertiyor.

    (bkz: true story)

  • benim karim kesinlikle iki soyadi tasiyamaz.
    bu sebepten ben karimin soyadini aldim ve olay buyumedi..

  • böylesine yolculukta kılınan namazın adı 'şov namazı'dır. farz bile denilmez.
    çok istiyorsa, oturduğu yerden kılsın da, diğer yolcuların hakkına girmesin.

    edit: biz de biliyoruz lan farz olduğunu. tee bilmem nerden van'a giderken hem öğle hem akşam namazımı kılayım demek tamamen bencilliktir.
    3 dk molaymış pehh. mescite git-gel zaten 5-6 dk tutar. bir de üstüne en az 2 rekat namaz kılacaksın. minimum 12-13 dk falan.
    ee ben de budistim, kenarda 10 dk durdurup meditasyon yapacam. var mı iznin? eminim, kafir, zındık diye basbas bağırırsın.

  • erdal bakkal: sen de şu çocuğu doğuracaksan doğur artık nurten ya. biraz şey yapmıyorsun gibi geliyor, bilmiyorum.
    nurten: hayırdır, ne oldu? acelen ne sabırsız bakkal.
    erdal bakkal: ya kaç ay geçti doğmadı bir türlü çocuk ya. bir an evvel doğsun bu kadar da bekletilmez ki insan.
    nurten: dört aylık çocuğun doğduğunu duydun mu hiç sen erdal?
    erdal bakkal: bilmiyorum nurten yav ama biraz ağırdan alıyorsun, böyle savsaklıyorsun gibi geliyor acele et biraz. *

  • hürrem: "sarayda eğlence istiyorum. hiçbir masraftan kaçınmayın."
    napcan hürrem? tiesto'yu mu getirteceksin. ulan 2 yıldır gördük ki en büyük olayınız lokma dağıtıp, meyve tabağı yaptırtmak.

  • gündelik hayatımızda çok kullandığımız basit bir olguyla açıklanabilecek durum:

    mesela bir iş görüşmesine gideceksiniz, size bir adres verildi. bilmem ne sokak, bilmem ne apartmanı, bilmem kaçıncı kat. x,y ve z gündelik hayatımızda bize bu şekilde tanımlanır. ancak iş görüşmesinin gerçekleşebilmesi için "ne zaman" sorusunun cevabı da verilmelidir. yani bir 4. bilgiye daha ihtiyacımız var.

    zaman olmadan hiç bir yerin tarifini tam olarak veremezsiniz.

    aynı iş görüşmesine 6 kişi gidecek olsaydı ve zaman diye bir boyut olmasaydı o görüşme aynı anda 6 kişi ile birlikte 6 kişinin de aynı yerde iç içe durmasıyla sonsuza kadar yapılmak zorundaydı.

    benzer bir şekilde dünya dışı bir varlığa gezegenin yerini tarif ederken zamanı belirtmezseniz, kedisi buraya geldiğinde tarif ettiğiniz yerde gezegeni bulamaz. zira galaksimiz, güneşimiz ve beraberindeki gezegenler, ve gezegenin kendisi daimi bir hareket içerisindedir. hareket ettiği yerin adı uzay zaman, hareket etmesinin nedenlerinden biri de kütle çekim kuvvetinin uzay zamanı bükmesidir.