hesabın var mı? giriş yap

  • evimin yanında kreş olması sebebiyle her sabah gördüğüm manzara.
    annesinin peşinden sürüklene sürüklene, ayakta uyur vaziyette kreşe bırakılan çocuk bu.
    küçücük yaşta yaşam kavgasına girişmiş bebecik.
    bir bıraksalar oracıkta kıvrılıp uyuyacaklar oysa.
    lan bir insan 3 yaşında mı başlar hayatın yükünü yüklenmeye?
    bir kaç sene sonra da okul derdi başlayacak.
    sonra sınavdı, ygs lgs igs hayatı sikilecek garibimin.
    sokaklarda topaç çevirmek, akşam ezanına kadar maç yapmak hiç olmayacak hayatında.
    varsa yoksa ders, sınav, koşuşturmaca.
    dershane, rekabet ve başarılı olma zorunluluğu.
    şu an ne olduğunu tam idrak edemese de birşeyler oluyor.
    tv'de mutsuz insanları görüyor.
    nefretten gözü dönmüş amcaları görüyor.
    polisler var, sirenler çalıyor.
    sonra uyku saati geliyor.
    sabah gene annesi uyandıracak.
    süklüm püklüm annesinin peşine takılıp kreşin kapısına bırakılacak.
    akşama kadar annesini özleyecek.
    debe edit:
    (bkz: taşlıdere ilköğretim okulu yardım kampanyası)

  • "barış için bir çocuğuna da sen türkçe isim ver" desen foşşik tece olursun ama.

    sikim gibi kampanya

  • insanlıktan beklentilerini yüksek tutup da karşılık alamayan insanların düşmek zorunda kaldıkları durumdur. hastalık mıdır? bence asla... zira o insanların her boku yemesi normal, o boku yiyenlere nefret edilmesi anormal olamaz. insanız biz insan, aklımızla, bilincimizle böbürlenmeyi severiz, ama gerçekten kullanıyormuyuz onları? her şeyi geçtim, doğa, diğer canlılar ve insan ilişkilerine bakmak insan olduğumuz için utanmamız için yetiyor. bir kürk için bir hayvanı diri diri soyan, ormanları mahvedip yerinde rezidanslar inşa eden, dünyanın başına açmadığı oyun kalmayan bir canlıyla aynı biyolojik türden olmak gerçekten utançverici. ancak mesela ben öyle agresif bir mizantrop değilimdir. insanları severim ve onları doktora ihtiyacı olan hasta olarak görürüm. genel anlamda optimist bir insanım ve demek istediğim de şu ki, mizantrop olan her insan sorunlu, ergen, insanlara nefret eden insan değildir. nefret etmesine eder, ama bazıları içten içe insanları sever, sevmek ister, çabalar. mizantrop insanlara ihtiyacımız var bence. en azından aşırı kibirli insanları susturmak için.

  • son dönemlerde izlediğim en güzel şaka.
    anneleri giydirmiş gibi sırayla gelmeleri,
    hiç kasıntılık yapmadan şakaya gülmeleri tebessüm ettirdi.

  • 50 milyar tl bağışladı...

    bence yanlış anlaşıldı, eski parayla söyledi milyarı ya da dünyayı yöneten 4 aileden biri çamoluk ailesi.

    edit: canlı yayında düzeltme yapıldı. 50 milyon tl bağışlamış.

    edit 2: kendileri açıklama yapmışlar. tahmin edildiği üzere miktar 50.000 tl

    birazdan yapılacak açıklamada biz sms atamadık onu soracaktık, 50 lira bağışlıyoruz yani diyebilirler.

    edit 3: elbette bu durumda espri yapmak doğru değil fakat kaç gün sonra azıcık tebessüm ettik hep beraber. insanların ne halde olduğunu unutmadık elbette kafamız birazcık dağıldı diye.

  • debe editi: nefes...

    memursenli memura cok bile...
    yetkili sendika sagolsun tum yetkisini memuru ezdirmek icin kullaniyor.

    2010 yilinda yeni baslayan 8/4 teknik personel 1215 dolar alirken, simdi 1/4 30 yillik teknik personel 800 dolar aliyor...

    memur aileler calisirken evini alir, emekli ikramiyesiyle yazlik alir, yerli arabasina binerdi...

    birakin memuru eskiden herhangi bir okumus calisan tazminatiyla emekli oldugunda, bir ev ve bir adet 2. el araba aliyordu.

    zamanla bunu bir eve dusurduler, babalarimiz ev aldi ikramiyeyle.
    gectigimiz yillarda emekli olanlar sifir bir arac aliyordu cok degil 3 4 yil once.
    1 2 yil once 2. el iyi bir arac aliniyordu...

    bu sene emekli olanlar 30 yillik emekli ikramiyesiyle; dis implanti yaptirip olmeyi bekliyor...

    okuyani bitirdiniz,
    calisani bitirdiniz,
    emekliyi bitirdiniz,
    genclerin umutlarini tukettiniz...
    herkesi asgari ucretli yapin bari komunistiz dersiniz, onu da yiyen olur merak etmeyin...

  • amerikalı folk-rock sanatçısı noah gundersen'ın son solo albümü. bir önceki albümü carry the ghost'un karanlık folk-rock sound'undan çıkıp 2000'ler başı indie-rock sularına kaymış olsa da bunu kendi dinamik ve melankolik tarzına yedirmeyi başarmış, üstelik bunu da hiç demode veya eğreti olmadan yapmış. 2014 çıkışlı albümü ledges hala en taze ve en duygulu albümü olsa da benim için, yakın bir arkadaşla sohbet ediyormuşçasına icra ettiği yeni şarkılarını da sevdim ben. kısaca white noise'e bir kulak verin diyorum, bu senenin en güzel albümlerinden.

  • iceride kaymakam varken ayağa kalkmıyorlar ceza sebebi bu. haklılığını konuşmuyorum cezanın sebebini söylüyorum.